MUSTAFA NECATI SEPETCIOGLU EDEBI KISILIGI, Mustafa Necati SEPETÇİOĞLU FİKRİ EDEBİ YÖNÜ KİŞİLİĞİ ESERLERİ HAYATI SANAT ANLAYIŞI, ŞAİR VE YAZAR, SEPETÇİOĞLU ESERLERİ, Mustafa Necati SEPETÇİOĞLU ve Eserleri
Türk Edebiyatı'nda tarihî romanları ile isim yapanların ya da eseri ile büyük başarılara imza atanların içinde, hem sanat anlayışı hem de eserleri ile yeni kültür ufukları açan Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun ayrı bir yeri vardır. Türk Milleti'nin asırlar öncesinden başlayan yolculuğunu bilgi, sevgi ve şuur ile mayalayarak hedefine ulaştırırken; nesillerin hafızasında ölümsüz izler bıraktı. Onlardan birisi de benim.
Her şeyden önce hayatımda yüz yüze gelerek konuştuğum ilk önemli sanat adamı Mustafa Necati Sepetçioğlu olmuştur. Fakülte yıllarımda mezuniyet çalışmam de eserleri üzerine olmuştu. O çalışmam sırasında birkaç kez yüz yüze görüşme bahtiyarlığına ve uzun süre mektuplaşma şansına sahip oldum.
"Renksiz Dünya" isimli hikâye kitabım için, "Okuduklarım, okuyacaklarıma kefil oluyor" diye beni yüreklendirmişti. "Edebiyat Bahçesi" kitabım için gönderdiği mektupta; benden, "eski bir dost" olarak bahsediyor ve "gönlümün sesini de duymuş oldum" diyordu.
Kişiliği ve eserleri ile hayatımda derin izler bırakan Mustafa Necati Sepetçioğlu'nu ölümünün 7. yılında rahmetle anıyorum.
HAYATI:
Zile'nin Kislik Mahallesi'nde ailenin adını taşıyan Sepetçi Sokağı'nda dünyaya geldi (1932). Babası Abdurrahman Bey, annesi Cemile Hanımdır. Mustafa (temizlenmiş, seçilmiş, güzide), Necati (kurtuluşa ermiş) isminin "kendisine verilmiş bir armağan" olduğunu bilgece hatırlatan bir dede; sokakta kötü söz öğrenmesinden endişelenen ve ona hem Kur'ân öğreten hem de dinî hikâyeler anlatan bir babaanne; çocuğuna, "işinin hamalı olmadan alın terinin anlamını bilemeyeceği" gerçeğinden hareket ederek her şeyi yaşayarak öğretmeye çalışan bir baba; ilâhîlerden gönül erenlerine kadar mânevî esintileri çocuğunun can kulağına fısıldayan bir anne elinde çocukluk yılları şekillendi. İlk ve ortaokulu bu kültürel akışın sıcaklığında Zile'de okudu (1947). Liseyi Sivas, Tokat, Bursa ve İstanbul'da Haydarpaşa liseleri olmak üzere çeşitli yerlerde okuyarak tamamladı (1950). Muazzam Gürşen Hanım ile evlendi. (1954). İstanbul Üniversitesi Türkoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden diploma aldı (1956); bir süre de Felsefe bölümüne devam etti.
Fakülteden mezun olunca İstanbul Adalar Belediyesi Şube Müdürlüğü ile memuriyet hayatına atıldı. Kızılay Derneği'nde Neşriyat Müdürlüğü görevinde bulundu (1963). İstanbul SSK Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde şeflik (1963-66), SSK Şişli Hastanesi Müdürlüğü (1967), Milli Eğitim Basımevi (1968) ve Derleme Müdürlüğü (1974) yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Derleme Müdürlüğü'nden emekliye ayrıldı (1976).
Gece Vaktinde Gün Dönümü ve Karanlıkta Mum Işığı kitaplarıyla Türkiye Millî Kültür Vakfı Kültür Armağanı'nı kazandı (1980). İLESAM üstün hizmet beratı verildi (1994). Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliğine seçildi (1998).
"Çağımızın Dede Korkut'u" olarak nitelenen Mustafa Necati Sepetçioğlu, Sarıyer'deki evinde ebediyete intikal etti (8 Temmuz 2006).
SANAT ANLAYIŞI:
Mustafa Necati Sepetçioğlu, Zile Ortaokulu'nda Türkçe öğretmeninin yönlendirmesiyle edebiyata ilgi duydu ve lise yıllarında yazı hayatına başladı. Sivas'ta yayımlanan Hakikat gazetesinde hikâyeleri ve "Zileden Fıkralar" başlığı altında fıkraları yayımlandı. Ayrıca Milliyet ve Türk Düşüncesi'nde yazdı. Haydarpaşa Lisesi'nde okurken Mithat Sâdullah Sander, Enver Naci Gökşen, Mahir İz ve Nihal Atsız'ın yakınlığını gördü. Türk Ocağı üyesi olduğu için Hamdullah Suphi Tanriöver ve Abdulhak Şinasi Hisar; fakültede de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Mehmet Kaplan'ın ve Ali Nihat Tarlan'ın çevrelerinde bulundu. Daha sonra hikâyeleri İstanbul, Yol, Türk Yurdu, Türk Dili (1955-59) ve Türk Edebiyatı dergilerinde yer aldı. "Çağlayanlı Vadi" isimli romanı Vatan gazetesinde tefrika edildi (1964). İlk roman denemesinden sonra tiyatroya ağırlık verdi (1965-1970). Bu arayışın sebebini şöyle açıklar:
"Maksadım, asıl maksadım roman yazmaktı. Anadolu ve Rumeli topraklarımızı Türkleştiren o erişilmesi zor ruhun romanını yazabilirsem huzur duyacaktım. Bunun için uğraştım. Belli bir üsluba erişebilmek için şiir, hikâye, tiyatro, masal, denemeler yazdım. Şiir musikidir, akar; hikâye maksadın çekirdekleşmesidir... Tiyatro ise harekettir aslında; karşılıklı konuşmalar, diyalog denilen nesne, pinpon topu gibidir, sürekli hareket ve hareketin değişerek bağlanması...
