Beyhani Erzincan'ın Çayırlı ilçesine bağlı Eski Esperek, yeni adıyla Verimli köyündendir. 1933 yılında bu köye çok yakın Gamga köyünde doğdu. Babası Hüseyin, anası İbrahim kızı Gülizar'dır. Beyhani'nin asıl adı İbrahim'dir. çocukların en büyüğüdür. Sırasıyla ana baba bir Ziynet, Hüseyin, Ahmet ve ana ayrı Ali Hıdır adlı dört kardeşi vardır. Ana Gülizar, ozan gönüllü doğuşlu deyişleri olan sesi güzel bir anadır. Denebilir ki, Beyhani özelliğini anasından almıştır. Beyhani okumayı, ilmi, Kur'an-ı köylerindeki alimlerden İsmail Efendi ve Cafer Ağa'dan öğrenmiştir.
Beyhanilerin köyüne o dönemlerde sık sık gezici ozanlar gelmekte imiş. Bu ozanlardan en çok ildeşi ve tanıdığı Davut Sulari'ye ısınmıştır. Bir de aynı köyden olan Nişani adlı ozana yakınlaşmıştır. Beyhani'nin ilk saz ustası çok güzel kabak kemençe ve bağlama çalan amcası Rıza Efendi'dir. Sazda ustalaşması Davut Sulari ile olur. Beyhani 14 yaşında iken babası, yanına iki ozan katar, birlikte Suriye, İran ve Irak'ı dolaşırlar. Aç-susuz kalarak 9 gün yalnız hurma ile geçinirler. 2 yıl sonra döndüklerinde, Beyhani gelişmiş, ağırlaşmış ve iyice ustalaşmıştır. Kendisine "nedir bu durum'' denildiğinde ise şu cevabı vermektedir: ''Aşıklık, bir dad-ı haktır, bakmayın gerisine''.
1954 yılında halasının kızı Aslı ile evlenmiştir. Bu evlilikten Kenan, Selvi, Nazlı ve Nazan adlı 4 çocuğu vardır. 1956 yılında askere gider. 1960'dan sonra da İstanbul'a yerleşir. Beyhani sağlığında sık sık Hacı Bektaş ve Pir Sultan Abdal gecelerine katılırdı. 1971 yılında mafsal romatizması teşhisi ile Şişli Etfal Hastahanesine yatırılır. Ağrılarının dinmemesi üzerine kaplıcalara girer, köyüne gider, geri döner, fakat ağrıları hala dinmemiştir. Bu kez Amerikan Hastahanesine yatırılır. Böbrek üremesi olduğu anlaşılmıştır. 17 Ağustos 1971' de 38 yaşında iken ölür. Mezarı Kağıthane'de dir.
Eserlerinden bazıları:
|
Benim Gibi Beni dertlere bıraktın Yüreğimi nara yaktın Sende mi canından bıktın Benim gibi benim gibi Söyle var mı benim gibi
Yüreğinde yara var mı Dertlilere çare var mı Böyle bahtı kara var mı Benim gibi benim gibi Söyle var mı benim gibi
Beyhani'yim dertli mi oldun Açmadan sarardın soldun Kendine bir yar mı buldun Benim gibi benim gibi Söyle var mı benim gibi Sürüne Sürüne
Sürüne sürüne kapına geldim Halimden anlayan yarim olsaydı Boynumda urganım durur gezerim Hakkın divanında darım olsaydı
Sen ulu canansın ben de kulunum Dilerim sevdiğim verme zulümün Eğer sen Leyla'ysan ben de Mecnun'um Bir sahra köşede yerim olsaydı
Beyhani bileydi derman olurdu Cevheri olsaydı kervan olurdu Belki de Mısır'a sultan olurdu Yusuf-i Kenan'ın nurum olsaydı
Bir Daha Eğer gider isen bizim ellerden Sakın bu diyara varma bir daha Beni bu derdimle yakıp kül ettin Dermansız kalmışım sorma bir daha
Şu deli gönlümü azad eyledin Ne sordumsa aksi cevap eyledin Yıktın taht-ı payı harap eyledin Sinemde mekanı kurma bir daha
Beyhani'yi böyle eden sen oldun Gariban bırakıp giden sen oldun Gönlümde sarılmaz yara sen oldun İstemem elini sürme bir daha
| | Deldin Sinemi
Bu dert haktan mı gelmiştir Vurdun da deldin sinemi Kirpiklerin ok eyleyip Vurdun da deldin sinemi
Bu dert ile çok yaşamam Derya oldum da taşamam Sevdiğime kavuşamam Vurdun da deldin sinemi
El sözüne gülmez idim Her dert ile ölmez idim Cefadaydım bilmez idim Vurdun da deldin sinemi
Beyhani'yem hüzün ile Öldürürsün nazın ile Aldatıcı sözün ile Vurdun da deldin sinemi
Yolumuz Gurbete Düştü
Yolumuz gurbete düştü Hazin hazin ağlar gönül Araya hasretlik girdi Hazin hazin ağlar gönül
Bu mudur senin eserin Sinemi yaktı kederin Ölürsem olmaz haberin Hazin hazin ağlar gönül
Beyhani'yem budur halim Senden ayrı düştü yolum Bu hasretlik bana zulüm Hazin hazin ağlar gönül
Öldür Beni
Kirpiklerini ok eyle Vur sineme öldür beni Bıktım dünyanın kahrından Vur sineme öldür beni
Yoktur aleme mihnetim İndinde var mı kıymetim Eğer satmaksa niyetin Vur sineme öldür beni
Bülbülden öğrenmiş gülü Garibim beklerim yolu İncitme Beyhani kulu Vur sineme öldür beni |