9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Roman Ünitesi Konu Anlatımı PDF İNDİR, 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Roman Ünitesi Konu Anlatımı, 9.Sınıf Edebiyat Roman Konu Anlatımı, PDF DERS NOTLARI,
derskonum.com'un değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
doğru konum= derskonum
.
.
Ünite
/ PDF içeriği:
1-Roman Nedir ? Özellikleri
2-Romanda Yapı
3-Roman Türleri
4-Roman Türünün Tarihi Gelişimi
5-Romanda Kullanılan Anlatım Teknikleri
2-VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA👌
1-Roman Nedir ? Özellikleri
Roman Nedir
İnsanın başından geçen serüvenleri, iç dünyasını, toplumsal bir olay ya da olguyu, insan ilişkilerini ve değişik insanlık durumlarını anlatan edebi türe roman denir.Olmuş ya da olması mümkün olayları ayrıntıya inerek anlatan uzun yazı türüdür.
Roman
Türünün Özellikleri
*Uzun bir edebi türdür.
*Kişi sayısı çoktur.
*Olmuş ya da olabilecek olayları
anlatır.
*Kişilerin, özellikle de baş
kişinin yaşayışı ayrıntılı anlatılır. Kişilerin fizyolojik, psikolojik ve
sosyal özellikleri ayrıntılı olarak verilir.
*Ruh çözümlemelerine romanda geniş yer verilir.
*Kahramanlar,
genellikle insandır ancak hayvanların kahraman olduğu romanlar da vardır. (Abbas Sayar'ın Yılkı Atı adlı eserinde
kahraman bir attır.)
*Genellikle geniş bir zaman
dilimi kapsar.
*Romanın üç ana ögesi olay örgüsü, karakter ve çevredir.
*Romanda kişiler, genel olarak
geniş bir zaman çerçevesinde, hayatlarının akışı içinde işlenir.
*Olaylar genellikle üçüncü kişi
ağzıyla, kimi zaman da birinci kişi ağzıyla anlatılır.
*Birden
fazla olay ve kişi, geniş bir zaman dilimi ve
çevre vardır. Betimlemeye ağırlık verilir.
*Serim,
düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur.
*Anlatımda
mektup, anı, günlük gibi türlerden yararlanılır.
*Konuda
sınır yoktur. Ancak genel konular gerçek
yaşamdan alınır.
2-Romanda Yapı
•
Tema/Konu
Bir
metinde asıl anlatılmak istenen duygu, düşünce veya hayale; temel çatışmanın
en kısa ve yalın şekilde ifadesine tema denir.
Tema,
diğer metin türlerinde olduğu gibi anlatmaya bağlı metinlerde de yapıyı kuran
birimler arasında birlik ve bütünlüğü sağlar.
Metindeki
çatışma temanın belirlenmesini sağlayan unsurdur. Bütün ögeler çatışmanın tamamlayıcısıdır.
Dolayısıyla zaman, mekan, olay ve kişiler temanın belirlenmesini sağlar.
Tema
daha genel ve soyuttur. Konu ise daha özel ve somuttur..
Örnek:
Tema: Aşk-- Konu: Vatan aşkı, Ferhat ile Şirin aşkı
Tema: Özgürlük---Konu: ABD'de siyahilerin
özgürlüğü..
•
Olay/Olay Örgüsü
Edebi
metinlerde, eseri oluşturan bütün ögelerin, bir ana tema çevresinde bir araya
gelerek belli bir sistem, düzen
oluşturmasına
olay örgüsü denir.
Olay örgüsü, okuyucuda ya da
dinleyicide estetik bir haz uyandırmak amacıyla sanatçı tarafından düzenlenen
bir kurgu olduğu için gerçek hayattan yararlanılsa bile gerçek dünyadan farklı
kurmaca bir örgüdür. Geniş bir bakış açısıyla düşünülürse her romanda bir olay
örgüsü, bir olgu bulunur. Bu kavramlar, olabilirlik niteliği taşıyan her şey
olarak değerlendirilebilir. İnsanın insanla, insanın kendisiyle, insanın doğal
ve toplumsal çevresiyle olan çatışmaların tümünü içeren kavramlardır, olay ve
olgu. Romanda her olay ve olgu, eyleme dönüşmüş istekler, tutkular, özlemler,
düşler, saplantılar... şeklinde çıkar karşımıza. Bunlar sadece olan şeyler değildir,
olabilecek, olması muhtemel olay ve olgulardır aynı zamanda.