Denemeler ise anlatımdır; açık olmak denemede şarttır. Roman ise bütün bunlardan sonra bütün bunların çerçevelenmesidir... Yani hayatın kendisi." (1)
Roman tarzındaki ilk büyük eseri, Türk Edebiyatı Cemiyeti'nce Malazgirt Zaferi'nin 900. Yılı armağanı olarak basılan "Kilit"tir. Romanlarının serilerinde; "Dünkü, Bugünkü ve Yarınki" Türkiye'yi bir bütün olarak anlatmayı hedeflemiştir.
"Sepetçioğlu'nun dünya görüşünde, her şeyi sevgi içinde birleştirmek isteyen mistisizme yakın bir hava vardır." (2)
Bu görüşüne ve düşünce sistemine temel olan Peygamber Efendimize ait şu hadisedir:
"Büyük Peygamber, bunaltıcı bir Ağustos ikindisinde, biraz nefes alabilmek için ashabıyla birlikte Mekke'nin dışına çıkmış. Kendileri önde, ashabı bir adım gerisinde bir müddet yürümüşler. Dayanılmayacak derecede kokan bir köpek leşinin önünden geçiyorlarmış. Kokudan rahatsız olan ashab burunlarını tutarak hızlanmak istemişler. Bunu hisseden Hazreti Muhammed durmuş, ashabını çevresine toplamış ve her şeyi ile feci bir manzara arzeden köpek leşini göstererek: 'Bakınız' demiş, ' Ne güzel dişleri var. Bembeyaz, inci gibi." (3)
Bu büyük hadiseden hareketle şöyle der: " Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler."
Sanat anlayışını etkileyen ikinci husus şu Hadîs-i Şerif'tir: "Yatıştırıcı yalan, fitne koparan doğrudan iyidir." (4)
EDEBÎ KİŞİLİĞİ:
Mustafa Necati Sepetçioğlu, bütün eserlerinde insandan hareket eder. Fert ve toplum olarak bu toprağın insanını anlatır. Dünün ve bugünün insanını tiyatro türünde yoğurup şekillendirir. Hikâyelerinde ise insanı daha yakın planda ve değişim karşısındaki tavrıyla yakalar. Hikâyelerinde konu olarak köy insanının şehirdeki bunalımını işler. Fakat ayrıntıların çeşitliliği ve sosyal çevreyi farklı boyutlarıyla işleyişi bakımından bir toplumu bütün halinde yansıtmayı başarmıştır. Duygulu ve şiirimsi bir üslubu vardır. Tasvir ve ruh çözümlemelerine önem vermiştir.
1970'li yıllardan sonra ağırlık verdiği romanlarında ise asıl gayesinin "İmparatorluk hudutları"nı yazmak olduğunu belirtir. "Kilit" ile başlattığı tarihimizi ve millî kültürümüzü anlattığı eserlerini yayımlanan son romanı "Yesili Hoca Ahmed" romanıyla büyük ölçüde ana hedefine ulaştırmıştır. Orta Asya'dan göç, Selçukluların Anadolu'yu yurt edinme çabaları, Haçlı Seferleri, Moğol istilâsı, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu, Fetret Devri, İstanbul'un fethi, Çanakkale Zaferi, Kıbrıs tarihi, İmam-ı Âzam Ebu Hanife- Ahmed Yesevî-Yûnus Emre çizgisinde din büyüklerinin hayatı ile yaşadıkları devir, 1940'lı yılların Türkiyesi gibi tarihî olayları ile başlangıçtan günümüze kadar Türk Milleti'nin "yönetenler ve yönetilenler"in bütün kesimlerini birbirini tamamlayacak şekilde işlemiştir. Göçebelikten yerleşik hayata geçişten sosyal teşkilâtlara kadar askerî, siyasî, ekonomi ve tasavvufî oluşumları "imparatorluk sınırları" içinde değerlendirir. Olayların perde arkasına uzanır, belirsizliklerde ihtimaller üzerinde durur, çelişkilerde ise okuyucuya seçenekler sunar. Geniş coğrafyada geniş-dar-açık-kapalı mekânı gerektiği gibi kullanır. Zamanı, genel olarak kronolojik bir sıraya göre akarken, konuya ve roman karakterine göre o anın içinde bütün dilimleriyle canlandırır. Romanlarda gerek tarihî gerekse hayali kişilerle şahıs kadrosu zengindir. Onları uzun tasvirlerle tanıtmaz. Roman akışı içinde, olayların seyrine göre davranışları ve sözleri ile tanıtır. Bunların hepsi de yaptıklarıyla hayat filizlendiren ya da çeşitli ve derin ilişkileri ile olumsuz da olsa insanlık hâllerini sergileyen somut tiplerdir. Bu tipler; çerçevelenip bakılacak portreler değil, günlük hayatta her an rastlanabilecek canlılıkta ya da yaptıklarıyla hâtıralarda yaşayacak değerdedir.
"Kilit" ile başlayan tarihî romancılığında dil anlayışında da istikrarlı bir çizgi yakalamıştır. Anlatımda olayların hareketlerini etkili kılan fiillerin kullanımı ile yan cümleciklerle cümlelerin uzatılması dikkati çeker. Sade ve etkili anlatımını; tasvirlerde şairane söyleyişle, diyaloglarda tanımlama ve açıklama ile pekiştirir. Kullandığı kelimeler; yazarın memleketi olan Zile'ye ait mahallî, anlattığı dönemden günümüze kadar gelen ve yaşayan Türkçe kelimeler ile roman kişilerinin kültür seviyesine uygun kelime ve terimlerdir. Romanlarındaki deyimler ise bir sözlük oluşturacak kadar çoktur. Halk dili ile kültür dilinin kaynaşmasından doğan zengin ve çağrışımlı bir dil anlayışıyla "Çağın Dede Korkut'u" denilmesini sağlayan üslûbun sahibi olmuştur.
"Sepetçioğlu, başarılı üslup ve ustalıklı vak'a kuruluşlarıyla asıl bu büyük tarih amacını, bu amacın sürekli, dolgun yüce felsefesini anlatmaktadır." (5)
Mustafa Necati Sepetçioğlu, millî rûh ile millî gövdenin terkibinden oluşan Türk varlığını; geniş mekân, kalabalık şahıs kadrosu, büyük olaylar ile onu hazırlayan sosyal şartlara göre çağları ve nesilleri birbirine bağlayarak göstermedeki başarısından dolayı "Çağımızın Dede Korkut'u" olarak anılmayı hak etmiştir.
ESERLERİ:
Mustafa Necati Sepetçioğlu; hikâye, roman, deneme, tiyatro, destan, efsane, inceleme, araştırma, makale, çocuk kitabı gibi pek çok alanda eser vermiştir. Tercüman, Yeni Haber, Ortadoğu, Zaman, Yeniçağ gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış ve pek çok dergide yazıları yayımlanmıştır.
Başlıca eserleri:
Hikâye: Abdürrezzak Efendi(1956), Menevşeler Ölmemeli (1972).
Bu hikâyeler Almanca'ya çevrildi. Azerbaycan Bakü'de yayınlandı. Kitaplarda yer almayan ve dergilerde kalan hikâyeleri de vardır. Hikayelerinde günlük olaylardan kesitler vermektedir. Hikâye kişilerinin duyguları, düşünceleri, yaşayışları tahlil edilmektedir.
Oyun : Büyük Otmarlar (oyn. 1967, bas. 1970), Trampacılar (oyn. 1968), Çardaklı Bakıcı (1969), Köprü (1969), Son Bloklar (1969), Her Bizans'a Bir Fatih (1972), Mehveş Hanım (1984), Meragati Abdülkadir (1986), Yunus Emre (1995).
Tiyatro eserlerinin bir kısmı İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konulmuş, bir kısmı da kitap hâlinde basılmıştır. Büyük Otmarlar, Parma ve Zürih'te oynanmıştır. Ayrıca Dünya Gençlik Tiyatroları Festivali'nde birincilik armağanını kazanmıştır (1968).
Roman: Toprağı vatanlaştıran rûhu, tarihî gerçekliğin ışığında "insan" unsuru ile anlatır. Bu bakımdan milletin ve devletin geçmişi, bugünü ve geleceği ile ilgili meseleler üzerinde durur. Nehir romanları birbirini tamamlayan farklı diziler hâlinde yayımlanmıştır.
Dünkü Türkiye Dizisi: Malazgirt Zaferi'nden (1071) başlanarak Osmanlı'nın Fetret Devri ve İstanbul'un fethine kadar Türk tarihini işlemiştir. Üçlemeler hâlinde yayımlanmıştır.
Kilit (1971), Anahtar (1973), Kapı (1973): Selçuklular dönemi ele alınmış ve Anadolu'nun yurt edinilme çabaları anlatılmıştır.
Konak (1974), Çatı (1974), Üçler - Yediler - Kırklar (1975): Osmanlıların kuruluş yılları ile mücadeleleri anlatılır.
Bu Atlı Geçide Gider (1977), Geçitteki Ülke (1978), Darağacı (1979): Yıldırım Bayezıd-Timur-Şeyh Bedreddin ile fetret devri anlatılır.
Ebem Kuşağı (1980), Sabır (1980), Gece Vaktinde Gündönümü (1980): Fâtih üçlemesidir. Fetret devri sonrası ile İstanbul'un fethine kadar gelişen olaylar anlatılmıştır.
