AŞK-I MEMNU TAHLİLİAŞK-I MEMNU ROMANI TAHLİLİ,AŞK-I MEMNU ROMANI İNCELEMESİ, AŞK-I MEMNU ROMANI, AŞK-I MEMNU TAHLİLİ, ROMAN TAHLİLLERİ,
AŞK-I MEMNÛ (ROMAN TAHLİLİ)
AŞK-I MEMNÛ
DIŞTAN YAKLAŞIM
Eserin Adı: Aşk-ı memnu
Yazarın Adı ve Soyadı: Halit Ziya UŞAKLIGİL
Eserin ilk ve Diğer Baskısı: l. Baskı: 1900, ll. Baskı:1939, lll. Baskı: 1945, lV. Baskı1983
Kullanılan Baskı: lV. Baskı: 1983
Eserin Konusu: Kırk beş yaşlarındaki Adnan Bey ile yirmi iki yaşındaki Bihter’in evlenmesi, bu evlenmenin öncelikle, Adnan Bey’in kızı Nihal’in ve diğer insanların üzerindeki etkisi ve evliliğinde aradığı mutluluğu bulamayan Bihter ile Adnan Bey’in yeğeni Behlül arasındaki yasak aşktır.
Eserin Ana Fikri: İnsanlar birbirleriyle evlenirken maddi unsurlardan ziyâde manevî değerleri göz önünde bulundurmalıdır.
Ana Çizgileriyle Vak’a:ÖZET
Aşk-ı Memnu’da olay, Boğaziçi’nde bir sandal gezintisiyle başlar. Adnan Bey kırk beş yaşlarında, zengin, zarif, kültürlü bir kişidir. Karısını kaybettikten sonra Boğaziçi’ndeki yalısında kızı Nihal, oğlu Bülend ve hizmetkârları ile birlikte yaşamaktadır.
Bihter yirmi iki yaşında güzel bir genç kızdır. Adnan Bey’in kendisiyle ilgilendiğini düşünen annesi Firdevs hanım’ın karşı çıkmasına rağmen Adnan Bey’le evlenir. Bu evlilik, başlangıçta iyi anlaşır. Fakat bir süre sonra hizmetkârlarından bazıları evi terk eder. Çok sevdiği kardeşi bülend yatılı okula gönderilir. Bütün bunlardan Bihter’i sorumlu tutan Nihal’in Bihter ile arası açılır. Bunlara bir de mürebbiyesi Matmazel de Courton’un gönderilmesi eklenince Nihal Bihter’e kin duyar.
Bihter bir yandan kocasıyla arasında olan yaş farkından, bir yandan da Firdevs hanımın kışkırtmaları ve yanlış davranışları sonunda bir boşluğa düşer. Bu zayıf anında Behlül’e yakınlık duyar. Yalıda kalan ve Adnan Bey’in yeğeni olan Behlül macera düşkünü, yakışıklı ve çapkın bir gençtir. Geceleri Behlül’ün odasında buluşurlar; fakat Behlül için Bihter diğer kadınlardan farksızdır. Onu da aldatır.
Bir süre sonra ayak ağrılarını bahane ederek yalıya taşınan Firdevs Hanım, Nihal ile Behlül’ün nişanlanması fikrini ortaya atar. Önce bir şaka sayılan bu fikir, zamanla herkesin aklına yatar. Nihal adada halasının yanındayken Behlül’ün teklifini kabul eder. Bu arada Bihter Firdevs Hanım’a her şeyi anlatır. Ve bu evliliğe engel olmasını yoksa her şeyi kocasına anlatacağını söyler. Bunun üzerine Firdevs Hanım Bülend’le adadaki Behlül’e bir pusula gönderir. Fakat Behlül adadan ayrılırken bu kağıdı düşürür. Kağıtta yazılanlardan şüphelenen Nihal, yalıya döner. Merdiven başında Behlül ile Bihter’in konuşmasını duyarak bayılır. Bunun üzerine Adnan Bey, Nihal’in odasında Beşir’den her şeyi öğrenir. Bihter intihar eder. Behlül yalıdan kaçar.
Nihal babasına kavuşur. Bülend, mürebbiye ve hizmetkârlar eve geri dönerler. Olanları unutarak eski mutlu yaşamlarına geri dönmeye çalışırlar.
Türü: Bireyler arası duygusal ilişkiyi işlemesi açısından bakıldığında dramatik roman, insanların hem iyi, hem de kötü yönünün sergilenmesi açısından bakıldığında da klâsik-realist roman olarak değerlendirebiliriz.
Eserin Adı İle İçeriği Arasındaki İlişki: Eserin adıyla muhtevası arasında kayda değer bir ilişki vardır. Bihter’in kocasının yeğeni Behlül ile yaşadığı yasak aşkı konu alan eser bu yasak aşkın diğer insanlar ve özellikle Nihal üzerindeki etkisi üzerinde durmuştur. Bu nedenle eserin içeriği ve ismi arasında münasebet vardır.
FİKTİF YAPIYI HAZIRLAYAN UNSURLAR
- Bakış Açısı: Anlatıcı yazar, eserde her şeyi bilen ve gören bir konumundadır. Şahısların iç konuşmalarını duyar(s.83, 149). Bundan dolayı eserde hakim bakış açısı kullanılmış diyebiliriz.
- Anlatım Tekniği: Halit Ziya romanlarında iki tür anlatım tekniği kullanır. İlki zaman zaman şuur altını yansıtan anlatımdır. Diğeri ise, sosyal tenkit ve hiciv tarzında beliren anlatımdır. Romanda tenkit edilen gizli aşktır. Bu konu Madam Bovary romanında da işlenmiştir.
- Olay Örgüsü: Bu romandaki olay örgüsü, düz bir çizgi hâlinde gelişmiştir. Bütün olaylar bir sonuca bağlandığı için kapalı olay örgüsü vardır.
FİKTİF YAPIYI OLUŞTURAN UNSURLAR
A. ŞAHISLAR
BİHTER
Fiziki Yapısı: Yuvarlak çeneli, uzun ve düz kaşlı, dudakları etli; ama solgun olan, beyaz inci gibi dişleri olan çocuksu bakışlı bir kişidir. Alnı biraz geniştir. Saçları kıvırcık siyah ve gürdür. Gözlerinde bir parıltı sezinlenir. Bu parıltının derinliklerinde çocuk gözü hissedilir. İnce, uzun boylu, fidan gibi, güzel giyimli, ağırbaşlı, zarif, narin, 22 yaşında olan bir hanımdır.
Psikolojik Yapısı: Adnan Bey ile maddiyat için, yani para için evlenir. Bu evliliğin başka sebepleri de vardır. Annesinden kurtulmak istemesi ve annesinin kötü şöhretinden dolayı koca bulamamak korkusu onu, bu babası yaşında olan Adnan Bey’le evlenmeye iter. Fakat evliliğinde bulamadığı hissi ve cinsel arzuları, Behlül’ün kollarında bulur. Bu yüzden kocasını aldatmıştır. Bihter sadece maddiyatın kendini mutlu edemeyeceğini düşünmemiştir. Ahlaksal yönden annesine benzememek için de bir çatışma yaratır. Kıskançtır.
Sosyal Yapısı: Melih Bey takımının elemanı olan Firdevs Hanım’ın küçük kızıdır. Babası ölmüştür. Gezi ve eğlence yerlerinin tanınmış simâlarındandır. Türkçe, Fransızca ve biraz da Rumca bilir. Tam bir eğitim almamıştır. Piyano ve ud çalmasını bilir. Evlendikten sonra sosyal statüsü değişir. Kocasına sadık bir eş ve çocuklarına iyi bir anne olmak niyetiyle yaptığı evlilikte, namusunu ve şerefini koruyamamıştır.
NİHAL
Fiziki Yapısı: Gözleri mavi, uzun, uçları yukarı kıvrık sarı kirpikli(s.63), küçük ağızlı. Renksiz dudaklı, incecik elleri olan, uzun sarı saçlı, 12-14 yaşlarında bir kızdır(s.109).
Psikolojik Yapısı: Nihal duygusal ve çok hassas bir insandır. Çabucak sinirlenen ve sinirlendiğinde de hastalanan birisidir. Bazen de sinirlendiği zaman birden sevinçli, hayatı seven biri haline gelir. Her şeyin aşırısını ister. Çok sevilmek için can atar. Kıskançtır; ama onun bu kıskançlığı farklıdır. Herkesten ve her şeyden kaçar, ürkektir. Yalnızlığı hiç sevmez; fakat bütün sevdikleri elinden almıştır. Hayatındaki boşluğu doldurmak için tek çareyi Behlül’ü sevmek ve onunla evlenmeyi düşünmekte bulur.
Sosyal Yapısı: Adnan Bey’in kızıdır. Annesi küçük yaşta ölmüştür. Annesi öldükten sonra yetişmesi mürebbiyesine verilmiştir. Matmazel de Courton adlı mürebbiye onu yatiştirir ve ona ders de verir. Piyano çalmasını bilir. İtalyan müziğini çok beğenir. Diliş ve gergefe meraklıdır. Müziği ve operayı sever.
BEHLÜL
Fiziki Yapısı: 20 yaşlarında, ince sarı bıyıklı, genç ve yakışıklı bir delikanlıdır.
Psikolojik Yapısı: Parayı her şeyden üstün gören, dünya yıkılsa bile umrunda olmayan bir adamdır. Sadece kendisini düşünen birisidir.(s.83-84). Amcasına ihanet ettiği için vicdanı sızlar. Fakat kendisini suçsuz ilân eder. Suçlu olmaktan kaçar ve asıl suçu bu evliliğe atar.
Sosyal Yapısı: Adnan Bey’in yeğenidir. Galatasaray’dan mezun olmuştur. Hayatı her yönüyle bildiğine inanır. O da diğer gençler gibi okuldan çıkıp hayat atıldığında, sanatçının sahneye ilk çıkışında duyduğu yürek çarpıntısını duymaz(s.81). Hareketli bir yapısı vardır(s.82). Nerede bir eğlence varsa oradadır. Birçok dostu vardır. Çapkındır ve kadınlara düşkündür. Güzel giyinmek ve zamanını hoş geçirmek gibi merakları vardır.
ADNAN BEY
Fiziki Yapısı: Kırkbeş yaşlarında, sakalı iyi taranmış, bakımlı, her zaman güzel giyinen şık bir beyefendidir. Gözleri miyoptur.
Psikolojik Yapısı: İnce eleyip sık dokuyan bir yapıya sahiptir. Bir şeyi kolay kolay beğenmez. Özverili ve fedakârdır.
Sosyal Yapısı: Boğaziçi’nde bir yalıda oturur. Zengindir. Kızına bağlı bir baba, karısına bağlı bir eştir. Terbiyeli ve olgun bir insandır. Boş zamanlarında ağaçtan eşyalar yapar.
FİRDEVS HANIM
Fiziki Yapısı: Saçları sarı boyalı, gözleri sürmeli 45 yaşlarında bir kadındır.
Psikolojik yapısı: Kızlarını gençliğini, güzelliğini ve mutluluğunu kıskanan birisidir. Kıskançtır. Kızlarıyla adeta yarışır. Kızlarının büyüdüğünü ve kendisinin yaşlandığını asla kabul etmez. Genç görünmek isteyen ve bunun için genç gibi giyinen bir insandır.
Sosyal Yapısı: Melih Bey takımındandır. İki kızı vardır. Dul bir kadındır. Maddî geliri pek fazla değildir. Özgür ve hoppa birisidir. Eğlence yerlerinin tanınış simâlarından birisidir.
BÜLEND
Fiziki Yapısı: Tombul, al yanaklı, ince kumral saçlı sevimli bir oğlandır.
Psikolojik Yapısı: Hiçbir şeyden haberi yoktur. Oymacığına meraklıdır. Dağınık bir çocuktur.
Sosyal Yapısı: Adnan Bey’in küçük oğludur. Yatılı okula verilmiştir. Annesi ölmüştür. Üvey annesi Bihter ile arası iyidir. Ablasını çok sevmektedir.
MATMAZEL DE COURTON
Fiziki Yapısı: Evlenmek için geç kalan, yaşı ilerlemiş yabancı uyruklu bir kadındır.
Psikolojik Yapısı: İffet ve namusunu korumak için İstanbul’a gelen namuslu bir kadındır. Nihal’in annesiz kalışı onun annelik özlemini ortaya çıkarır. Onun da gönlünde bir annelik hevesi vardır. Nihal bu boşluğu doldurur.
Sosyal Yapısı: Evlenmekte geç kalmış yaşlı bir kızdır. Beyoğlu’nun seçkin ailelerinden bir Rum ailesine mürebbiye olarak gelmiştir. Adnan Bey’in yalısı ise mürebbiyelik hayatının ikinci dönemidir.
PEYKER
Fiziki yapısı: Kısa, kılsız kaşlı, kumral, geniş omuzlu, dolgun vücutlu bir kadındır. Yirmi beş yaşındadır. Babasına benzemektedir(s.25).
Psikolojik Yapısı: Kocasına sadık iffetli bir kadındır. Behlül ona sarkıntılık eder; fakat namuslu Peyker, Behlül’ün asılmalarına aldırış etmez.
Sosyal Yapısı: Firdevs Hanım’ın büyük kızıdır. Evli bir çocuk annesidir.
BEŞİR
Fiziki Yapısı: Sıska bir yapıya sahiptir.
Sosyal Yapısı: Yalıdaki ara işlerine bakan Habeş asıllı bir çocuktur. Bülend’in oyun arkadaşıdır. Nihal’i çok sever ve ona tam samimiyetle bağlıdır. Bihter ile Behlül arasındaki yasak ilişkiyi bilmektedir. Romanın sonunda Nihal’in haline dayanamamış ve bildiği her şeyi Adnan Bey’e anlatmaştır.
HALA
Fiziki Yapısı: Romanda geçmemektedir.
Sosyal Yapısı: Marmara denizindeki adalardan birinde oturur. Misafirperver bir kişidir. Yeğenini çok sever. Adnan Bey evlendikten sonra yalıya hiç gelmemiştir.
B. ZAMAN
Romanın vak’a zamanı 19.yyılın ikinci yarısının sonlarıdır. Bu yargıyı çıkarmamızın nedeni o dönemin toplumsal yapısında bulunan yaşam tarzının romanda geçmesidir.
Romanda kronolojik zaman kullanılmıştır. Olaylar birbirini takip eder niteliktedir. Olayların anlatıldığı zaman iki yıl gibi bir süreyi kapsamaktadır
Roman “zaman içinde değişme” açık bir şekilde belli edilmemiştir. Yaklaşık iki sene süren hadiseler içinde Nihal çocukluktan genç kızlığa geçer; fakat bu onun mizacında ve düşüncelerinde önemli bir değişiklik yaratmıyor.
Aşk-ı Memnu’da önemli olan figürler arasındaki duygusal yaklaşmalar ve uzaklaşmalardır. Bu sebeple; Aşk-ı Memnu’daki zaman içseldir. Yani romanın hareketi fizikî olarak değil, kişilerin yoğun yaşadıkları ilişkilerin ve çatışmaların gelişimi biçiminde belirir. Romanda zâmân gerçek manada değil sembolik mânâda kendisini gösterir.
