ZARİFOĞLU’NUN BİLİNMEYEN YÖNLERİ
Aristo’yu hepimiz Yunanlı bir filozof olarak biliriz. Oysa Zarifoğlu’nun hayatını araştırdığımızda ülkemizin de bir Aristo’ya sahip olduğunu görürüz.
Aristo’yu hepimiz Yunanlı bir filozof olarak biliriz. Oysa Zarifoğlu’nun hayatını araştırdığımızda ülkemizin de bir Aristo’ya sahip olduğunu görürüz. Lise yıllarında göze çarpan suskunluğu, içe dönüklüğü ve derin düşünceleri Aristo diye çağrılmasına sebep oldu. İlerleyen yıllarda kendine olan güveni ve merakından dolayı Necip Fazıl Kısakürek tarafından “artist” diye çağrıldı. Evet. Güreşçi, pilot, kayıkçı, masalcı; pek fazla bilinmeyen yönleriyle, zarifçe…
OKUL
İnatçılığından dolayı lisede birçok sınavda boş kâğıt vererek edebiyat dersinden sınıfta kalmış, üniversiteyi de on yılda bitirmiştir.
“Neden diye sormayın hemenOnu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz”
VAPUR PARASI
Hayatta kalmak için paraya ihtiyaç duymayan Zarifoğlu arkadaşlarının hayretle tanık olduğu birçok olay yaşamıştır. Bunlardan birini Rasim Özdenören aktarıyor: “Bir gece Marmara kahvesinde oturuyor, para yok, çay parası da yok. Allah’tan oradaki garson tanıyor kendisini. Cahit bir arkadaş bekliyor, bizleri bekliyor. “Sezai gelmedi, Şuayb gelmedi, Rasim gelmedi…” diyor. Artık kahvenin kapanma zamanı gelmiş ve mecburen çıkmış. Bu kahve Beyazıt’ta, kendisi de o tarihte Suadiye’de oturuyor. Vapurla karşıya geçmesi gerekir. Ayakkabısının burnunu yere vura vura giderken Sultanahmet’e doğru yerde on kuruş buluyor. Biraz daha ilerleyince bir beş kuruş daha buluyor. Biraz daha ilerleyince tekrar bir on kuruş gibi bir şey daha buluyor. İşte o tarihte vapur parasını çıkartıyor, sokakta bulduğu parayla…”
“Kahramanlık buraya kadar
Alabilecek hiç bir şey yok burda
Para sayarak”
ŞAİRİN ADLARI
“Ne çok acı var.” cümlesini kurduran acılarını hafifletebilmek için onları başka isimlere paylaştırmıştı. Bunlar Abdurrahman Cem, Adem Yaşar, Ahmet Sağlam, M. Sait Zarifoğlu, Vedat Can ve Zarifoğlu'ydu.
“Seçkin
Bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim”
MACERACI KİŞİLİĞİ
Gezgin ruhu otostopla tüm Avrupa’yı dolaşmasını sağladı.
Afganistan işgali sırasında Tofaş marka arabasıyla Afganistan’a gitti.
Entelektüel çevredense halktan insanlarla sohbet etmeyi tercih ederdi. Şair arkadaşları ona her zaman balıkçı kahvelerinde denk gelirdi. Bu sırada veya birlikte yürürlerken bir anda ortadan kaybolmasıyla ünlüydü.
“Şimdi üzgünüz arkadaş
Yolumuza çıkmayın üzgünüz…”
DAHA KÜÇÜK YOLCULUKLAR
Dükkânının önüne çektiği yeşil Renault Station’ı meşhurdu. İsmet Özel ve dönemin diğer şairleri bu yeşil arabaya birçok defa binip Zarifoğlu’na Küplüce’ye kadar eşlik etmiştir.
“Ağır arabalarla taşınan sancılarımız
Ağır tabanlarımız
Etten değil gibi az yiyen gövdemiz”
ÇEVİRMENLİĞİ
Yüksek seviyedeki Almanca bilgisinden dolayı “z”lerle “s”leri sürekli karıştırmıştır.
“şvebiş - hal'de
büyük bir park heralman kentinde
bulunduğu gibi
ve merdiven tiyatrosunda
bir adam yaratmak piyesi”
KARAKOÇ KARŞISINDA ZARİFOĞLU
Atasoy Müftüoğlu’nun bir anısı:
“70’li yılların başlarıydı. Sezai Karakoç’un ofisinde oturuyordum. O zamanlar Karakoç’un bir kendisi, bir de efsanesi vardı tabi. Efsane olan Sezai Karakoç’tan herkes çekinir, bu yüzden onun yanındayken de saygıda kusur etmezlerdi.
Derken kapıdan bir genç girdi. Görünüşüne bakılırsa havalı birisiydi. Çok rahat hareketlerle yerine oturdu. Hatta yanlış hatırlamıyorsam ağzında sakız vardı. Herkes Sezai Karakoç’un yanında saygıda kusur etmemek için uğraşırken, o bacak bacak üzerine atıp oturuyordu. İçimden ne kadar terbiyesiz olduğunu düşündüm. Sonraları öğrendim ki o genç, Cahit Bey’miş.
Kendisi o zamanki dindar insanlar içinde hiç olmayan bir kişiliğe sahipti. Bir kere rahattı. Yeni fikirlere ve yaşam tarzlarına da gayet açıktı.”
“Hür vurmak olmasa kanatlarını
Rahat ve güven dolu sıyrılmak dalların yanından
Aşağılanır (mış sanki) yaşmak”
MERAKLI BİR ADAM
Zarifoğlu, çevresinde meraklı bir adam olarak tanınmıştır ve tutkularını çoğu zaman gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bir defasında sırf bota binmek için deniz motoru kiralayan bir adamın yanında çalışmayı göze almıştır. Yaptığı iş karşılığında para da almamıştır. Denizde yaşamak ve bota binmek için parasız yaşamayı göze almıştır.
“önce beni boğacaklar özgür ve sevecen olmak için
bir bıraksam yakut bir kuşun içinde duran ellerimi”
ÖLÜME BAKIŞ
Kansere yakalanan Zarifoğlu bu dünyada 47 yıl değil, sayılarla anılamayacak kadar çok şiir, mektup, masal, yazı yaşadı ve biriktirdi. Son zamanlarında kendisini ziyarete gelen yakın arkadaşlarından Rasim Özdenören’e şöyle der: “Bana bir fıkra anlatsana!”
“Başları bir baş dönme anaforunda
yaşamakla erkekçe kaybediyorlar
ölüme ''mahcup''bir rölans
damarlarında koşan toprakla süslenip
ışığa pas diyorlar
intiharla gizlenip
hatırlarken çocuklarını sevinçle
ve babalarıyla ilk boy resimlerini”
Ayrıca; Kahramanmaraş Belediyesi, 1976 yılında Cahit ZARİFOĞLU yönetiminde yayın hayatına başlayan ve Türkiye'nin en uzun soluklu edebiyat dergilerinden birisi olan MAVERA'nın tüm sayılarını dijital ortama aktardı ve okurun istifadesine sundu.