Bugünkü Türkiye Dizisi: Günümüz Türkiye'sinde yaşanan sosyal değişimler ve sonuçları işlenmiştir.
Karanlıkta Mum Işığı (1978): 1946 yılındaki Türkiye'yi anlattığı romanda "vakıf" kurumu ile demokrasiye geçiş dönemi iç içe işlenmektedir.
Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu (1980): 1944 yılındaki Türkiye'yi anlatmaktadır.
Güneşin Dört Köşesi (1983): Çok partili hayata geçildikten sonra gelişen olaylar ve o zamanın Türkiye'si anlatılmaktadır.
Çanakkale Dizisi: ...Ve Çanakkale 1 / Geldiler (1989), ... Ve Çanakkale 2 / Gördüler (1989), ...Ve Çanakkale 3 / Döndüler (1989): Türk'ün şeref destanı Çanakkale Savaşı'nı bütün yönleriyle anlatarak, bu alandaki çalışmalara öncülük etmiştir.
Kutsal Mahpus-Ebu Hanife (1990): İmam-ı Âzam Ebu Hanife'nin hayatını anlatır. Roman, 21 Ekim-8 Aralık 1986 tarihleri arasında Yeni Haber Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanmış, ancak gazetenin kapanmasıyla tefrika yarım kalmıştır.
Sabır Ağacı: "Sahibini Arayan Toprak, Zaman ve Sahibi, Zamanın Yürüyüşü, Zaman Dar Kapıda, Zaman Sarkacı, Zaman Dönümü, Zaman Yok, Zaman Uyanışı" (1990-1992): Kıbrıs'ın 4000 yıllık tarihini anlatan 8 ciltlik bir roman.
Benim Adım Yunus Emre (1980,1994): Yunus Emre'nin oluş çizgisini roman gerçekliğinde anlatır.
Bir Ömür Boyu Kıbrıs -1. Boyun Eğiş, Bir Ömür Boyu Kıbrıs -2. Hayır Deyiş (2000):1878-1974 yılları arasındaki Kıbrıs'ın "Boyun Eğiş"i ile "Hayır Deyiş"in insanlarını anlatır.
Yesili Hoca Ahmed- 1.Sesler ve Işıklar, 2.Aydınlığın Mühürü (2002): 2. baskısı ise gözden geçirilmiş olarak bu defa üç cilt halinde (1.Sesler ve Işıklar, 2.Hurmalığın Ak Doğanı, 3. Aydınlığın Mühürü) adlarıyla 2004 yılında yapıldı. Ahmed Yesevî'nin hayatını anlatır.
Tefrika romanları:
Çağlayanlı Vadi (1964, Vatan Gazetesi): Yazarın ilk romanıdır. Filme alınmıştır.
Kırım Kırımı (Tefrika 1985, Tercüman Gazetesi; Kitap olarak 2013): Rusların, 1940'lı yıllarda Kırım Türkleri'ne yaptıkları soykırımı anlatır.
Ayrıca Velihan Bahadır takma adıyla "Nurs Köyünden Dünyaya" (1994) isimli biyografik romanı yayımlamıştır.
Kültür Dizisi:
Deneme: Notlarından oluşan ve özel önem verdiği eserleridir.
Can Ocağında Pişen Aş (1981): Mânevî değerler ile Ahmet Yesevi üzerinde durulmuştur.
Sonsuza Uyanan Taşlar (1973): Türk kültürünün temel kaynaklarından "Orhun Âbideleri"nin bulunuşu ve kitabenin metni üzerinde durulmuştur.
Destan: Türk Destanları'nı yeni bir üslûp ve bakış açısıyla incelemiştir.
Yaratılış ve Türeyiş (1965), Türk Destanları (1972, Karşılaştırmalı Türk Destanları adıyla yeniden basılmıştır.), Dedem Korkut'un Kitabı (1990).
Efsane: Türk-İslâm Efsaneleri (1972, "Bir Büyülü Dünya Ki" adıyla 1990 yılında yeniden basıldı): Kendi derlemesi olan 45 Türk-İslâm efsane ve menkıbeleri hikâyeci gözüyle değerlendirilmiştir.
Makale: Dünden Bugüne ve Yarına 1-2 (1999): Yazarın farklı konularda yazdığı ve eserlerinin alt yapısı ile hayatı hakkında ipuçları verdiği makalelerinden seçmeler yer almaktadır. Birinci kitapta 34, ikinci kitapta 38 makale yer almaktadır.
Araştırma: Hamdullah Suphi Tanrıöver-Seçmeler (1971) kitabını, 1000 temel Eser serisi'nin 65. kitabı olarak baskıya hazırlamıştır.
Senaryo: Çanakkale İçinde Bir Dolu Mermi (TRT için, Çanakkale Savaşı'nı 8 bölümlük dizi olarak hazırlamıştır), İki Suyun Arasında (Diyanet İşleri için, 12 bölümlük dizi hazırlamıştır).
Kaynaklar:
1) 26.01.1993, Ortadoğu Gazetesi, Dr. Tahir Kutsi Makal'ın röportajından kısaltılarak alınmıştır.
2) Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Hikâye Tahlilleri, Dergâh Yayınları:66, İnceleme Dizisi:9, İstanbul, 1979, Sayfa:316
3) Mustafa Necati Sepetçioğlu, Gerçek Üstüne Düşünceler: Gerçeğin Güzele ve Yatıştırıcılığa Doğru Değiştirilmesi, Hisar Dergisi, Cilt:10, Sayı:84(159), 1970, Sayfa:11
4) Aynı Makale, S.11
6) Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı Tarihi, cilt:3, Türk Edebiyatı yayınları:2, Büyük Eserler Dizisi:1, İstanbul, 1978, Sayfa:742
Her şeyden önce hayatımda yüz yüze gelerek konuştuğum ilk önemli sanat adamı Mustafa Necati Sepetçioğlu olmuştur. Fakülte yıllarımda mezuniyet çalışmam de eserleri üzerine olmuştu. O çalışmam sırasında birkaç kez yüz yüze görüşme bahtiyarlığına ve uzun süre mektuplaşma şansına sahip oldum.
"Renksiz Dünya" isimli hikâye kitabım için, "Okuduklarım, okuyacaklarıma kefil oluyor" diye beni yüreklendirmişti. "Edebiyat Bahçesi" kitabım için gönderdiği mektupta; benden, "eski bir dost" olarak bahsediyor ve "gönlümün sesini de duymuş oldum" diyordu.
Kişiliği ve eserleri ile hayatımda derin izler bırakan Mustafa Necati Sepetçioğlu'nu ölümünün 7. yılında rahmetle anıyorum.
HAYATI:
Zile'nin Kislik Mahallesi'nde ailenin adını taşıyan Sepetçi Sokağı'nda dünyaya geldi (1932). Babası Abdurrahman Bey, annesi Cemile Hanımdır. Mustafa (temizlenmiş, seçilmiş, güzide), Necati (kurtuluşa ermiş) isminin "kendisine verilmiş bir armağan" olduğunu bilgece hatırlatan bir dede; sokakta kötü söz öğrenmesinden endişelenen ve ona hem Kur'ân öğreten hem de dinî hikâyeler anlatan bir babaanne; çocuğuna, "işinin hamalı olmadan alın terinin anlamını bilemeyeceği" gerçeğinden hareket ederek her şeyi yaşayarak öğretmeye çalışan bir baba; ilâhîlerden gönül erenlerine kadar mânevî esintileri çocuğunun can kulağına fısıldayan bir anne elinde çocukluk yılları şekillendi. İlk ve ortaokulu bu kültürel akışın sıcaklığında Zile'de okudu (1947). Liseyi Sivas, Tokat, Bursa ve İstanbul'da Haydarpaşa liseleri olmak üzere çeşitli yerlerde okuyarak tamamladı (1950). Muazzam Gürşen Hanım ile evlendi. (1954). İstanbul Üniversitesi Türkoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden diploma aldı (1956); bir süre de Felsefe bölümüne devam etti.
Fakülteden mezun olunca İstanbul Adalar Belediyesi Şube Müdürlüğü ile memuriyet hayatına atıldı. Kızılay Derneği'nde Neşriyat Müdürlüğü görevinde bulundu (1963). İstanbul SSK Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde şeflik (1963-66), SSK Şişli Hastanesi Müdürlüğü (1967), Milli Eğitim Basımevi (1968) ve Derleme Müdürlüğü (1974) yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Derleme Müdürlüğü'nden emekliye ayrıldı (1976).
Gece Vaktinde Gün Dönümü ve Karanlıkta Mum Işığı kitaplarıyla Türkiye Millî Kültür Vakfı Kültür Armağanı'nı kazandı (1980). İLESAM üstün hizmet beratı verildi (1994). Atatürk Dil-Tarih Kurumu şeref üyeliğine seçildi (1998).
"Çağımızın Dede Korkut'u" olarak nitelenen Mustafa Necati Sepetçioğlu, Sarıyer'deki evinde ebediyete intikal etti (8 Temmuz 2006).
SANAT ANLAYIŞI:
Mustafa Necati Sepetçioğlu, Zile Ortaokulu'nda Türkçe öğretmeninin yönlendirmesiyle edebiyata ilgi duydu ve lise yıllarında yazı hayatına başladı. Sivas'ta yayımlanan Hakikat gazetesinde hikâyeleri ve "Zileden Fıkralar" başlığı altında fıkraları yayımlandı. Ayrıca Milliyet ve Türk Düşüncesi'nde yazdı. Haydarpaşa Lisesi'nde okurken Mithat Sâdullah Sander, Enver Naci Gökşen, Mahir İz ve Nihal Atsız'ın yakınlığını gördü. Türk Ocağı üyesi olduğu için Hamdullah Suphi Tanriöver ve Abdulhak Şinasi Hisar; fakültede de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Mehmet Kaplan'ın ve Ali Nihat Tarlan'ın çevrelerinde bulundu. Daha sonra hikâyeleri İstanbul, Yol, Türk Yurdu, Türk Dili (1955-59) ve Türk Edebiyatı dergilerinde yer aldı. "Çağlayanlı Vadi" isimli romanı Vatan gazetesinde tefrika edildi (1964). İlk roman denemesinden sonra tiyatroya ağırlık verdi (1965-1970). Bu arayışın sebebini şöyle açıklar:
"Maksadım, asıl maksadım roman yazmaktı. Anadolu ve Rumeli topraklarımızı Türkleştiren o erişilmesi zor ruhun romanını yazabilirsem huzur duyacaktım. Bunun için uğraştım. Belli bir üsluba erişebilmek için şiir, hikâye, tiyatro, masal, denemeler yazdım. Şiir musikidir, akar; hikâye maksadın çekirdekleşmesidir... Tiyatro ise harekettir aslında; karşılıklı konuşmalar, diyalog denilen nesne, pinpon topu gibidir, sürekli hareket ve hareketin değişerek bağlanması...
