sponsorlu reklam Admatic -sponsor

11. Sınıf Edebiyat Kitap Cevapları Sayfa 207 GEZEGEN YAYINLARI

     11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları GEZEGEN YAYINLARI 2021 2022

11. Sınıf Edebiyat Kitap Cevapları GEZEGEN YAYINLARI, 11. Sınıf Edebiyat Kitap Cevapları, Kitap Cevapları, 11. Sınıf Gezegen Yayınları Edebiyat Kitap Cevapları,

11-sinif-edebiyat-kitap-cevaplari-sayfa-18-gezegen-yayinlari

derskonum.com'un değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.


Derskonum.com olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..



Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları GEZEGEN YAYINLARI üzerine bir paylaşım yazacağız. 

Siz de eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.

İyi çalışmalar..

doğru konum= derskonum

Destek olmak için lütfen LİNK paylaşınız.

11. Sınıf Edebiyat Kitap Cevapları GEZEGEN YAYINLARI Sayfa 

DİĞER TÜM SAYFALAR İÇİN TIKLAYINIZ.
.11. Sınıf Edebiyat Kitap Cevapları GEZEGEN YAYINLARI Sayfa 207
.
.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 207 Cevapları Gezegen Yayıncılık

2. Etkinlik

Ben bu manzarayı seyrederken eski Türklerin niçin hep Rumeli’ye uzanmak istediklerinin mânasını anlıyorum.

Bu cümledeki özel adların imlalarının doğru olup olmadığını söyleyiniz.

Cevap: İki kullanım da doğrudur. Çünkü Rumeli’ye derken yer adlarına gelen eklerin kesme işareti ile ayrıldığını görürüz.

3. Etkinlik
Şimdiki zaman kip eki olan “-yor”, kendinden önce gelen -a/-e ünlülerini daraltır.
-a/-e, -acak/-ecek, -ayım/-eyim, -alım/-elim, -an/-en vb. eklerden önce gelen ünlü veya ekin geniş ünlüsü söyleyişe bakılmaksızın a/e ile yazılır.

Aşağıdaki metinde bu durumları örnekleyen kullanımları gösteriniz.
“Mümtaz bu sahneyi hiç unutamadı. Annesi yukarıda hep ölünün üstünde ağlıyordu. Kendisi bahçe kafesinin bir kanadına yapışmış, büyülenmiş gibi orada ağacın dibinde çalışanlara bakıyordu. Üç insan, ağacın dalına astıkları bir fenerin altında çalışıyorlardı. Fenerin ışığı ikide bir rüzgârla kısılıyor, sönecek gibi oluyor, ihtiyar bostancı ceketinin eteğini kaldırmış, lambanın sönmemesine dikkat ediyordu. Bu iki ışık altında gölgeler büyüyor, küçülüyor, top sesleri arasından annesinin çığlığı kazma seslerine karışıyordu. Sona doğru hava birden kızıllaşmıştı. Bu kızıllık evin bulunduğu taraftan geliyordu. Şehir alabildiğine yanıyordu. Hakikatte yangın bir saat evvel başlamıştı. Bahçedekiler şimdi kıpkırmızı bir göğün altında çalışıyorlardı. Bir an sonra tek tük şarapnel parçaları bahçeye düşmeye başladı. Sonra şehirde büyük, bendini yıkmış sularınkini geçen bir uğultu başladı. Bu her türlü sesten bir mahşerdi. Bir adam bahçenin çitinden içeriye atladı. Şehre giriyorlar, diye bağırdı. O zaman hepsi birden durdular. Fakat annesi aşağıya inmiş yalvarıyordu. Mümtaz daha fazlasına dayanamadı, eli birdenbire tuttunduğu kapının kanadında gevşedi ve yere yıkıldı. Olduğu yerde kulağına birtakım sesler geliyor fakat etrafındakilerden büsbütün başka şeyler görüyordu. Babası her akşam yaptığı gibi büyük kesme billur lambanın şişesini çıkarmış, onu yakmaya çalışıyordu. Uyandığı zaman kendisini çitlerin dışında buldu. Annesi, ‘Yürüyebilecek misin?’ diye soruyordu. Mümtaz şaşkın şaşkın etrafına bakındı, hiçbir şey anlamadan ‘Yürürüm.’ dedi. Kendisinden yürümesi isteniliyordu. O da yürüyecekti.
Mümtaz bu yolculuğu bir türlü tam olarak hatırlayamazdı. Hangi tepeden şehrin yanışını seyretmişler? Hangi büyük yolda o yüzlerce insanlık acayip, perişan, mustarip kafileye katılmışlardı? Kim onları sabaha karşı o yaylıya koymuş, kendisini arabacının yanına oturtmuştu? Bunlar cevapsız kalan suallerdi.
Hafızasında gerisi gelmeyen birkaç hayal vardı. Bunlardan biri, annesinin yola çıkar çıkmaz değişmesiydi. Artık o, kocasının ölüsü üzerinde ağlayan, sızlayan kadın değildi. Yola çıkmış, oğlunu ve kendisini kurtarmaya çalışan kadındı. Sessiz, sedasız, küçük kafileyi idare edenlerin dediklerini yapıyordu. Oğlunun elinden sıkı sıkı tutmuş, yürütüyordu. Mümtaz avuçlarında hâlâ bu kilitlenmenin, belki ölümün ötesine kadar sürecek kavrayışını duyard
.



Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk