SORU-CEVAP, İstanbul’un fethi sırasında nasıl bir strateji izlendi, İstanbul’un fethi sırasında nasıl bir strateji izlendiğini belirleyiniz,
İstanbul’un Fethi Öncesi hazırlıklar
Rumeli Hisarının Yapımı En Önemli Fetih Hazırlıklarından Biridir |
Fatih Sultan Mehmet ilk tahta çıktığı 14 yaşında bile İstanbul’u fethetmeyi aklınına koymuştu ki tahta tam anlamıyla ikinci kez oturduktan sonra İstanbul’un fethi için planını uygulamaya koyuldu. 1452 yılında ki Karaman seferinden sonra Sultan 2. Mehmet, İstanbul’un fetih hazırlıklarına başlamıştı. Özellikle içerde Çandarlı Halil Paşa’nın İstanbul’un fethini sürekli engellemeye çalışmasına rağmen, diğer paşalarında desteği ile ilk olarak kendi otoritesini sağlamlaştırdı. Çandarlı Halil paşa İstanbul’un fethi ile Haçlı saldırısı yaşanacağı ve Avrupa ile ilişkilerin bozulacağından endişe ederek İstanbul’un fethine karşı çıkıyordu. İçerde ona katılan bazı paşalar ve hatta uç beylerindende bir kesim bulunmaktaydı. Bazı uç beyleri İstanbul’un fethinden sonra Devletin merkezileşeceği ve “gaza” anlayışının değişeceği konusunda endişelerini dile getirse de Fatih Sultan Mehmet planında kararlıydı.
İstanbul yani Konstantiniyye (BKNZ İstanbul’un adı nereden gelmektedir) surlarla çevrili deniz kenarında bir şehirdi. Yani o dönem Bizans’ın elindeki şehirden kasıt bugün sadece surların içerisinde bulunan kısımdı. Bırakın Anadolu yakasını, bugünkü Beyoğlu ve Beşiktaş bile o dönem Konstantinopolis sayılmamaktaydı. Şehir deniz kenarında olduğu için ve Bizans’ın çok güvendiği Rum ateşi (Denize döküldüğünde alev alan ve gemileri yakan bir kimyasal) bulunduğundan dolayı her türlü büyük bir donanma gerekiyordu. Bu sebepten Fatih Sultan Mehmethan yaklaşık 400 gemiden oluşan bir donanma hazırlattı.
Trabzon bölgesinde bulunan Pontus Rum Devleti ve Karadeniz kolonileri sürekli kardeş ülkesi Konstantinopolis’e yardım gönderiyordu. Bunu kesmek için Sultan 2. Mehmet o dönem zaten var olan, bugün Beykoz’da ki Anadolu Hisarının tam karşısına Rumeli Hisarını Yaptırdı. Rumeli Hisarının yapımı İstanbul’un fetih hazırlıklarının en bilinen ve en önemli olaylarından biridir. Rumeli Hisarının yapımı ile Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethedeceğini açığa vurmuştur.(Detaylı bilgi için bknz. Rumeli Hisarı’nın Yapılış Hikâyesi)
Rumeli hisarının zorlu şartlar altında yapımının tamamlanması ile artık boğazların güvenliği sağlanmış oluyordu. Böylelikle Karadeniz’den gelebilecek olan Venedik, Ceneviz ve Rum yardım gemileri engellenebilecekti.
Doğu Roma İmparatorluğu(Bknz. Bizans Adı Uydurma mı) kendini korumak için kalın sur duvarlarına güveniyordu ki surlar gerçekten daha önceki kuşatmalarda şehri koruyan önemli bir unsur olmuştu. Sultan Mehmet bunu bildiği için ve teknoloji, ilim gibi konularda bilgili ve hevesli olması sebebiyle, o dönem yeni yıldızı parlamaya başlayan topların yapım çalışmalarının talimatını Saruca Sekban ustanın başında bulunduğu ekibe vermişti. Bu ekipte Muslihiddin bulunduğu gibi o güne kadar kimsenin görmediği büyüklükte ve güçte toplar döken Macar Urban Usta da bulunuyordu.
