EN ÜNLÜ ŞAİRLERDEN EN GÜZEL ANNE ŞİİRLERİ,EN GÜZEL ANNE ŞİİRLERİ,ÜNLÜLERDEN ANNE ŞİİRLERİ
ANNEM YOK ARTIK
Annem yok artık.Beni düşünen kalbi yok.Bitti.
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık,yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü
Dalgın yüreğini çok gördü
Bizim için çarpan,kaygılarla dolu yüreğini.
Annem yok artık.Bu kesin.Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek
Nasılsın yavrum demeyecek
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
Yine gel demeyecek,
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
Annemin olmadığı dönemi,
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
İstediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana,
Aklımda hep son dönemlerinin annemi
Hayatım sürüp gidecek,annem olmadan,
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim
Sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
Ufarak,biraz mahsunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
Kapımı açıp girmeyecek
Yüreği dopdolu,trafikten insanlardan şaşkın,
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,
Uğultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..
ANAMA Dokuz ay koynunda gezdirdi beni Ne cefalar çekti ne etti Anam Acı tatlı zahmetime katlandı Uçurdu yuvadan yürüttü Anam Anaların hakkı kolay ödenmez Analara ne yakışmaz ne denmez Kan uykudan gece kalkar gücenmez Emzirdi salladı uyuttu Anam Doğurdu beni Sivas ilinde Sivralan Köyünde tarla yolunda Azığı sırtında orak elinde Taşlı tarlalarda avuttu Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi Huysuzluk edersem kalkar döverdi Hemen kucaklayıp okşar severdi Çirkin huylarımı soyuttu Anam Çocuğudum Anam bana ders verdi Okumamı çalışmamı ön gördü Milletine bağlı ol da dur derdi Vatan sevgisini giyitti Anam Tükenmez borcum var Anama benim Onun varlığından oldu bedenim Kimi köylü kızı kimisi hanım Ta ezel tarihte kayıtlı Anam Veysel der kopar mı Analar bağı Analar doğurmuş ağayı beyi İşte budur sözlerimin gerçeği Okuttu öğretti büyüttü Anam AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU |
Anne İlk kundağın Ben oldum, yavrum; İlk oyuncağın Ben oldum. Acı nedir Tatlı nedir... bilmezdin Dilin damağın Ben oldum. Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda, yavrum Kolun kanadın Ben oldum Dilin dudağın Ben oldum. Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini... Tülün duvağın Ben oldum! Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana 'Onun Annesi' diyorlar... Bu yeter sevgilim bu yeter bana! Bir dediğini İki etmiyeyim diye Öyle çırpındım ki Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim Gün oldu kırdın... İncinmedim; İlk oyuncağın Ben oldum.. Yavrum Son oyuncağın Ben oldum... Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum Annen oldum! ARİF NİHAT ASYA |
ANNE NE YAPTIN? Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim? Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim. Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün? Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı? Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün. Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı? Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat? Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi? El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi? Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim? Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? CAHİT SITKI TARANCI |
Anneler ve Çocuklar Anne öldü mü çocuk Bahçenin en yalnız köşesinde Elinde siyah bir çubuk Ağzında küçük bir leke Çocuk öldü mü güneş Simsiyah görünür gözüne Elinde bir ip nereye Bilmez bağlayacağını anne Kaçar herkesten Durmaz bir yerde Anne ölünce çocuk Çocuk ölünce anne SEZAİ KARAKOÇ 1958 (Körfez’den) |
Anneciğim Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim! Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var; Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! Gözlerinde aksi bir derin hiçin, Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim! ... (1926)Necip Fazıl Kısakürek |
ANNEM YOK ARTIK
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık,yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü
Dalgın yüreğini çok gördü
Bizim için çarpan,kaygılarla dolu yüreğini.
Annem yok artık.Bu kesin.Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek
Nasılsın yavrum demeyecek
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
Yine gel demeyecek,
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
Annemin olmadığı dönemi,
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
İstediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana,
Aklımda hep son dönemlerinin annemi
Hayatım sürüp gidecek,annem olmadan,
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim
Sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
Ufarak,biraz mahsunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
Kapımı açıp girmeyecek
Yüreği dopdolu,trafikten insanlardan şaşkın,
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,
Uğultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..
ATAOL BEHRAMOĞLU
ANNE Uyusun da büyüsün derdin büyüdüm anne. Bana o ak sütünden Verdin, büyüdüm anne. Uykuma yıldızları Serdin , büyüdüm anne. Anne güzelliğine Erdin, büyüdüm anne. FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL |
ANNEN
Sen bir avuç bebektin
Kimdi süt veren sana,
Hastalandın ölecektin
Kim kanat gerdi sana?
Senin minik başını
Avuçlarına alıp
Gece uykusuz kalıp
Kucağında kim salladı
Ağladın, seninle kim ağladı
Annen!
Sana ilk adımını attıran kimdir
Konuşmayı öğretti sana bir bir
Annen!
Sen şimdi giderken okula
Sefertasını kim hazırlar?
Kim bakar arkandan yola?
Sende en çok kimin hakkı var
Kimdir seni en çok seven
Annen!
Dünyayı hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu
gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nâzım HİKMET
Anacığım
—Anneme ve bütün annelere—
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım
Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan
Vefalı ellerinden öperim anacığım.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
|
Sol Yanım Acıyor Anne
Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >>
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >>
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook... (AYLA AYDEMİR)
ANNE
Anne inleyen bir ney, anne hicrandan yumak,
Gözleri buğulu, nemli ve her zaman zâr zâr..
Kaderidir annenin ocaklar gibi yanmak,
Hep hüzünle eser onun ikliminde rüzgâr.
Kuşlar gibi titrer hep o ay yüzlü nevhayâl,
Simasında sürekli yarınlar endişesi..
Her mevsim ayrı bir ızdırap, ayrı bir melâl;
Nağmeleri tıpkı hasret-iştiyak bestesi...
Sînesi sımsıcak, çehresi de îmâlıdır,
İkliminde ne büyülü râyihalar eser.!
Duyguyla süzülmüş gözleri hep hummâlıdır,
Altın şakaklarında sarı güller gibi ter...
Rahmet-zahmet iç içe; bilmez geçen zamanı:
Fark etmez yazı, kışı ve rengârenk bahârı,
Tül tül gurûbu, şafakların söktüğü ânı;
Her zaman duman dumandır o nazlı efkârı..
Bir kuluçka gibi sancılı gecelerinde,
Hep şefkatle çarpan kanat sesleri duyulur.
Hislerin öldüren amansız pençelerinde,
Matkaplar salınmış gibi yüreği oyulur.
Çok olsa da elemi, şekvâsı işitilmez,
Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler en olmazları;
Onda ızdırap bitmez, acılar dinmek bilmez,
Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları.
Kanmaz aslâ sevmeye, o sevgiye susuzdur,
Şâire 'su' dedirten hisle 'evlât' der inler.
Herkes derin uykularda, o hep uykusuzdur,
El açar Yaradan’a kim bilir neler diler..!
Ufku her zaman bir hummâ ile buğuludur,
Durmaz, bir süvâri gibi koşar doludizgin;
O, yeryüzünde en ululardan da uludur,
Sînesi, meleklerin sînesi kadar engin...
Zambaklar gibi sihirli çehrende,
Varlığımı saran uhrevî ışık;
Duydum ne duyulmazları sînende!.
Sen bir rüyâsın benim için artık...
Nûru öteden pırıl pırıl sîmân,
Ukbâ derinlikleriyle büyülü;
Tülleniyor hülyâlarımda her an,
Ölümsüz rûhunun bembeyaz tülü.
Bir yâd-ı cemilsin, kabrin sîneler,
Hep hazan yaşadın; ölüm bahârın..
Duâyla gerilmiş bütün gönüller,
Sen’in arkandaki vefâdarların...
