Kış büyük geliyor nara gidelim
soğudu günlerin yüzü nara gidelim
narın bir diyeceği olur da bize
açılır yazdan binbir sıcak söz
dilimiz kurudu burdan nara gidelim
narın bir evi var pek kalabalık
keşke biz de otursaydık orada
ev büyük geliyor şimdi her oda
bir ayrılık, çocuklar kapalı kutu,
bahçeler dağınık: Bir salkım üzümü
paylaşırken nasıl da bağ bahçe arkadaştık,
meğer yapraklarından soymaya başlamış
bahçeyi hırsız, bağ çıplak kalmış!
Narın bahçesine bir hoyrat girse
tenden önce dile yoksulluk düşer
dil üşümeden daha üzülmeden ten
açılıp saçılsın bize nara gidelim;
ev ki nar gibi içiçe bahçe
kadın aşka bahçe, deli sarmaşık
tutunup aşkına hemen nara gidelim
Nârın elinden kopardık şu aşkı diyelim
YORUM
şiir "Kış büyük geliyor, nara gidelim" dizesi ile başlamakta."Kış büyük geliyor, nara gidelim" dizesini tam olarak anlayabilmemiz için, sadece şiire değil, şaire de bakmamız icap eder.
Bilindiği gibi, Ergülen Alevi inancına mensup şairlerimizden biridir. Bunu aklımızda tutarak dizeyi tekrar okursak, Pir Sultan Abdal‘ın "Açılın kapılar şaha gidelim" dizesine varırız.
Haydar Ergülen‘in özelliklerinden biri de, türküleri çok sevmesidir. Klasik tabirle, bir türkü dostudur o. "Kış büyük geliyor, nara gidelim" dizesini bu bilgi eşliğinde okursak, Halil Rıfat Aydemir‘e ait bir Emirdağ türküsüne varırız. O türkü, "Emirdağlarına kara gidelim / Ayvadan usandım nara gidelim" diye başlar. Ergülen‘in Eskişehirli ve Afyon‘a bağlı Emirdağ ilçesinin de Eskişehir‘e komşu olduğunu, yeri gelmişken hatırlatalım. Ayrıca Emirdağlılar kendilerini Afyonlu değil de, Eskişehirli olarak görürler.
Pir Sultan Abdal, Halil Rıfat Aydemir ve Haydar Ergülen‘e ait her üç dizenin de on birlik hece ölçüsüyle yazıldığını da ayrıca belirtelim.
Haydar Ergülen‘in aynı zamanda bir gönderme ustası olduğunu bildiğimden, böyle akrabalıklarla karşılaşmak, beni her zaman mutlu etmiştir. Burada iki şeyin altını çizmemiz gerekir, diye düşünüyorum. Sadece şiir bilgisiyle şiir yazılamayacağı gibi, okunamaz da.
Ergülen, Alevî-Bektaşi algı yetisini şiirlerinde açıkça gösteriyor. Örneğin; dükkân, nar, dede, baba ve abdal gibi kelimeler Nar'da Bektaşî göndermeler içeren özelliklere haiz. Önemli edebiyat tarihçimiz Abdülbâkî Gölpınarlı'nın "Alevî-Bektaşî edebiyatında dünya sevgisi, yaşayışa ve dünya nimetlerine bağlılık önemli bir yer alır ve bu yüzden, bu edebiyatta realite gerçekten de canlıdır. Sırası geldikçe bu edebiyatta tarih bile, dile gelir, duyulan sevgi, yahut beslenen kin, heyecanlı bir tarzda şiir çerçevesine girer." (Alevi-Bektaşi Nefesleri 1963) tespitini Ergülen şiirine de rahatlıkla uygulayabiliriz. Ergülen şiirinde de bazen öfke ve bazen de sevgi şiir (dize) formuna girmiştir; "havaya sayılan bir mavi abdal" ve "Kış büyük geliyor nara gidelim" dizelerinde görüldüğü gibi.