Romanda duyguların yoğunlaştığı zaman dilimi gecedir. Bu romanda yaşanılan zaman anlatılmaktadır. Aktüel zaman iki senedir. Fakat yazar kahramanları daha iyi tanıtabilmek için onların geçmiş günlerine dönerek çocukluk ve gençlik günleri hakkında bilgi verir.
C. MEKÂN
Romanda mekân son derece sınırlıdır. Aşk-ı Memnu romanı kapalı mekân içinde etrafı boşaltılmış ve böylece yalıtılmıştır. Roman kahramanları bir yalının dar çerçevesi içinde bir araya getirilmiş, kendi başlarına yaşayan insanlardır. Yer yer İstanbul’un eğlence yerleri ve mesire yerlerinden de söz edilir; fakat bunlar üzerinde durulmaz.
Romanda mekân unsuru sadece hâdiselerin meydana geldiği sahneyi düzenlemede kullanılır. Romanda olaylar ağırlıklı olarak Adnan Bey’in yalısında ve Ada’da meydana gelir. Aşk-ı memnu açık mekânda Boğaziçi’nde başlar, ağırlıklı olarak kapalı mekânda Boğaz’daki yalıda geçer. Ve yine açık bir alanda Heybeli Ada’da biter.
Ç. TEZAT UNSURLAR
Romanda kahramanlar arasında, kahramanların psikolojik yapısında mekânlar arasında ve kılık kıyafetlerde çeşitli tezat unsurlarına rastlanır. Eserde iyiler ve kötüler vardır ve az çok karşı karşıya gelirler. Örneğin Nihal iyi, Bihter kötü gösterilmiştir; fakat açık bir çatışmaları yoktur. Saadet- ıztırap tezadı romanda ön plândadır. Gençlik-yaşlılık, hayâl-hakikat gibi tezatlar ise geri plândadır. Romanda Firdevs Hanım olumsuz bir kahraman olarak, kocası Melih Bey ise olumlu bir kahraman olarak karşımıza çıkar. Bihter sayfa 158’de Firdevs Hanım’a benzemeyeceğine yemin ederken, sayfa 194‘te Firdevs Hanıma benzediğini kabul eder. Bu durum Bihter’in yapısındaki psikolojik çatışmayı gösterir. Romanda görülen bir diğer tezat ise Behlül’ün Bihter’e karşı olan duygularındadır. İlk başta Behlül, Bihter’e aşıktır; fakat Bihter’i elde ettikten sonra ondan nefret etmeye başlar(s.263). Adnan Bey, Melih Bey Takımı batılı özellik taşırken, Şayeste, Nesrin, Şakire Hanım yerli özellik taşır.
D. KAVRAMLAR, KABULLER, TESPİTLER VE YORUMLAR
Aşk-ı m-Memnu’da yazar iki aileyi göz önüne sürüyor. Firdevs Hanımın ailesi dejenere olmuş bir aile örneğidir. Adnan Bey ise hem kendisi, hem de çocukları o zamanın değer hükümlerine göre iyi tahsil ve terbiye görmüş insanlardır. Bu iki ailede ortaya çıkan tek yabancı unsur Behlül’dür. Behlül Adnan Bey’in yeğenidir; ama bu akrabalığın romanın akışı üzerinde bir etkisi görülmez. Yalıda kalabilecek ve Bihter ile yasak aşkı yaşayabilecek bir kişi olmaktan öte bir önemi yoktur. Yani behlül’ün varlığı bir zaruret neticesidir. Firdevs Hanım’ın ailesinde Bihter ön plândadır. Peyker geri plânda tutulmuştur. Adnan Bey ailesinde ise, Nihal ön plânda, Adnan Bey ile Bülend geri plândadır. Evlilik münasebetiyle bu iki aile birleşince Bihter’in karakteri hâdiselere hâkim olur. Roman asıl bu noktadan itibaren başlar. Ahmet Hamdi Tanpınar “Aşk-ı Memnu küçük bir aile cehennemidir ” der.