Denemeler ise anlatımdır; açık olmak denemede şarttır. Roman ise bütün bunlardan sonra bütün bunların çerçevelenmesidir... Yani hayatın kendisi." (1)
Roman tarzındaki ilk büyük eseri, Türk Edebiyatı Cemiyeti'nce Malazgirt Zaferi'nin 900. Yılı armağanı olarak basılan "Kilit"tir. Romanlarının serilerinde; "Dünkü, Bugünkü ve Yarınki" Türkiye'yi bir bütün olarak anlatmayı hedeflemiştir.
"Sepetçioğlu'nun dünya görüşünde, her şeyi sevgi içinde birleştirmek isteyen mistisizme yakın bir hava vardır." (2)
Bu görüşüne ve düşünce sistemine temel olan Peygamber Efendimize ait şu hadisedir:
"Büyük Peygamber, bunaltıcı bir Ağustos ikindisinde, biraz nefes alabilmek için ashabıyla birlikte Mekke'nin dışına çıkmış. Kendileri önde, ashabı bir adım gerisinde bir müddet yürümüşler. Dayanılmayacak derecede kokan bir köpek leşinin önünden geçiyorlarmış. Kokudan rahatsız olan ashab burunlarını tutarak hızlanmak istemişler. Bunu hisseden Hazreti Muhammed durmuş, ashabını çevresine toplamış ve her şeyi ile feci bir manzara arzeden köpek leşini göstererek: 'Bakınız' demiş, ' Ne güzel dişleri var. Bembeyaz, inci gibi." (3)
Bu büyük hadiseden hareketle şöyle der: " Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler."
Sanat anlayışını etkileyen ikinci husus şu Hadîs-i Şerif'tir: "Yatıştırıcı yalan, fitne koparan doğrudan iyidir." (4)
EDEBÎ KİŞİLİĞİ:
Mustafa Necati Sepetçioğlu, bütün eserlerinde insandan hareket eder. Fert ve toplum olarak bu toprağın insanını anlatır. Dünün ve bugünün insanını tiyatro türünde yoğurup şekillendirir. Hikâyelerinde ise insanı daha yakın planda ve değişim karşısındaki tavrıyla yakalar. Hikâyelerinde konu olarak köy insanının şehirdeki bunalımını işler. Fakat ayrıntıların çeşitliliği ve sosyal çevreyi farklı boyutlarıyla işleyişi bakımından bir toplumu bütün halinde yansıtmayı başarmıştır. Duygulu ve şiirimsi bir üslubu vardır. Tasvir ve ruh çözümlemelerine önem vermiştir.
1970'li yıllardan sonra ağırlık verdiği romanlarında ise asıl gayesinin "İmparatorluk hudutları"nı yazmak olduğunu belirtir. "Kilit" ile başlattığı tarihimizi ve millî kültürümüzü anlattığı eserlerini yayımlanan son romanı "Yesili Hoca Ahmed" romanıyla büyük ölçüde ana hedefine ulaştırmıştır. Orta Asya'dan göç, Selçukluların Anadolu'yu yurt edinme çabaları, Haçlı Seferleri, Moğol istilâsı, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu, Fetret Devri, İstanbul'un fethi, Çanakkale Zaferi, Kıbrıs tarihi, İmam-ı Âzam Ebu Hanife- Ahmed Yesevî-Yûnus Emre çizgisinde din büyüklerinin hayatı ile yaşadıkları devir, 1940'lı yılların Türkiyesi gibi tarihî olayları ile başlangıçtan günümüze kadar Türk Milleti'nin "yönetenler ve yönetilenler"in bütün kesimlerini birbirini tamamlayacak şekilde işlemiştir. Göçebelikten yerleşik hayata geçişten sosyal teşkilâtlara kadar askerî, siyasî, ekonomi ve tasavvufî oluşumları "imparatorluk sınırları" içinde değerlendirir. Olayların perde arkasına uzanır, belirsizliklerde ihtimaller üzerinde durur, çelişkilerde ise okuyucuya seçenekler sunar. Geniş coğrafyada geniş-dar-açık-kapalı mekânı gerektiği gibi kullanır. Zamanı, genel olarak kronolojik bir sıraya göre akarken, konuya ve roman karakterine göre o anın içinde bütün dilimleriyle canlandırır. Romanlarda gerek tarihî gerekse hayali kişilerle şahıs kadrosu zengindir. Onları uzun tasvirlerle tanıtmaz. Roman akışı içinde, olayların seyrine göre davranışları ve sözleri ile tanıtır. Bunların hepsi de yaptıklarıyla hayat filizlendiren ya da çeşitli ve derin ilişkileri ile olumsuz da olsa insanlık hâllerini sergileyen somut tiplerdir. Bu tipler; çerçevelenip bakılacak portreler değil, günlük hayatta her an rastlanabilecek canlılıkta ya da yaptıklarıyla hâtıralarda yaşayacak değerdedir.
