10.Sınıf Edebiyat Hikaye Ünitesi Konu Anlatımı,Ders Notları PDF
doğru konum= derskonum
PDF İÇERİĞİ
A-9.SINIF KONU TEKRARI
1-Hikaye Nedir?
2-Hikaye Yapı Unsurları
3-Hikaye Planı
4-Hikaye
Türünün Özellikleri
5-Hikaye Türleri
6-Hikaye Türü Tarihi Gelişimi
7-Hikaye -Roman Karşılaştırması
B-DEDE KORKUT HİKAYELERİ
C-HALK HİKAYESİ
D-CENKNAME
E-MESNEVİ
F-TANZİMAT DÖNEMİ HİKAYESİ
G-SERVETİFÜNUN DÖNEMİ HİKAYESİ
H-MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ HİKAYESİ
2.ÜNİTE : HİKAYE /ÖYKÜ
A-9.SINIF KONU TEKRARI
1-Hikaye Nedir?
TANIM: Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuya haz verecek
şekilde anlatıldığı kısa edebî yazılara "hikâye (öykü) denir.
2-Hikâyenin
Öğeleri/Yapı Unsurları
a. Olay: Öykü kahramanının
başından geçen olay ya da durumdur. Hikâyede temel öge veya durumdur.
b. Çevre/Mekan (yer): Olayın yaşandığı çevre.Öyküde sınırlı bir
çevre vardır.Çok ayrıntılı anlatılmaz, kısa tasvir edilir.
c. Zaman: Hikâye kısa bir zaman diliminde geçer. Hikâyeler geçmiş
zamana göre (-di) anlatılır. Konu, yazarın kendi ağzından veya kahramanın
ağzından anlatılır.
d. Kişi: Hikâyede anlatılan olayları veya durumları yaşayan
kahramanlardır.Hikâyede az kişi vardır. Bu kişiler "tip" olarak
karşımıza çıkar ve ayrıntılı bir şekilde tanıtılmaz. Hikâyede kişiler sadece
olayla ilgili "çalışkanlık, titizlik, korkaklık, tembellik" gibi tek
yönleriyle anlatılır. Kişiler veya tipler, belli bir olay içinde gösterilir.
e.Dil ve Anlatım -Anlatıcı
—Hikâyenin dili açık, akıcı ve günlük konuşma dilinden farklı olarak, etkili
sözcük, deyim atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil
olmalıdır.
—Anlatım ise iki şekilde olur:
—Hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım hikâyede
"birinci kişili anlatım“
—Yazarın ağzından anlatılanlar (olaya dahil olmayan)hikâyede "üçüncü
kişili anlatım"
f.Bakış açısı
I. Hâkim/İlahi/Tanrısal bakış açısı:Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her
şeyi bilir, görür ve duyar. Kahramanların gönlü veya kafasından geçenleri
okumaya kadar uzanır.
II. Kahraman Bakış Açısı:Kahramanlardan birisidir. Bu anlatıcı,
aynı zamanda olay örgüsünün bütün yükünü üstlenen asıl kahraman olabileceği
gibi, daha da geri planda yer almış kahramanlardan biri de olabilir. Bir
insanın sahip olduğu veya olabileceği bilme, görme, duyma, yaşama imkânları ile
sınırlıdır.
III. Müşahit/Gözlemci Bakış Açısı
3-Hikaye Planı
Hikâyenin planı
üç bölümden oluşur:
1.SERİM:
Hikâyenin giriş bölümüdür.Bu bölümde olayın
geçtiği çevre , kişiler tanıtılarak ana olaya
giriş yapılır.
2.DÜĞÜM: Hikâyenin
bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
3.ÇÖZÜM
: Hikâyenin sonuç bölümü olup merakın bir
sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür.
4-Hikaye
Türünün Özellikleri
1-Hikayede olmuş ya da olma ihtimali olan olaylar anlatılır.
3-Hikayelerde mekan
ve zaman betimlemesi kısa tutulur.
4- Neredeyse
her konuda hikaye yazılabilir.
5- Hikayelerde
dil sadedir.
6-Hikayelerde –miş
ya da –di’li zaman dilimi kullanılır.
7-Hikayelerin olay
örgüsü çoğunlukla sıralı yani kronolojiktir.
8- Hikaye
türü edebiyatımızda masalların gerçeklik unsurunun artırılması ile ortaya
çıkmıştır.
9-Hikâyelerde
düşündürmekten çok, duygulandırmak ve heyecanlandırmak esastır
10-Hikâyeler, gerçek ya
da düş ürünü bir olayı kısa şekilde anlatır.
5-Hikaye Türleri:
Hikayelerimiz konu,
üslup, sanat, anlatım yönleri ile türlere ayrılır. Gelişim sırasına göre hikaye
türleri şunlardır:
1- Meddah
Hikayeleri:
Tek bir kişinin
orta yere gelerek halkı bazen güldürmek bazen düşündürmek bazen de insanlara
ders vermek maksadı ile anlattığı hikayelere meddah hikayeleri denir.
2- Dede
Korkut Hikayeleri
Asıl
adı “Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan”'dır.Göçebe hayattan
yerleşik hayata, Destandan Halk hikâyeciliğine ve İslamiyet Öncesinden
Müslümanlığa Geçiş gösteren, geçiş hikâyelerdir.9-11. yy'de Müslüman Oğuz
boylarının geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini, doğa üstü güçlerle,
yaratıklarla savaşmalarını ele alır. 14. ve 15. yy.da yazıya geçirilmiştir. Bu
konudaki yaygın kanaat hikayelerin 14.yy.’da yazıya geçirildiği şeklindedir.