2-VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA👌
•
Kişi Kahramanlar
Anlatılan
olaylar belirli kişiler tarafından gerçekleştirilir ve olaylar sırasında her
kahramanın belli bir rolü bulunmaktadır. Roman kişileri kadro olarak eserde
oldukça zengin bir şekilde yer almaktadır. Kahramanlar genellikle
insanlardan oluşur. Bazı yapıtlarda insan dışı varlıklar kahraman olarak
karşımıza çıkabilir.
Kişiler
birtakım kategorilere ayrılabilir: |
|
Tip: Anlatmaya bağlı metinlerde olayın merkezinde
bulunan, ait olduğu toplumsal sınıfın veya zümrenin ayırıcı özelliklerini
üzerinde taşıyan kişiye tip denir. |
Karakter: Karakter, bir varlığın, kişinin kendine özgü
yapısı; onu benzerlerinden ayıran ana özelliği demektir. Olay içinde olumlu ve olumsuz yönleriyle verilen
belli bir tip özelliği göstermeyen kişilerdir. Karakterler
kimseye benzemez, kendisiyle sınırlıdır. |
Tip ile Karakterin Farkı: |
|
Tipin toplumsal boyutu vardır. Karakter, birey
olarak ele alınır. Toplumsal sorunlar tip üzerinde işlenir.Karakter,
kendisine ait olaylarla anlatılır. derskonum.com |
*Mekan,
yaşanan olayların sahnesi durumundadır.
*Kişi ve nesnelerin birbirine olan konumunu gözler önüne serer
*Bir
metindeki hiçbir mekan gereksiz değildir.
*Metindeki
her mekanın mutlaka bir fonksiyonu ve kişilerin kaderini etkileyecek düzeyi
vardır.
*Mekan,
genel anlamıyla düşünüldüğünde sadece kişilerin yaşadığı çevre değil, aynı
zamanda kültür ve uygarlığı yansıtan şeffaf bir tablodur.Olay kişileri, içinde
yaşadıkları çevreden ayrı düşünülmeyeceği için mekanın betimlenmesi hem okurun
olayı iyi kavraması hem de anlatının bütünlük içerisinde olması açısından çok
önemlidir.
*Dar- kapalı- İç (9.H.Koğuşu) Geniş-
açık- Dış (Sergüzeşt) Ütopik (H.
Potter)
Anlatmaya
bağlı metinlerin hiçbiri zaman kavramından bağımsız bir şekilde düşünülemez.
Bir
yapıt içerisinde geçen ve zaman anlamı taşıyan sözler, olayın gerçekleştiği
zamanı ifade eder.
*Belirli-Belirsiz Dar-Geniş
Anlatıcı:
Anlatmaya
bağlı metinlerde dil, edebi dilin özelliklerini yansıtır.
Dilin,
heyecana bağlı işlevinin bazen de şiirsel işlevinin ağırlıklı olarak
kullanılır.
Metinler,
ya I. tekil kişinin ağzından ya III. tekil kişinin ağzından anlatılır.
I. tekil kişi olayın içindeyken III. kişi ise
ya gözlemci ya da tanık olarak kendini ifade eder.
Bakış Açısı
*İlahi
(Tanrısal-Hakim) Bakış Açısı: Anlatıcı, olup
bitenlerden haberdardır, olayda geçen kişilerin düşüncelerini, olayın nasıl
sonuçlanacağını bilir. Anlatım 3. kişi ağzından gerçekleşir.
Erdem arkasına
bakmadan yürüyordu. Sinirliydi. Belli ki onu çok kızdırmışlardı. Öfkesi her
halinden belli oluyordu. Eliyle garip işaretler yaparak hızlı hızlı yürüyor,
bir yandan da eve gidince neler yapacaklarının bir bir planını yapıyordu.
İntikamını mutlaka almalıydı. Bu yapılanlar asla onların yanına kalmamalıydı.
İlk olarak Ahmet’e nasıl bir ceza verebileceğini düşündü. Mutlaka işe
Ahmet’ten başlamalı diyordu içinden. Çünkü onu en çok onun kalleşliği
yıkmıştı. Hâlbuki Ahmet onun yıllardır can ciğer dostuydu. Yediği içtiği
ayrı gitmezdi. Ne oldu da böyle iki kanlı bıçaklı düşman olmuşlardı.
*Gözlemci Bakış
Açısı: Anlatıcı, olayda geçen kişilerin düşüncelerini ve
olayın nasıl sonuçlanacağını bilmez, sadece 3. kişi olarak olup bitenleri
dışarıdan gözlemleyerek anlatır.
Eli
silahlığının yerine titreyen Bakırlı Şaban Efe, kısık bir sesle:
-Nasıl olmuş,
anlatın bakalım, dedi ve dizlerinin bağı çözülmüş gibi yığıldı kaldı.
