ALP ER TUNGA SAGUSU’NUN TAHLİLİ
Şiir ve Zihniyet: Bu gelenek İslamiyet’in kabulünden sonra da mersiye ge¬leneği ve ağıt geleneği şeklinde günümüze kadar gelmiştir, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında, Orta Asya'da toplumu bir araya getiren çeşitli törenler yapılırdı. Bu törenlerden biri de yuğ törenleridir. Sagu, yuğ adı veri-len ölüm törenlerinde, çoğunlukla yiğitlerin arkasından, onların iyilik ve yararlıklarını dile getiren ağıtlarıdır.
"Sagu" da destanlaşmış bir yiğit olan Alp ErTunga'nın ölümü üzerine bey¬lerin üzüntüleri dile geti-riliyor. Alp Er Tunga, Saka Türklerinin başarısı için çalışmış büyük bir devlet adamıdır. Bazı kay-naklarda, İranlıların Afrasiyab adını verdikleri kahraman ile Türk kahramanı Alp Er Tunga'nın aynı kişi olduğu söylenir. Alp Er Tunga'nın savaşta Çinliler tarafından öldürülmesi üzerine söylenmiştir.
Şiirde Âhenk: "Sagu"da ahenk, ses akışı, söyleyiş, ritim, uyak (kafiye) ve rediflerle sağlanmıştır. Destan dönemi şiirinin geleneğine uygun olan yarım uyak kullanılmıştır.
Sagu, 7'li hece ölçüsünün 4 + 3 duraklarıyla yazılmıştır.
... öldi mu a -di mü --> redif
... kaldı mu a "-I" --> yarım kafiye
... aldı mu a
... irtelür b
Dörtlüklerin sonunda geçen "yırtılur, çertilür, sürtilür... sözcüklerinde "-r" sesleri birbiriyle yarım uyaklıdır, "tilür" sesleri ise dörtlüklerin sonunda redif oluşturmuştur. Bunlar da şiire ayrıca ahenk katmıştır.
Şiir Dili: Sagu eski Türk diliyle söylenmiştir. Anlatımı açık, yalın ve ahenklidir. Bu dönemin dil özelliği olarak yabancı sözcüklere yer verilmemiştir. Dönemin yaşam koşulları ve doğayla iç içe ol-manın sonucu genellikle ben¬zetme ve kişileştirme gibi edebî sanatlara başvurulmuştur.
• Alp Er Tunga'nın öldüğü bilindiği halde bilinmiyor gibi davranılması tecahül-i arif, feleğin öç alan biri olarak düşünülmesi teşhis, erkeklerin ulumak yönüyle kurtlara benzetilmesi ise benzetme sanatına örnektir.
• "Felek bir kere niyet edip ok atsa dağların başı bile kertilir." ifadesinde abartma sanatı vardır.
Şiirde Yapı: "Sagu"nun biçimsel özelliği şöyledir: Nazım birimi (birim de¬ğeri) dörtlüktür. Uyak düzeni aaab / cccb, dddb... şeklindedir. Dörtlüklerle şiir yazma geleneği İslamiyet'in kabulünden sonra da halk edebiyatı şairleri tarafından sürdürülmüştür.
Şiirde Tema: ölen kişilerin arkasından söylenen ve onların erdemlerini, yiğitliklerini anlatan İsla-miyet Öncesi Türk Edebiyatının sözlü ürünlerinden olan saguda Alp Er Tunga'nın ölümünden duyu-lan üzüntü dile getirilmiştir. Bunun yanında Alp Er Tunga'nın kahramanlıkları, erdemleri, iyilikle-rinden de söz edilmiştir.
Şiirde Gerçeklik ve Anlam: Şiirde ölüm gerçeği ve ölüm karşısında duyu¬lan acı dile getirilmiştir.