3- Halk
Hikayeleri
Türk edebiyatında
16.asırdan itibaren görülmeye başlanan, genellikle âşıklar tarafından nazım-nesir
karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere karşı anlatılarak nesilden nesile
sözlü olarak aktarılan , yer yer masal ve destan özellikleri gösteren
hikayelerdi
4- Çağdaş
Hikaye:
a. Olay öyküsü: Bu tarz öykülere
"klasik olay öyküsü" de denir. Bu tür öykülerde olaylar zinciri,
kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır. Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun
olarak anlatılır. Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir. Düğüm bölümünde
oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir. Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de
Maupassant tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere 'Maupassant tarzı
öykü" de denir.
Batı’da
Guy de Maupassant
Türk edebiyatında;
—Ömer Seyfettin —Refik Halit Karay
—Reşat Nuri Güntekin —Yakup Kadri Karaosmanoğlu
b. Durum öyküsü: Her hikâye olaya dayanmaz.
Bu tür öykülerde merak öğesi ikinci plandadır. Yazar, bu öykülerde günlük
hayattan bir kesit sunar veya bir insanlık durumunu anlatır. Okuyucuyu sarsan,
çarpan, heyecana getiren bir anlatım sergilemez. Onun yerine Bu öykülerde
kişisel ve sosyal düşünceler, duygu ve hayaller ön plana çıkar. Durum öyküsü
ünlü Rus edebiyatçı Anton Çehov tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere
"Çehov tarzı öykü' de denir.
Batı’da;
Anton Çehov
Türk
edebiyatında;
—Sait Faik
Abasıyanık
—Memduh Şevket
Esendal
Olay Hikayesi ile Durum Hikayesi
Karşılaştırma
1.Olay hikayelerinde
ana değer olay iken yani bir olayın anlatılması iken durum hikayelerinde
varlıkların veya olayların durumu üzerinde durulur.
2.Olay hikayelerine Maupassant öncülük etmişken durum hikayelerine Çehov
öncülük etmiştir.
3.Olay hikayelerinde hikayenin giriş gelişme ve sonuç bölümleri daha
belirginken bu durum durum hikayelerinde bu kadar belirgin değildir.
4.Durum hikayelerinde hayattan bir kesit ele alınırken olay hikayelerinde daha
geniş bir kesit ele alınır.
5.Durum hikayelerinde belli bir sondan söz edilemezken olay hikayelerinde
öykünün bir sonu vardır.
6.Durum hikayelerini okuyucu kendine göre yorumlarken olay hikayeleri buna
imkan vermez.
7.Durum hikayelerinde bitmeyen son herkeste farklı bir çağrışım uyandırır.
8.Edebiyatımızda olay hikayesinin başlıca temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.Durum
hikayesi tarzında Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal en yetkin
eserleri vermiştir.
9.Olay hikayelerinde bir olay sürekli akıp giderken durum hikayelerinde bu
durum çok yavaştır.
10.Olay hikayelerindeki serim düğüm çözüm bölümleri daha ayırt edici niteliktedir.
c. Ben merkezci/ Modern öykü: Durum hikâyesine benzeyen
ancak kahramanın daha çok kendi ruh hâli ve hayal dünyasını yansıttığı
hikâyelere ben merkezli hikâye" denir. Bu hikâyelerde olaylar kahraman
anlatıcı bakış açısıyla verilir. Hikâyenin ana kahramanı yazarın kendisidir.
Yazar, yaşadığı olayları kendini merkeze koyarak, kendisini birey olarak ele
alarak anlatır. Bu hikâye türünde yazar, gözlemlerden ve olaylardan hareketle
bireysel bunalım ve çıkmazlara yönelir. Bu nedenle bu hikâyelere "bireyi
birey olarak ele alan hikâyeler" de denir. Hikâye kahramanı dış dünyayı
içinde bulunduğu ruh hâline göre algılar ve anlatır. Hikâye kahramanı
genellikle düş dünyasına sığınır. İlk defa batıda görülen bu tarz hikâyenin
önde gelen temsilcisi Franz Kafka'dır.
Ben merkezli
öykünün Türk edebiyatındaki ilk temsilcisi Haldun Taner'dir. Bilge Karasu, Oğuz
Atay ve Nezihe Meriç de bireyi birey olarak ele alan (ben merkezli) hikâyeler
yazmışlardır.
d.
Küçürek Öykü
:Çok kısa öykü, minimal öykü olarak da anılan küçürek öykü; kısa
öykünün bir cümleye kadar küçültülmüş şeklini ifade eder. Küçürek
hikaye yoğun bir öykü türüdür.Öykünün
alt koludur. Küçürek öyküde az kelimeyle bir şeyler anlatmak amacı
güdülür.Mesaj, öğüt, eğiticilik gibi didaktik amaçların dışında bir
anlatıma sahiptir.
“Dünya
edebiyatında “flash fiction”, “short‐short story”, “anlık
kurmaca” diye tanımlanır. Türk edebiyatında öne çıkan
temsilcileri Ferit Edgü, Hulki Aktunç ve İsmetKür'dür.
PDF LİNKİ AŞAĞIDA
Küçürek Hikaye Örneği
Kaç kardeştik bilmiyorum.
En küçükleri bendim ve henüz saymayı bilmiyordum.
