sponsorlu reklam Admatic -sponsor

Büyülü Gerçekçilik Akımı Nedir Ortaya Çıkışı Özellikleri

Büyülü Gerçekçilik Akımı Nedir Ortaya Çıkışı Özellikleri,Büyülü Gerçekçilik Akımı Nedir,Büyülü Gerçekçilik Akımı Nasıl Ortaya Çıkışmıştır,Büyülü Gerçekçilik Akımı,Büyülü Gerçekçilik,büyülü gerçeklik akımının ortaya çıkmasındaki sosyal ve tarihsel koşullar

BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK NEDİR?
20.yüzyılda ortaya çıkan bir sanat akımı. Edebiyat ve diğer sanat dallarında-özellikle resimde- görülür. Bu terim ilk defa Alman sanat eleştirmeni Franz Roth tarafından resimle ilgili olarak kullanılmıştır. 2o.yüzyıl akımlarından postmoderizm ile sıkı bir ilişki içinde olan büyülü gerçekçilikle beraber eserlerde folkrorik unsurlar da canlanmıştır.
Büyülü gerçekçilik, normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı ögeleri içeren sanatsal akım. Gerçekçilik ve fantezinin bir karışımı olan büyülü gerçeklik Latin Amerika’da oluşan bir akım. Bu akımın en önemli temsilcisi Gabriel Garcia Marquez’dir. Bu karışım, eserde meydana gelen her şeyin sıradan, günlük olaylar olmasına dayanıyor. Büyülü gerçeklik sınırları içinde yer alan her şey hikâyedeki karakterler tarafından tipik yaşam olarak kabul ediliyor. Konular ne kadar olağandışı olursa olsun durum son derece alışagelmiş görülüyor, kayıtsızca davranılıyor. Bu, büyülü gerçekçiliğin en önemli özelliğidir.
Büyülü gerçeklikte, fantastik ya da tuhaf unsurlarla, gerçekçi unsurların karıştırılması ya da yan yana kullanılmasının yanında labirentimsi anlatım tekniklerine başvurulduğu gibi, ustalıklı zaman değişimlerine ve rüyalara da bolca yer verilir. Büyülü gerçeklikte bunlara ek olarak, esrarengiz bir bilgelikle korkunç, izah edilemez, şaşırtıcı ve hatta ani şok yaratacak unsurların kullanımına da rastlanır. Gabriel Garcia Marquez’in de tanımladığı üzere büyülü gerçeklik, en acımasız şeyleri yalnızca gördükleri şeylermiş gibi anlatmaktır.
 “Büyülü gerçekçilik” ya da “büyüleyici gerçekçilik” akımı,  ilk olarak Latin Amerika’da ortaya çıkmış, postmodern edebiyatın yükselişi ile beraber dünyanın farklı noktalarında özgün şekillerde gelişmiş ve Türk edebiyatında Latife Tekin, İhsan Oktay Anar, Şafak ve Orhan Pamuk tarafından örnekleri verilmiştir.
Büyülü gerçekçilik; büyülü, masalsı, fantastik, alışılmamış veya hayalî unsurlar ile gerçeğin, gerçekçiliğin, sıradanlığın, mantığın veya alışılmışın iç içe geçmesi durumudur. Büyülü kavramı, mitolojiden, masallardan, fantastik hikâyelerden gelirken; gerçekçilik kavramı günlük hayatın zorluklarından gelebileceği gibi ilgi alanları tarih, sosyoloji, antropoloji veya politika olabilir.
Masallar, efsaneler, geleneksel sözlü edebiyat, büyülü gerçekçilik akımının büyüsünü oluşturmaktadır. Gerçekliğin dört bir yanına sindirilmiş bu doğaüstü olaylar, okuyucuyu ikna etmek için hiçbir çaba göstermez. Bu fantastik dünyalar kendi içerisinde tutarlı ve mantıklıdır. Hiçbir şey tuhaf değildir. Garip olan bizzat okuyucunun kendi kalıplaşmış gerçeklik algısıdır. Eserlerde postmodern edebiyatın çok sevdiği mübalağalar, mecaz ve metaforlar, ironiler ve paradokslar sıklıkla kullanılır. Bu yardımcı unsurlar sayesinde gerçek olanın içine sızmış doğaüstü hikâyelerde bulur okuyucu kendisini.
Büyülü gerçeklik akımının etkisiyle yazılmış eserlerde güçlü bir gerçlik vardır. Normal hayatları, sıradan insanları, insanların günlük sorunlarını kapsar. Büyülü gerçekçiliği hangi kategoriye sokacağımız sorusuna gelince şöyle diyebiliriz: Büyülü gerçekçilikte anlatılanlar doğaüstü hikayeler veya yaşama ayna tutan eserler değildir. Sadece bir sınıfa koyamayacağımız, sıradan hikayeler içindeki olağan dışı unsurları görebilmeyi başaran eserlerdir. İnsanların günlük hayattaki sıradan yaşamları içinde sıra dışı unsurları görür bu eserler. Hayal dünyasının serbest bırakıldığında ne tür eserler ortaya çıkacağını gösteren güzel örneklerdir bu akımın etkisiyle yazılan eserler.
Büyülü gerçekçilik, gerçekle ilişkilidir. Bizim dünyamızda bulunan ve nesnel olarak isimlendirdiğimizden farklı bir gerçeklik deneyimi yaşayan insanların bakış açılarını kullanır. Gerçekliği farklı olan insanların gerçek dünyalarını anlatır.
Büyülü gerçekçilikte gerçek ve fantastik, alışılmış ve alışılmamış olan bir arada, birleştirilerek; ancak okuyucuyu şaşırtmayacak şekilde kullanılır. Perilerin, cinlerin, hayaletlerin, mucizelerin ve ilginç atmosferlerin yer aldığı yerel masallardan, mitlerden, destanlardan ve efsanelerden yararlanılır. Hayatın gizemleri ifade edilir. Sıra dışı ve mantık ötesi olaylara yer verilir. Zaman sıralı değildir, çevrimsel zaman algısı hâkimdir, yer belirsizdir ve nedensellik özneldir. Çift yönlü bir ayna gibi gerçek ve gerçek olmayan dünyalar arasında bir kesişimdir.