-Bir gece kışlanın kapısında seninki nöbetçiymiş. Diğer ikisi, Kasabalı Hafız'ın oğlu ile Narlıcalınınki, gündüzden edindikleri kurşunları ceplerine ve koyunlarına doldurmuşlar ve seninkine demişler ki, "Haydi bakalım düş önümüze."
*Kahraman Bakış Açısı: Olaylar 1. kişi ağzından anlatılır; yani kahraman olayı kendisi anlatır.
Okuyucu, olayı yaşayan kişinin kendisinden dinler.
Çok olmadı,
bundan bir yıl evvel, yine böyle bir yaz mevsiminde, hatta Ramazan ayının on
beşinci gecesi idi zannederim.
"------"
livasının Çaybaşı denilen bir mahalle-sinde, mahalle kahvesinin çınarı altında,
beş on ahbap oturmuş, nargilelerimizi çekiyor ve sohbet ediyorduk.
2-VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA👌
3-Roman Türleri
Romanlar bağlı oldukları edebî akımlara ve
konularına göre sınıflanabilir.
1. Akımlarına Göre Romanlar
Edebiyat akımlarına göre romanlar “romantik, realist
(gerçekçi), natüralist (doğalcı), estetik, izlenimci, dışavurumcu, toplumcu,
yeni roman” olarak
sıralanabilir.
a) Klasik Roman: Bu akımda roman türü
çok az gelişmiştir. M. de La Fayette'in Princesse de Cleves adlı romanı,
klasik romanın önemli bir örneğidir.
b) Romantik Roman: Klasik akıma
tepki olarak doğan Romantizm, olayların duygusal açıdan yansıtılmasına önem
verir ve kuralcılığı reddeder. Victor Hugo'nun Sefiller'i, Namık
Kemal'in İntibah'ı bu
akıma uygun örneklerdir.
c) Realist Roman: Olayları,
insanları ve toplumları gerçekçi açıdan yansıtan romanlardır. Stendhal'in Kızıl ile
Karası Tolstoy'un Savaş ve Barış'ı, Halit Ziya'nın Mai ve Siyah'ı realist akımın
etkisindedir.
ç) Natüralist Roman: Olayları ve kişileri
bir bilim adamı gözüyle inceleyen natüralist romancılar gerçekçiliği ileri
boyutlara götürmüşlerdir. Emile Zola'nın Meyhane'si, Alphonse
Daudet'in Jack'i natüralist
roman örnekleridir.
d-Egzistansiyalist
roman: Sartre’nin
Bulantı isimli romanı bu roman türünün bir örneğidir.
e-Modern roman: Romandan olay
örgüsü, zaman, mekan, kahraman gibi öğelerinin değiştirilmesiyle ortaya çıkan
yeni bir roman türüdür. James
Joyce’un Ulysses isimli romanı bu roman türünün bir örneğidir.
f-Postmodern roman: Söylemsel olarak
mimaride başlayıp gelişen, kurumsal, kuramsal ve düşünsel alanlarda hızla
yayılan bir roman türüdür. Umberto
Eco’nun Gülün Adı isimli romanı ve İtalio Calvino (Bir Kış Günü Eğer
Bir Yolcu ) romanıbu roman türünün bir örneğidir.Türk edebiyatında ise;
Oğuz Atay (Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Korkuyu Beklerken),Orhan Pamuk
(Benim Adım Kırmızı, Kara Kitap, Yeni Hayat), Elif Şafak, (Mahrem, Pinhan, Bit
Palas, Baba ve Piç) postmodern roman örnekleridir.
2. Konularına Göre Romanlar
Konularına göre romanlar ise “sosyal roman, tarihî
roman, macera romanı, tahlil romanı, duygusal roman, gotik roman, oluşum
romanı, didaktik roman, köy romanı, lirik roman, pastoral roman, otobiyografik
roman, aşk romanı, bilimkurgu romanı, belgesel, roman” olarak
isimlendirilebilir.
a-
Sosyal roman: Toplumsal
sorunları işleyen romanlar bu gruba girer. Bu tür romanlarda sosyal olay ve
olguların (ihtilaller, sınıfsal kavgalar, ırkçılık, köyden şehre göç,
yoksulluk...) nedenleri üzerinde durulur. Sosyal romanlar töre romanları ve
tezli romanlar olmak üzere iki gruba ayrılır.
