ACIKLI BİR HİKAYE ÖRNEĞİ,YAŞANMIŞ GERÇEK ACIKLI BİR HİKAYE, HİKAYE ÖRNEKLERİ, GÜNCEL, güncel edebiyat, HİKAYE, ACIKLI HİKAYE,
Bu metin bizzat yaşanmış bir hikayedir. kendi çocukluğumdan hatırladığım bir akşamki hikaye idi..
Mustafa ŞAHİN...........
Derskonum.com ailesi olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..
Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için ACIKLI BİR HİKAYE ÖRNEĞİ,YAŞANMIŞ GERÇEK ACIKLI BİR HİKAYE üzerine bir paylaşım yapacağız.
Siz de eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
doğru konum= derskonum
doğru konum= derskonum
destek olmak için lütfen LİNK paylaşınız
KARALASTİK
Buz yürekli Sivas'ın yine soğuk bir kış akşamı idi. Soba etrafında toplanmıştık. Tüm aile bir aradaydı. Babaannem, dedem, annem, babam, amcam, yengem abim ve kardeşlerim. Sobanın titrek titrek yanan aleviyle yarı ısınmış odayı, gazı bitmeye yaklaşmış, tavanı isle bürüyen gazlambamız aydınlatıyordu. Sözü hep büyükler söyler biz küçükler de dinler ve dinlediğimizi hissettiren mimiklerle tepkiler verirdik.. Nerden açıldı konu bilmem ama dedem anlatmaya başladı babasının ölüm hikayesini...
"Köyde traktör yoktu. Kağnılarla işlerimizi halleder sapı samanı kağnılarla taşır getirirdik. Bir gün yine babamla ekin zamanı tarlaya gitmek için erkenden uyanıp hazırlanmaya başladık. Ben her zamanki gibi heyecanla -hadi baba acele edelim bir an önce başlayalım işe- diyerek babamın hareketlerini de hızlandırıyordum. Ben 13 yaşında kanı deli babam 37 yaşının yorgun köylü. Annem yeşil renk olmasına rağmen üzerine mavi yamaların yapıldığı eskimiş elbiselerimi getirdi giydim. Merdivenlerden indim ve daha dün çalışmamın ödülü olarak alınan gri renkli lastik ayakkabılarımı büyük bir mutlulukla sanki daha önce hiç ayakkabı giymemiş gibi içim içime sığmaya sığmaya giydim... Babam yeni almıştı benim gri renkli lastik ayakkabılarımı. Babam da giyindi ve yanıma geldi ayakkabılarını fark ettim –karalastik-. Kışları giyilirdi. Yaz geldi mi daha açık renkli daha hafif lastik ayakkabı alırdık. Çünkü karalastik yazları ayakları sıcaktan pişirir ve yürürken ateş üstünde yürür gibi acı verirdi. Belli ki babam bu seneki ayakkabı hakkını benden yana kullanmış.. Canım babam gölgesine doyamadığım çınarım. Kokusu cennetin başını döndüren koca yürekli, kambur bedene sığmayan ince ruhlu adam. Ayakkabıları da yırtıktı .. Annem lastik ayakkabının arka kısmını bu yılda idare eder düşüncesiyle iple dikmiş hemde karalastik ayakkabıya kahverengi renk iple.. Sustum, tabi kıymetini bilerek bu dağ gibi koca yürekli adamın..Kağnıyı hazırladık ve koyulduk yola.
Tarla uzakta idi bir saate yakın sürdü bizim yaşlı öküzlerin çektiği teker demirleri eskimiş kağnıyla. Tarlada biçilmiş ekinleri yüklemeye başladık. Ben yoruldum baya. Babam kıyamadı bu küçük bedenli aslanına. -oğlum sen köye git zaten azıcık ekin kaldı yükler gelirim- diyerek yolladı beni. Elimde sarı öküzün sırtında eskimiş bir deynek yol da uzun...Yolun tozlu kısımlardan çize çize geldim köye.. Annem meraklı gözlerle baksa da yüzüme anladı yine babamın bana kıyamayıp da yolladığını.
Fazla zaman geçmedi. Evin damına çıktım yolu izlemek için. Babam hep aynı yoldan getirirdi ekin yüklü kağnıyı harmanımıza. Bir kağnı ve etrafında kalabalık geliyordu. meraklı bazı kişilerde kağnının geldiği yöne koşuyordu. Ben atladım damdan ve kağnıya doğru koşmaya başladım. Yaklaştıkça gördüm ki bizim sarı öküzler ve emektar kağnı geliyor etrafında da başta dayım olmak üzere akrabalarımız ve köyden amcalar. beni biri gel oğlum diye çağırdı ama duymayarak kağnıya doğru hızlı hızlı yürüdüm. Üstünde serili siyah bir palto... babamın paltosu... yazları bile serin olurdu. Üşürsek üstümüze alırız diye koymuştu kağnıya babam. Paltoyu süzerken gözlerim, paltonun altından çıkmış bir ayağa takıldı. ...Karalastik...karalastik yırtılmış ve kahverengi iple dikilmiş... Babammmm !!! paltosunun altında yatıyordu...gözleri dolmuş dayımın yüzüne baktım.. Oğlum baban dedi sustu... babaaaammmm......BABAAAMMMMM........ göçmüştü aramızdaannnn..Ölmüş olamaz diyordumm..
Kimse duymuyordu sesimi. Çığlık çığlık haykırıyordum oysa.. Tüm benliğimle "gitme" diyordum. "Gitme" benim çınarım... "
Dedem sustu, gözleri bulgur bulgur ıslandı... Biz; bir akşamı daha geçmişten kalan güzel, acıklı ve bizden bir anı ile geçirdik..
Buz yürekli Sivas'ın yine soğuk bir kış akşamı idi. Soba etrafında toplanmıştık. Tüm aile bir aradaydı. Babaannem, dedem, annem, babam, amcam, yengem abim ve kardeşlerim. Sobanın titrek titrek yanan aleviyle yarı ısınmış odayı, gazı bitmeye yaklaşmış, tavanı isle bürüyen gazlambamız aydınlatıyordu. Sözü hep büyükler söyler biz küçükler de dinler ve dinlediğimizi hissettiren mimiklerle tepkiler verirdik.. Nerden açıldı konu bilmem ama dedem anlatmaya başladı babasının ölüm hikayesini...
"Köyde traktör yoktu. Kağnılarla işlerimizi halleder sapı samanı kağnılarla taşır getirirdik. Bir gün yine babamla ekin zamanı tarlaya gitmek için erkenden uyanıp hazırlanmaya başladık. Ben her zamanki gibi heyecanla -hadi baba acele edelim bir an önce başlayalım işe- diyerek babamın hareketlerini de hızlandırıyordum. Ben 13 yaşında kanı deli babam 37 yaşının yorgun köylü. Annem yeşil renk olmasına rağmen üzerine mavi yamaların yapıldığı eskimiş elbiselerimi getirdi giydim. Merdivenlerden indim ve daha dün çalışmamın ödülü olarak alınan gri renkli lastik ayakkabılarımı büyük bir mutlulukla sanki daha önce hiç ayakkabı giymemiş gibi içim içime sığmaya sığmaya giydim... Babam yeni almıştı benim gri renkli lastik ayakkabılarımı. Babam da giyindi ve yanıma geldi ayakkabılarını fark ettim –karalastik-. Kışları giyilirdi. Yaz geldi mi daha açık renkli daha hafif lastik ayakkabı alırdık. Çünkü karalastik yazları ayakları sıcaktan pişirir ve yürürken ateş üstünde yürür gibi acı verirdi. Belli ki babam bu seneki ayakkabı hakkını benden yana kullanmış.. Canım babam gölgesine doyamadığım çınarım. Kokusu cennetin başını döndüren koca yürekli, kambur bedene sığmayan ince ruhlu adam. Ayakkabıları da yırtıktı .. Annem lastik ayakkabının arka kısmını bu yılda idare eder düşüncesiyle iple dikmiş hemde karalastik ayakkabıya kahverengi renk iple.. Sustum, tabi kıymetini bilerek bu dağ gibi koca yürekli adamın..Kağnıyı hazırladık ve koyulduk yola.
Tarla uzakta idi bir saate yakın sürdü bizim yaşlı öküzlerin çektiği teker demirleri eskimiş kağnıyla. Tarlada biçilmiş ekinleri yüklemeye başladık. Ben yoruldum baya. Babam kıyamadı bu küçük bedenli aslanına. -oğlum sen köye git zaten azıcık ekin kaldı yükler gelirim- diyerek yolladı beni. Elimde sarı öküzün sırtında eskimiş bir deynek yol da uzun...Yolun tozlu kısımlardan çize çize geldim köye.. Annem meraklı gözlerle baksa da yüzüme anladı yine babamın bana kıyamayıp da yolladığını.
Fazla zaman geçmedi. Evin damına çıktım yolu izlemek için. Babam hep aynı yoldan getirirdi ekin yüklü kağnıyı harmanımıza. Bir kağnı ve etrafında kalabalık geliyordu. meraklı bazı kişilerde kağnının geldiği yöne koşuyordu. Ben atladım damdan ve kağnıya doğru koşmaya başladım. Yaklaştıkça gördüm ki bizim sarı öküzler ve emektar kağnı geliyor etrafında da başta dayım olmak üzere akrabalarımız ve köyden amcalar. beni biri gel oğlum diye çağırdı ama duymayarak kağnıya doğru hızlı hızlı yürüdüm. Üstünde serili siyah bir palto... babamın paltosu... yazları bile serin olurdu. Üşürsek üstümüze alırız diye koymuştu kağnıya babam. Paltoyu süzerken gözlerim, paltonun altından çıkmış bir ayağa takıldı. ...Karalastik...karalastik yırtılmış ve kahverengi iple dikilmiş... Babammmm !!! paltosunun altında yatıyordu...gözleri dolmuş dayımın yüzüne baktım.. Oğlum baban dedi sustu... babaaaammmm......BABAAAMMMMM........ göçmüştü aramızdaannnn..Ölmüş olamaz diyordumm..
Kimse duymuyordu sesimi. Çığlık çığlık haykırıyordum oysa.. Tüm benliğimle "gitme" diyordum. "Gitme" benim çınarım... "
Dedem sustu, gözleri bulgur bulgur ıslandı... Biz; bir akşamı daha geçmişten kalan güzel, acıklı ve bizden bir anı ile geçirdik..
Bu metin bizzat yaşanmış bir hikayedir. kendi çocukluğumdan hatırladığım bir akşamki hikaye idi..
Allah rahmet eyleye büyük dedeme.... dedem ise hala hayatta... Rabbim uzun, sağlıklı ömürler versin..
Mustafa ŞAHİN...........