"Kilit" ile başlayan tarihî romancılığında dil anlayışında da istikrarlı bir çizgi yakalamıştır. Anlatımda olayların hareketlerini etkili kılan fiillerin kullanımı ile yan cümleciklerle cümlelerin uzatılması dikkati çeker. Sade ve etkili anlatımını; tasvirlerde şairane söyleyişle, diyaloglarda tanımlama ve açıklama ile pekiştirir. Kullandığı kelimeler; yazarın memleketi olan Zile'ye ait mahallî, anlattığı dönemden günümüze kadar gelen ve yaşayan Türkçe kelimeler ile roman kişilerinin kültür seviyesine uygun kelime ve terimlerdir. Romanlarındaki deyimler ise bir sözlük oluşturacak kadar çoktur. Halk dili ile kültür dilinin kaynaşmasından doğan zengin ve çağrışımlı bir dil anlayışıyla "Çağın Dede Korkut'u" denilmesini sağlayan üslûbun sahibi olmuştur.
"Sepetçioğlu, başarılı üslup ve ustalıklı vak'a kuruluşlarıyla asıl bu büyük tarih amacını, bu amacın sürekli, dolgun yüce felsefesini anlatmaktadır." (5)
Mustafa Necati Sepetçioğlu, millî rûh ile millî gövdenin terkibinden oluşan Türk varlığını; geniş mekân, kalabalık şahıs kadrosu, büyük olaylar ile onu hazırlayan sosyal şartlara göre çağları ve nesilleri birbirine bağlayarak göstermedeki başarısından dolayı "Çağımızın Dede Korkut'u" olarak anılmayı hak etmiştir.
ESERLERİ:
Mustafa Necati Sepetçioğlu; hikâye, roman, deneme, tiyatro, destan, efsane, inceleme, araştırma, makale, çocuk kitabı gibi pek çok alanda eser vermiştir. Tercüman, Yeni Haber, Ortadoğu, Zaman, Yeniçağ gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış ve pek çok dergide yazıları yayımlanmıştır.
Başlıca eserleri:
Hikâye: Abdürrezzak Efendi(1956), Menevşeler Ölmemeli (1972).
Bu hikâyeler Almanca'ya çevrildi. Azerbaycan Bakü'de yayınlandı. Kitaplarda yer almayan ve dergilerde kalan hikâyeleri de vardır. Hikayelerinde günlük olaylardan kesitler vermektedir. Hikâye kişilerinin duyguları, düşünceleri, yaşayışları tahlil edilmektedir.
Oyun : Büyük Otmarlar (oyn. 1967, bas. 1970), Trampacılar (oyn. 1968), Çardaklı Bakıcı (1969), Köprü (1969), Son Bloklar (1969), Her Bizans'a Bir Fatih (1972), Mehveş Hanım (1984), Meragati Abdülkadir (1986), Yunus Emre (1995).
Tiyatro eserlerinin bir kısmı İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konulmuş, bir kısmı da kitap hâlinde basılmıştır. Büyük Otmarlar, Parma ve Zürih'te oynanmıştır. Ayrıca Dünya Gençlik Tiyatroları Festivali'nde birincilik armağanını kazanmıştır (1968).
Roman: Toprağı vatanlaştıran rûhu, tarihî gerçekliğin ışığında "insan" unsuru ile anlatır. Bu bakımdan milletin ve devletin geçmişi, bugünü ve geleceği ile ilgili meseleler üzerinde durur. Nehir romanları birbirini tamamlayan farklı diziler hâlinde yayımlanmıştır.
Dünkü Türkiye Dizisi: Malazgirt Zaferi'nden (1071) başlanarak Osmanlı'nın Fetret Devri ve İstanbul'un fethine kadar Türk tarihini işlemiştir. Üçlemeler hâlinde yayımlanmıştır.
Kilit (1971), Anahtar (1973), Kapı (1973): Selçuklular dönemi ele alınmış ve Anadolu'nun yurt edinilme çabaları anlatılmıştır.
Konak (1974), Çatı (1974), Üçler - Yediler - Kırklar (1975): Osmanlıların kuruluş yılları ile mücadeleleri anlatılır.
Bu Atlı Geçide Gider (1977), Geçitteki Ülke (1978), Darağacı (1979): Yıldırım Bayezıd-Timur-Şeyh Bedreddin ile fetret devri anlatılır.
Ebem Kuşağı (1980), Sabır (1980), Gece Vaktinde Gündönümü (1980): Fâtih üçlemesidir. Fetret devri sonrası ile İstanbul'un fethine kadar gelişen olaylar anlatılmıştır.
Bugünkü Türkiye Dizisi: Günümüz Türkiye'sinde yaşanan sosyal değişimler ve sonuçları işlenmiştir.
Karanlıkta Mum Işığı (1978): 1946 yılındaki Türkiye'yi anlattığı romanda "vakıf" kurumu ile demokrasiye geçiş dönemi iç içe işlenmektedir.
Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu (1980): 1944 yılındaki Türkiye'yi anlatmaktadır.
