ŞAİR VE YAZAR, ŞEYH KÜŞTERİ HAKKINDA BİLGİ, ŞEYH KÜŞTERİ KİMDİR HAYATI, ŞEYH KÜŞTERİ KİMDİR KISACA HAYATI BİLGİ, ŞEYH KÜŞTERİ KİMDİR HAYATI, ŞEYH KÜŞTERİ
(İran ? - Bursa 1399/1400) Karagöz hayal oyununun yaratıcısı, mutasavvıf. İran'ın batısındaki Sus kenti yakınlarında bulunan Küşter kasabasındandır. Tam adı "Şeyh Mehmet Küşterî"dir. Bursa'ya gelerek Karaşeyh mahallesinde yerleşti. Halk tarafından çok sevildi. Mezar taşındaki yazıtından anlaşıldığına göre, kökeni Doğu olan "hayal oyunu"nun ustalarındandı. Orhan Gazi döneminde yaşamıştır. Söylencede, Karagöz'ün idam edilmesinden sonra Karagöz-Hacivat ikilisini perdeye yansıtan kişi olarak anılır. Mezarı Belediye binasının karşısında ve Atatürk Caddesi'nin güneyinde bulunan bir evin duvarında idi. Ancak bu evin yıkılarak yerine apartman yapılması sırasında kaybolmuştur. Mezar taşında şöyle yazılı idi:
"Kutbu'l ârifin gavsü'l vâsilin cennetmekân firdevs âşiyân sahib-i hayâl Şeyh Mehmet Küşterî ruhuna. 802 (1399/400)"
Şeyh Küşteri Söylencesi
Enver Behnan Şapolyo, Bursa Halkevi
tarafından yayımlanan Türkün (Uludağ) dergisinin 7. sayısında, Şeyh Küşteri söylencesini şöyle aktarmaktaydı:
"Orhan Gazi Karagöz'ü idam ettirdikten sonra, bu karakuşî kararından dolayı vicdan azabı duymaya başladı. Karagöz'ün, bir cami yapılırken minaresinin dibinde idamı, halkı fena halde müteessir etmişti. Kanlı ve beklenilmeyen bu hadise, gönüllere bir kırgınlık vermişti. Her tarafta bu hadise konuşuluyordu. Hatta Orhan Gazi"nin silâh arkadaşları bile, bu hadisenin halk üzerinde yaptığı tesirleri padişaha anlatıyorlardı.
Bu defa Orhan Gazi de müteessir oldu. Karagöz'ün arkadaşı Hacivat'ı arattı. Hacivat boynunun vurulacağından korkarak Hac'ca gitmişti, Hacivat'ı Hac yolculuğunda Arap eşkıyaları kesmişler, eşyalarını da Şam'da satmaya götürmüşlerdi. Sihirli bir köpek bu katilleri yakalattı. Hacivat'ın katilleri Mestaniye çarşısında idam olundular. Bu sihirli köpek de, idam olunanların yanında can verdi.
Bu hadise de Orhan'ın canını sıkmış ve hatta korkutmuştu. Orhan'ın nedimlerinden birisi, 'Şeyh Küşteri' adında bir zatın Karagöz ve Hacivat'la çok dost olduklarını ve bütün muhaverelerini bildiğini söyledi. Orhan da:
- Varın bu şeyhi buraya getirin! dedi. Derhal Orhan'ın adamları Şeyh Küşteri'yi alarak Orhan'ın karşısına getirdiler. Orhan:
- Siz Karagöz'le Hacivat'ı tanıyormuşsunuz?..
- Evet!
- Bunların bana hallerin bir anlat!
Şeyh Küşteri biraz düşündükten sonra:
- Müsaade edin, ben size onların hayallerini bir ata oyunuyla canlandırayım, dedi.
Bir çanak, biraz kül, biraz zeytinyağı ve bir de beyaz tülbent istedi. Derhal getirdiler. Şeyh Küşteri kül ile zeytinyağını karıştırdı, çanağa koyarak bir meş'ale yaptı ve yaktı. Sonra ayağındaki sivri uçlu sarı çedik pabuçlarını çıkararak, sağ pabucunu Karagöz, sol pabucunu da Hacivat farz ederek önce Hacivat'ı perdeye getirdi. Alim ve mutasavvıf bir zat olan Şeyh Küşteri, bir eski atasözünü okuduktan sonra, Hacivat'a:
'Huzur-u haziran, cemiyet-i irfan, vakt-i sefa-yı merdan, bîdindir, münafıktır şeytan, şeytanın dinsizliğine, rahmanın birliğine, temaşaya tenezzül buyuran devletlü hünkârım Orhan Gazi Hazretlerinin sağlığına' dedikten sonra, Hacivat'a yeri öptürdü. Sonra:
'Efendim ben, bendeniz, ben âcizleri, eli yüzü yummuş, elfâzı düzgün, hoş sohbet, fasihü'l-lisan, musâhabeti tatlı!
Bu anda Karagöz perdenin köşesinden çıkarak:
- Hoş geldin muşmula suratlı!
Hacivat:
- Bir yar-i kafadar olsa! Hay bana bir eylence medet, medet! Hey!, diye bağırmaya başladı Perdenin yukarısından Karagöz atladı, iki pabuç birbirine sarılarak kavga ettiler.
Karagöz yerde söylendi. Tekrar Hacivat geldi. Karagöz halk dilinden, Hacivat Osmanlı dilinden Arabi ile Fârisî ile karışık konuştu. Karagöz anlamadı ve muhavereye başladılar.