Gelelim Fatih Sultan Mehmed’in siyasi yönetim dehasına. Fatih Sultan Mehmet o dönem dünya üzerinde en başarılı politikacılardan biri olduğunu İstanbul’un fethi ile göstermiştir. İstanbul’un fethi öncesinde Osmanlı İmparatorluğuna sürekli sorun çıkaran Karaman beyliği üzerine sefer düzenlemiş ve fetih sırasında Doğu sınırlarını güvenceye almıştır. Aynı şekilde Avrupa’da bazı krallarla antlaşmalar yaparak fetih sırasında Bizans yardımı yada en korkulan olası bir Haçlı seferini engellemek için ittifak kurulmasını engellemiştir. Osmanlı hazinesinin o dönem kötü olmasına rağmen İstanbul kuşatması sırasında batı kaynaklı bir sürpriz yaşamak istemeyen Sultan Mehmet, özellikle Avrupa ve Balkan krallıkları ile maddiyata dayalı antlaşmalar yapmıştır.
İstanbul Türklerin Tarafından Kuşatılıyor
6 Nisan 1453'te uzaktan Türk sancaklarının görülmesiyle surların içindeki halkı korku kaplamıştı ve İstanbul 50 yada 65 bin askerle kuşatılmıştı. İstanbul’un fethi hakkında bilgi vermek gerekirse, Osmanlı ordusunun elinde yürüyen kuleler ve merdivenlerden tutun, devasa toplar, ateşli mancınıklar, demirden kaplumbağa şeklinde yaklaşma araçları gibi devasa savaş makineleri vardı. Ordu tam olarak fetih için hazırlanmış yeniçerilerden oluşuyordu. Ayrıca köprü yapımı, envanter desteği gibi önemli işler için devasa bir istihdam bölüğü ve özellikle Osmanlı savaş stratejilerinden en önemlisi lağımcılar adı verilen birlik göreve hazırdı. Kuşatma ordusunun sayısı aslında hiçbir kaynakta net değildir ki özellikle batılı kaynaklarda sayı çok abartılmaktadır. Osmanlı ordusunun 400 bin kişi olduğunu iddia eden kaynaklar vardır ki bunun mümkün olmayacağı ortadadır. İstanbul’un fethi kısa hikayesi ne bakacak olursak,
Gerçek olan şudur ki Doğu Roma Surlarına Rönesans dayanmıştır aslında. O dönem ki teknolojinin çok ötesinde savaş silahları ve toplar, Bizans’ı ve Ortaçağı tarihe gömmek için surların dışına yerleşmiştir.
Kuşatma ordusunda Trakya tarafından ortada Sultan Mehmet, sağ kanatta İshak paşa ve Anadolu askerleri, sol kanatta ise Karaca Paşa komutasında Rumeli sipahileri ile Galata sırtlarında Zağanos Paşa bulunuyordu.
İlk etapta 6-12 Nisan arasında Osmanlı ordusu hendek kazmak, gerekli hazırlıkları yapmak ve orduyu biraz daha surlara yaklaştırmak ile uğraşmıştır. 12 Nisan 1453 günü devasa şahi topları Bizans surlarına karşı ateşe başladı. Toplamda 50’nin üzerinde top 4 bataryaya bölünmüş şekilde karışık atış yapıyordu. İstanbul’un fethinde kullanılan savaş topunun adı nedir denirse o dönem adı bilinmeyen ve Osmanlının uzun süre kullandığı şahi toplarıdır.