Şiir ve Gelenek: Hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olan ölüm, edebî dönem¬lerde geleneksel olarak şiirlere konu olmuştur, İslamiyet'in kabulünden ön¬ceki Türk edebiyatında ölüm temasını işleyen şi-irlere sagu denmiştir. Bu gelenek sonraki dönemlerde de devam etmiştir. ölen birinin ardından onun erdemlerini, yiğitliğini, güzel yanlarını anlatan şiirlere divan edebiyatında "mersiye" adı ve-rilmiştir. Divan şiirinde mersiye yazma geleneği oldukça yaygındır. Aynı gelenek halk şiirinde de devam ettirilmiş ve ölüm temasını işleyen bu tür şiirlere "ağıt" adı verilmiştir. Ağıt yakma gelene-ği günümüz¬de de devam etmektedir.
Şiirin Yorumu: ölüm gerçeği yaşamın her alanında vardır. Sanatçılar eserlerinde bu temayı her zaman dile getireceklerdir. Tanzimat Dönemi sanatçılarından Abdülhak Hamit Tarhan'ın karısının ölümü üzerine yazdığı "Makber" adlı şiirin edebiyatımızda önemli bir yeri vardır.
Metin ve Şairi: Alp Er Tunga Sagu'su sözlü edebiyat ürünüdür. Halk arasın¬da söylenegelen bu şi-irleri Kaşgarlı Mahmut, "Divanü Lügati't-Türk" adlı eserinde bir araya getirmiştir.
Yuğ törenleri: Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset, bir ça¬dıra konur. ölen kişinin akra-baları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar. Sonra hep birlikte atlara biner, çadı-rın etrafında yedi defa dönerlerdi. ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir, mezarın etrafında yedi kez dönülürdü. Gömü¬len kahramanların mezarı çevresine "balbal" denilen taşlar dikilirdi. Türkler arasında yazı yaygınla-şınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. "Köktürk Kitabeleri" bu işlevde dikilmiş yazılı balbal¬lardır. Kam, baksı, şam adı verilen ozanlar bu tören¬lerde çeşitli şiirler söylerdi.
SAGU
"Yuğ" adı verilen cenaze törenlerinde söylenen, ölüm acısını, ölen kişinin erdemlerini dile geti¬ren coşku ve heyacana bağlı şiirlerdir.
Dörtlükler ve hece ölçüsüyle yazılan sagular, kopuz eşliğinde söylenir.
Uyak düzeni genellikle aaab, cccb şeklindedir.
Şiir ve Zihniyet: Bu gelenek İslamiyet’in kabulünden sonra da mersiye ge¬leneği ve ağıt geleneği şeklinde günümüze kadar gelmiştir, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında, Orta Asya'da toplumu bir araya getiren çeşitli törenler yapılırdı. Bu törenlerden biri de yuğ törenleridir. Sagu, yuğ adı veri-len ölüm törenlerinde, çoğunlukla yiğitlerin arkasından, onların iyilik ve yararlıklarını dile getiren ağıtlarıdır.
"Sagu" da destanlaşmış bir yiğit olan Alp ErTunga'nın ölümü üzerine bey¬lerin üzüntüleri dile geti-riliyor. Alp Er Tunga, Saka Türklerinin başarısı için çalışmış büyük bir devlet adamıdır. Bazı kay-naklarda, İranlıların Afrasiyab adını verdikleri kahraman ile Türk kahramanı Alp Er Tunga'nın aynı kişi olduğu söylenir. Alp Er Tunga'nın savaşta Çinliler tarafından öldürülmesi üzerine söylenmiştir.
Şiirde Âhenk: "Sagu"da ahenk, ses akışı, söyleyiş, ritim, uyak (kafiye) ve rediflerle sağlanmıştır. Destan dönemi şiirinin geleneğine uygun olan yarım uyak kullanılmıştır.
Sagu, 7'li hece ölçüsünün 4 + 3 duraklarıyla yazılmıştır.
... öldi mu a -di mü --> redif
... kaldı mu a "-I" --> yarım kafiye
... aldı mu a
... irtelür b
Dörtlüklerin sonunda geçen "yırtılur, çertilür, sürtilür... sözcüklerinde "-r" sesleri birbiriyle yarım uyaklıdır, "tilür" sesleri ise dörtlüklerin sonunda redif oluşturmuştur. Bunlar da şiire ayrıca ahenk katmıştır.