Öğrendiğimde ise hepimiz dağılmıştık.
(Ferit Edgü)
....II...
Zaman atının üstündeki delikanlı, köşede oturan yaşlı adama; “Hayatı arıyorum,” dedi.Yaşlı adam, delikanlıya; “Doğruca devam et,” dedi, “Hemen yolunun üstünde…”Ne kadar gitti bilemedi, ileride bir kadına bir kez daha sordu: “Hayatı arıyorum,”Kadın, artık yaşlanmış olan adama; “Ters yöndesin,” dedi “ geçmişsin, geldiğin yerdeydi…”Adam geriye doğru baktı. Hiçbir şey göremiyordu.
III
Yüzdüğünü sanıyor çölde sürünen.
6-Hikaye
Türü Tarihi Gelişimi
Dünya
Edebiyatında Hikâye
Rönesans'tan (16. yüzyıl) sonra Giovanni
Boccacio, "Decameron Öyküleri' adlı eseriyle öykü türünün ilk örneğini
vermiş ve çağdaş öykücülüğün başlatıcısı olmuştur. 18. yüzyılda Voltaire,insan
dışındaki yaratıkları ve olmayacak olayları da öyküye katmıştır.Ne var ki
romanla aynı dönemde oluşmaya başlayan öykü, bir tür olarak karakteristik
özelliklerini ancak 19. yüzyılda romantizm ve realizm akımlarının
aygınlaşmasıyla kazanmıştır. Alphonse Daudet, Guy de Maupassant gibi Fransız
yazarlar öykü örnekleri vermişlerdir.Dünya Edebiyatında en ünlü öykücüler Guy
de Maupassant ve A.Çehov ve Franz Kafka olmuştur.Bu sanatçılar kendi öykü
anlayışının ekolleşmesini de sağlamışlardır.
Türk Edebiyatında Hikâye
Hikâye, Türk edebiyatına yabancı bir tür değildir. Özellikle "Dede
Korkut Hikâyeleri", aşk ve savaş hikâyeleri Türk toplumunda asırlarca
anlatıla gelmiştir.Bu hikayeler destan döneminden hikaye dönemine geçişin ilk
örnekleri kabul edilmektedirler.
Türk edebiyatında Batılı
anlamdaki ilk öyküler Tanzimat Döneminde 1870 lerden sonra yazılmıştır. İlk öykü denemesi Emin Nihat'ın "Müsameretnâme”sidir İlk öykü örneği
"Letaif-i Rivayat (1880-1890)' adlı eseriyle Ahmet Mithat Efendi
vermiştir. Batılı anlamda ilk öykü örneğini,Sami Paşazade Sezai'nin "Küçük
Şeyler"adlı eseridir. Milli edebiyat akımıyla birlikte Ömer
Seyfettin Türk öykücülüğünde yeni bir çığır açmıştır. Cumhuriyet
Döneminde Sait Faik Abasıyanık alışılmışın dışında bir öykü
dünyası kurmuştur.Ben merkezli modern öykünün ilk örnekleri Haldun Taner
tarafından verilmiş son yıllarda yeni bir tür olan küçürek öykü de edebiyatımızda
Ferit Edgü ile kabul görmüştür.Hikaye asıl gelişimini Cumhuriyet döneminde
göstermiştir.
7-Hikaye -Roman Karşılaştırması
*Hikâye türü, romandan daha kısadır.
Hikâyede temel öğe olaydır. Romanda ise temel öğe karakter, yani kişidir.
Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur.
*Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar
zinciri vardır. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir.
*Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez,.Romandan farklı
olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır.
*Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak
anlatılmaz. Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de
geniştir veayrıntılı olarak anlatılır.
*Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda
ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır
B-DEDE KORKUT HİKAYELERİ
1)Asıl adı
“Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan” şeklindedir.
2) 12, 13 ve 14.
yy.da Doğu Anadolu’da ve Azerbeycan’da yaşayan müslüman Oğuz boylarının
geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini, doğa üstü güçlerle,
yaratıklarla savaşmalarını ele alır.
3) 14. ve 15.
yy.da yazıya geçirilmiştir. Bu konudaki yaygın kanaat hikayelerin 14.yy.’da
yazıya geçirildiği şeklindedir. Hikayelerin kimin tarafından yazıya geçirildiği
bilinmemektedir.
4) Toplam on iki
hikayeden oluşur. İkisi Oğuz Türklerinin kendi iç mücadelesini, İkisi olağan
üstü varlıkları, sekizi de Kuzeydeki ve batıdaki Hıristiyanlarla olan
mücadeleleri anlatır.
5) Şiir ve
düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur.
6) Hikayelerde
az da olsa masal ve destan unsurları görülür. (Destan geleneğinden halk
hikâyeciliğine geçişin ilk ürünüdür.)
7) Çok temiz,
güzel ve zengin bir dil kullanılmıştır.
8) Anlatım açık,
yalın ve durudur. Kesinlik ifade eder.
9) Hikayelerde
en önemli meziyet kahramanlıktır.
10) Aileye,
çoğalmaya, kadına, çocuğa ve çocuk terbiyesine büyük önem verilir.
11) Bütün hikayelerde
dini unsurlar (namaz kılma, dua etme, arı sudan abdest alma) görülür.
12) Kahramanlar
dövüşlerini, Allah ve Peygamber sevgisi için yapar.
13) Türk
milletinin karakteristik özellikleri; doğruluk, adalet, güzellik, savaşçılık
yüceltilir.
14) At, ağaç,
su, yeşillik kısaca tabiat çok sevilir.
15)
Kahramanların en büyük yardımcısı atlardır.
16) Hikâyelerde,
birçok öğüt vardır. Bu nedenle bu hikayeler didaktiktir.
17) Hikayelerde
yaşanan olayların tarihi bilgilerle ilgisi vardır.
18)Kahramanlarının
olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatırlar.
19)Genellikle
birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır.
20)Olaylar geniş
bir coğrafyada geçer.
21)Sözlü
edebiyatın ürünüdürler.
22)Çoğu destanda
olaylara doğaüstü yaratıklar da katılır.
23)Özellikle
sözlü destanlarda uzun anlatı, betimleme ve konuşma bölümleri bulunur.
24)Dede korkut
Hikâyelerini ilk kez, Kilisli
Rıfat Bilge, Dresden yazmasının bir kopyasına dayanarak 1916’da yayımlamıştır.
25)Eserin yazma
nüshaları Almanya’nın Dresden ve
Vatikan kitaplıklarındadır.
Dede Korkut Hikâyelerinin
adları şöyledir:
1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han
2. Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması
3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
4. Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek
8. Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi
9.
Begin Oğlu Emren
10. Uşun Koca Oğlu Segrek
11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz'un
Çıkarması
12. İç Oğuz'a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek
Öldüğü
Kaynak : derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin
C-HALK HİKAYESİ
Hikâye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikâyeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Başka bir tanım yapacak olursak; 16.yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan, genellikle âşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikâyelerdir.
PDF LİNKİ AŞAĞIDA
GENEL
ÖZELLİKLERİ:
* Halk
hikâyelerinin destan döneminin kapanmasından sonra ortaya çıktığı kanaati
yaygındır. Şöyle demek mümkün: Halk hikayeleri, destan döneminden modern hikaye
dönemine geçişte bir köprüdür.
*Türk edebiyatında
bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikâyeleridir. (Türk edebiyatında halk
hikâyelerinin en eski örneği sayılan Dede Korkut Hikâyeleri de destandan halk
hikâyeciliğine geçiş dönemi ürünü olarak kabul edilmektedir.)
* Nazım-nesir
karışık olarak anlatılır. (olaylar, nesir şeklinde; duygular nazım şekilde
ifade dilir.)
*Hikâyeleri ortaya
çıkaran olaylar, gerçek ya da gerçeğe yakındır.
*Dil sadedir ve
konuşma dilinin özellikleri görülür.
*Halk hikâyelerinde
her zaman bir engel vardır. (Hikayenin kahramanı âşık olur, sevgilisine kavuşma
yolunda çeşitli maceralara girer, sonunda kavuşur veya kavuşamaz ama hikaye de
orada biter.)
* Hikâyeler anonimdir. Aynı hikâyenin birden çok
varyantı bulunur.
*Genellikle saz
eşliğinde söylenir.
*İslami dönem
ürünleri olduğu için İslami öğeler de vardır.
*Hikayelerde
olağanüstü özellikler yer almaktadır.
*Anlatmaya ve olaya
dayanan bir türdür.
*Masallarda olduğu
gibi kalıplaşmış ifadeler vardır.
*Halk hikâyesinin
içinde masal, efsane, fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü, bilmece vb.
örneklerine rastlanabilir.
*Özel anlatıcıları
vardır. Meddahlar veya âşıklar tarafından anlatılır. Anlatıcıları okur-yazar,
az çok kültürlü kişilerdir.
*Genellikle mutlu
bir biçimde biter.
*Kahramanların
yaptığı dua ve beddualar mutlaka kabul edilir. Kahramanın en büyük yardımcısı
Hz. Hızır, ondan sonra attır.
*Kahramanlar
genellikle dört şekilde âşık olur:
- Bade içme,
- Resme bakarak âşık olma,
- İlk görüşte âşık olma,
- Aynı evde büyüyen
kahramanlar kardeş olmadıklarını öğrenince.
Kaynak : derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin
Halk
hikâyelerini destanlardan ayıran özellikler:
* Mutlaka tarihi bir
olaya dayanmaması,
* Nazım-nesir karışık
oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması,
* Şahısların ve
olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır,
* Kahramanlıktan çok
aşk maceralarına yer verilmesi,
* Hikâyedeki manzum
kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi,
* Değişik bir anlatılma
üslup ve geleneğinin olması,
* Belli yerlerinde
tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda
ayrılmaktadır.
Halk hikâyeleri konularına göre dört çeşittir:
a.
Aşk Hikayeleri: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı,
Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Ercişli Emrah ve Selvi, Tahir ile Zühre,
Âşık Garip Hikayesi, Aşık Kerem Hikayesi, Elif
ile Mahmut...
b.
Dini-Tarihi Halk Hikayeleri: Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal
Gazi, Danişmend Gazi, Hz. Ali ile ilgili diğer hikâyeler...
c.
Kahramanlık Hikayeleri: Köroğlu Hikâyesi
d.
Destanî Halk Hikâyeleri: Dede Korkut Hikâyeleri
Türk
Halk Hikâyelerinin Bölümleri
1.
Fasıl: Âşık bu bölümde dinleyiciyi hazırlamak,
ustalığını göstermek veya dinleyenlerin isteklerine cevap vermek için bir
divani söyler. Ardından cinaslı bir türkü, bunun ardından da olağanüstü bir
konunun yer aldığı bir tekerleme söylenir.
2.
Döşeme: Manzum veya mensur cümlelerden oluşan
kalıplaşmış bir giriştir. Hikâyenin geçtiği yer ve zaman, hikâyenin
kahramanları ve bunların aileleri tanıtılır.
3.
Hikâyenin Asıl Konusu: Aşk
hikâyelerinde aşığın sevgilisine kavuşmak için çektiği sıkıntılar; dini-destanî
hikâyelerde ise, din ve kahramanlık konuları ağır basar.
4.
Sonuç ve Dua: Aşk hikâyelerinin büyük bir çoğunluğu sevgililer
vuslata ermeden biter. Hikâyenin sonunda dua edilerek hikâye bitirilir.
5.
Efsane: Hikâye ile ilgisi olmayan bu efsanede, vuslatın
gerçekleşmediği hikâyelerde sevgililerin öbür dünyada vuslata ereceklerine işaret
edilir.
Halk Hikâyelerinin
Kaynakları
*Türk kaynaklı: Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Emrah ile
Selvihan.
*Arap kaynaklı: Yûsuf u Züleyhâ, Leyla ile Mecnun. Hint-İran kaynaklı hikâyeler:
Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne.
*Hint-İran kaynaklı hikâyeler: Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne.
PDF LİNKİ AŞAĞIDA
D-CENKNAME NEDİR ? ÖZELLİKLERİ
Cenkname, Türk edebiyatında Hz. Ali ve
çevresinde gelişen destansı halk hikayelerdir.
*İslam dininin
kabulüyle
birlikte Türk toplumunda meydana gelen uygarlık ve kültür değişimi
edebiyatımıza yeni konular kazandırmıştır. Cenknameler de bunlardan biridir.
*Anadolu'nun
Türkler tarafından fethedilmesinden sonra buranın Türkleşmesi ve İslamlaşmasını konu edinen
destanların yanında dinî- kahramanlık hikâyeleri olan Hz. Ali Cenknameleri de
yer almaya başlamıştır.
*Dinî- destani
kahramanlık hikâyelerinden olan Hz. Ali Cenknameleri edebiyatımızda 13.-14.
yüzyıllarda görülmeye başlanmıştır.
*Hz. Ali
Cenknameleri’nin kaynağı Arap – İslam kültürüdür. Hikâyelerin tamamında ortak
konu din adına / uğruna yapılan savaşlardır.
*Bu hikâyeler
tercüme, adapte veya te’lif yoluyla 13. yüzyıldan itibaren Anadolu edebiyatında
görülmeye başlanmıştır.
*İslamiyet’in
kabulünden sonra
Anadolu Türk coğrafyasında oluşan destanlarda bir taraftan kahramanlık ve
cesurluğa önem verilirken diğer taraftan din önemsenmiştir.
*Türk destan
geleneğinin özelliklerini yansıtmakla birlikte bu cenknamelerin kaynakları
Kur’an-ı Kerim ve hadisler başta olmak üzere İslam tarihi, Arap ve Fars
edebiyatlarıdır.,
*Arap, Fars ve Türk
sözlü edebiyat geleneğine ait ögelerden oluşan bu cenknameler Türk insanının
ruhuna uygun olduğundan dolayı edebiyatımız içinde yüzyıllarca varlığını
sürdürmüştür.
*Cenknameler,
biçimsel yönden manzum, mensur ve manzum-mensur karışımı olarak kaleme
alınmıştır. Bazı kaynaklar, manzum-mensur karışımı olanların Türkler tarafından
yaratıldığını belirtmektedir.
*Manzum
cenknameler, mesnevi nazım biçimi ve aruz ölçüsüyle kaleme alınmıştır. *Mensur
olan cenknameler daha çok tercüme yoluyla edebiyatımıza girmiştir.
*Bu cenknamelerde
Hz. Ali olaylarda hep karşımıza çıkan örnek insan ve cengâver-gazi tipini
temsil etmektedir.
*Cenknamelerde,
Müslüman olanlara cennet vadedilir. Tipler Müslim ve gayrimüslim olmak üzere
iki tiptir. Soyut ve olağanüstü özellikler taşıyan varlıklar sürekli karşımıza
çıkar.
*Cenknamelerde Hz.
Ali, Düldül ve Zülfikar olağanüstü özelliklerle donatılmıştır.(Düldül,
atı ; Zülfikar, kılıcıdır.
*Hz. Ali
Cenknamelerinin çeşitli ve önemli bir kahraman kadrosu vardır. Kahraman
kadrosunun başında peygamberimiz Hz. Muhammet bulunur. İslamiyet’in kabul
edilmesi ve yayılmasında emeği geçen din uluları, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve
Ali, cenklerin başkahramanlarındandır. Hz. Muhammet’in torunları ve Ali’nin
oğulları Hüseyin ve Hasan da destanlarda ön planda yer alan kahramanlardır.
Destan kahramanları arasında Hz. Muhammet’in eşi Ayşe ve kızı Fatma da yer alır.
Kaynak
: derskonum.com Hazırlayan: Mustafa
Şahin
Her beytinin dizeleri
kendi arasında kafiyeli, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılan, divan
şiirinin en uzun nazım biçimine mesnevi denir. Mesnevi İran edebiyatının
ürünüdür.
- § Kelime anlamı “ikili, ikişer ikişer”dir.
- § Mesnevide her beyit kendi içinde kafiyelidir: aa bb cc dd ee …
- § Öğüt verici bir olayı anlatan uzun şiirlerdir.
- § Her çeşit konu işlenebilir.
- § Roman ve öykünün yerini tutan bir nazım şeklidir.
- § Klâsik halk hikâyeleri, destanî konular, aşk hikâyeleri, savaşlar, dinî ve felsefî konuları işlenir.
- § Konu ne olursa olsun olaylar masal havası içinde anlatılır.
- § Konularına göre sınıflandırılırlar: aşk, din ve tasavvuf, ahlâk ve öğreticilik, savaş ve kahramanlık, şehir ve güzelleri, mizah.
- § Divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir (beyit sayısı sınırsızdır). 20-25 bine kadar çıkabilir.
- § Mesnevi de bölümlerden oluşur: Önsöz, tevhit, münacat, naat, miraciye, 4 halife için övgü, eserin sunulduğu kişiye övgü, yazış sebebi, asıl konu, sonsöz.
- § Divan şiirinde beş mesneviden oluşan eserler grubuna (bugünkü anlamıyla setine) “hamse” denir.
- § Mevlânâ, Fuzulî, Şeyhî, Nabî ve Şeyh Galip (Hüsn ü Aşk) önemli hamse şairlerimizdir.
Bir mesnevide
genellikle şu bölümler bulunur:
Dibâce: mesnevinin önsözüdür.
Manzum veya mensur olabilir.
Tevhid: Allah'ın birliği ve
bütünlüğü anlatılır.
Münacaat: Allah'a yalvarış ve
yakarışlarda bulunulur.
Naat: Hz. Muhammed övülür.
Miraciye: Miraç olayı anlatılır.
Medh-i Çihar-yâr-i
Güzîn: Genellikle
dört halife övülür. Dört halife dışında devrin büyükleri de övülebilir.
Medhiye: yapıtın sunulacağı kişiye
övgüler bulunur.
Sebeb-i Telif: Mesnevinin yazılış nedeni
belirtilir.
Âğâz-ı Dâstan: Mesnevinin asıl konusunun
bulunduğu bölümdür.
Hatime: Mesnevinin bittiğini
belirten bölümdür.
PDF LİNKİ AŞAĞIDA
Mesneviler konularına göre şöyle sınıflandırılabilir:
1. Aşk konulu
mesneviler: Fuzûlî-
Leyla vü Mecnun
2. Dinî ve tasavvufî mesneviler: Mevlid (Vesiletü’n-Necat)- Süleyan
Çelebi, Şeyh Galib- Hüsn ü Aşk
3. Tarihi- Destanî mesneviler: Mihailoğlu Ali Beğ – Gazavatnâme
4. Bir şehri ve güzelliklerini anlatan mesneviler: Bu tip
mesnevilere şehr-engiz de denir. Türk edebiyatına özgü bir mesnevi türüdür.
Önemli bir kenti güzellikleri ve önemli özellikleri ile anlatmayı amaçlar. Taşlıcalı
Yahya – İstanbul Şehr-engizi, Enderunlu Fazıl – Zenan-nâme.
5. Hiciv ve mizah konulu mesneviler: Toplumun ya da kişilerin aksak
ve eksik yönlerini, zaaflarını yermek ve bir anlamda ibret vermek amacıyla
yazılan iğneleyici mesnevilerdir.Şeyhi’nin Harname’si bu tür mesnevilerin en
güzel örneğidir.
6. Ahlakî-öğretici mesneviler: Nâbî- Hayriyye
Not: Divan Edebiyatında bugünkü
anlamda öykü ve roman yoktu. Mesneviler bir bakıma bugünkü öykü ve romanın,
İslamiyet’ten Önce Türk Edebiyatı’ndaki destanın Divan Edebiyatındaki
karşılığıdır.
EDEBİYATIMIZDA ÖNEMLİ MESNEVİLER:
EN ÖNEMLİ MESNEVİLER |
|
Eser Adı |
Yazar
Adı |
Kutadgu Bilig |
Yusuf Has
Hacip |
İskendername |
Ahmedi |
Yusuf ile
Züleyha |
Şeyyat Hamza |
Mantıku’t Tayr |
Gülşehri |
Vesiletü’n
Necat |
Süleyman
Çelebi |
Leyla ile
Mecnun |
Fuzuli |
Risaletü’n
Nushiyye |
Yunus Emre |
Cemşid-i
Hurşit |
Ahmedi |
Garipname |
Âşık Paşa |
Harname |
Şeyhi |
Hüsn ü Aşk |
Şeyh Galip |
Hayriyye |
Nabi |
EDEBİYATIMIZDAKİ DİĞER ÖNEMLİ MESNEVİLER:
11. Yüzyıl Mesnevileri:
§ Yusuf Has Hacip: Kutadgu Bilig
13. Yüzyıl Mesnevileri:
§ Mevlânâ Celâleddin Rumî : Mesnevî
§ Şeyyad Hamza: Yûsuf u Züleyhâ
14. Yüzyıl Mesnevileri:
- Kutb:
Hüsrev ü Şirin
- Yunus
Emre: Risaletüfn Nushiyye
- Gülşehri: Mantıkut-Tayr (Çeviridir.)
- Âşık
Paşa: Garipname
- Hoca
Mesud: Süheyl ü Nevbahar
- Erzurumlu
Kadı Darir: Kıssa-i Yusuf
- Şeyhoğlu Mustafa: Hurşidname
- Ahmedi: İskendername
- Ahmed:
Işkname
15. Yüzyıl Mesnevileri:
- Ahmed
Dai: Çengname
- Süleyman
Çelebi: Vesiletü'n Necat (Mevlid olarak bilinir.)
