HALİFELİĞİN TARİHÇESİ VE MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖNEMİ, HALİFELİĞİN TARİHÇESİ, HALİFELİĞİN MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖNEMİ,
Halifeler Peygamber efendimizden sonra İslam devletinin başına geçen Kişilere denir. DÖrt halife Devri olarak adlandırılan bu dönemde sırasıyla Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz Ali şeklindedir.
Daha sonra Emevilere geçen halifelik abbasiler devleti memluklular devleti ve Osmanlılara geçmiştir. 1 KAsım 1922 yılınd saltanatın kaldırılırak halifelik tek başına kalmış ama 3 mart 1924 yılında halifelikte kaldırılmıştır.
HALİFELİK: İslamda sonra gelen, yerine geçen, ardından gelen anlamında, HZ. Muhammed'in ölümünün ardından oluşturulan yönetim makamıdır
ŞİİLİK: Şia lugatta grup, cemaat, bir insanın taraftarları ve yardımcıları manasına gelir. Terim olarak “Şîa”, Hz. Muhammed’in vefatından sonra Ali bin Ebî Tâlib ve oğullarını halifelik (imâmet) için en lâyık kişi olarak gören ve onu nass (vahiyle) ve tayîn ile “meşrû” halife kabul eden, ondan sonraki halifelerin de onun soyundan gelmesi gerektiğine inanan toplulukların müşterek adı olmuştur.
geniş not
Peygamberimiz Muhammed’in vekili olan ve tüm Müslümanların dinsel önderi sayılan kişiye halife denilmektedir. Sözcük anlamıyla halife bir kimseden sonra onun yerini almak üzere gelen vekil anlamına gelmektedir.
Halife deyiminin kimin için kullanılacağı ve halife seçilecek kişilerin nitelikleri mezhepler arasında görüş farklılıklarına yol açmıştır. İslam hukukçuları bir siyasal kuruluş başkanına, bir devlet başkanına halife diyerek biat(bir kimsenin egemenliğini tanıma) etmenin gerektiği konusunda birleşmişlerdir. Halife olacak kişide, Müslüman olmak, erkek olmak, adil olmak, devlet başkanlığını yürütebilecek kadar bilgili olmak, devlet başkanlığını yürütebilecek kadar yetenekti olmak, sağlıklı olmak vb. nitelikler aranmaktadır. Halifenin görevleri yalnızca dinsel değil, siyasal niteliktedir.
Müslüman topluluğun bütünlüğünü sağlamak, mahkemeleri yönetmek ya da denetlemek, iç ve dış güvenliği sağlamak için ordu oluşturmak, dinsel cezaları yerine getirmek bu görevlerin başında gelmektedir. Halifenin tüm İslam dünyası için tek olması gerektiğini bildiren bazı hadisler vardır. Ancak bu gerçekleşmeyince Müslümanlar arasında mezhep ayrılıkları yaşanmaya başlamıştır. Halifeliğe ilişkin tartışmalar Peygamber Muhammed’in ölümüyle(632) ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed vefat ettikten sonra İslam toplumunun önde gelenleri toplanarak Hz. Muhammed’in peygamberlik görevleri dışın¬da kalan, diğer bütün işleri yürütmek üzere Hz. Ebubekir’i halife olarak seçip Hz Ebubekir’i Müslümanların halifesi kabul ettiler.
Hz. Ebubekir’de kendisinden sonra halife olacak kişi için Hz. Ömer’i önerdi. Hz. Ebubekir’in ölümünden sonra onun yerine Hz. Ömer halife olarak kabul edildi. Hz. Ömer ise halifelik konusuyla ilgili seçici kurul oluşturarak kendinden sonra¬ halife olacak kişinin seçimini bu seçici kurula bıraktı. Hz. Osman ise bu seçici kurulun seçmesi üzerine halife oldu. Hz. Osman döneminde (644-654) baş gösteren siyasal çekişmeler halifelik kurumunu olumsuz yönde etkiledi. Hz. Osman’ın ölümünden sonra yeni halifenin kim olacağı konusu büyük bir sorun başlattı. Bazı Müslümanlar Hz. Ali’yi halife olarak kabul ettiler. Müslümanların diğer yarısı ise Hz. Ali’nin halife kabul edilmesine karşı çıktılar. Bu halife sorunu İslam âleminde bir iç savaşa yol açtı. Bu iç anlaşmazlık Hz. Ali’nin öldürülmesiyle çok daha büyük boyutlara ulaştı.
