Türkçenin Sadeleşme Süreci
Cumhuriyet öncesi Türk yazı dili Arapça ve Farsçadan büyük ölçüde etkilenmiş, çoğunlukla bu dillerin kelimelerini alarak karma bir dile dönüşmüştür.
Tanzimat Döneminde Osmanlı aydınları tarafından Osmanlıcaya karşı tepkiler dile getirilmiştir.
Tanzimat Dönemi sonrasında Servetifünun ve Meşrutiyet dönemlerinde edebiyatçıların çoğu ağırlaşan Osmanlıcaya karşı yeni dil-üslup arayışlarına girmişlerdir. Şinasi, Muallim Naci, Ahmet Cevdet Paşa gibi şahsiyetler yazı dilinin sadeleşmesi gerektiğini söyleyen şahsiyetlerdir. Tanzimat’tan Cumhuriyete gelene dek dil ve alfabenin ıslah edilmesi gerektiği söylenmişse de bu konuda pek yol alınamamıştır. Bütün Türk dünyasında anlaşılabilecek ortak bir yazı dilinin kullanılması ve dilde birlik sağlanabilmesi gayesi ile İsmail Gaspıralı’nın 1883 yılında Kırım’da çıkardığı Tercüman adlı gazete dilde Türkçe kullanma akımını hızlandırmıştır.
Devam eden dönemlerde II.Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle milli şuurun yayılmak istenmesi, Türkçe kullanma taraftarlarını çoğaltmıştır. “Türk Derneği”, “Genç Kalemler”, “Yeni Lisan” gibi adlar altında toplanan yayınlarda İstanbul ağzının esas alındığı bir dilinin kullanılması gerektiği söylenilmiştir.Tanzimat Döneminde “dilde sadeleşme” olarak başlayan hareket 20.yüzyıl başında Türkçeleşme olarak kendini göstermiştir.
II.Meşrutiyet dönemine gelindiğinde Türk alfabesi konusunda kuvvetli tartışma ve girişimlerle karşılaşılmaktadır. Fakat bu değişikliğin gereğine inanılsa bile uygulanması için gereken cesaret kimsede yoktur. Yeni Türk alfabesi daha sonra Cumhuriyet yıllarında koşullar hazır olduğunda Atatürk tarafından kabul edilecek ve böylece yaşayan Türkçe yeni bir yazı dili kimliğine bürünecektir.c