MADDE MADDE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK

20. yüzyılda ortaya çıkan ve post-modern sanat anlayışında önemli bir yere sahip olan Büyülü Gerçekçilik, Büyüleyici Gerçekçilik ya da diğer adıyla Fantastik Gerçekçilik; gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli, mantıkdışı öğeleri barındıran bir sanat akımı olarak tanımlanabilir.


Büyülü Gerçekçilik kavramını ilk olarak 18. yüzyılın sonunda Novalis tarafından felsefi alandaki yaklaşımları sınıflandırmak için kullanmıştır. Kavram 1920’den sonra Avrupa’da da kullanılmaya başlanmıştır ve sanat alanında ilk kez 1925 yılında sanat eleştirmeni Franz Roh tarafından resim sanatı için kullanılmıştır.
Büyülü Gerçekçilik Massimo Bontempelli, Alejo Carpentier ve Angel Flores gibi isimler tarafından edebiyat alanına taşınmıştır. Alejo Carpentier ‘Harika Gerçekçilik’ olarak kavramdan ‘Bu Dünyanın Krallığı’ romanının önsözünde bahsetmiştir. Daha sonra Arturo Uslar-Pietri bazı Latin Amerikalı yazarların eserlerini Büyülü Gerçekçilik akımı altında sınıflandırmıştır.
Carpentier’in önerdiği ‘Harika Gerçekçilik’ kavramı; doğal ve zorlamasız bir şekilde mucizevi unsurlar barındıran yükselmiş bir gerçekçiliği ifade etmektedir.
Köken itibariyle Latin Amerika’da doğan akımla birlikte mitler, efsaneler ve masallar gibi folklorik anlatım tarzları canlandırılarak günümüze uyarlanmıştır.