- Şeyhi:
Hüsrev ü Şirin, Harname
- Cem
Sultan: Cemşid ü Hurşid
- Hamdullah
Hamdi: Hamse
- Ali
Şir Nevai: Lisanüt-Tayr, Hamse
16. Yüzyıl Mesnevileri:
- Mesihi:
Edirne Şehrengizi
- Cafer
Çelebi: Hevesname
- Revani:
İşretname
- Lamiî:
Camî'den çeviri hamse
- Kemalpaşazade:
Yusuf u Züleyha
- Zati:
Şem ü Pervane, Ahmed ü Mahmud, Şehrengiz
- Fuzuli:
Leyla vü Mecnun, Beng ü Bade, Sohbetül-Esmar
- Kara
Fazlı: Gül ü Bülbül, Hüma, Hümayun
- Taşlıcalı
Yahya: Hamse
- Hakani:
Hilye
17. Yüzyıl Mesnevileri:
- Gânizade
Nadiri: Hamse
- Nevizade Atai: Hamse
- Edirneli
Güfti: Teşrifatü'ş-Şuara
- Nabi: Hayriyye, Hayrabat , Sûrname
- Sabit:
Zafername, Edhem ü Hüma, Berbername ,Derename, Amr u Leys
18. Yüzyıl Mesnevileri:
- Nahifi:
Mesnevi tercümesi
- Şeyh
Galip: Hüsn ü Aşk
- Vehbi:
Lütfiyye
19. Yüzyıl Mesnevileri:
- Fazıl:
Hubanname, Zenanname, Defter-i Aşk
- İzzet
Molla: Mihnetkeşan, Gülşen-i Aşk
Kaynak : derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin
PDF LİNKİ AŞAĞIDA
E-TANZİMAT DÖNEMİ HİKAYESİ
Türk edebiyatında Batılı
anlamdaki ilk öyküler Tanzimat Döneminde 1870 lerden sonra yazılmıştır. Başlangıçta Fransız hikâyecileri
örnek alınmıştır.
** İlk öykü denemesi Emin
Nihat'ın "Müsameretnâme”sidir
**İlk öykü örneği
"Letaif-i Rivayat ' adlı eseriyle Ahmet Mithat Efendi vermiştir.
**Batılı anlamda ilk öykü örneğini,Sami
Paşazade Sezai'nin "Küçük Şeyler"adlı eseridir.
1)
Bu dönem hikayesinde göze çarpan en büyük yenilik konuların günlük yaşamdan,
tarihten, sosyal ve ahlaki sorunlarından alınmış olmasıdır. Bunun yanı sıra
yanlış Batılılaşma, zoraki evlilik, kadın-erkek eşitsizliği gibi konular da bu
dönem hikayecilerinin üzerinde durduğu konular olmuştur.
2)
Bu dönemde ortaya konulmuş ilk hikaye örneklerimizde geleneksel öykü anlatımız
meddahlığın etkileri görülmektedir.
3)
Bu dönem hikayecilerinin büyük çoğunluğu hikayeyi halka ulaşmada bir araç
olarak görmesine rağmen eski edebiyat geleneğinin etkisiyle dili ağır ve süslü
bir şekilde kullanmışlardır. Şiire oranla sade bir dil vardır.
4)
İlk dönemde Romantizm akımının ikinci dönemde ise Realizm ve Natüralizm
akımının tesiri eserlere yansımıştır.
5)
Hikayeler gazetelerde bölümler halinde yayımlanarak okuyucuya ulaştırılmıştır.(Tefrikalar
halinde)
6)
Bu dönemde hikayecilik teknik olarak kusurludur.
7)
Sanatçıların halka mesaj verme isteği sonucunda hikayelerin içinde yazarın
konuşmalarına ve düşüncelerine sık sık yer verilmiştir.
8)
Olayların geçtiği mekânlar çoğunlukla İstanbul ve semtleridir.
9)Eserlerde
kişiler romantizmin etkisiyle tek
yönlü ele alınmıştır. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen
kötüdür.
10)Yer
ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri
süslemek için yapılmıştır.
Bu
dönemin en önemli hikayecileri :
*Namık
Kemal,Ahmet Mithat Efendi,Recaizade Mahmut Ekrem,Sami Paşazade Sezai, Nabizâde Nazım, Ebubekir Hâzım Tepeyran
PDF LİNKİ AŞAĞIDA
F-SERVETİFÜNUN DÖNEMİ HİKAYESİ
· Bu dönem sanatçıları, diğer edebî türlerde olduğu gibi Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
·
Daha
önce önemsenmeyen teknik bu dönemde konunun da önüne geçmiş ve sanatçılar
hikâyenin yapı unsurlarının uyumuna dikkat etmişlerdir.
- Bu
dönem sanatçıları genel olarak siyasete uzak durmuşlar. ( İstibdat
yönetiminden dolayı )
- Daha
çok bireysel konularda hikâyeler yazmışlardır. (Aşk, kadın, evlilik, tabiat, yalnızlık ve ümitsizlik, ölüm,
intihar, hayal kırıklığı, gibi çoğunlukla karamsar konular hakimdir)
- Bu
dönemde yazılan hikâyeler genellikle İstanbul’da geçer. Bunda sanatçıların
İstanbul’da yaşamalarının etkisi vardır. Sanatçılar, bazı hikâyelerinde de
Anadolu’yu mekân olarak seçmişlerdir.