Aşağıdaki eserler de sosyal romanlara
örnektir:
§ Sefiller (Victor Hugo)
§ Meyhane (Emile Zola)
§ Gazap Üzümleri (JohnSteinbeck)
§ Bereketli Topraklar Üzerinde (O. Kemal)
§ b- Tarihî roman: Bu tür romanlar,
tarihin değişik dönemindeki olayları işler. Kahramanlar gerçek veya düşsel
olabilir. Ancak anlatılanlar tarih gerçeklerine çoğu kez uygundur. Tarihsel
roman, Romantizmin bir ürünüdür. Dünya edebiyatında bu türün ilk örneğini
İngiliz yazar Walter Scott vermiştir. Türk edebiyatında ise tarihi romanın ilk
denemesi Ahmet Mithat'ın Yeniçeriler adlı romanı
sayılabilir. Batılı anlamda ilk tarihsel romanız, Namık kemal'in Cezmi'sidir.
Aşağıdaki eserler de tarihsel romanlara
örnek gösterilebilir:
§ Waverley (Walter Scott) -Ivanhoe
(Walter Scott) -Monte Cristo (Alexandre Dumas) -Taraş Bulba
(Gogol) -Salambo (G. Flaubert) -Devlet Ana (Kemal Tahir) -Küçük
Ağa (Tarık Buğra) -Deli Kurt (Nihal Atsız)
c- Macera (Serüven) Romanı: Günlük yaşamda
her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, değişik ve esrarlı olayları konu edilen
romanlardır. Bu tür romanlarda olaylar, okuyucuyu şaşırtacak ve
heyecanlandıracak biçimde gelişir. Kahramanlar çok hareketli, kurnaz, cesur ve
kuvvetlidir. Macera romanlarında olayların geçtiği çevre de sık sık değişir.
Macera romanlarına şu örnekler
verilebilir:
§ Robinson Crusoe (Daniel Defoe)İki Sene
Mektep Tatili (Jules Verne)-Define Adası (Stevenson)-Kim (Rudyard Kipling)-Hasan Mellah (A. Mithat Efendi)
d-Polisiye romanlar ve
egzotik romanlar
Bu romanlar macera romanları kapsamında
düşünülebilir. Polisiye romanlarda hırsızlık, soygun ve cinayet olayları
işlenir. İngiliz yazar A. Christie'nin Nil'de Ölüm, Şark Ekspresinde Cinayet gibi eserleri bu
türe örnektir. Egzotik romanlarda ise Avrupa'ya uzak ülkelerin manzaralarını,
oralarda yaşayanların töre ve geleneklerini anlatmak esastır. Piyer
Loti'nin İzlanda Balıkçısı adlı
romanı, egzotik bir roman örneğidir.
Bu roman
türüne Sir Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes isimli
romanı örnek verilebilir.
e- Psikolojik (tahlil-çözümleme) Roman: Bu tür
romanlara "tahlil romanı" da denir. Psikolojik ro-manlarda
roman kahramanlarının ruh çözümlemeleri yapılır; onların insanlara, olaylara ve
topluma bakışı yansıtılır.
Psikolojik roman türünün ilk örneği M. de la Fayette'in La
Princesse de Cleves adlı
eseridir.
Türk edebiyatında bu türün ilk örneği
ise Mehmet Rauf'un Eylül adlı romanıdır.
Aşağıdaki eserler psikolojik roman
türünün diğer örnekleridir:
§ Genç Werther'in Acıları (Goethe) **Suç ve
Ceza (Dostoyevski)***9. Hariciye Koğuşu -Bir Tereddüdün Romanı (Peyami Safa)
e-Fantastik
roman: Varlığı
kesin olmayan, hayal ürünü öğeleri içeren ve hayal gücü ile yazılan
romanlardır. Bu roman türüne J. R. R. Tolkien’in Yüzüklerin
Efendisi isimli romanı örnek verilebilir.
g-Bilim kurgu romanı: Yakın gelecekte yada uzak
gelecekte olabilecek olayların anlatıldığı roman türüdür. Bu roman türüne
Isaac Asimov’un Ben Robot isimli romanı örnek verilebilir.
2-VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA👌
4-Roman Türünün Tarihi Gelişimi
Miguel de
Cervantes‘in (Migel de Sörvantes) Don Kişot‘u 16. yüzyılın sonlarına doğru
yazılmıştır ve eser roman türünün ilk başarılı örneği kabul edilir.
17.
yüzyılda İngiltere’de Daniel Defoe (Danyel Döfo) “Robenson
Cruze (Robinson Kruzo)”yu, Jonathan Swift (Canıtın Svift)
“Guliver’in Gezileri” bu türün ilk örneklerindendir.
Bu türün yetkin örnekleri ise 19. yüzyılda verilmeye
başlanmıştır. Roman bir tür olarak karakteristik
özelliklerini romantizm ve realizm akımları sayesinde 19.
yüzyılda kazanmıştır:
Roman türü
özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda gelişmiştir. Bu yüzyıllarda İngiltere, Fransa
ve Rusya romanın en geliştiği ülkeler olmuştur. Roman türünün Batı ülkelerinde
tanınan bazı yazarlarını sıralarsak İspanyoledebiyatında Cervantes; Fransız
edebiyatında Stendhal, Balzac, Flaubert, Hugo, Zola; İngiliz edebiyatında
Dickens,oyce, Wolff; Alman edebiyatında Goethe, Mann, Döblin; Rus edebiyatında Gogol, Dostoyevski, Tolstoy
akla gelen ilk isimler olur.
Türk
Edebiyatında Roman: Türk
edebiyatında çağdaş anlamda roman Tanzimat’tan sonra görülür. Tanzimat’tan önce
roman ve hikâye gereksinimini karşılayan halk hikâyeleri, mesneviler, meddah
hikâyeleri gibi nazım ve nesir halinde eserler vardı.
– Edebiyatımızda
ilk roman bir çeviri eseri olan Kamil Paşa’nın yaptığı Telemak’tır.
– Edebiyatımızda ilk yerli roman Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir.
– Edebiyatımızda ilk köy romanı, Nabizade Nazım’ın “Karabibik” adlı
eseridir.
– Edebiyatımızdaki ilk realist romancı Recaizade Mahmut Ekrem’dir.
– Edebiyatımızdaki ilk realist roman Araba Sevdası’dır yazarı
Recaizade Mahmut Ekrem’dir.
– Edebiyatımızda ilk edebi roman, Namık Kemal’in “İntibah” adlı
eseridir.
– Edebiyatımızda ilk psikolojik roman, Eylül’dür (Mehmet Rauf)
– Edebiyatımızda ilk tarihi roman, Namık Kemal’in “Cezmi” adlı eseridir.
– Edebiyatımızda ilk kadın romancı Fatma Aliye’dir.
–
Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman denemesi Nabizade Nazım’ın Zehra adlı eseridir.
– En başarılı psikolojik roman yazarımız: P.Safa / 9.Hariciye koğuşu
– Kurtuluş savaşımızı doğrudan işleyen roman: Ateşten Gömlek
–
Türk Edebiyatı’nda iç monolog tarzı yazılmış ilk roman Bir Düğün Gecesi’dir.(A.Ağaoğlu)
İlk yerli çizgi roman, Türk Kahramanı Köroğlu’dur.(1953)
– Ülkemizde ilk çocuk çizgi roman türü Kara Maske’dir.(1943)
· Edebiyatımızda ilk post-modern roman: Oğuz Atay-Tutunamayanlar
5-Romanda Kullanılan Anlatım Teknikleri
1-Anlatma
2-Gösterme
8-Tasvir(Betimleme)
11-Parodi
Anlatma Tekniği
Anlatma tekniğinde okuyucu ile eser (romanda, hikayede vb.) arasına
anlatıcı girer. Okuyucu hemen her şeyi anlatıcı kanalıyla görür ve öğrenir.
Okuyucunun dikkati anlatıcı üzerinde yoğunlaşır.
Örnek:
"Haftada iki gece dostlara danslı çay veriliyor, en aşağı iki üç gece de
başkalarının davetine gidiliyordu. Aşağı sofa ile taşlık arasındaki camekân
kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı.
Davet akşamları taşlıktaki su küpü, sofadaki yemek masası ve daha başka
hırdavat eşya mutfağa taşınıyor, yukarıdan kilimler, iskemleler, süslü
yastıklar indirilerek bir kabul salonu dekoru kuruluyordu." (R.N.
Güntekin, Yaprak Dökümü)
Gösterme (Sahneleme) Tekniği:
Olaylar, kişiler, varlıklar okuyucuya doğrudan sunulur. Anlatıcı, okuyucu ile
eser arasına girmez. Okuyucunun dikkati eser üzerinde yoğunlaşır.
Örnek:
"Küçük Ağa başını kaldırdı ve soran gözlerle baktı. Doktor çevik bir
davranışla ayağa kalkmıştı. Gidecekti artık. Onun hâlâ soran gözlerine dost
gözlerle bakarak:
__ Çünkü, dedi. Küçük Ağa'nın siz oluşu.. yani.. nasıl söylemeli?.. Anlıyor
musunuz veya anlatabiliyor muyum bilmem... Sizin gibi genç, güçlü, kuvvetli..
ve bilhassa bilgili, akıllı biri oluşu... Kısacası işte siz oluşunuz benim için
hususî bir kıymet ve ehemmiyet taşıyor." (T. Buğra, Küçük Ağa)
Özetleme Tekniği:
Varlığı belirgin şekilde hissedilen anlatıcı olayları, kişileri veya diğer
unsurları özetleyerek anlatır.
Örnek: "Ali Rıza Bey, Babıâli
yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dahiliye
kalemlerinden birinde çalışmıştı.Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat
kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan
soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep
olmuştu." (R.N. Güntekin, Yaprak Dökümü)
Diyalog
Tekniği:
*Kahramanların
karşılıklı konuşmalarına dayanan anlatım tekniğidir.Metne akıcılık
kazandırır.Diyalog tekniğinde konuşmalar, kitabi değildir.Kahramanlar, sosyal
statülerine uygun biçimde konuşturulur.
Örnek:
— Canım, neden söküyorsunuz?
dedim.
— Mühendis
Ahmet Bey söktürüyor.
— Ne
yapacak bunları?
— Yukarıda
deri tüccarı Hollandalı var ya hani, onun bahçesini düzeltiyorlar da...
— İngiliz
çimi alsın, eksin, mademki herif zengin...
İç Konuşma (Monolog)
Tekniği:
*Kahramanların
içsel konuşmalarını aktarmaya dayanan anlatım tekniğidir.Karakterin
duygularının ve düşüncelerinin, belirli bir mantık sırasıyla, karakterin
ağzından olduğu gibi anlatılmasıdır.İç konuşma tekniğinde, kahramanın duygu ve
düşünceleri sesli düşünme şeklinde yansıtılır.Bu anlatım tekniğinde kahraman,
karşısında biri varmış gibi kendi kendine konuşur. Bu teknik, karakterin iç
dünyasının okuyucu tarafından anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar.
Örnek:
“Simit yiyerek
yürüyor. Tek tük geçenler dönüp ona bakıyorlar. Kılığı düzgün bir adamın
sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da kaçamak yolu yok
mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp kimseye sezdirmeden
ağzına at. Ama, ben dişlerim sağlamken ısıracağım."(Yusuf Atılgan-Aylak
Adam)
İç Çözümleme Tekniği:
*Anlatı
türleri içerisinde kahramanların iç dünyası, duygu, düşünce ve hayallerinin
ifade edildiği bir anlatım tekniğidir.
*Bu
çözümleme tekniği bilinç akışı tekniğiyle karıştırılabilmektedir.
Örnek:
“Eve gitse,
biliyordu, gece yarısına dek başka bir şey yapamadan, yukarıdakilerin
patırtısına sövecekti… Bol gürültülü, bol dumanlı meyhanelerden birine girdi.
Tezgâhın önünde bir boş yer bulup oturdu. Yaklaşan garsona, - Şarap, dedi.
Garson, sanki salt onun için buradaymış gibi eğildi. Sanki ötekiler duyacak
diye korkuyordu.”
(Yusuf Atılgan;
Aylak Adam)
2-VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA👌
Bilinç (Şuur)
Akışı Tekniği:
*Kişilerin
duygu ve düşüncelerini, herhangi mantıki bir bağ ve gramer kuralı endişesi
taşımaksızın, düzensiz bir şekilde ve çağrışım ilkesi paralelinde doğrudan
doğruya okuyucuya aktarmaktan ibarettir..
*Bu
teknikte de iç konuşmada olduğu gibi kişilerin iç dünyaları, zihinlerinden
geçirdikleri doğrudan o kişilerin ağzından, kendi kendilerine konuşmaları
şeklinde verilir.
*Bilinç
akışında, iç konuşmadan farklı olarak cümleler arasında mantık ilişkisi
zayıftır.Bir kişinin sayıklaması gibi aktarılır.
*Bu
teknikte dış dünyaya ait nesneler, motifler bilinçaltını harekete geçiren
serbest çağrışım ögeleri olarak işlev görür.
*Aynı
zamanda insanların tanıtılmasında da kullanılan bu teknikte yazar, okuyucuyu
kahramanın iç dünyası ile baş başa bırakmayı hedefler.
*Bilinç
akışı ile iç konuşma tekniği genellikle iç içe kullanılır.
Örnek:
“Yollar
kalabalıktı. Baktığı yeri gözlerinden en uzun sakladıkları için en çok Bebek
tramvayına kızıyordu. Devetüyü paltolu bir kadın görünce yüreği çarptı; ama o
değildi. Şapkalıydı. Kalktı. Kapıya yürürken duvardaki takvimi gördü. 7 Mart
Cumartesi yazılıydı. 27’nin yarısı kara yarısı kırmızıydı. Rahatladı. İşte
boşuna beklemişti. İnsanların düzeninde bütün ayrıntılar önemliydi. Günlerin
adı bile… Bugünün cumartesi olduğunu bilseydi saat birde onu görürdü.”(Yusuf
Atılgan-Aylak Adam)
Tasvir
(Betimleme) Tekniği:
Betimleme en
yalın biçimiyle sözcüklerle resim çizme işidir. Varlıkların niteliklerini, bu
varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtmektir.
Örnek:“Başımızın
üstünde her zaman yeşil, iğne yapraklı dallardan örülü bir çatı var. Dallar
öylesine sık ki, güneş ışığı aşağıya süzülemiyor bile. Ormanın içine doğru
kilometrelerce uzayıp giden toprak bir yol
Portre Tekniği:
Portre:
Kişilerin dış görünüşlerini (fiziksel) ve karakterlerini (ruhsal durum) tanıtan
betimlemedir. Kişi betimlemelerine portre denir. Portre; fiziksel portre ve
ruhsal portre olarak ikiye ayrılır.
a. Fiziksel portre: Kişilerin
dış görünüşlerinin
anlatıldığı
betimlemedir. Betimlemede kişiyi, diğer
kişilerden
ayıran fiziksel özellikler belirtilir. Portresi
çizilen
kişi hakkında özel görüş ve izlenimler de
verilebilir.
b. Ruhsal portre: Kişilerin
karakter özelliklerinin
anlatıldığı
betimlemedir.
Geriye Dönüş Tekniği:
*Bu
anlatma zamanı ile ilgili bir tekniktir.
*Öykü
anlatıcısı olayı içinde bulunduğu şimdiki zamandan alıp karakterin geçmişine ya
da olayın meydana geldiği zamana gider.
*Kişiler
ve olaylar hakkında bilgi verilirken kullanılabilir.
*Geriye
dönüş tekniğinde yazar karakterlerin yerlerin ve olayların geçmişiyle ilgili
bilgi vermeyi amaçlar.
*Bunun
yanı sıra karakterlerin bir şeyler hatırlamaları da bu anlatım tekniğiyle
verilir.
*Geriye
dönüş tekniği merak uyandırma, kahramanların ruhsal ve fiziksel durumlarının
daha iyi çözümlenmesinde, olayların nedenlerinin açıklanmasında yazara büyük
yarar sağlamaktadır.
Örnek:
“Babasını
hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma.
Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın
yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin, İstanbullunun cinden de beter
olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin
başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını
yaparım!”
(Orhan Kemal, Gurbet Kuşları)
Özetleme Tekniği:
*Daha
çok eski klasik eserlerde görülen bu teknikte, varlığı kuvvetle hissedilen
anlatıcının olayları, kişileri veya hakkında bilgi vermek istediği herhangi bir
şeyi özetleyerek anlatması esastır.
*Bu
iş "bilinç akımı" veya "iç monolog" tekniklerinden
yararlanarak yapılabilir.
*Varlığı
belirgin şekilde hissedilen anlatıcı, olayları, kişileri veya diğer unsurları
özetleyerek anlatır.
Örnek:
“Karar açıklanırken çok sakinmiş.
Kel Ali Eydamm deyince, Hay hay! diyor. İnfaz sırasında da olağanüstü sakin.
Bilirim, tanımaz mıyım? Amma orada değişebilir insan, diyordum. Sehpaya sakin
sakin yürümüş. Cellat, ipi geçirmek için gözlüğünü almak isteyince kızmış:
Bırak gözlüğümü, vazifene bak…”(Ayla Kutlu; Bir Göçmen Kuştu)
PASTİŞ
(ÖYKÜNME):
1-Sanatçının,
kendi eserini, başka eserleri taklit yoluyla yazması, yeniden kurmasıdır.
2-Bir
yazarın dil ve anlatım özelliklerine, alay etmek amacıyla, onu çağrıştıran bir
biçimde öykünme (taklit etme).
3-Direk
bir kopya olmayan ama başka bir sanat eserinden ödünç alınan tarz ve elemanlar
kullanılarak yapılan sanat eseri.
*Başka
bir yapıtı ya da yapıtın bir parçasını başka bir bağlamda taklit yöntemidir.
*Parodinin
aksine, pastişler her zaman asıl metni gülünç hale getirmeye çalışmazlar.
*Taklidi
anlamak için önceki eseri bilmeniz gerekir.
PARODİ
(YANSILAMA):
*Ciddi
sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak biçimini bozmadan ona
bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki
ortaya çıkaran oyun türüdür.
*Edebiyat
alanına uygulandığında; bir metni başka bir amaçla kullanmak, ona yeni bir
anlam yüklemektir.
*Parodi,
daha ciddi tarzdaki bir metin, tür ya da söylemin daha komik tarza
dönüştürülmesidir.
*Örneğin,
Don Kişot için kimse şövalye anlatılarının bir taklidi demez. Birçok insan bu
eserin alay ve eleştiriyi de kapsayan bir “yeniden yazma” olduğunu kabul eder.