Edebiyat alanında en önemli Büyülü Gerçekçilik eserlerine örnekler:

Alçaklığın Evrensel Tarihi (Jorge Luis Borges),
Usta ve Margarita (Mihail Bulgakov),
Görünmez Şehirler (Italo Calvino),
Pi’nin Yaşamı (Yann Martel),
Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez),
İmkansızın Şarkısı (Haruki Murakami),
Gece Yarısı Çocukları (Salman Rüşdi),
Koku (Patrick Suskind),
Solomon’un Şarkısı (Toni Morrison)…
Türkiye’deki örnekleri arasında ise Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu eseri; Latife Tekin ve İhsan Oktay Anar’ın eserleri gösterilebilir. Ayrıca Gulyabani gibi bazı romanlarında Hüseyin Rahmi Gürpınar, batıl inanç ve hurafelerin saçmalığını göstermek için Büyülü Gerçekçilik’e başvurmuştur.
Büyülü Gerçekçilik edebiyatın yanı sıra resim, sinema ve tiyatro gibi diğer sanat dallarında da kullanılmıştır. Resimdeki temsilcileri arasında Alexander Kanoldt, Paul Cadmus, Frida Kahlo, Felice Casorati, Jared French, Erich ‘Ricco’ Wassmer, Carel Willink, George Tooker ve Gustav Klimt gibi çok sayıda isim yer almaktadır.
Filmlere ise Yeşil Yol (The Green Mile, 1999), Amelie (2001), Birdman (2014), Kahire’nin Mor Gülü (The Purple Rose in Cairo, 1985), Paris’te Gece Yarısı (Midnight in Paris, 2011) ve Çingeneler Zamanı (Time of the Gypsies, 1988) örnekler arasında gösterilebilir.
Gerçekçilikte tarih, gerçekliğe dayanma ve benzerlik, mantık, öykünme, neden-sonuç ilişkisi ve doğacılık ön plandayken Büyülü Gerçekçilikte mitler, efsaneler, alışılmışın dışındaki unsurlar-durumlar ve olaylar, fantastik unsurlar, büyü, metafizik, hayal gücü, alegori ve detaycılık ön plana çıkar.
Büyülü Gerçekçilik zaman zaman Gerçeküstücülükle karıştırılabilmektedir. Ancak Gerçeküstücülükten farklı olarak Büyülü Gerçekçilik, gerçekle ilişkilidir. Düşünce deneyimlerini aktarmaz. Bizim dünyamızda bulunan ve nesnel olarak isimlendirdiğimizden farklı bir gerçeklik deneyimi yaşayan insanların bakış açılarını kullanır. Yani; gerçekliği farklı olan insanların gerçek dünyalarını anlatır.
Büyülü Gerçekçilikte gerçek ve fantastik, alışılmış ve alışılmamış olan bir arada, birleştirilerek; ancak okuyucuyu şaşırtmayacak şekilde kullanılır.
Perilerin, cinlerin, hayaletlerin, mucizelerin ve ilginç atmosferlerin yer aldığı yerel masallardan, mitlerden, destanlardan ve efsanelerden yararlanılır.
Hayatın gizemleri ifade edilir. Sıra dışı ve mantık ötesi olaylara yer verilir.
Zaman sıralı değildir, çevrimsel zaman algısı hakimdir, yer belirsizdir ve nedensellik özneldir.
Çift yönlü bir ayna gibi gerçek ve gerçek olmayan dünyalar arasında bir kesişimdir.
Melezlik ve ‘öteki’ kavramları ile üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan insanların bireysel, toplumsal ve ekonomik sorunları da işlendiği için bazı eserler politik kaygı taşımaktadır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk