Servet-i Fünun Döneminde edebiyat ve sanat tartışmaları daha çok hangi noktalarda yoğunlaşmıştır?
Servet-i Fünun Döneminde ise Türk edebiyatının Batılılaşmasında, o zamana kadar tüm yönlerde yapılan çalışmalar çok daha yoğun bir şekilde sürdürülmüştür. Bu noktada, Servetifünun edebiyatından önce başlayıp biten “abes – muktebes” tartışmasından sonra bu neslin dâhil olduğu önemli birkaç tartışma ve eleştiriden söz etmek yerinde olur. Bunlardan biri, Ahmet Mithat Efendi‘nin ünlü “Dekadanlar” makalesinin yol açtığı tartışma; diğeri Tevfik Fikret – Ali Ekrem Bolayır tartışmasına neden olan “Şiirimiz” makalesidir. Bunların dışında Cenap Şahabettkı, Ahmet Şuayp, Hüseyin Cahit Yalçın ve Mehmet Rauf‘un kimi tartışmaların dışında kaleme aldıkları edebiyat tarihimiz açısından önemli yazıları da belirtmek gerekir.
Servetifünun hareketi; ortaya konan metinler, edebiyat anlayışlarının farklılığı ve çeşitliliği yüzünden çok eleştiri almış bir topluluktur. Yeni adına ortaya koydukları çabalar; kimi zaman haklı kimi zaman da haksız olarak eleştirilmiştir. Servetifünun sanatçılarının; başlangıçta kendilerine yöneltilen eleştirilere cevap vermek ve bir tür savunma yapmak amacıyla giriştikleri kalem tecrübeleri daha sonra karşı eleştirilerin artmasına neden olmuştur. Servetifünun sanatçıları, kendi edebiyat ve sanat anlayışlarını açıklama gereği hissetmişler ve bu yolda yazılar kaleme almışlardır.
Servetifünun sanatçılarının Türk Edebiyatına önemli hizmetlerinden biri de Batılı sanatçıları Türk okuyucularına tanıtmaları, onların eserlerindeki nitelikleri kendi şiir, roman, öykü ve makalelerinde kullanmış olmalarıdır. Şiirde sembolizm, parnasizm; roman ve öyküde realizm, natüralizm gibi akımları uygulama sahasına koyan onlardır. Ayrıca, Halit Ziya ile “vak’a öyküsü” edebiyatımızda ilk güçlü örneklerini vermiştir. Edebiyat estetiğini büyük ölçüde Batı edebiyatına dayandıran bu edebiyat anlayışının bazı olumsuz yönleri de olmuştur.
Servetifünun sanatçıları, bir önceki kuşaktan “eski – yeni” tartışmasını miras almış; o zemin üzerinde etkileri devam eden bir eleştiri geleneği ile karşı karşıya kalmışlardır. Muallim Naci‘nin erken ölümü, Recaizade Mahmut Ekrem‘in bu tartışmayı sürdürmek istememesi gibi nedenlerle “eski -yeni” tartışması durulur gibi olmuş fakat Ahmet Mithat Efendi’nin, Servetifünun sanatçılarını Tanzimat öncesine dönmekle itham eden “Dekadanlar” makalesi bu tartışmaları yeniden alevlendirmiştir. Eserlerinde ağır bir dil kullanan ve ancak seçkin zümreye hitap eden bir edebiyat oluşturan bu topluluğun sanatçıları, Ahmet Mithat Efendi gibi kendisini halka, halk diliyle yazmaya adamış bir yazarı rahatsız etmiştir. Gerçekten de Servetifünun, seçkin sınıfa hitap eden bir edebiyattır. Bu yönüyle divan edebiyatına benzemektedir. Cenap Sahabettin, Ahmet Mithat Efendi’nin bu ithamına karşılık “Dekadizm Nedir?” adlı bir makale ile cevap vermiş; gerçek dekadanların Fransa’da olduğunu ve ilk dekadanın da Charles Baudelaire olduğunu ifade etmiştir. “Dekadanlar“, sembolizm ekolünü kuran karamsar şair ve yazarlara Fransa’da verilen addır. Bunlar; toplumun problemlerine sırtlarını çeviren, daha çok bireysel ıstıraplarını dile getiren, sanatı sanat için yapan, kullandıkları üslup ve temalarla sanatlarını sınırlamış şairler topluluğudur. Bu bakımdan yaptıkları sanat göz önüne alınırsa bu tabir Servetifünunculara tıpa tıp uymaktadır.