Surlar iyice dövüldükten sonra 19 Nisan 1453’te Osmanlı ordusu ilk genel taaruza geçmiştir. Ancak surlara merdivenler dayansa da oklar ve savunma sebebiyle ilk taarruz geri püskürtüldü. Aynı anda Osmanlı donanmasıda Haliçten saldırsa da Bizans’ın girişe yerleştirdiği zincir ve Rum ateşi sebebiyle giriş yapılamadı.
Bizans ilk savunmayı başarıyla yapmış görünüp buna sevinse de Fatih Sultan Mehmed ilk saldırı sonucunda Edirne Kapı ve Topkapı arasındaki surların zayıf olduğunu anlamış ve burayı iyice zayıflatmak için bölgeye top sevkiyatı yapmıştır. Yapılan sevkiyatı gizlemek için Haliç ağzına ve güney surlara sahte saldırılar düzenleterek dikkati dağıtmıştır.
Fatih Sırasında Yaşanan Türklerin Moralini Bozan Cenovalı Gemiler Olayı
20 Nisan 1453 günü Bizans’a yardıma gelen üçü Cenovalı 4 adet büyük gemi, Haliç açıklarında görülmesinin ardından Osmanlı gemileri taarruza geçse de büyük boyutlu gemilere zarar veremedi. Tam bu sırada çıkan bir rüzgar ile 4 adet gemi büyük bir hızla Osmanlı gemilerinin müdahale etmesine rağmen donanmayı yararak zarar görmeden Haliçe girdi. Bu yaşanan olay tamda Bizans halkının gözünün önünde gerçekleşmiş ve halk sevinç çığlıkları atmaya başlamıştır.
Tam tersi ise Türklerde ise büyük bir moral bozukluğuna sebep olmuş,Sultan 2. Mehmed bu duruma oldukça sinirlenmiştir. Daha sonra zaten psikolojik olarak kırılgan olan orduda ve Padişah ile Çandarlı Halil Paşa’nın başını çektiği grup arasında psikolojik harp başlayacaktır.
Çandarlı Halil Paşa’nın yanında yer alan muhalif sayısı artmaya başlamış, yenilgi olarak gördükleri bu olay üzerine kuşatmanın derhal kaldırılmasını istemişlerdir. Fatih Sultan Mehmet tüm bu baskılar üzerine bir an için umutsuzluğa düşsede her zaman yanında yer alan Zağanos Paşa, Molla Gürani gibi isimlerin teşviki ile kuşatmaya devam kararı aldı. Hatta Akşemsettin Sultan'a yaşanan yenilgide suçu olduğunu ve kendisine gelmesini isteyen bir mektup yollayarak Sultan'ı azarlamıştır.
Osmanlı Tüm Gücüyle Saldırıyor
21 Nisan 1453 günü Fatih Sultan Mehmet tüm toplara ateş emri vermişti. Tüm surlar aralıksız top atışları ile dövülmeye başlanmış, havan topuna benzer yeni icat edilen toplar ile Galata sırtlarından aşırtma atışlar yapılarak Haliç'te bulunan Bizans donanması vuruluyordu. Havan topunu ilk defa İstanbul’un fethinde icat edildiği düşünülmektedir. Top atışları öyle şiddetlenmişti ki halk korkusundan surlardan dışarı bakamıyor ve kıyametin geldiğini düşünüyordu.
Fatih Sultan Mehmet ise bu devasa saldırıyı daha önce düşünülmeyen ve dünya savaş tarihine geçen bir savaş taktiğini uygulamak için yapıyordu. Gemileri karadan yürütmek !
Fatih Sultan Mehmet Gemileri Karadan Yürütüyor
Bizans surları top atışları altında inlerken Fatih Sultan Mehmet Han Donanmanın Beşiktaş sırtlarından yağlı tahtalar üzerinde taşınarak Haliç’e indirilmesi talimatını verdi. İmkansız gibi görünen gemilerin karadan yürütülmesi büyük bir özveri ve cesaret içerisinde gerçekleşti. 21 Nisan 1453 gecesi Zağanos Paşa'nın birliklerini perdelemesiyle, Galata’nın arkasından Beşiktaş sırtlarından karaya ufak aralıklarla yerleştirilen yağlı tahtalar Haliç’e kadar dizildi ve Osmanlı gemileri iplerle çekilerek Boğazdan karadan Eyüp karşısından Haliç’e indirildi.
