Türklerdeki belli başlı mitolojik ögelerle iran, Çin, Yunanlıların belli başlı mitolojik ögelerini ve bu ögelerin oluşma nedenlerini araştırınız.
TÜRK MİTOLOJİSİ UNSURLARI İÇİN TIKLA
TÜRK MİTOLOJİSİ UNSURLARI İÇİN TIKLA
•
•Yunan
mitolojik öğeleri nelerdir?
•Zeus, Tartaros, Pkometheus, Psikhe, Poseidon, Herakles, Hera,
Hephaistos, Hades, Hermes
•
•İran
mitolojik öğeleri nelerdir?
•Kuş (Simurg ve Huma); İyiliğin sembolü
•Yılan (Peri Pairika); Kötülüğün sembolü
•
•Çin
mitolojik öğeleri nelerdir?
•Ejderha; İyiyi temsil eder
•Fei
Lian;
Rüzgarların hükümdarı (Boğa kafasına sahip yılan kuyruklu)
İRAN MİTOLOJİSİ
İran mitolojisi, İran platosu ve onun sınır bölgeleri ile Karadeniz'den Hoten'e kadar uzanan Orta Asya bölgelerinde yaşamış ve birbirleriyle kültürel ve dilsel olarak ilişkili olan eski halkların inanç ve ibadet uygulamalarının bütününe verilen isimdir. Yaklaşık bin yıl önce Firdevsi tarafından kaleme alınmış Şahname İran mitolojisinin derlemesi konumundadır.
İran mitolojisindeki karakterler güçlü bir biçimde ikiye ayrılmıştır: iyi olanlar ve kötü olanlar. Bu ikici iyi-kötü anlayışı İran mitolojisindeki hikâye, figür ve çeşitli motiflere de yansır.
İran mitoloji ve destanlarındaki en ünlü karakter Rüstem'dir. Bir başka ünlü figür de despotizmin sembolü olan Zahhak'tır. Zahhak sonunda Demirci Kaveh tarafından yenilgiye uğratılır. Zahhak ile ilgili ilginç ve bilgi verici bir nokta da Zahhak'ın omuzlarından çıkan ve onu koruyan iki engerek yılanıdır. Zira yılan çoğu Doğu mitolojisi gibi İran mitolojisinde de kötülüğün sembolüdür. İran mitolojisinde birçok farklı hayvan bulunur, bir kısmı iyiliği bir kısmı ise kötülüğü sembolize eder. İyiliği sembolize eden ve hiç kuşkusuz İran mitoloji ve destanlarında büyük önem atfedilen hayvan kuştur. Bu kuşların en ünlüleri, büyük, bilge ve güzel olan Simurg ve kraliyet kuşu olan Huma'dır.
ÇİN MİTOLOJİSi
Çin mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang'ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin'i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat doludur. Bu ikili sonradan Feng shui'yu, hayat enerjisinin akışını anlatan yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.
Çin geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; "Yin - Yang" olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde "Denge" sağlanabilmektedir. İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman, hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang'da ortada beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin doğada olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.
Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgârlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.
Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.
Yapısal birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, "yaşam enerjisi" olarak izah edilebilir. Ve Çi'yi tek bir tanımla anlatmak mümkün değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve içtiğimiz besinlerle.
Çin mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrı’ların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgâr ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang'lar, yani Ejderha Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar
YUNAN MİTOLOJİSİ
Yunan mitolojisi, Yunan Tanrı’ları, Tanrıçaları ve kahramanları hakkındaki hikâyelerden oluşan sözlü edebiyatla yaratılmış ve yaygınlaşmış bir mitolojidir. Günümüzde bu mitoloji hakkındaki bilgilerimizi bu sözlü edebiyatın yazılı hallerinden alıyoruz.
Genel olarak Yunan mitolojisi Yakın Doğu'daki diğer uygarlıkların mitolojilerinden fazlasıyla etkilenmiştir. Kendisi de daha sonraki Roma mitolojisini fazlasıyla etkilemiştir. Yunan mitolojisindeki efsanelerde çoğu eski Yunan Tanrı’ları insan şeklindedir. Sfenks gibi bazı istisnalar da zaten Yakın Doğu ya da Anadolu kaynaklı karakterlerdir. Yunan Tanrı’larının yaratılış hikâyeleri olabilir; ama onlar yaşlanmazlar. Tanrı’lar nerdeyse tüm hastalıklara dirençlidir. Ancak bir o kadar da narinlerdir. Bir savaşta bağırış çağırış savaşırlar, bir yara alınca hemen yardım ister, uçar, kaçarlar. Hekim Tanrı’nın yaralarına merhem sürmesiyle iyileşiverir, gene aslan gibi kükrerler. Ayrıca görünmez olabilir, uzak mesafeleri çok kısa zamanda seyahat edebilir, bir insan topluluğu içinde sadece birine görünüp konuşabilirler. Her Tanrı’nın ayrı bir görünüşü, kişiliği, ilgi ve uzmanlık alanı vardır. Bu özellikler yöresel olarak da değişmektedir.
Yunan Mitolojisi 12 Tanrı’yı esas almıştır. Özel seçilmiş 12 Tanrı’ (ki bu 12 Tanrı, 6 kadın ve 6 erkekten oluşur) Olimpos Dağı'nda otururlar, dünyayı ordan izleyip idare ederler. Bu 12 sayısı hiç bozulmaz, bir Tanrı eklenirse bir başkası bu listeden çıkar. Şimşeklerin efendisi Zeus nice savaşlar vererek yönetimi babası Kronos ve onun yardakçıları titanların elinden almış, 3 erkek kardeşiyle dünyayı bölüşmüştür. Çekilen kuraya göre gökyüzü Zeus'a, denizler Poseidon'a, yeraltı da Hades'e düşer. Herkes görev dağılımından sonra Olimpos'a çıkar ve dünyayı yönetmeye başlarlar.