Servetifünun edebiyatında ikinci önemli tenkit, kendi aralarında oluşan bir tartışmadır. Bu nesil arasında ilk önemli tartışma ve görüş ayrılığı Ali Ekrem Bolayır ile o sıralarda Servetifünun dergisinin yazı işleri müdürü olan Tevfik Fikret arasında meydana gelmiştir. Konunun özünde Ali Ekrem Bolayır ile Ahmet Rasim, Servetifünun sanat ve edebiyat anlayışının kimi bozuk yönlerini düzeltmek ve edebiyat açısından daha sağlıklı bir çizgiye gelmek amacıyla bir öz eleştiri yapmak niyetinden kaynaklanan hamle vardır. Fakat derginin başında bulunan Fikret’in aşın alınganlığı ve geçimsizliği böyle bir öz eleştiriyi kaldırmamıştır. Bunun üzerine Ali Ekrem, Servetifünun şiiri hakkın-da kendi görüşlerini içeren “Şiirimiz” adlı bir makale kaleme almıştır. Tevfik Fikret, derginin yazı işleri müdürü olarak söz konusu makaleyi olduğu gibi yayımlama sözü verdiği hâlde sözünde durmamıştır. Üstelik makalenin bazı yerlerini sansürleyerek yayımlamıştır. Bunu bir hakaret sayan Ali Ekrem, o sıralarda günlük olarak çıkan “Servet” ve “Malûmat” dergilerinde söz konusu makalesinin Fikret tarafından kısaltıldıktan sonra yayımlandığını ilan etmiştir. Ardından da yazısının tamamını “Malûmat” dergisinde yayımlamış ve böylece eski arkadaşlarıyla yollarını ayırmıştır. Bu makalesinde Ali Ekrem, Cenap ve Fikret’in şiirlerindeki aksaklıkları ortaya dökmüştür. Fikret ve Cenap da Ali Ekrem’e cevap vermekte gecikmemişlerdir. Ciddi bir edebiyat ve sanat tartışmasından çok, karşılıklı duygusal kırgınlıkların egemen olduğu bir eleştiri ortamı yaratılmıştır. Cenap Sahabettin, “Raik Vecdi” takma adıyla “Müntekid-i Hakiki” makalesini yazmış ve bu yazıda Ali Ekrem’in bir eleştirmen olamayacağını anlatmıştır. Çok geçmeden Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit de bu tartışmaya dâhil olmuşlardır. Tartışmayı sürdüren makalelerin bir kısmı Servetifünun’da karşıtları da Baba Tahir’in “Malûmat” dergisinde yayımlanmıştır. Bu arada Ahmet Reşit (Hüseyin Nazım) de Servetifünun’dan ayrılarak “Malûmaf’ta yazmaya başlamış, onu Menemenlizade Mehmet Tahir izlemiştir. Böylece bu topluluğun dağılıtıasına neden olacak önemli bir kalem tartışması ortaya çıkmıştır.
Servetıfünun sanatçılarının büyük bölümü eleştiri alanında ürün vermiştir. Bu eleştiri yazıları daha çok Servetifünun dergisinin “Musahabe-i Edebiye (Edebiyat Sohbetleri)” sütunlarında yayımlanmıştır. Bunlar arasında önemlileri şunlardır: