B A Ğ LA Ç
Anlamca ilgili cümleleri, görevdeş öğeleri bağlamaya yarayan sözcüklere BAĞLAÇ denir.
İŞLEVLERİ : Tamlayanları bağlar. ; Suyun ve elektriğin parasını ödedik.
Küçük ve şirin bir ev aldık
Tamlananları bağlar ; Güneşin sıcaklığı ve rengi insanı etkiler.
Kırık tabakları ve bardakları topladı.
Cümleleri bağlar ; Geldim, gördüm ve yendim.
Özneleri bağlar ; Şafak ve Özgür bize geldi.
Nesneleri bağlar ; Gökyüzünü ve yüreğinin atışını hissetmelisin.
BAŞLICA BAĞLAÇLAR
Anlamca ilgili cümleleri, görevdeş öğeleri bağlamaya yarayan sözcüklere BAĞLAÇ denir.
İŞLEVLERİ : Tamlayanları bağlar. ; Suyun ve elektriğin parasını ödedik.
Küçük ve şirin bir ev aldık
Tamlananları bağlar ; Güneşin sıcaklığı ve rengi insanı etkiler.
Kırık tabakları ve bardakları topladı.
Cümleleri bağlar ; Geldim, gördüm ve yendim.
Özneleri bağlar ; Şafak ve Özgür bize geldi.
Nesneleri bağlar ; Gökyüzünü ve yüreğinin atışını hissetmelisin.
BAŞLICA BAĞLAÇLAR
>>> Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir.
u Bağlaçlar da edatlar gibi tek başlarına anlamı olmayan sözcüklerdir.
u Bağlaçlar her ne kadar cümlede bağlama görevinde kullanılsa da sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri de kurarlar.
u Bağlaçların edatlardan farkı, zaten var olan anlam ilgilerine dayanarak bağ kurmasıdır. Edatlar ise yeni anlam ilgileri kurarlar.
u Bazı bağlaçların yerine noktalama işaretleri kullanılabilir.
u Bağlaçlar cümleden çıkarılınca anlam bozulmaz, sadece biraz daralabilir. Edatlar cümleden çıkarılırsa anlam bozulur.
u Bağlaçlar (ile hariç) önceki ve sonraki kelimeden ayrı yazılır. Bitişik yazılanlar bağlaç değil, ektir.
……SIK KULLANILAN BAĞLAÇLAR VE ÖZELLİKLERİ…..
1. Ve :
Anlam ve görev bakımından benzer olan kelimeleri, cümleleri, sözleri ve ögeleri birbirine bağlar.
ÖRNEK:
- Duygu ve düşünce bir olmalıdır. (Özneleri bağlamış)
- Köyünü, yaşlı dedesini ve ninesini özlemişti. (Nesneleri )
- Şiir ve roman okuma alışkanlığı edinin.(Nesneleri bağlamış)
- Bana baktı ve güldü. (Cümleleri bağlamış)
- Anlatılanları dinliyor ve çocuğa hak veriyordu. (Cümleleri)
- Aylarca ve yıllarca sustu. (Benzer kelimeleri bağlamış)
- Binlerce yerli ve yabancı turist geldi. (Sıfatları bağlamış)
“Ve” bağlacı yerine “virgül” işareti ya da “-ıp, -erek” gibi zarf-fiil ekleri de kullanılabilir.
ÖRNEK:
- Masaya yaklaştı ve kitabı aldı.
- Masaya yaklaştı, kitabı aldı.
- Masaya yaklaşıp kitabı aldı.
- Masaya yaklaşarak kitabı aldı.
Not: ”ve” bağlacından önce noktalama işareti kullanılmaz. Bu bağlaçla cümle başlamaz. Çağdaş şiirde ve son yıllarda yayınlanan çeşitli yazılarda söze etki ve çekicilik katmak için cümle başında kullanılmaktadır, ama bu doğru değildir. Ayrıca “ve” bağlacı yerine “ & ” işaretini kullanmak da son zamanlarda yaygınlaşan ve dilimizi yozlaştıran özelliklerden biridir.
2. İle (-le, -la):
”ve” bağlacıyla görevleri hemen hemen aynı olmasına rağmen her zaman birbirinin yerine kullanılamazlar. ”ile” bağlacının kullanım alanı daha dardır. “ İle” bağlacı cümleleri birbirine bağlamaz; sadece aynı görevdeki kelimeleri bağlar.
ÖRNEK:
- Yaşlı dedesi ile ninesini özlemişti.
- Edebiyatımızda en çok eser verilen türler şiir ile romandır.
- Annesi ile babasını çok seviyor.
- Evle okul arasında mekik dokuyor.
NOT: “İle” sözcüğü hem edat hem de bağlaç olarak kullanılabilir. Cümlede “ile” nin yerine “ve” kullanılabilirse bağlaç, kullanılamıyorsa edattır.
ÖRNEK:
- Annesi ile babası geldi. (Bağlaç)
- Çocuk arkadaşı ile geldi. (Edat)
- Kazaklarla ceketi parayla aldım.
B E
3. ya da, veya, yahut, veyahut :
Aynı değerde olup da birinin tercih edilmesi gereken iki seçenek arasında kullanılırlar.
ÖRNEK:
- Biriniz gideceksiniz: Sen ya da kardeşin.
- Bisiklet veya motosiklet alacağım.
- Sen, ben veya başkası...
Sen olmasan yahut (veyahut) seni görmesem dayanamam.
4. Ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak, oysa, oysaki, halbuki, ne var ki, ne yazık ki :
“Ama, fakat, lâkin” aynı anlamlı bağlaçlardır. “yalnız, ancak, ne var ki, ne yazık ki” bağlaçları da bunlara yakın anlamlıdır.
>> Bu bağlaçlar genellikle aralarında zıtlık bulunan iki ayrı ifadeyi veya cümleyi birbirine bağlar.
ÖRNEK:
- "Başarı hakkınız, ama terlemeniz gerekecek."
- "Onu seviyorum, fakat o beni sevmiyor."
- "Çok çalışıyor, yalnız başaramıyor."
- "Saatlerce bekledim, ancak sizi göremedim."
- İnsanlara hep iyi davrandı; ne yazık ki kendisi onlardan vefa görmedi.
- Beş yüz kişiyi davet etmişler, ne var ki salon o kadar insanı almaz.
- "Bana kızmış; oysa ben ona bir şey yapmadım."
- “Ali gelmedi; oysaki onu da çağırmıştım."
- "Hiç tepki vermedi, halbuki sevinmesini bekliyordum."
- “Onu özledim, oysa gideli çok olmadı.
- “Gelemeyeceğini söyledi, hâlbuki vakti vardı.”
- “Sınavı kazanamadım, oysaki çok çalışmıştım.
>> Bu bağlaçların bazıları cümleye “koşul(şart)” veya “pekiştirme” anlamı da katabilir.
ÖRNEK:
- Dışarı çıkabilirsin ama eve erken döneceksin. (Koşul)
- Seninle sinemaya gelirim ama işim çıkmazsa. (Koşul)
- Bu kitabı sana alacağım ama okuyacaksın. (Koşul)
- Dışarıda soğuk ama çok soğuk bir hava var. (Pekiştirme)
- Büyük ama çok büyük bir bahçesi vardı. (Pekiştirme)
>> “Ama” bağlacı cümle sonunda dikkat çekmek amacıyla da kullanılabilir.
ÖRNEK:
- Bak kızarım ama!
- Böyle söylersen darılırım ama!
5. Çünkü, zira:
Şundan dolayı, şu sebeple anlamla-rına gelir.Neden bildirir.
ÖRNEK:
- Eve gittim, çünkü babam çağırmıştı.
- Otobüse yetişemedik; çünkü evden geç çıkmıştık.
- Ogün okula gelemedim, zira çok hastaydım.
6. Madem (mademki):
“Değil mi ki, -diği için,-diğine göre” anlamlarında ,sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha sonraki cümleye bağlar.
ÖRNEK:
- Madem gelmeyecektin, önceden haber verseydin.
- Mademki söz verdin, sözünü tutacaksın.
7. Ki :
En çok kullanılan bağlaçlardan biridir. Cümleye "neden - sonuç, açıklama, şart, şaşma, o anda, pekiştirme" gibi çok çeşitli anlam ilgileri katar.
ÖRNEK:
- Günü kötü geçmiş ki çok kızgın görünüyor.(Neden-sonuç)
- Sana değer veriyorum ki seninle konuşuyorum.(Neden-s.)
- İnsan çalışmalı ki sınavı kazansın.(şart)
- Bir baktım ki ortalıkta kimse kalmamış. (şaşma)
- Evden çıkacaktı ki telefon çaldı. (o anda)
- Çalışkan ki çalışkan bir çocuk. (pekiştirme)
- Beni tanımıyorsun ki… (Yakınma)
- Kafamı bir kaldırdım ki arkadaşım karşımda.(Şaşma,)
- Arabayı o çizmiş olabilir mi ki?(Kuşku)
- Sana iş buldum ki kimseye muhtaç olmayasın.(A-S)
- Geç saatlere kadar çalışmış olmalı ki sabah uyanamamış. (tahmin)
Not: “Ki” bağlacı, sıfat türeten “–ki” eki ile, ilgi zamiri olan “–ki” ile karıştırılmamalıdır. Bağlaç olan ki kendinden önceki ve sonraki kelimelerden her zaman ayrı yazılır. Diğerleri ektir ve kelimeye bitişik yazılır.
ÖRNEK:
- Yolun karşısındaki adamı görüyor musun? (Sıfat yapmış)
- Benim ödevim seninkinden güzel olmuş. (İlgi zamiri)
- Bir şey biliyor ki konuşuyor. (Bağlaç)
Not: Bağlaç olan “ki” yi diğerleriyle karıştırmamak için pratik bir yöntem olarak, “ ki” den sonra “-ler” ekini getiririz, bu ek uygun düşmezse oradaki “ki” nin bağlaç olduğunu anlarız.
Ayrıca yine pratik bir yöntem olarak, “ki” yi cümleden çıkartırız, cümlenin yapısında ciddi bir bozulma olmazsa bu “ki” nin bağlaç olduğunu anlarız.
ÖRNEK:
- Sen ki dünyalara değersin.(Sen dünyalara değersin.)
- Şimdi anlıyorum ki o yaptıklarım bir hataydı.(Şimdi anlıyorum o yaptıklarım bir hataydı)
Görüldüğü gibi bağlaç olan –ki cümleden çıkartıldığında cümlenin anlamında bir daralma olsa da yapısında ciddi bir bozukluk olmuyor,ayrıca bunlardan sonra –ler eki getirildiğinde uygun düşmüyor. Öyleyse bu “-ki’” ler bağlaçtır ve daima ayrı yazılır.
Not: “Mademki, halbuki, oysaki, çünkü, sanki” sözcüklerindeki
‘ki’ ler bağlaç olmasına rağmen kalıplaştığı için bitişik yazılır.
>>> “ ki” bağlacı ile birlikte kullanılan diğer bazı bağlaçlar şunlardır.
- Bu kez sınavı geçmiş, demek ki iyi çalışmış.
- Biz bu engelleri aşarız; yeter ki siz kendinize güvenin.
- Ülkemi seviyorum; öyle ki ülkem için canımı bile veririm.
- Yapılan hatayı be de görüyorum; gel gör ki patron böyle yapmakta ısrar ediyor.
- Sana yardımcı olmak isterdim; ne çare ki benim de param yok.
- Bence riske girmeyelim, tut ki işler iyi gitmedi, o zaman ne yapacağız?
- Sorunu çözdük, şöyle ki yarın hepiniz ücretinizi alacaksınız.
- Bugün işim çok, kaldı ki biraz da hastayım, toplantıya gelemem.
8. De, da :
Cümleye “eşitlik, gibilik, açıklama, neden-sonuç, abartma, pekiştirme, birliktelik, küçümseme, sitem, şaşma, uyarı, inatlaşma” gibi çok çeşitli anlamlar katar, bazen de “ama, fakat” anlamında kullanılabilir.