Bugün gemilerin tam hangi noktadan çekildiği konusunda tarihçiler fikir ayrılığına düşmektedir. O dönemki teknoloji ve gelişmelerin kat ve kat üzerinde sergilenen bu hüneri, Fatih Sultan Mehmed gemileri karadan yürütmeyi her daim kafasında bulundurmuş ve Rumeli Hisarı yaptırılırken Osmanlı mühendisleri bu harekât için hazırlık ve ölçümler yapmışlardır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmed Beşiktaş sırtlarından gemilerin indirildiği güzergahı Boğazkesen (Rumeli Hisarı) yaptırırken gemilerin karadan yürütüldüğü güzergahı yani yolu düzelttirmiştir.
22 Nisan 1453 günü Haliçte karşılarında 70 adet Osmanlı gemisini gören düşman ordusu dehşete düşmüştü. Gemilerin karadan yürütülmesi İstanbul’un fethi için dönüm noktalarından biri olmuştur. Bu gemiler Haliç tarafından yapılan saldırılarda ve seyyar köprüler yapmada oldukça etkili olmuşsa da aslında en büyük faydası psikolojik olmuştur. Tarihte gemilerin aslında karadan yürümediği, bunun bir uydurma olduğu iddia edilse de çoğu o dönem ve daha sonrasında da yaşamış, kaliteli tarihçiler tarafından gerçek olduğu söylenerek doğrulanmış ve gerçektir. Fatih’in gemileri karadan yürütmesi hadisesi kaynak olarak sadece bizim tarihimizde yer almamakta, özellikle bu husus İtalyan ve Yunan raporlarında detaylı bir şekilde yer almaktadır. Bu raporlar doğrultusunda daha sonra gelen büyük tarihçilerde gemilerin karadan yürütülmesi olayını doğrulamıştır. Özellikle batılı kaynaklarda olayın doğruluğu ile ilgili pek çok kaynak bulunmaktadır.
Haliçte Osmanlı Donanmasını gören Bizans ordusunda moraller bozulmuş, mecburen Haliç tarafına asker sevkiyatı yapmak zorunda kalmıştır. Buda dış surlarda savunmayı zaafa uğratan bir etki yapmıştır.
Artık Bizans surları yoğun top atışına dayanamıyordu. Bizans’ın çok güvendiği devasa surlarda gedikler açılmaya başlamıştı. Bunun üzerine 9 Mayıs 1453 günü 2. Genel taarruz yapıldı. Taarruz neticesinde artık Surlarda açılan gedikler ve hisar tepelerinde düşman ordusu ve Türkler arasında göğüs göğüse çarpışmalar başlamıştı. Bizans ordusu bu saldırıyı güçlükle atlatabildi. İki Tarafta çok sayıda kayıp verdikten sonra Osmanlı ordusu geri çekilmiştir.
12 Mayıs sabahında sol kanattan saldıran Osmanlı ordusu yine güçlü bir direnç ile karşılaşmıştı. Ancak ilk defa İstanbul Kuşatmasında bazı sipahiler şehrin içerine kadar girmeyi başarabilmişti. Bu arada 16-17 Mayıs 1453’te kuşatmanın başından beri yapılan lağım kazıları, Tekfur sarayı (sol kanat) ve Topkapı bölgesinde yoğunlaşmıştı. Bu bölgede kazılan ve patlatılan lağımlar surlarda gedikler açıyor, dışarıda ise yürüyen kuleler daha da yaklaşmaya başlamıştı.