PARODİ
VE PASTİŞİN BENZERLİK VE FARKLARI:
*Postmodern
yazar, kendisine yeni bir kurmaca dünya oluştururken daha önceki metinlerin
evreninde gezinir.
*Eski
metinlerden bazen kişi, bazen imge/motif bazen de anlatı tekniği olarak
etkilenirken oyunlarını parodi ve pastiş düzleminde kurar.
*Bu
anlayışa göre her metin öteki yapıtlardan etkilenir ve ötekini içinde
öğütmeyen, ötekinden etkilenmeyen yapıt neredeyse yoktur.
*Pastiş
(öykünme) ve Parodi (yansılama) işlemleri yazın alanında metinlerarasılık
olarak ifade edilen kavramlardır.
*İki
teknik de önceki eserleri taklit eder, fakat amaçları farklıdır.
*Parodi
komiktir, Pastiş ise ciddi.
*Parodi
daha göz önünde olduğu için, iki terim birbiriyle sürekli karıştırılır hatta
Pastiş nedir, bilinmez.
İRONİ (ALAY):
1-Yunanca
eironeia’dan gelir ve “inceden inceye alay etme” demektir.
2-Biriyle
ya da bir olayla alay.
3-(Tiyatro
terimi olarak) Etkiyi arttırmak için bir şeyin tersini söyleyerek alay etme.
4-Gülmece,
söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme.
*İronik
yaklaşımla yazarlar, gerçeğe vurgu yaparak, sarsıcı bir etki yapmayı
hedeflerler.
*İroni;
mimik, jest ve tonlama ile söylemek istenen şeyin altını dolaylı yoldan çizer.
*İroni,
zekâ ürünüdür.
*Söylemiş
olduğunuz şeyin tam tersini söylemek isterken karşınızdaki kişi tarafından
tamamen yanlış anlaşılabilirsiniz.
*Mesela;
“x bey, her zamanki gibi çok anlamlı konuşuyor” dediniz ve karşınızdaki kişi
ciddi bir tavırla başını sallayarak “evet” dedi. Yani anlaşılmadınız.
*İronik
anlatımın ilk öğesi gizlemektir.
*Yazar
aslında gerçeği bilmektedir ama bilinçli bir bilmezlik sergiler.
*İronik
anlatımın bir başka ögesi de eleştirel bakıştır.
*İronik
cümlelerin sonlarında parantezli ünlem vardır ve cümlenin tersi bir anlamı
ifade eder.
*İroni
ile mizahın aksine bir komikliği yakalamaktan ziyade, insanı/okuyucuyu sarsmak
hedeflenir ve insanın gerçek karşısındaki kayıtsızlığına vurgu yapılır.
*Gülünçlük
amaç değil sonuç olabilir.
Örnek:
-Fazlasıyla
küçük harflerle konuşan kişilere “biraz daha sessiz konuş, millet rahatsız olacak”
diyebilirsiniz.
-Arabasına
bindiğiniz ve trafik kurallarına hiç uymadığını gördüğünüz arkadaşınıza
“kendimi trafikte ilk kez bu kadar güvenli hissediyorum, şoförlüğün baya
iyiymiş” gibi sözler edebilirsiniz.
TAHKİYE ETME
TEKNİĞİ:
(Kişi
Tanıtımı, Olay Anlatımı,)
>Kişi
Tanıtımı:
*Genellikle
iki tarzda yapılır:
*İlki,
figürün, bizzat anlatıcı tarafından genel bilgilendirici pasajlar ile
tanıtılmasıdır.
*Bu
tarz kişi tanıtımları sonucunda figürlere yönelik sempatiler, kabuller ya da
redler okuyucuya yazar tarafından hazır olarak verilmiş olur.
*Bir
başka deyişle, okuyucu yazar tarafından yönlendirilir.
*İkinci
tarz kişi tanıtımı ise, tam tersidir.
Figürün
kimliği ve kişiliği hakkında özellikle bir ön bilgi verilmez; bunlar olay akışı
içinde ânın gerektirdiği davranış, diyalog, iç konuşma gibi çeşitli uygulamalar
aracılığıyla ortaya konur.
*Böylece
figürlerin dış ve iç portreleri, parçaların adım adım birleştirilmesiyle ve
nesnel gerçeklikteki hâliyle oluşturulur.
*Metnin
geneline yayılması nedeniyle örneklendirilmesi güç olan bu tarz, teknik düzey
bakımından ilkine göre daha makbuldür.
|
KONU İLE İLGİLİ |
.VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA👌
| KONU İLE İLGİLİ |
doğru konum= derskonum