HALK EDEBİYATI ŞİİR KONU ANLATIMI DERS NOTLARI, HALK EDEBİYATI ŞİİRİ, HALK ŞİİRİ KONU ANLATIMI, HALK ŞİİRİ DERS NOTLARI, HALK EDEBİYATI,
TÜRK HALK EDEBİYATI - ŞİİR
HALK ŞİİRİ GELENEĞİNİN ÖZELLİKLERİ
1.
Genellikle şairler şiirlerini saz eşliğinde doğaçlama söylerler.
2.
Şiirlerde çoğunlukla hece ölçüsü kullanılmıştır.
3. Şiirlerde
kullanılan dil halk dilidir.
4. Şiirlere
isim verme geleneği yoktur.
5.
Şiirlerin nazım birimi dörtlüktür.
6. Şiirlerde
genellikle yarım kafiye kullanılmıştır.
7. Aşk,
doğa, ayrılık, özlem, yiğitlik gibi konular işlenmiştir.
8. Saz
şairlerinden bazıları, şiirlerini “cönk”
adı verilen defterlerde toplamıştır.
9. Şiirlerin
son dörtlüklerinde şairin adı (mahlası) geçer.
10. Halk
Şiiri kendi içinde Anonim Halk Şiiri, Âşık Tarzı Halk Şiiri, Dini-Tasavvufi
Halk Şiiri olmak üzere üçe ayrılır.
11. Âşık
tarzı halk şiirinde koşma, semai, varsağı, destan; anonim halk şirinde mani,
türkü gibi nazım şekilleri ve güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama gibi nazım
türleri kullanılmıştır. Dini-tasavvufi halk edebiyatında ilahi, nefes, nutuk,
deme, şathiye, devriye gibi nazım türleri kullanılmıştır.
I. ANONİM HALK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ
1.
Sözlü bir edebiyattır. Bu nedenle ürünler söylendikleri yörenin ve dönemin dil
özelliklerini taşır.
2.
Ürünlerin dili halk dilidir.
3.
Manzum ürünlerin nazım birimi dörtlük, ölçüsü hece ölçüsüdür.
4.
Şiirlerde genellikle yarım kafiye kullanılır.
5.
Destan, masal, halk hikâyesi gibi bazı ürünlerde olağanüstülüklere rastlanır.
6.
Anonim halk edebiyatı ürünleri halkın keskin zekasını, mizah anlayışını
yansıtır.
7.
Anonim halk edebiyatında işlenen konular aşk, doğa, ölüm, özlem, yiğitlik,
toplum yaşamı gibi konulardır.
8.
Anonim halk edebiyatı ürünleri başta mani ve türkü olmak üzere ninni, bilmece,
atasözü, fıkra, destan, masal, halk hikâyeleridir.
MANİ
Mani halk şiirinin en küçük nazım şeklidir.
Yedi heceli dört dizeden oluşur. Kafiye şeması a a x a şeklindedir.Manilerin
ilk iki dizesi doldurmadır, asıl söylenmek istenene hazırlık niteliği taşır.
Asıl söylenmek istenen üçüncü ve dördüncü
dizelerde ifade edilir.
Manilerin konusu başta aşk olmak üzere
her konuda mani söylenebilir. Dize sayısı dörtten fazla olan maniler de vardır.
Manilerin, düz mani, kesik (cinaslı) mani, artık (yedekli) mani, deyiş
(karşılıklı mani, karşı-beri) gibi çeşitleri vardır.
a.Düz (Tam)
Mani:Dört
dizeden oluşan ve her dizesinde hece sayısı eşit olan manilerdir
a Bağa girdim üzüm
yok
a El yarinde gözüm
yok
b Ben yarimi
küstürdüm
a Barışmaya yüzüm
yok
b.Kesik (Cinaslı Mani):İlk dizesi yedi heceden az
olan manilere kesik (cinaslı) mani denir. Kesik maniler genellikle cinaslı
manilerdir. Bu manilere Azeriler bayati, Kerkük Türkleri hoyrat adını
vermiştir. Birinci dizesi yedi heceli
olanlara doldurmalı kesik mani veya ayaklı mani denir
a Yâr
sana
a Çağlar sular yâr
sana
b Madem Ferhat'ım
dersin
a Şu dağlın
yarsana
c.Artık (Yedekli) Mani: Düz maninin sonuna aynı
kafiye düzeni içinde birkaç dize daha eklenirse bu tür manilere artık (yedekli)
mani denir.