Haydar Ergülen şiirinin temel özelliklerinden biri olan ironi; şiirin yüzeyinde yumuşak, dibe inildiğinde sert biçimde yer alıyor. Yani Ergülen, şiirinde 'şiirsel gerçekliği' ironi ile sağlamış. Ancak şiirin ilk görüntüsündeki yumuşaklığın altında duruyor bu. İroni, okuduğumuzun altındaki gerçekleri gülümseyerek duyumsatıyor bize. Bu cümleden mülhem Ergülen şiirinde 'derin ironi'den söz edebiliriz. Fakat bu, diğer Seksen Dönemi şairlerinde olduğu gibi şiiri anlam kaybına uğratmıyor. Çünkü Ergülen'in, şiirinde, büyük oranda 'halk duyarlığı'ndan beslendiğini gözlemliyoruz.
soğudu günlerin yüzü nara gidelim
narın bir diyeceği olur da bize
açılır yazdan binbir sıcak söz
dilimiz kurudu burdan nara gidelim
narın bir evi var pek kalabalık
keşke biz de otursaydık orada
ev büyük geliyor şimdi her oda
bir ayrılık, çocuklar kapalı kutu,
bahçeler dağınık: Bir salkım üzümü
paylaşırken nasıl da bağ bahçe arkadaştık,
meğer yapraklarından soymaya başlamış
bahçeyi hırsız, bağ çıplak kalmış!
Narın bahçesine bir hoyrat girse
tenden önce dile yoksulluk düşer
dil üşümeden daha üzülmeden ten
açılıp saçılsın bize nara gidelim;
ev ki nar gibi içiçe bahçe
kadın aşka bahçe, deli sarmaşık
tutunup aşkına hemen nara gidelim
Nârın elinden kopardık şu aşkı diyelim
şiir "Kış büyük geliyor, nara gidelim" dizesi ile başlamakta."Kış büyük geliyor, nara gidelim" dizesini tam olarak anlayabilmemiz için, sadece şiire değil, şaire de bakmamız icap eder.
Bilindiği gibi, Ergülen Alevi inancına mensup şairlerimizden biridir. Bunu aklımızda tutarak dizeyi tekrar okursak, Pir Sultan Abdal‘ın "Açılın kapılar şaha gidelim" dizesine varırız.
Haydar Ergülen‘in özelliklerinden biri de, türküleri çok sevmesidir. Klasik tabirle, bir türkü dostudur o. "Kış büyük geliyor, nara gidelim" dizesini bu bilgi eşliğinde okursak, Halil Rıfat Aydemir‘e ait bir Emirdağ türküsüne varırız. O türkü, "Emirdağlarına kara gidelim / Ayvadan usandım nara gidelim" diye başlar. Ergülen‘in Eskişehirli ve Afyon‘a bağlı Emirdağ ilçesinin de Eskişehir‘e komşu olduğunu, yeri gelmişken hatırlatalım. Ayrıca Emirdağlılar kendilerini Afyonlu değil de, Eskişehirli olarak görürler.
Pir Sultan Abdal, Halil Rıfat Aydemir ve Haydar Ergülen‘e ait her üç dizenin de on birlik hece ölçüsüyle yazıldığını da ayrıca belirtelim.
Haydar Ergülen‘in aynı zamanda bir gönderme ustası olduğunu bildiğimden, böyle akrabalıklarla karşılaşmak, beni her zaman mutlu etmiştir. Burada iki şeyin altını çizmemiz gerekir, diye düşünüyorum. Sadece şiir bilgisiyle şiir yazılamayacağı gibi, okunamaz da.
Haydar Ergülen şiirinin temel özelliklerinden biri olan ironi; şiirin yüzeyinde yumuşak, dibe inildiğinde sert biçimde yer alıyor. Yani Ergülen, şiirinde 'şiirsel gerçekliği' ironi ile sağlamış. Ancak şiirin ilk görüntüsündeki yumuşaklığın altında duruyor bu. İroni, okuduğumuzun altındaki gerçekleri gülümseyerek duyumsatıyor bize. Bu cümleden mülhem Ergülen şiirinde 'derin ironi'den söz edebiliriz. Fakat bu, diğer Seksen Dönemi şairlerinde olduğu gibi şiiri anlam kaybına uğratmıyor. Çünkü Ergülen'in, şiirinde, büyük oranda 'halk duyarlığı'ndan beslendiğini gözlemliyoruz.