Bu hayal oyunu Orhan'ın çok hoşuna gitti, her zaman oynatılmasını söyledi. Şeyh Küşteri bundan sonraki oyunlarda, eski kıyafetlerle deve derisinden Karagöz ve Hacivat tasvirleri yaptı, bu suretle Orhan'a oynattı. Bu oyun Yıldırım Bayezit zamanında daha ileriye gitti ve hayal oyunu olarak kaldı. Karagözcüler de Şeyh Küşteri'yi pîr tanıdılar.
İşte buna, Karagözcüler 'Şeyh Küşteri Efsânesi' diyorlar. Büyük huzur oyunlarında bunu seyircilere anlatırlardı.
Bu vak'anın olduğunu incelemek doğru değildir. Bunu aynen bir efsâne diye kabul etmek ve folklor malzemesi diye almak doğrudur."
"Kutbu'l ârifin gavsü'l vâsilin cennetmekân firdevs âşiyân sahib-i hayâl Şeyh Mehmet Küşterî ruhuna. 802 (1399/400)"
Şeyh Küşteri Söylencesi
Enver Behnan Şapolyo, Bursa Halkevi
tarafından yayımlanan Türkün (Uludağ) dergisinin 7. sayısında, Şeyh Küşteri söylencesini şöyle aktarmaktaydı:
"Orhan Gazi Karagöz'ü idam ettirdikten sonra, bu karakuşî kararından dolayı vicdan azabı duymaya başladı. Karagöz'ün, bir cami yapılırken minaresinin dibinde idamı, halkı fena halde müteessir etmişti. Kanlı ve beklenilmeyen bu hadise, gönüllere bir kırgınlık vermişti. Her tarafta bu hadise konuşuluyordu. Hatta Orhan Gazi"nin silâh arkadaşları bile, bu hadisenin halk üzerinde yaptığı tesirleri padişaha anlatıyorlardı.
Bu defa Orhan Gazi de müteessir oldu. Karagöz'ün arkadaşı Hacivat'ı arattı. Hacivat boynunun vurulacağından korkarak Hac'ca gitmişti, Hacivat'ı Hac yolculuğunda Arap eşkıyaları kesmişler, eşyalarını da Şam'da satmaya götürmüşlerdi. Sihirli bir köpek bu katilleri yakalattı. Hacivat'ın katilleri Mestaniye çarşısında idam olundular. Bu sihirli köpek de, idam olunanların yanında can verdi.
Bu hadise de Orhan'ın canını sıkmış ve hatta korkutmuştu. Orhan'ın nedimlerinden birisi, 'Şeyh Küşteri' adında bir zatın Karagöz ve Hacivat'la çok dost olduklarını ve bütün muhaverelerini bildiğini söyledi. Orhan da:
- Varın bu şeyhi buraya getirin! dedi. Derhal Orhan'ın adamları Şeyh Küşteri'yi alarak Orhan'ın karşısına getirdiler. Orhan:
- Siz Karagöz'le Hacivat'ı tanıyormuşsunuz?..
- Evet!
- Bunların bana hallerin bir anlat!
Şeyh Küşteri biraz düşündükten sonra:
- Müsaade edin, ben size onların hayallerini bir ata oyunuyla canlandırayım, dedi.
Bir çanak, biraz kül, biraz zeytinyağı ve bir de beyaz tülbent istedi. Derhal getirdiler. Şeyh Küşteri kül ile zeytinyağını karıştırdı, çanağa koyarak bir meş'ale yaptı ve yaktı. Sonra ayağındaki sivri uçlu sarı çedik pabuçlarını çıkararak, sağ pabucunu Karagöz, sol pabucunu da Hacivat farz ederek önce Hacivat'ı perdeye getirdi. Alim ve mutasavvıf bir zat olan Şeyh Küşteri, bir eski atasözünü okuduktan sonra, Hacivat'a:
'Huzur-u haziran, cemiyet-i irfan, vakt-i sefa-yı merdan, bîdindir, münafıktır şeytan, şeytanın dinsizliğine, rahmanın birliğine, temaşaya tenezzül buyuran devletlü hünkârım Orhan Gazi Hazretlerinin sağlığına' dedikten sonra, Hacivat'a yeri öptürdü. Sonra:
'Efendim ben, bendeniz, ben âcizleri, eli yüzü yummuş, elfâzı düzgün, hoş sohbet, fasihü'l-lisan, musâhabeti tatlı!
Bu anda Karagöz perdenin köşesinden çıkarak:
- Hoş geldin muşmula suratlı!
Hacivat:
- Bir yar-i kafadar olsa! Hay bana bir eylence medet, medet! Hey!, diye bağırmaya başladı Perdenin yukarısından Karagöz atladı, iki pabuç birbirine sarılarak kavga ettiler.
Karagöz yerde söylendi. Tekrar Hacivat geldi. Karagöz halk dilinden, Hacivat Osmanlı dilinden Arabi ile Fârisî ile karışık konuştu. Karagöz anlamadı ve muhavereye başladılar.
Bu hayal oyunu Orhan'ın çok hoşuna gitti, her zaman oynatılmasını söyledi. Şeyh Küşteri bundan sonraki oyunlarda, eski kıyafetlerle deve derisinden Karagöz ve Hacivat tasvirleri yaptı, bu suretle Orhan'a oynattı. Bu oyun Yıldırım Bayezit zamanında daha ileriye gitti ve hayal oyunu olarak kaldı. Karagözcüler de Şeyh Küşteri'yi pîr tanıdılar.
İşte buna, Karagözcüler 'Şeyh Küşteri Efsânesi' diyorlar. Büyük huzur oyunlarında bunu seyircilere anlatırlardı.
Bu vak'anın olduğunu incelemek doğru değildir. Bunu aynen bir efsâne diye kabul etmek ve folklor malzemesi diye almak doğrudur."