Son Taarruz ve Osmanlı Ordusu İstanbul’a Giriyor
Tüm bu faaliyetler surları ve düşman ordusunu iyice yıpratıştı. Artık halk Ayasofya da yapılan son ayinde Konstantiniyye’yi koruyan son meleğinde şehri terk ettiğini düşünmeye başlamıştı.
Hal böyleyken son taarruz öncesinde Çandarlı Halil Paşa hala Macaristan’dan gelecek bir ordu ve Haçlı tehlikesi duyumu üzerine kuşatmanın kaldırılması teklifinde bulunuyordu. Fatih Sultan Mehmet kararlıydı ve sonuna kadar gidecekti.
28 Mayıs'a kadar devam eden bombardıman sonucunda artık surlar büyük oranda yıkılmıştı. Açılan gedikler Bizans ordusu tarafından kapanamıyor ve artık yorgun bir düşman bunalıyordu. Osmanlı ordusu son kez Bizans kralına teslim olması için elçi gönderse de kral kabul etmedi ve sonuna kadar direneceklerini beyan etti.
29 Mayıs 1453 sabahına kadar top ok ve mancınık atışları devam ettikten sonra Edirnekapı ve Topkapı arasındaki açılan büyük gedik merkez olmak üzere, son taarruza geçildi. Önden her zamanki dibi meşhur deliler birliği(başıbozuklar) arkadan sipahiler, arkalarından yeniçeriler ve Sultan girerken, eş zamanlı Haliç kısmından da askerler olmak üzere aynı anda taarruza geçildi. İlk direnç kırıldıktan sonra yoğun taarruz sonucunda Bizans burçları tek tek düşmeye başlamış ve Ulubatlı Hasan ilk sancağı İstanbul Surlarına dikmiştir. Ulubatlı Hasan Bizans burçlarına Osmanlı sancağını dikerken ok atışları sebebiyle şehid olmuştur.
Sultan Mehmet Beyaz atıyla büyük bir general ve padişah olarak mehter sesleri ve sevinç çığlıkları ile İstanbul’a girmiş ve artık fethedilemez şehir denilen Konstantiniyye’yi alarak Roma İmparatorluğunu yıkmıştı. Yani 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fethinin tarihi olup dünya tarihi ve Türk tarihi açısından çok önemli bir gündür.
İmparator Konstantin son Roma İmparatoru olarak elinde kılıçla savaşırken ölmüş ve daha sonradan Bizanslılar tarafından teşhis edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet tarafından Doğu Roma’nın son İmparatoru Konstantin için cenaze töreni düzenlenmiş ve saygı gösterilmiştir. Bizans’ın sürekli tehdit unsuru olarak elinde tuttuğu Şehzade Orhan ise 600 Türk paralı askerin liderliğini yapmış ve kuşatma boyunca Yenikapı surlarını savunmakla görevlendirilmişti. Savaşın kaybedildiğini anladıktan sonra keşiş kılığında şehirden kaçmak isterken şüpheli hareketleri üzerine yakalanmış ve kim olduğu anlaşılınca idam edilmiştir.
Başka bir idam ise İstanbul’un fethinden hemen sonra yaşanmıştır. İstanbul kuşatmasına sonuna kadar karşı çıkan ve her olumsuzlukta fetih aleyhinde muhalefet yapan Çandarlı Halil Paşa, İstanbul’un fethinin ardından Sultan Mehmet’in emriyle idam edilmiştir.
İstanbul’un kuşatması sırasında Bizans halkı arasında özellikle Latinler ve Rumlar arasında görüş ayrılıkları sürekli yaşansa da son savunmada ortaklık yapmışlardır. Halkın önde gelenleri (Bizansın son Başbakanı Noterasve Genyodas ruhani lider gibi) bu tartışmalar ve çekişmeler üzerine “Freng’in ekmeğindense Türk sarığını ve kılıcını tercih ederiz“ demişlerdir. Çünkü Katolikler Ortodoks Bizans halkı için olumsuz bir semboldü. Sebebi ise 1204 te Konstantinopolis’in Katolik Latinler tarafından görgüsüzce ve barbarca yağmalanmasıdır. Bu tarihi bilinçaltı sebebiyle bu görüş o dönemde devam etmekteydi. Kuşatma öncesinden itibaren yaşanan Latin ve Rum çekişmesi kuşatma sırasında da devam etmiş, hatta Bizans surları top atışları ile dövülürken içeride halk meleklerin cinsiyeti tartışmakla meşgül olmuştur. Hatta Osmanlı askerleri surlardan içeri girdiğinde bile halk, son ana kadar Meryem ananın onları kurtaracağına inanıyordu. Bu boş uğraşlar ve Bizans halkında var olmayan birlik duygusu, Osmanlı’nın İstanbul’u almasına yardımcı olan dolaylı faktörlerden biri olmuştur.
Osmanlının İstanbul’u Fethetmesine Yardımcı Olan Volkan Patlaması
Osmanlının İstanbul’u fethetmesinde doğanın da yardımı olmuştur. O dönem bilinmese de bugün yapılan araştırmalar 1453 yılında yaşanan ve kayıtlara geçen bazı gizemli doğa olaylarının nedeni olduğu yönünde tespitler yapılmaktadır.
Yıllar sonra ortaya çıkan gerçek şudur ki 1453 yılın başlarında uzak diyarlardan bugün Vanautu ülkesi sınırlarındaki Kuwae Yanardağı, büyük bir güç ile patlamış ve atmosfere yoğun kül salmıştır. Öyle büyük bir patlama olmuş ki ada ikiye ayrılmıştır. Peki İstanbul fethi ile yanardağ patlamasının ile ne alakası var ?
İstanbul’un kuşatıldığı yani Konstantinopolis’in fethinde Nisan ve Mayıs aylarında mevsime göre sıcak olması gerekirken sebepsiz yere dolu yağışları fırtınalar ve hatta büyük yağmurlar yaşanmıştır. Alışık olunmayan bu afet dönemi Bizanslılar için kıyamet ve İstanbul’un düşeceği şeklinde yorumlanmış, psikolojilerini etkilemiştir. Dahası geceleri ayın kırmızı parlaması halkta büyük tepkilere sebep olmuş, bunun ilahi bir işaret olduğu ve şehrin düşeceği kulaktan kulağa yayılarak umutsuzluk yaşanmıştır. Hatta 22 Mayıs 1453 gecesi ay tutulması yaşanırken kısmi tutulma esnasında ayın sadece hilal kısmı kalıyor ve bu esnada hilal kıpkırmızı parlıyor. Osmanlı ve İslam’ın sembolü hilalin kırmızı olması Bizans halkı tarafından felaket senaryosu olarak yorumlanmış ve sonrasında ise Tanrıdan yardım dilemek ve dua etmek için Bizans’ta düzenlenen ayinin şiddetli yağmur ve fırtınaya uğraması da işin tuzu biberi olmuştur. Tüm bu yaşananlar sonucunda kehanetler gerçek mi oldu bilinmez Doğu Roma İmparatorluğu 1453 yılında yıkılmıştır.
Bugün yapılan araştırmalar neticesinde o dönem İstanbul Kuşatması Sırasında yaşanan esrarengiz doğa olayların sebebinin Kuwae yanardağının patlamasının sebep olduğu düşünülmektedir. Uzakta yaşanan bir yanardağ patlamasının bu kadar etkisi olurmu derseniz, geçtiğimiz yıllarda Kuwae yanardağının kat ve kat altında bir patlama olmasına rağmen, İzlanda da yaşanan yanardağ patlaması, günlerce Avrupa’da uçuşların iptal olmasına sebep olmasından dolayı ufak bir karşılaştırma yapılabilir.