YGS TÜRKÇE ÖNEMLİ BİLGİLER,YGS TÜRKÇE ÖNEMLİ KURALLAR,YGS TÜRKÇE ÖNEMLİ NOTLAR,YGS TÜRKÇE ÖNEMLİ NOKTALAR, YGS TÜRKÇE,
1. Sözcüğün türü, görevi sorulunca verilen sözcüğün isim mi, sıfat mı, zarf mı, edat mı, bağlaç mı... olup olmadığına bakılacağını;
2. Sıfatların adlarla; zarfların fiil ve fiilimsilerle ilgili olduğunu;
3. Sıfatların mutlaka isimle ilgili olduğunu ve isimden önce gelmesi gerektiğini (büyük ev...), isimden sonra gelen sıfatların sıfat olma özelliğini yitirdiğini (unvan sıfatları hariç), isimleştiğini (ev büyük, çocuğun akıllısı...);
4. Yüklemi sözcük türüne göre farklı olan cümle sorulduğunda, cümlenin yükleminin isim mi, fiil mi olduğuna bakılacağını;
5. Adlaşmış sıfatın, isimlerin yerine kullanılan sıfat ("Boş bardakları doldur." yerine "Boşları doldur.") olduğunu; adlaşmış sıfatların niteleme sıfatı ve sayı sıfatıyla yapılmayanlarına zamir de denilebileceğini;
6. İsmin "–e, –de, –den" hal eklerini alan sözcüklerin genellikle cümlenin dolaylı tümleci; –i halini alanların belirtili nesnesi olduğunu;
7. İyelik eklerinin bir şeyin kime ait olduğunu bildirdiğini (Kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı...) iyelik eki alan sözcüklerin ilgili olduğu kişi zamiriyle (benim kitabım...) kullanılabileceği gibi, iyelik ekinin kişi zamirinin yerini de tutabileceğini (kitabım...);
8. İsim tamlamalarında ilk sözcüğe tamlayan, ikinci sözcüğe tamlanan (sevginin gücü) dendiğini; devrik söyleyişlerde tamlayanla tamlananın yer değiştirebileceğini (gücü sevginin);
9. Belirtili isim tamlamalarında her iki sözcüğün (ev-in bahçe-si); belirtisiz isim tamlamalarında yalnız tamamlanan sözcüğün (ders kitab-ı) tamlama eki aldığını;
10. Takısız ad tamlamalarının tamlama eki almadığını, bir şeyin neden yapıldığını (cam kavanoz) veya neye benzediğini (kiraz dudak) bildirdiğini;
11. Sıfat tamlamalarının da takısız isim tamlamaları gibi tamlama eki almadığını (güzel bahçe, yeşil boya...) bir şeyin neden yapıldığını veya neye benzediğini bildiren tamlamaların takısız isim, diğerlerinin sıfat tamlaması olduğunu (Sıfatlar tek başlarına zihinde bir kavram karşılaşmazken isimler tek başlarına bir kavram karşılar.);
12. Bir sıfatın birden çok adı tamlayabileceğini (yemyeşil bahçeler, ağaçlar...);
13. Bir ismin birden çok sıfatı olabileceğini (kısa, dar pantolon...);
14. İsim tamlamalarında tamlanan sözcüğünün birden çok ismi tamlayabileceğini (dünyanın gözü, kulağı...);
15. İsim tamlamalarında tamlanan sözcüğünün birden çok tamlayanı olabileceğini (öğretmenlerin ve öğrencilerin sorunları...);
16. Belirtili isim tamlamalarında araya başka sözcüklerin (sıfat) girebileceğini (kapının kırık kolu...);
17. Sıfatların, ad tamlamalarının başına gelip, ad tamlamalarının sıfatı olarak kullanılabileceğini (bozuk köy yolları);
18. Sıfat tamlamalarının, biçim değişikliği yapılarak sıfat öbeği olarak kullanılabileceğini (siyah saç; siyah saçlı kız), bu öbeğe birleşik sıfat grubu da dendiğini;
19. Belirtisiz isim tamlamalarının da sıfat olarak kullanılabileceğini (para delisi adam, yumurta sarısı gömlek);
20. "–den" ekiyle de belirtili isim ve takısız isim tamlamaları kurulabileceğini (arkadaşlardan çoğu, deriden ceket...);
21. Kişi zamirleriyle tamlama kurulabileceğini (benim kalemim, senin kitap, kendi düşüncen...);
22. Kişi zamirleriyle kurulan tamlamalarda, tamlanan iyelik eki almışsa, kişi zamirinin söylenmeyebileceğini (Benim) (Kalemimi ver.);
23. İki zamirle de tamlama kurulabileceğini (şunun şurası, bunların bazıları...);
24. Zincirleme isim tamlamalarının ikiden çok isimden oluştuğunu (pencere camının boyu...)
25. Fiillerin kılış, oluş, durum bildiren eylem anlamı taşıyan sözcükler olduğunu;
26. Oluş bildiren fiillerde eylemin bir süreç içerisinde aşama aşama gerçekleştiğini (kararmak, solmak...);
27. Fiillerin çekimlerinin, kip eklerini almalarıyla gerçekleştiğini;
28. Basit zamanlı fiillerin tek, bileşik zamanlı fiillerin birden çok zaman eki aldığını (oku-yor, oku-yor-du);
29. Ek eylemin, isimlerle birlikte çekime girip isimleri cümle içinde yüklem yaptığını (serin-(idi), uzak-(imiş)...);
30. Fiil çatısı denince fiillerin özne ve nesneye göre aldığı durumun sorulduğunu;
1. Sözcüğün türü, görevi sorulunca verilen sözcüğün isim mi, sıfat mı, zarf mı, edat mı, bağlaç mı... olup olmadığına bakılacağını;
2. Sıfatların adlarla; zarfların fiil ve fiilimsilerle ilgili olduğunu;
3. Sıfatların mutlaka isimle ilgili olduğunu ve isimden önce gelmesi gerektiğini (büyük ev...), isimden sonra gelen sıfatların sıfat olma özelliğini yitirdiğini (unvan sıfatları hariç), isimleştiğini (ev büyük, çocuğun akıllısı...);
4. Yüklemi sözcük türüne göre farklı olan cümle sorulduğunda, cümlenin yükleminin isim mi, fiil mi olduğuna bakılacağını;
5. Adlaşmış sıfatın, isimlerin yerine kullanılan sıfat ("Boş bardakları doldur." yerine "Boşları doldur.") olduğunu; adlaşmış sıfatların niteleme sıfatı ve sayı sıfatıyla yapılmayanlarına zamir de denilebileceğini;
6. İsmin "–e, –de, –den" hal eklerini alan sözcüklerin genellikle cümlenin dolaylı tümleci; –i halini alanların belirtili nesnesi olduğunu;
7. İyelik eklerinin bir şeyin kime ait olduğunu bildirdiğini (Kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı...) iyelik eki alan sözcüklerin ilgili olduğu kişi zamiriyle (benim kitabım...) kullanılabileceği gibi, iyelik ekinin kişi zamirinin yerini de tutabileceğini (kitabım...);
8. İsim tamlamalarında ilk sözcüğe tamlayan, ikinci sözcüğe tamlanan (sevginin gücü) dendiğini; devrik söyleyişlerde tamlayanla tamlananın yer değiştirebileceğini (gücü sevginin);
9. Belirtili isim tamlamalarında her iki sözcüğün (ev-in bahçe-si); belirtisiz isim tamlamalarında yalnız tamamlanan sözcüğün (ders kitab-ı) tamlama eki aldığını;
10. Takısız ad tamlamalarının tamlama eki almadığını, bir şeyin neden yapıldığını (cam kavanoz) veya neye benzediğini (kiraz dudak) bildirdiğini;
11. Sıfat tamlamalarının da takısız isim tamlamaları gibi tamlama eki almadığını (güzel bahçe, yeşil boya...) bir şeyin neden yapıldığını veya neye benzediğini bildiren tamlamaların takısız isim, diğerlerinin sıfat tamlaması olduğunu (Sıfatlar tek başlarına zihinde bir kavram karşılaşmazken isimler tek başlarına bir kavram karşılar.);
12. Bir sıfatın birden çok adı tamlayabileceğini (yemyeşil bahçeler, ağaçlar...);
13. Bir ismin birden çok sıfatı olabileceğini (kısa, dar pantolon...);
14. İsim tamlamalarında tamlanan sözcüğünün birden çok ismi tamlayabileceğini (dünyanın gözü, kulağı...);
15. İsim tamlamalarında tamlanan sözcüğünün birden çok tamlayanı olabileceğini (öğretmenlerin ve öğrencilerin sorunları...);
16. Belirtili isim tamlamalarında araya başka sözcüklerin (sıfat) girebileceğini (kapının kırık kolu...);
17. Sıfatların, ad tamlamalarının başına gelip, ad tamlamalarının sıfatı olarak kullanılabileceğini (bozuk köy yolları);
18. Sıfat tamlamalarının, biçim değişikliği yapılarak sıfat öbeği olarak kullanılabileceğini (siyah saç; siyah saçlı kız), bu öbeğe birleşik sıfat grubu da dendiğini;
19. Belirtisiz isim tamlamalarının da sıfat olarak kullanılabileceğini (para delisi adam, yumurta sarısı gömlek);
20. "–den" ekiyle de belirtili isim ve takısız isim tamlamaları kurulabileceğini (arkadaşlardan çoğu, deriden ceket...);
21. Kişi zamirleriyle tamlama kurulabileceğini (benim kalemim, senin kitap, kendi düşüncen...);
22. Kişi zamirleriyle kurulan tamlamalarda, tamlanan iyelik eki almışsa, kişi zamirinin söylenmeyebileceğini (Benim) (Kalemimi ver.);
23. İki zamirle de tamlama kurulabileceğini (şunun şurası, bunların bazıları...);
24. Zincirleme isim tamlamalarının ikiden çok isimden oluştuğunu (pencere camının boyu...)
25. Fiillerin kılış, oluş, durum bildiren eylem anlamı taşıyan sözcükler olduğunu;
26. Oluş bildiren fiillerde eylemin bir süreç içerisinde aşama aşama gerçekleştiğini (kararmak, solmak...);
27. Fiillerin çekimlerinin, kip eklerini almalarıyla gerçekleştiğini;
28. Basit zamanlı fiillerin tek, bileşik zamanlı fiillerin birden çok zaman eki aldığını (oku-yor, oku-yor-du);
29. Ek eylemin, isimlerle birlikte çekime girip isimleri cümle içinde yüklem yaptığını (serin-(idi), uzak-(imiş)...);
30. Fiil çatısı denince fiillerin özne ve nesneye göre aldığı durumun sorulduğunu;