ÖRNEK:
- O filmi ben de seyrettim. (Eşitlik-diğerleri gibi)
- Bence Aslı da bu işten anlamıyor. (Eşitlik-diğerleri gibi)
- Aldıkları araba da araba hani. (Abartma-pekiştirme)
- Sen sınavı kazanacaksın da ben göreceğim.(Küçümseme)
- Okula kadar geldin de bir selam vermedin. (Sitem)
- Ailesiyle kavga etti de evi terk etti.(Sebep-sonuç)
- Yemem de yemem diye tutturdu. (Direnme-inat)
- Dışarı çık da göreyim. (Tehdit-uyarı)
- Biraz müsaade etsen de işime baksam. (Rica, istek)
- Böyle davranmanız hiç de iyi olmadı. (Pekiştirme)
- Bize gelmiş de fazla kalmamış. (ama bağlacı yerine)
NOT: Türkçede biri bağlaç, diğeri hâl eki olmak üzere iki çeşit “de” vardır.
Cümleden “de” yi çıkarıp okuduğumuzda cümlenin anlamı bozulmuyor sadece biraz daralıyorsa bu “de” bağlaçtır ve ayrı yazılır. Eğer cümlenin anlamı bozuluyorsa, bu “de”ektir ve kelimeye bitişik yazılır.
ÖRNEK:
- Bakkalda sebze de satılıyormuş. (Bağlaç)
(Bakkalda sebze satılıyormuş)
- Kitaplarım okulda kalmış. (Hâl eki)
(“Kitaplarım okul kalmış.” dersek cümle bozulmuş olur.)
9. Sanki :
Cümleleri ve sözcük öbeklerini genellikle tahmin ve olasılık anlamlarıyla bağlar.
ÖRNEK:
- Bu adamı sanki bir yerden tanıyorum.
- Bu müziği sanki daha önce de dinlemiştim.
- Başkalarını kötüleme sanki sen onlardan daha mı iyisin?
Dün akşamki yemekte sanki beni tanımıyormuş gibi davrandı.
10. Yoksa :
“Aksi takdirde, aksi halde” anlamında kullanılan bir bağlaçtır. Bazen de herhangi bir konuda ihtimalden söz ederken, onlardan başka bir ihtimalin de varlığını bildirmek için kullanılır.
ÖRNEK:
- Ver diyorum, yoksa yersin dayağı.
- Bu işi Ali mi yoksa Ahmet mi daha iyi yapar?
- Ali bey henüz gelmedi, oksa ona davetiye yollanmadı mı?
11. Hatta :
“Bile, hem de, üstelik, ayrıca” anlamlarında kullanılır. Biri diğerinden daha güçlü olan iki yargıyı birbirine bağlar, bazen de pekiştirme anlamı katar.
ÖRNEK:
- Çok çalışıyor; hatta geceleri uyumuyor.
- Kazmayla, kürekle hatta elleriyle kazıdılar.
- Bu maçı kazanacağız hatta şampiyon olacağız.
- İşe geç geliyor; üstelik görevini de düzgün yapmıyor.
- Ders çalışmıyor; üstelik yaramazlık yapıyor.
- Çalışıyor, hem de sabahtan akşama kadar.
12. Bile :
Bu bağlaç, beklenmedik duygu ve olayları anlatan ifadeleri bağlar. Bazen “-de”bağlacının yerini tutar.
ÖRNEK:
- Doğum günü partime öğretmenlerim bile katıldı.
- Henüz dört yaşında ama sayıları biliyor, yazı bile yazıyor.
- Bu sınavı kazansa bile işe giremez.
- Bu sınavı kazansa da işe giremez.
13. Meğer, meğerse, meğerki :
Umulmayan, düşünülmeyen, beklenmedik durumları anlatmak için kullanılır.
ÖRNEK:
- Onu akıllı sanırdık; meğer adam delinin biriymiş.
- Meğer bizi yıllardır oyalıyormuş.
- Meğerki olaydan hiç haberi yokmuş.
- Meğerse okula gitmemiş bugün.
- Çok zenginim diyordu, meğerse tek kuruşu bile yokmuş
14. İse (-se) :
Cümleye genellikle karşılaştırma anlamı katar. Ayrı ya da bitişik yazılabilir. Bitişik yazıldığında "-se, -sa" biçimine de girebilir.
ÖRNEK:
- Adam durmadan konuşuyor, çocuksa hep susuyordu.
- Ben et yemeklerini severim, o ise sebze yemeklerini…
- Ali çok akıllı; Murat’sa çalışkan bir öğrencidir.
Not: "İse" sözcüğü ek-fiil olarak da kullanılabilir. Bu göreviyle isim soylu sözcükleri yüklem yaparken, basit zamanlı fiilleri de bileşik zamanlı yapar ve onlara koşul (şart) anlamı kazandırır. Bağlaç olan “ise” ile karıştırmamak gerekir.
Ek-fiil olan “ise” cümleye şart anlamı katar, olumsuzu da yapılabilir. Bağlaç olan “ise” nin olumsuzu yapılamaz, bu bağlaç şart anlamı da taşımaz.
- Gayret ederse bu sorunun üstesinden gelir. (Ekf-fiil)
(Gayret etmezse üstesinden gelemez.)
- Yetenekliyse bu oyunda rol alabilir. (Ek-fiil)
(Yetenekli değilse rol alamaz.)
15. Yani :
Bu bağlaç, bir konuyu daha açık biçimde anlatmak için kullanılır.(Bazen de soru cümlelerinin başında yer alır.)
ÖRNEK:
- Bu adam geçmişte hırsızlık yapmış, yani sabıkalı biri.
- Yeterli imkanımız yok, yani bu işi zor yaparız.
- Yani sen bu sınava girmeyecek misin?
TEKRARLI BAĞLAÇLAR
16. ne…….ne (ne de) :
Çok kullanılan bu bağlaç karşılaştırılan iki unsurun hiçbiri anlamını verir. Genellikle cümleye olumsuz bir anlam kazandırır.
ÖRNEK:
- Sallanmaz o kalkışta ne bir mendil ne bir kol.
- Adam kızını ne arıyor ne soruyor.
- Ne kızı veriyor ne dünürü küstürüyor.
- Bu konu ne seni ne de beni ilgilendirir.
- Bana ne mektup yazıyor ne de telefon ediyor.
NOT: Bu bağlaç iki karşıt sıfatı birbirine bağlarsa “ikisinin arası, ortası” anlamı verir.
- Kız ne zayıf ne şişman biriydi.
Konuşan adam ne uzun ne kısaydı.
17. hem……… hem (hem de) : Cümleleri, eş görevli kelime ve kelime gruplarını bağlayan bu bağlaç, sözü edilen unsurların hepsini yargıya dahil ederek birlikte olma anlamı verir, bazen de eşitlik ve karşıtlık anlamları katar.
ÖRNEK:
- Hem ucuz hem kaliteli ayakkabı satıyor.
- Hem çalışıyor hem üniversite okuyor.
- Halil hem çalışıyor hem okuyor.
- İşçiler hem çok para istiyor hem de iyi çalışmıyor.
- Hem yemek yemiyor, hem ilaçlarını almıyor, hem de iyileşmeyi bekliyor.
18. ya……… ya (ya da) : Sözcük öbeklerini, cümleleri karşıtlık, seçme anlamlarıyla bağlar.
ÖRNEK:
- Ya onunla evlenirim, ya kendimi öldürürüm.
- Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin.
- Ya ödevini getirirsin ya da sınıfta kalırsın.
19. ister…..ister (isterse) : Sözcük öbeklerini ve cümleleri bağlar. Eşitlik ve seçme anlamı verir.
ÖRNEK:
- Burayı kazın da ister kazma kullanın ister kürek…
- İster bugün gel ister yarın, ben hep buradayım.
- Ödevini getirsin de ister elle yazsın isterse bilgisayarda…
Gerek…gerek(gerekse) bağlacı da genellikle aynı anlamda kullanılır.
ÖRNEK:
- Gerek rüzgar gerekse güneş, iyi birer enerji kaynağıdır.
- Gerek Ahmet gerek Hamdi bu konuda çok başarılıdır.
20. olsun…..olsun : Kelime gruplarını ve cümleleri genellikle eşitlik anlamıyla bağlar.
ÖRNEK:
- Zengin olsun, fakir olsun hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz.
- Küçük olsun büyük olsun herkes Mahmut amcayı severdi.
21. kâh……kâh : Sözcük öbeklerini ve cümleleri karşıtlık, bazen, kimi zaman anlamlarıyla bağlar.
- Kayığımız dalgalarda kâh o yana kâh bu yana sallanıyor.
- Şoka giren adam kâh gülüyor kâh ağlıyordu.