a Ağlarım çağlar
gibi
a Derdim var dağlar
gibi
b Ciğerden
yaralıyım
a Gülerim sağlar
gibi
c Her gelen bir gül
ister
a Sahipsiz bağlar
gibi
d.Deyiş (Karşılıklı Mani, Karşı-Beri): İki kişinin karşılıklı
söyledikleri manilerdir.Sorulu cevaplı olabileceği gibi belirli bir konu
üzerinde de söylenebilir. Belirli bir konu üzerinde söylenenlerde konu ile
ilgili sözcük ya da söz öbeği her manide tekrarlanır.
Erkek: Kız:
"Karşıya kaban
derler Karşı
kabansız olmaz
Ökçeye taban derler Ökçe tabansız olmaz
Kız hatırın kalmasın Niye
Hatırım kalsın
Nişanlın çoban derler Sürü çobansız olmaz
TÜRKÜ
Türlü ezgilerle söylenen Anonim Halk Şiiri
nazım şeklidir. Yapı bakımından iki bölümden oluşur. Birinci bölüm, türkünün
asıl sözlerinin bulunduğu kısımdır. Buraya bent adı verilir. Her bendin sonunda
tekrarlanan nakarat bölümüne de bağlama veya kavuştak adı verilir. a a a
b b c c c b b
d d d b b ...
Türkülerde genellikle yedili, sekizli, ön birli hece
ölçüsü kullanılır. Konuları aşk,
kahramanlık, doğa, ölüm ve gurbettir. Türküler ezgilerine, konularına ve
yapılarına göre sınıflandırılabilir.
A. EZGİLERİNE GÖRE TÜRKÜLER: Usullüler ve usulsüzler
olmak üzere ikiye ayrılır. Usulsüzler
divan, bozlak, koşma, hoyrat, kayabaşı ve çukurovadır. Bunların
hepsi uzun havadır.
Usullü
türküler genellikle oyun havalarıdır. Bunlara Konya’da oturak, Urfa’da kırık
adı verilir.
B. KONULARINA GÖRE TÜRKÜLER:Ninniler, çocuk
türküleri, doğa türküleri, aşk türküleri, kahramanlık ve askerlik türküleri, iş
türküleri, tören türküleri, karşılıklı türküler, ölüm türküleri (ağıtlar), oyun
türküleri
C.YAPILARINA GÖRE TÜRKÜLER: Türküler bentlerinin ve
kavuştaklarının kümelenişi açısından
değişik yapılarda görünürler.Bunlar içinde
en yaygın olanlar sınıflamaya alınmıştır.
1.Bentleri mani
dörtlükleriyle kurulan türküler
a.Mani
dörtlükleriyle kurulan kavuştaksız türküler
b.Kavuştakları
mani biçiminde olan türküler
c.Kavuştakları
bir dize olan türküler
ç.
Kavuştakları iki dize olan türküler
d.
Kavuştakları üç dize olan türküler
e.
Kavuştakları dört dize olan türküler
2.Bentleri dörtlüklerle
kurulan türküler
a.Dörtlüklerle
kurulan kavuştaksız türküler
b.Bentlerinin
dördüncü dizesi kavuştak olan türküler
3.Bentleri üçlüklerle
kurulan türküler
a.Üçlüklerle
kurulan kavuştaksız türküler
b.Kavuştakları
bir dize olan türküler
c.
Kavuştakları iki dize olan türküler
ç.
Kavuştakları üç dize olan türküler
d.
Kavuştakları dört dize olan türküler
4.Bentleri beyitlerle
kurulan türküler
a.Beyitlerle
kurulan kavuştaksız türküler
b.Kavuştakları
bir dize olan türküler
c.
Kavuştakları iki dize olan türküler
ç.
Kavuştakları dört dize olan türküler
II.ÂŞIK TARZI HALK ŞİİRİNİN
ÖZELLİKLERİ
1. Şairler,
şiirlerini genellikle saz eşliğinde ve doğaçlama söylerler.
2.
Şiirlerde nazım birimi olarak dörtlük, ölçü olarak hece ölçüsü kullanılır.
3.
Şiirlerde dil genellikle açık, yalın halk dilidir. Eğitim gören bazı şairlerde
dilin ağırlaştığı görülebilir.(Gevheri,
âşık Ömer gibi.)
4.Şiirlerde
genellikle yarım kafiye kullanılır.
5.
Aşk, doğa, ayrılık, özlem, yiğitlik, ölüm gibi konular işlenir.
6. Son
dörtlükte şairler mahlaslarını kullanırlar.
7.Saz
şairlerinin bazıları şiirlerini cönk adı verilen defterlerde toplamıştır.
8.Bu
edebiyatın koşma, semai, varsağı, destan gibi nazım şekilleri; güzelleme,
koçaklama, ağıt, taşlama gibi nazım türleri vardır.
KOŞMA: Âşık tarzı halk edebiyatı nazım şekillerindendir.
6+5 veya 4+4+3 duraklı hece ölçüsüyle söylenir. Nazım birimi dörtlüktür.
Dörtlük sayısı 3-5 arasında değişir. Uyak düzeni a b c b
d d d b e e e b; a b a b
c c c b d d d b; a a a b
c c c b d d d b şeklindedir.
Şairler son dörtlükte mahlaslarını söylerler.
Koşmalarda
aşk, ölüm, doğa, ayrılık gibi pek çok konu işlenir. Koşmalar ezgilerine göre
Kerem Koşması, Kesik Kerem Koşması, Acem Koşması gibi adlar alırlar.
1- Güzelleme: Doğa güzelliklerini sevgiyle içe içe işleyen lirik
şiirlerdir. Kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için söylenen koşmadır. Bu
türün en başarılı örneklerini “Karacaoğlan“ vermiştir.
2- Koçaklama: Yiğitlik, kahramanlık, vuruşma konularını işleyen ve
bu kavramları öven, koşma nazım şekliyle söylenen şiirlerdir. Bu tür şiirler,
tür olarak epik şiir gurubunda yer alır. Köroğlu
ve Dadaloğlu bu türün en
önemli temsilcileridir.
3- Taşlama: Toplumdaki bozuk yönleri, kişilerin eksikliklerini,
zaafları eleştirmek için söylen koşmalardır. Bu şiirlerde şair son derece
acımasızdır. Aksak ve eksik yönler açıkça eleştirilir. Seyrani ve Bayburtlu
Zihni bu türün en başarılı sanatçılarıdır. Konu bakımından taşlamanın Divan
Edebiyatındaki karşılığı hicviyedir.
Bu tür şiirler satirik şiir grubuna girer.
4.Ağıt: Ölen bir kişinin ardından söylenen ve onun iyiliğinin,
mertliğinin dile getirildiği koşmalardır. Ağıta İslamiyet öncesi Türk
edebiyatında “sagu” divan
edebiyatında ise “mersiye” adı verilir. Anonim halk edebiyatında
ağıtların kim söylediği belli değilken halk edebiyatında kimin söylediği
bellidir.
SEMAİ: Koşmaya benzer, kafiye düzeni koşma ile aynıdır.
Koşma ile aralarındaki fark koşmaların genellikle 11’li hece ölçüsü, semailerin
de 8’li hece ölçüsü ile söylenmeleridir. Semailerin koşmaya göre daha kıvrak
daha canlı bir üslûbu vardır. Semailerin kendine özgü bir ezgisi vardır ve bu
ezgiyle okunur. Semailerde sevgi, doğa, güzellik gibi konular işlenir. Nazım
birimi dörtlüktür, dörtlük sayısı 3-5 arasında değişir.
VARSAĞI:Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenlerine ait halk
şairleri tarafından söylenen şiirlerdir.
Kendine özgü bir ezgiyle söylenir.
“Bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilir.
8′li hece ölçüsü ile söylenir.
Varsağıda hayattan ve talihten şikâyet gibi konular da işlenir.
Şiirin sonunda ozanın mahlası kullanılır.
Yaygın olmayan bir nazım şeklidir.
En güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.
Kendine özgü bir ezgiyle söylenir.
“Bre, behey, hey” gibi ünlemlere yer verilir.
8′li hece ölçüsü ile söylenir.
Varsağıda hayattan ve talihten şikâyet gibi konular da işlenir.
Şiirin sonunda ozanın mahlası kullanılır.
Yaygın olmayan bir nazım şeklidir.
En güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.
Not:
Semai ile benzerlik gösterir. Varsağının semaiden farkı, ezgisi ve “Bre, hey”
gibi ünlemler kullanılarak erkekçe, yiğitçe bir söyleyişe sahip olmasıdır.
DESTAN:Toplumu derinden etkileyen olayların- savaş, deprem,
bulaşıcı hastalıklar, yangınlar, değişik felaketler- dile getirildiği uzun
şiirlerdir. Yapısal yönden koşmayla aynı olan destan, konusu, dörtlük sayısı,
anlatım ve ezgiyle koşmadan ayrılır. Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı
sınırlı değildir. Hece ölçüsünün 11′li kalıbı kullanılır. Bu türe en güzel
örneklerden biri; Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı’dır. Halk
Edebiyatındaki en uzun nazım şeklidir. Bazı destanlarda dörtlük sayısının yüzü
geçtiği görülür. Koşmadan farkı; uzun oluşudur.
Not: Âşık Edebiyatı nazım şekillerinden olan destan,
milletlerin tarihine ait kahramanlıkları konu edinen halkın ortak malı olan
destanlarla karıştırılmamalıdır.
HALK ŞAİRİ:Şiirlerini doğaçlama olarak
saz eşliğinde sözlü olarak dile getiren şairlerdir. Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık
Veysel...
KALEM ŞAİRİ: Şiirlerini kalem ile kâğıtlara yazan belli bir
eğitimden geçen şairleridir. Gevheri, Âşık Ömer, Erzurumlu Emrah, Dertli...
HALK OZANI ÂŞIK İLİŞKİSİ: Halk ozanı veya Âşık Âşıklık veya
halk ozanlığı Anadolu, Güney Kafkasya ve İran'da
sürdürülen, genellikle saz
eşliğinde söylenen sözlü halk geleneğidir.
Kökeni, Orta Asya'daki Baksı geleneğine
dayanır ve Türklerin inancı olan Şamanizm'den
izler taşır. Halk ozanları, toplumun değerlerini kuşaklar boyu
tanıtmakta önemli aracı olmuş ve bunları kalıcı kılmışlardır. Halk ozanlarının
doğaçlama saz çalıp türkü söyleme yetenekleri vardır. Genellikle bu yetenek
Tanrısal bir güç tarafından kendilerine bahşedilmiştir. Çoğu zaman bir rüyada
üç bade içerler ve bu rüyadan uyandıklarında bu yeteneklerini kazanmış olurlar.
Buna "Tanrı Vergisi" denir. Geleneğin koruyucusu ve aktarıcısıdır.
KAYIKÇI KUL MUSTAFA (17. yüzyıl)
Kayıkçı Kul Mustafa,17'nci yüzyılın
başlarında ün kazanmış bir halk ozanıdır.
Gençliğinde Murat Reis'in buyruğu altında deniz eri olarak Cezayir'de bulunduğu, bundan ötürü Kayıkçı lâkabını aldığı sanılıyor. Dördüncü Murad'ın Bağdat savaşına katıldı. Hayatının son günlerini İstanbul'da geçirdi.
Yeniçeri âşıklarından. Sade bir halk diliyle destanlar, koşmalar, türküler yazdı. Şiirlerinde çağının önemli tarihsel olaylarını yansıttı.
Bektaşiliği benimsedikten sonra tasavvufla ilgili güzel nefesler söyledi. Bazı eserlerini Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü 1930'da Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikayesi adlı çalışmasında derledi.
Zamanın önemli olaylarından olan İkinci Osman'ın şehit oluşu, İran tarafından Bağdat'ın zabt olunuşu, Dördüncü Murat'ın Bağdat'ı fethi, Abaza Hasan Paşa'nın isyanı gibi birçok olay üzerine destanlar söylemiş. Bu olaylardan anladığımıza göre,1659 yılından sonra ölmüş.
En bilinen eseri, Sultan Murat Han'a asker olmak için dudağına tarağı saplayan ve bıyığı terlememiş diye kendini askere almayanlara 'Bakın tarak duruyor mu? ' diye soran Genç Osman için yazığı Genç Osman Destanı'dır. (O genç Osman ki, şehit olan bayraktarın elinden kaptığı bayrağımızı canı pahasına Bağdat kalesinin burcuna dikmişti.) Kısaca:
Gençliğinde Murat Reis'in buyruğu altında deniz eri olarak Cezayir'de bulunduğu, bundan ötürü Kayıkçı lâkabını aldığı sanılıyor. Dördüncü Murad'ın Bağdat savaşına katıldı. Hayatının son günlerini İstanbul'da geçirdi.
Yeniçeri âşıklarından. Sade bir halk diliyle destanlar, koşmalar, türküler yazdı. Şiirlerinde çağının önemli tarihsel olaylarını yansıttı.
Bektaşiliği benimsedikten sonra tasavvufla ilgili güzel nefesler söyledi. Bazı eserlerini Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü 1930'da Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikayesi adlı çalışmasında derledi.
Zamanın önemli olaylarından olan İkinci Osman'ın şehit oluşu, İran tarafından Bağdat'ın zabt olunuşu, Dördüncü Murat'ın Bağdat'ı fethi, Abaza Hasan Paşa'nın isyanı gibi birçok olay üzerine destanlar söylemiş. Bu olaylardan anladığımıza göre,1659 yılından sonra ölmüş.
En bilinen eseri, Sultan Murat Han'a asker olmak için dudağına tarağı saplayan ve bıyığı terlememiş diye kendini askere almayanlara 'Bakın tarak duruyor mu? ' diye soran Genç Osman için yazığı Genç Osman Destanı'dır. (O genç Osman ki, şehit olan bayraktarın elinden kaptığı bayrağımızı canı pahasına Bağdat kalesinin burcuna dikmişti.) Kısaca:
·
17.
yüzyılın önemli yeniçeri şairlerindendir.
·
Şiirlerinde
çağının önemli tarihsel olaylarını yansıtmıştır.
·
Kahramanlık
şiirleriyle söylemiştir.
·
“Genç
Osman Destanı” yla tanınmıştır.
·
Divan
şiirinden etkilenmemiştir.
ERZURUMLU EMRAH (? – 1860?)
Âşık. Erzurum’un Tambura
köyünde doğdu. Erzurum’da medrese tahsili yaptığı, ömrünün önemli bir kısmını
seyahatle geçirdiği, Sivas, Kastamonu, Sinop, Konya ve Niğde illerini
dolaştığı, Niksar’da öldüğü bildirilir.
Emrah hem aruz hem de hece ölçüsü ile şiirler yazmıştır. Halk şâirleri içinde dîvan şiirini en iyi bitenler arasındadır. Tasavvuf! şiirleri varsa da asıl şahsiyetini saz şiiri tarzında yazdığı koşma ve semailerinde gösterir. Tokatlı Aşık Nuri, Emrah’ın çıraklarındandır. Beşiktaşlı Gedâî’nin üzerinde de tesiri vardır.
Emrah’ın tek eseri Divan’ıdır.
Emrah hem aruz hem de hece ölçüsü ile şiirler yazmıştır. Halk şâirleri içinde dîvan şiirini en iyi bitenler arasındadır. Tasavvuf! şiirleri varsa da asıl şahsiyetini saz şiiri tarzında yazdığı koşma ve semailerinde gösterir. Tokatlı Aşık Nuri, Emrah’ın çıraklarındandır. Beşiktaşlı Gedâî’nin üzerinde de tesiri vardır.
Emrah’ın tek eseri Divan’ıdır.
[Divan’ındaki aruz ile yazılmış
şiirleri ilk defa Erzurumlu Mehmet Abdülaziz yayımladı (İst. 1913). İlk
monografi de E. Cem Güney tarafından neşredildi (Sivas, 1928). Daha sonra Fuad
Köprülü (1928), Vehbi Cem Aşkun (Sivas, 1942) ve E. Cem Güney ile Çetin Eflâtun
Güney Erzurumlu Emrah hakkında (1944,1955) kitap çıkardılar. Bir diğer yayım
Orhan Ural’ın “Dost elinden Gelen Turna” -Erzurumlu Emrah, Hayâtı- Şiirleri
(1976) adlı kitaptır. Cahit Öztelli’nin Sahte Şöhret Bir Ozan- Erzurumlu Emrah’ı
da bunlar arasında sayılabilir (Ankara 1976). Erzurumlu Emrah, elyazması dîvanı
bulunan nâdir halk şairlerindendir. Dîvanının biri şahsî kitaplığımızda olmak
üzere dört nüshası tarafımızdan tesbit edilmiştir.]