***
|
UFUKLAR Ruh ufuksuz yaşamaz. Dağlar ufkunda mehabet, Ova ufkunda huzur, Deniz ufkunda teselli duyulur. Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini. Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce fakat Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık. Ruh arar kendine ruh ufku. Manevi ufku çok engin ulu peygamberler -Bahsin üstündedirler onlar-lakin Hayli mesud idiler dünyada; Yaşıyorlardı havarileri, ashabıyla; Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab! Annemin na'şını gördümdü Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, Acıdan çıldıracaktım. Aradan elli dokuz yıl geçti. Ah o sabit bakış el'an yaradır kalbimde. O yaşarken o semavi, o gülümser gözler Ne kadar engin ufuklardı bana; Teneşir tahtası üstünde o gün, Bakmaz olmuştular artık bu bizim dünyaya. Yaşayan her fani Yaşayan ruh özler Her sıkıldıkça arar, Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku. Yahya Kemal Beyatlı |
Hayat Nedir Anne? benim hiç sapanım olmadı anne, ne kuşları vurdum, ne de kimsenin camını kırdım... çok uslu bir çocuk değildim ama, seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım. ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum! .. suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrurdum anne. bir mızrak gibi, aynada hep dik durdum anne! .. ben sana hiç bir gün laf getirmedim, leke sürmedim. ama göğsümü çok hırpaladım, kalbimi çok yordum... ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ... benim hiç sevgilim olmadı anne, ne bir yuva kurdum, ne bir gün şansım güldü... öpemeden bir bebeğin gidişini, tükendi gitti çağım... kimi yürekten sevdiysem, yüreğini başkasına böldü... bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü... sen beni göğsünde hep acılarla mı soğurdun anne? yoksa evlat diye, koca bir taş mı doğurdun anne? eziyet degilim, zahmet değilim, musibet hiç değilim; bir senin mi balına sinek kondu, söylesene! doğurdun da beni, ne ile yoğurdun anne? benim hiç hayalim olmadı anne... ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat... BİR MUTLULUK FOTOĞRAFI BİLE ÇEKTİRMEDİ BU HAYAT! kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne... ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat... say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne... say ki ıslanmaktım, üşümektim, say ki yağmurdum anne! bunca yıldır gözyaşlarını, hangi denizlere sakladın? oy ben öleyim, SEN BENİ NE DİYE DOĞURDUN ANNE? Yusuf Hayaloğlu |
Uyuyan Güzel Anneye
Anne, bahar geliyor uyansana
Çık altın eşikte bekle beni,
En güzel tılsımları buldum sana
Koklayabilmek için nefesini.
Yeni açmış şu erik hatırlatır
Bana ağaçları çok sevdiğimi,
Sevginle mi ıslanmış şu sonsuz kır,
O kara bırakmışsın gözlerini.
Gül güzel annem benim, benim rüyam
İçimden çiçekli bir yol var sana,
Senin yerine biraz ben uyusam
Anne bahar geliyor uyansana.
Ceyhun Atuf KANSU
ANALARGaribin anası pencerelerdenYanık türkülerle yollara bakarİncecik yüzünde her akşam üstüÇizgi çizgi nokta nokta bir efkar.Fakirin anası her sabah sessizAğlar çocuğunun aç çıplak durduğunaElleri koynunda kalır çaresizBin pişman doğduğuna,doğurduğuna.Mahkumun anası susar konuşmazSuçu kendisinde sanır.Kaçar insanlardan aydınlıklardanDuvarlara bile baksa utanır.Açılsa üstüm biraz,duyar da gece yarısıKalkar yatağından gelirBir mübarek el usanır yorganıma usulcaBilirim anamın elidir.Bir merhamet bir sıcaklık bir gururYavrum diyen sesindeVe huzurun günde beş vakit nabzı vururBeyaz tülbentinde,seccadesinde.Karımın anası anama benzerÖylesine yakın duygulu ince.Özü sözü bir,yayla gözesi kadar berrakOturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidinceYüreği destanlar gibi sımsıcak.Ve alnım açıksa,başım dikseDirliğimiz varsa,mutluysamYüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrumVe yavrumsa herşeyi bana sevdiren bir birBu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlıkAnasının yüzü suyu hürmetinedir.YAVUZ BÜLENT BAKİLER