İslam âleminde bu iç anlaşmazlık yaşanırken Şam Valisi Muaviye halifeliği zorla ele geçirdi ve kendisini halife olarak ilan etti. Hz. Ali’yi halife kabul edenler, Muaviye’nin halifeliğini tanımadılar. Hariciler ise hem Hz. Ali’nin hem de Muaviye’nin halifeliğini tanımayarak yeni bir halife seçilmesini istediler. Bütün bu birbirlerine karşı çıkan gruplar, halifelik konusunda kendilerini haklı çıkaracak görüşler ortaya attılar. Muaviye’ye göre halifelik, Hz. Muhammed’in ve kendisinin de bağlı olduğu Kureyş kabilesine aitti (Sünni görüş). Hz. Ali’yi halife kabul edenlere göre halifenin kim olacağına yalnız peygamber karar verebilirdi, halife seçini insanlar yapamazlardı. Peygamber ise Hz. Ali’yi halife olarak seçmişti ve onun soyundan 11 halife geleceğini bildirmişti. Yani Şii görüşe göre halifelik Hz. Muhammed’in ailesine tanınmış bir haktı.
Hariciler ise bu iki düşünceyi de kabul etmeyerek karşı çıktılar ve aklı başında olan, bilgili, yetenekli ve sağlıklı olan her Müslüman’ın halife olabileceğini ve halifenin seçimle başa getirilmesi gerektiğini savundular. Ama halifeliği zorla eline geçiren Muaviye bütün bu tartışmalara son vererek halifeliği babadan oğla geçen bir kurum haline getirdi. Ancak Şiiler Hz. Ali soyundan gelen kişileri halife olarak kabul etmişlerdir. Hariciler ise kendi görüşlerini savunmayanlara karşı sert davrandıklarından dolayı kendileri öldürülmüşlerdir. Bütün bu olaylardan sonra hukukçular bir kişinin zorla halifeliği ele geçirmesi durumunda, eğer halk o kişinin halifeliğini kabul ederse o kişinin halifeliğinin meşru sayılması gerektiğini söylemişlerdir. Bu görüşün kabul edilmesinden sonra Abbasiler’de halifeliği zorla Emeviler’in elinden almışlardır. Daha sonra Mısır’da Fatimiler ile Memluklar halifeliği ele geçirmişlerdir.
Halifelik, 1517 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçti. 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı 431 sayılı yasa ile ortadan kaldırıldı. Bugün Dünyada hiçbir İslam ülkesi halifeliği sürdürmemektedir. Halifeliğin simgesi olan Kutsal Emanetler Topkapı Sarayı Müzesinde muhafaza edilmekte ve halka sergilenmektedir. Tarikatlarda halifelik son makamdır. Şeyhin yerine geçme yetkisi olan dervişe halife denilmektedir. Bektaşilerde ise halifelik en yüksek makam olmaktadır.
Halife deyiminin kimin için kullanılacağı ve halife seçilecek kişilerin nitelikleri mezhepler arasında görüş farklılıklarına yol açmıştır. İslam hukukçuları bir siyasal kuruluş başkanına, bir devlet başkanına halife diyerek biat(bir kimsenin egemenliğini tanıma) etmenin gerektiği konusunda birleşmişlerdir. Halife olacak kişide, Müslüman olmak, erkek olmak, adil olmak, devlet başkanlığını yürütebilecek kadar bilgili olmak, devlet başkanlığını yürütebilecek kadar yetenekti olmak, sağlıklı olmak vb. nitelikler aranmaktadır. Halifenin görevleri yalnızca dinsel değil, siyasal niteliktedir.
Müslüman topluluğun bütünlüğünü sağlamak, mahkemeleri yönetmek ya da denetlemek, iç ve dış güvenliği sağlamak için ordu oluşturmak, dinsel cezaları yerine getirmek bu görevlerin başında gelmektedir. Halifenin tüm İslam dünyası için tek olması gerektiğini bildiren bazı hadisler vardır. Ancak bu gerçekleşmeyince Müslümanlar arasında mezhep ayrılıkları yaşanmaya başlamıştır. Halifeliğe ilişkin tartışmalar Peygamber Muhammed’in ölümüyle(632) ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed vefat ettikten sonra İslam toplumunun önde gelenleri toplanarak Hz. Muhammed’in peygamberlik görevleri dışın¬da kalan, diğer bütün işleri yürütmek üzere Hz. Ebubekir’i halife olarak seçip Hz Ebubekir’i Müslümanların halifesi kabul ettiler.
Hz. Ebubekir’de kendisinden sonra halife olacak kişi için Hz. Ömer’i önerdi. Hz. Ebubekir’in ölümünden sonra onun yerine Hz. Ömer halife olarak kabul edildi. Hz. Ömer ise halifelik konusuyla ilgili seçici kurul oluşturarak kendinden sonra¬ halife olacak kişinin seçimini bu seçici kurula bıraktı. Hz. Osman ise bu seçici kurulun seçmesi üzerine halife oldu. Hz. Osman döneminde (644-654) baş gösteren siyasal çekişmeler halifelik kurumunu olumsuz yönde etkiledi. Hz. Osman’ın ölümünden sonra yeni halifenin kim olacağı konusu büyük bir sorun başlattı. Bazı Müslümanlar Hz. Ali’yi halife olarak kabul ettiler. Müslümanların diğer yarısı ise Hz. Ali’nin halife kabul edilmesine karşı çıktılar. Bu halife sorunu İslam âleminde bir iç savaşa yol açtı. Bu iç anlaşmazlık Hz. Ali’nin öldürülmesiyle çok daha büyük boyutlara ulaştı.
İslam âleminde bu iç anlaşmazlık yaşanırken Şam Valisi Muaviye halifeliği zorla ele geçirdi ve kendisini halife olarak ilan etti. Hz. Ali’yi halife kabul edenler, Muaviye’nin halifeliğini tanımadılar. Hariciler ise hem Hz. Ali’nin hem de Muaviye’nin halifeliğini tanımayarak yeni bir halife seçilmesini istediler. Bütün bu birbirlerine karşı çıkan gruplar, halifelik konusunda kendilerini haklı çıkaracak görüşler ortaya attılar. Muaviye’ye göre halifelik, Hz. Muhammed’in ve kendisinin de bağlı olduğu Kureyş kabilesine aitti (Sünni görüş). Hz. Ali’yi halife kabul edenlere göre halifenin kim olacağına yalnız peygamber karar verebilirdi, halife seçini insanlar yapamazlardı. Peygamber ise Hz. Ali’yi halife olarak seçmişti ve onun soyundan 11 halife geleceğini bildirmişti. Yani Şii görüşe göre halifelik Hz. Muhammed’in ailesine tanınmış bir haktı.
Hariciler ise bu iki düşünceyi de kabul etmeyerek karşı çıktılar ve aklı başında olan, bilgili, yetenekli ve sağlıklı olan her Müslüman’ın halife olabileceğini ve halifenin seçimle başa getirilmesi gerektiğini savundular. Ama halifeliği zorla eline geçiren Muaviye bütün bu tartışmalara son vererek halifeliği babadan oğla geçen bir kurum haline getirdi. Ancak Şiiler Hz. Ali soyundan gelen kişileri halife olarak kabul etmişlerdir. Hariciler ise kendi görüşlerini savunmayanlara karşı sert davrandıklarından dolayı kendileri öldürülmüşlerdir. Bütün bu olaylardan sonra hukukçular bir kişinin zorla halifeliği ele geçirmesi durumunda, eğer halk o kişinin halifeliğini kabul ederse o kişinin halifeliğinin meşru sayılması gerektiğini söylemişlerdir. Bu görüşün kabul edilmesinden sonra Abbasiler’de halifeliği zorla Emeviler’in elinden almışlardır. Daha sonra Mısır’da Fatimiler ile Memluklar halifeliği ele geçirmişlerdir.
Halifelik, 1517 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçti. 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı 431 sayılı yasa ile ortadan kaldırıldı. Bugün Dünyada hiçbir İslam ülkesi halifeliği sürdürmemektedir. Halifeliğin simgesi olan Kutsal Emanetler Topkapı Sarayı Müzesinde muhafaza edilmekte ve halka sergilenmektedir. Tarikatlarda halifelik son makamdır. Şeyhin yerine geçme yetkisi olan dervişe halife denilmektedir. Bektaşilerde ise halifelik en yüksek makam olmaktadır.