III. DİNİ-TASAVVUFİ HALK ŞİİRİNİN
ÖZELLİKLERİ
1.Türk
edebiyatında tasavvuf konusunu esas alan
ve bu düşünceyi işleyen edebiyata tasavvuf edebiyatı denir.
2.
Dini-Tasavvufi halk edebiyatında hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsü de
kullanılmıştır.
3. Bu edebiyatın temsilcisi olan şairlerin dili
genelde açık olmakla birlikte ağır bir dil kullananlar da vardır.
4. Nazım birimi olarak çoğunlukla dörtlükler
kullanılmakla beraber beyiti kullananlar da vardır.
5. Dini-Tasavvufi halk edebiyatının kendine özgü
nazım şekli yoktur, ya âşık tarzı Türk şiirinin nazım şekillerini
kullanmışlar (koşma, semai...) veya Divan edebiyatı nazım şekillerini (gazel,
terkib-i bend gibi...)
kullanmışlardır, bunun yanında kullandıkları, ilahi, nefes, nutuk, deme, devriye, şathiye gibi nazım
türleri
kendilerine özgüdür.
6.12 .13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da gelişmeye
başlayan dini-tasavvufi halk edebiyatının başlıca temsilcileri,
Yunus Emre,
Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal...
İLAHİ:
Herhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Allah'ı öven şiirlere
denir. Daima özel bir ezgi ile söylenir.
Divan şiirindeki tevhit ve
münacaatın Halk edebiyatındaki karşılığıdır. En ünlü şairi Yunus Emre'dir.
Değişik tarikatlara göre “deme,
nefes, âyin” gibi adlar alır. Şekil olarak Koşma biçimindedir. -Yani
dörtlüklerden oluşur. Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer. Genelde 7’li
hece ölçüsü kullanılır. Bazı ilahilerde aruz vezni kullanılmıştır. Aruz
vezninin kullanıldığı ilahiler gazel şeklindedir.
NEFES:Bektaşî
şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir.
Nefeslerde genellikle tasavvuftaki
vahdet-i vücut (varlığı birliği) kavramı anlatılır. Bunun yanı sıra Hz.
Muhammet ve Hz: Ali için övgüler de söylenir.
Nefeslerde kalenderane ve alaycı
bir üslûp göze çarpar.
Edebiyatımızda Pir Sultan Abdal
nefesleriyle ünlüdür.
DEVRİYE:Tasavvuf felsefesindeki
inanca göre insanlar Tanrı katında yeryüzüne görüntülerle inerler. Önce taş
toprak, sonra bitki, sonra hayvan, en son olarak da insan olarak görünür ve
yine son durak olan Tanrıya dönerler. Konu olarak bu inancı işleyen şiirlere
devriye denir. Devriyeler koşma nazım biçimiyle yazılır uzun olur. Ezgili
söylenir. Öğretici şiirlerdir.
NUTUK: Tecrübeli dervişlerin, mürşitlerin derviş adaylarına,
yeni derviş olanlara tasavvufun, tekkenin kurallarını öğretmek
için yazdıkları şiirleridir.
MEDHİYE: Ünlü bir kişiyi övmek için kaside
şekliyle yazılan şiirlerdir. Başka nazım biçimleriyle de yazılabilir. Ya
padişah, vezir, şeyhülislâm gibi yaşayan devlet büyüklerine ya da 4 halife ve
başka din-tarikat ulularına yazılır. 4 halife için yazılanlara “medh-i çehar-yar-ı
güzin” denir. Medhiyelerde ve hicviyelerde abartılı bir üslûp vardır.
ŞATHİYE:İnançlardan teklifsizce alaycı bir dille söz eder gibi
yazılan tasavvufi şiirleridir. Görünüşte
saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara
değindiği anlaşılır. Bu türlü şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde
rastlanır.
|
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Âlem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Kaygusuz
Abdal yaradan
Gel
içegör şu cur’adan
Kaldır
perdeyi aradan
Gezelim
bilece Tanrı