Şiir Dili: Sagu eski Türk diliyle söylenmiştir. Anlatımı açık, yalın ve ahenklidir. Bu dönemin dil özelliği olarak yabancı sözcüklere yer verilmemiştir. Dönemin yaşam koşulları ve doğayla iç içe ol-manın sonucu genellikle ben¬zetme ve kişileştirme gibi edebî sanatlara başvurulmuştur.
• Alp Er Tunga'nın öldüğü bilindiği halde bilinmiyor gibi davranılması tecahül-i arif, feleğin öç alan biri olarak düşünülmesi teşhis, erkeklerin ulumak yönüyle kurtlara benzetilmesi ise benzetme sanatına örnektir.
• "Felek bir kere niyet edip ok atsa dağların başı bile kertilir." ifadesinde abartma sanatı vardır.
Şiirde Yapı: "Sagu"nun biçimsel özelliği şöyledir: Nazım birimi (birim de¬ğeri) dörtlüktür. Uyak düzeni aaab / cccb, dddb... şeklindedir. Dörtlüklerle şiir yazma geleneği İslamiyet'in kabulünden sonra da halk edebiyatı şairleri tarafından sürdürülmüştür.
Şiirde Tema: ölen kişilerin arkasından söylenen ve onların erdemlerini, yiğitliklerini anlatan İsla-miyet Öncesi Türk Edebiyatının sözlü ürünlerinden olan saguda Alp Er Tunga'nın ölümünden duyu-lan üzüntü dile getirilmiştir. Bunun yanında Alp Er Tunga'nın kahramanlıkları, erdemleri, iyilikle-rinden de söz edilmiştir.
Şiirde Gerçeklik ve Anlam: Şiirde ölüm gerçeği ve ölüm karşısında duyu¬lan acı dile getirilmiştir.
Şiir ve Gelenek: Hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olan ölüm, edebî dönem¬lerde geleneksel olarak şiirlere konu olmuştur, İslamiyet'in kabulünden ön¬ceki Türk edebiyatında ölüm temasını işleyen şi-irlere sagu denmiştir. Bu gelenek sonraki dönemlerde de devam etmiştir. ölen birinin ardından onun erdemlerini, yiğitliğini, güzel yanlarını anlatan şiirlere divan edebiyatında "mersiye" adı ve-rilmiştir. Divan şiirinde mersiye yazma geleneği oldukça yaygındır. Aynı gelenek halk şiirinde de devam ettirilmiş ve ölüm temasını işleyen bu tür şiirlere "ağıt" adı verilmiştir. Ağıt yakma gelene-ği günümüz¬de de devam etmektedir.
Şiirin Yorumu: ölüm gerçeği yaşamın her alanında vardır. Sanatçılar eserlerinde bu temayı her zaman dile getireceklerdir. Tanzimat Dönemi sanatçılarından Abdülhak Hamit Tarhan'ın karısının ölümü üzerine yazdığı "Makber" adlı şiirin edebiyatımızda önemli bir yeri vardır.
Metin ve Şairi: Alp Er Tunga Sagu'su sözlü edebiyat ürünüdür. Halk arasın¬da söylenegelen bu şi-irleri Kaşgarlı Mahmut, "Divanü Lügati't-Türk" adlı eserinde bir araya getirmiştir.
Yuğ törenleri: Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset, bir ça¬dıra konur. ölen kişinin akra-baları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar. Sonra hep birlikte atlara biner, çadı-rın etrafında yedi defa dönerlerdi. ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir, mezarın etrafında yedi kez dönülürdü. Gömü¬len kahramanların mezarı çevresine "balbal" denilen taşlar dikilirdi. Türkler arasında yazı yaygınla-şınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. "Köktürk Kitabeleri" bu işlevde dikilmiş yazılı balbal¬lardır. Kam, baksı, şam adı verilen ozanlar bu tören¬lerde çeşitli şiirler söylerdi.
SAGU
"Yuğ" adı verilen cenaze törenlerinde söylenen, ölüm acısını, ölen kişinin erdemlerini dile geti¬ren coşku ve heyacana bağlı şiirlerdir.
Dörtlükler ve hece ölçüsüyle yazılan sagular, kopuz eşliğinde söylenir.
Uyak düzeni genellikle aaab, cccb şeklindedir.