Güneşin Dört Köşesi (1983): Çok partili hayata geçildikten sonra gelişen olaylar ve o zamanın Türkiye'si anlatılmaktadır.
Çanakkale Dizisi: ...Ve Çanakkale 1 / Geldiler (1989), ... Ve Çanakkale 2 / Gördüler (1989), ...Ve Çanakkale 3 / Döndüler (1989): Türk'ün şeref destanı Çanakkale Savaşı'nı bütün yönleriyle anlatarak, bu alandaki çalışmalara öncülük etmiştir.
Kutsal Mahpus-Ebu Hanife (1990): İmam-ı Âzam Ebu Hanife'nin hayatını anlatır. Roman, 21 Ekim-8 Aralık 1986 tarihleri arasında Yeni Haber Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanmış, ancak gazetenin kapanmasıyla tefrika yarım kalmıştır.
Sabır Ağacı: "Sahibini Arayan Toprak, Zaman ve Sahibi, Zamanın Yürüyüşü, Zaman Dar Kapıda, Zaman Sarkacı, Zaman Dönümü, Zaman Yok, Zaman Uyanışı" (1990-1992): Kıbrıs'ın 4000 yıllık tarihini anlatan 8 ciltlik bir roman.
Benim Adım Yunus Emre (1980,1994): Yunus Emre'nin oluş çizgisini roman gerçekliğinde anlatır.
Bir Ömür Boyu Kıbrıs -1. Boyun Eğiş, Bir Ömür Boyu Kıbrıs -2. Hayır Deyiş (2000):1878-1974 yılları arasındaki Kıbrıs'ın "Boyun Eğiş"i ile "Hayır Deyiş"in insanlarını anlatır.
Yesili Hoca Ahmed- 1.Sesler ve Işıklar, 2.Aydınlığın Mühürü (2002): 2. baskısı ise gözden geçirilmiş olarak bu defa üç cilt halinde (1.Sesler ve Işıklar, 2.Hurmalığın Ak Doğanı, 3. Aydınlığın Mühürü) adlarıyla 2004 yılında yapıldı. Ahmed Yesevî'nin hayatını anlatır.
Tefrika romanları:
Çağlayanlı Vadi (1964, Vatan Gazetesi): Yazarın ilk romanıdır. Filme alınmıştır.
Kırım Kırımı (Tefrika 1985, Tercüman Gazetesi; Kitap olarak 2013): Rusların, 1940'lı yıllarda Kırım Türkleri'ne yaptıkları soykırımı anlatır.
Ayrıca Velihan Bahadır takma adıyla "Nurs Köyünden Dünyaya" (1994) isimli biyografik romanı yayımlamıştır.
Kültür Dizisi:
Deneme: Notlarından oluşan ve özel önem verdiği eserleridir.
Can Ocağında Pişen Aş (1981): Mânevî değerler ile Ahmet Yesevi üzerinde durulmuştur.
Sonsuza Uyanan Taşlar (1973): Türk kültürünün temel kaynaklarından "Orhun Âbideleri"nin bulunuşu ve kitabenin metni üzerinde durulmuştur.
Destan: Türk Destanları'nı yeni bir üslûp ve bakış açısıyla incelemiştir.
Yaratılış ve Türeyiş (1965), Türk Destanları (1972, Karşılaştırmalı Türk Destanları adıyla yeniden basılmıştır.), Dedem Korkut'un Kitabı (1990).
Efsane: Türk-İslâm Efsaneleri (1972, "Bir Büyülü Dünya Ki" adıyla 1990 yılında yeniden basıldı): Kendi derlemesi olan 45 Türk-İslâm efsane ve menkıbeleri hikâyeci gözüyle değerlendirilmiştir.
Makale: Dünden Bugüne ve Yarına 1-2 (1999): Yazarın farklı konularda yazdığı ve eserlerinin alt yapısı ile hayatı hakkında ipuçları verdiği makalelerinden seçmeler yer almaktadır. Birinci kitapta 34, ikinci kitapta 38 makale yer almaktadır.
Araştırma: Hamdullah Suphi Tanrıöver-Seçmeler (1971) kitabını, 1000 temel Eser serisi'nin 65. kitabı olarak baskıya hazırlamıştır.
Senaryo: Çanakkale İçinde Bir Dolu Mermi (TRT için, Çanakkale Savaşı'nı 8 bölümlük dizi olarak hazırlamıştır), İki Suyun Arasında (Diyanet İşleri için, 12 bölümlük dizi hazırlamıştır).
Kaynaklar:
1) 26.01.1993, Ortadoğu Gazetesi, Dr. Tahir Kutsi Makal'ın röportajından kısaltılarak alınmıştır.
2) Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Hikâye Tahlilleri, Dergâh Yayınları:66, İnceleme Dizisi:9, İstanbul, 1979, Sayfa:316
3) Mustafa Necati Sepetçioğlu, Gerçek Üstüne Düşünceler: Gerçeğin Güzele ve Yatıştırıcılığa Doğru Değiştirilmesi, Hisar Dergisi, Cilt:10, Sayı:84(159), 1970, Sayfa:11
4) Aynı Makale, S.11
6) Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı Tarihi, cilt:3, Türk Edebiyatı yayınları:2, Büyük Eserler Dizisi:1, İstanbul, 1978, Sayfa:742