- Genellikle
üst tabakadan seçtikleri kahramanları eserlerinde işlemişlerdir.
- Hikâyelerde
hem çevre tasviri hem de kahramanların ruh tahlilleri önemlidir. Bunda
etkilendikleri edebî akımların tesiri vardır.
- Realizm
ve Natüralizm akımı etkilidir.
- Genelde
Maupassant tarzı hikayeler görülür. Maupassant tarzı hikaye klasik olay
hikayesidir.
- Etkilenilen
realizm akımından dolayı çevre tasvirlerinde gerçeklik duygusu uyandırmaya
özen gösterirler.
- Yine realizm akımından
dolayı yazar eserde kişiliğini gizlemiştir.
- “Sanat sanat içindir.” anlayışı
hakimdir
- Dil,
diğer edebî türlerde olduğu gibi ağırdır. Arapça
ve Farsçanın ağırlıkta olduğu süslü, söz diziminde değişikliklere gidilen
uzun ve kesik cümlelerin kullanıldığı bir dil söz konusudur. Sanatçıların
çoğu topluluk dağıldıktan sonra eserlerini sadeleştirmiştir.
- Bu
dönem hikâyelerinde hem durum hem de olay hikâyesi örneklerine rastlanır.
- *
Bu dönem hikayelerinde modern ve Batılı bir hayat tarzı görülmektedir.
* Halit Ziya Uşaklıgil'in yazdığı "Hikaye" isimli eseri, edebiyatımızda hikaye kuramı üzerine hazırlanmış ilk derli toplu çalışmadır. Bu eserde öykü ve romanın temel kuralları verilmeye çalışılır.
·
Bu dönemin en önemli hikayecileri : Halit Ziya Uşaklıgil,Mehmet Rauf,Hüseyin Cahit
Yalçın,Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Kaynak
: derskonum.com Hazırlayan: Mustafa
Şahin
G-MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ HİKAYESİ
Türk hikâyesinin dilinin sadeleştiği, konuların ve mekânların çeşitlilik kazanıp zenginleştiği, daha olgun ve kusursuz örneklerin verildiği dönem Millî Edebiyat Dönemi’dir
- Yeni
Lisan makalesinde ortaya konulan dil anlayışıyla yazılmıştır. Hikâyelerde
özellikle Arapça ve Farsça tamlamalardan kaçınılmıştır. Konuşma dili yazı diline aktarılmıştır.
Cümleler, Türkçenin yapısına uygun ve kısa cümlelerdir.
- Sanatçılar
“memleket edebiyatı” anlayışıyla hikâyelerinin konularını Anadolu’dan ya
da milli tarihten seçmişlerdir.
- “Halka
doğru” ilkesiyle hareket edilmiştir
- Sanatçılar
yaşadıkları dönemin soysal hayatını yansıtmayı amaçlamışlar, özellikle
halkın yaşayışına eserlerinde yer vermişlerdir.
- Bu
dönem hikâyeleri realizm akımının etkisiyle yazılmıştır.
- Realizmin
bir sonucu olarak da hikâyelerde güçlü bir gözlem vardır. Bu gözlem
özellikle betimlemelerde ön plana çıkar.
- Sanatçılar,
hikâyelerde betimlemelere önem vermiş, gerek mekânı gerekse kahramanların
iç dünyalarını betimlemelerle okuyuculara tanıtmışlardır.
- İstanbul
dışına çıkılmış ve Anadolu anlatılmıştır. Anadolu mekân olarak seçilmiştir.
- Teknik
yönden başarılı roman ve hikâyeler yazılmıştır.
- Eserlerde;
Kurtuluş Savaşı, Anadolu, aşk ve sosyal konular işlenmiştir.
- Bu
dönemle birlikte hikâye ve romanlarda “Yurt” ve “köy” sorunlarına yönelim
başlamıştır.
- Maupassant
tarzı (olay hikâyesi) hikâyeler yazılmıştır.
- Millî
Edebiyat Dönemi’ne kadar romanın gölgesinde kalan hikâye türü, asıl
gelişimini bu dönemde gerçekleştirir.
- Hikâye
türünün edebiyatımızdaki gelişmesinde Millî edebiyat yazarlarından Ömer
Seyfettin’in büyük payı vardır.
- Türk
edebiyatında başlı başına hikâye üzerinde yoğunlaşan ilk yazar Ömer
Seyfettin’dir.
- Hikâyelerde
yaşanan zaman diliminin yanında, tarihimizi anlatan geçmiş zaman
olaylarına da yer verilmiştir.
- Tema
ve zihniyet olarak “Türkçülük, yoksulluk, batıl inançlar, cehalet,
ilerleme ve çağdaşlaşma Kurtuluş Savaşı, Anadolu, aşk ve sosyal konular”
üzerinde durulmuştur.
- Bu
dönemin en önemli hikayecileri : Ömer
Seyfettin,Refik Halit Karay, Halide Edip
Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin’dir.
Kaynaklar:
derskonum.com
onedebiyat.net
MEB yayınları 10.Sınıf Edebiyat
Kitabı
ÖĞÜN yayınları 10.Sınıf Edebiyat
Kitabı
Tüm derslerin ders
notları için www.derskonum.com
HAZIRLAYAN: Mustafa Şahin
EDEBİYAT