E. ÜSLÛP
Aşk-ı Memnu romanı Servet-i Fûnun neslinin dil ve kelime anlayışını devam ettiren bir özellik gösterir. Üslûp olarak yazar, kendisine has sanatlı söyleyişlerin yanında kelimeleri de en güzel şekilde seçerek, anlatmak istediklerini okuyucusuna, çarpıcı bir şekilde aktarır. Şiirsel anlatım üslûbu, Aşk-ı Memnu’da da kendini gösterir. Yazar kelimeleri son derece güzel bir şekilde kullanmış ve duygularını çok güzel bir rahatlıkla, şâirâne bir üslûpla kelimelere dökmüştür. Romanda uzun bağlı ve sıralı cümlelere genişçe yer verilmiştir. Bazen bir cümle bir paragraftan oluşmaktadır(s.61-62).
Roman teknik bakımdan çok iyi bir romandır. Romanda maddî unsurlar ağır basmaktadır. Yazılış tekniğinde en çarpıcı yönlerini kişiler arası dengenin ustalıkla kuruluşu, simgelerle olayların ele alınış yöntemi derinlik katılarak bir duyarlılıkla kullanılışı ve yazarın bütün bu ögeleri her an denetimi altında tutabilmesi, böylelikle romanda sonun asla açıkça sezilmemesi şeklinde sıralayabiliriz.
Özellikle romanda kişilerin evlilikleri, sosyal yaşantıları üzerinde durulmuştur. Romanda kişilerin giyimi ayrıntılı olarak verilmiştir(19-20-22-45). Giyimle ilgili ayrıntılar anlatılırken, sıfatlar bolca kullanılmıştır. Olayların gelişmesinde birtakım semboller kullanılmıştır. Bu sembollerin kullanılması, romanın geleceği hakkında birtakım ipuçları verir. Ayrıca romanın birçok yerinde oyun ve oyuncak imgeleriyle de karşılaşırız.
F. DEĞERLENDİRME
Aşk-ı Memnu romanı, Halit Ziya’nın en iyi yapıtı olarak eleştirmenler tarafından kabul edilmektedir. Eser topluma değil, bireye ve bireyler arası ilişkiye dönük bir romandır.
Yazar somut ve tek olan bir evliliğin belli koşullar altında nasıl işlendiğini, belli insanlar arasındaki ilişkiler örgüsünün niteliğini ve gelişimini anlamaya ve anlatmaya çalışır.
Karakterlerin kişilikleriyle olaylar arasındaki nedensellik bağını, yazar en iyi şekilde kurar.
Yazar Aşk-ı Memnu’da birtakım insanların neden sonuç yasasına göre gelişen aşk öyküsünü anlatan, psikolojik gerçeğe dayanan, sağlam yapılı, kusursuz bir sanat yapıtı peşindedir.
Bireysel ilişkilerin ve sorunların işlendiği roman, toplumla ve yaşamla genel bağlar kuran bir anlam taşımadığı için yazar, bu eksikliği biçimsel özellikte gidermeye çalışır.
Aşk-ı Memnu, özenli dili bir yana, sanatsal açıdan doyurucu olmasının bir nedenini yapıtın iç hareketinde aramak yerinde olur. Çünkü romanda kişiler arasındaki duygusal yakınlaşma ve uzaklaşmaların bir baleyi andırdığı söylenebilir.
Romanda Batı’ya özenti vardır. Beyoğlu’nda alış-veriş yapılır, batı müziği dinlenir, Nihal Fransızca ve piyano dersleri alır. Fransız terbiyesine göre yetiştirilmeye çalışılır.
Romandaki kişilerin ise toplumla ilgili yanları törpülenmiş geriye toplumsal değil, psikolojik gerçekliğiyle yaşayan bireyler kalmıştır.
Son olarak romanda tiplerin eskidiğini ve konusunun pek özelliğinin kalmadığını görüyoruz. Ancak onu ölümsüz kılan unsurlar, dili ve üslûbudur.