10 TÜRK EDEBİYATI CEVAPLARI, 10. SINIF EDEBİYAT KİTABI CEVAPLARI NOVA YAYINLARI, 2015-2016 10.SINIF EDEBİYAT KİTABI CEVAPLARI NOVA YAY SAYFA 104,
Sayfa 104
Sayfa 104
İlim, ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
1. Yunus Emre’ye ait yukarıdaki dörtlükte geçen “bilmek” ve “ilim” kelimelerinin anlamlarını açıklayınız.
Yunus Emre, bu dizelerde, ilim tahsil etmenin amacının, kendini bilmek olduğunu ifade
etmek istemiştir.
“Bilmek” davranışlarının farkında olmak ve bilinçlenme anlamına gelir. İnsanın çevresiyle
ilişkiye geçebilmesi için kendisinin kim olduğunu bilmesi gerekir. Yani kişi, neleri yapıp neleri
yapamayacağı konusunda bir fikre sahip olmalıdır. Burada kendini bilmek, doğru ilişkiler içinde
bulunmak olarak da anlaşılabilir.
Yine bizim geleneğimizde nakledilen bir söze göre “kendini bilen, Rabbi’ni bilir”. Buna göre
kendimizi bildiğimizde, Rabbimiz’i de bilme imkânına kavuşuruz. Yunus Emre’nin bir mutasavvıf
olduğunu dünürsek şiirdeki “bilmek”in bu anlamda kullanılmış olma ihtimali daha yüksektir.
Bu “bilmek” de ilimle mümkündür. Burada “ilim” hakikat anlamında kullanılmıştır. Bu
hakikat ise “Allah’ı Bilme”dir. O’nun emir ve yasaklarını bilmek, uygulamak ilmidir. Bu da Allah’ın,
yüce kitabında uymamızı istedikleri ve Peygamberimizin (sav) yaşamında uydukları ilimdir.
2. İnsan neden bilgi sahibi olmak ister? Bilgili insana toplumun bakışı nasıldır? Açıklayınız?
İnsanın bilgi sahibi olmak istemesinin değişik sebepleri olabilir. Mesela, eski çağlarda Nil
nehrinin belli dönemlerde taşması sonucu tarım alanları zarar görüyordu. Bu belli dönemleri
belirlemek için insanlar uğraştı ve edindiği bilgilerle ilk takvimi oluşturdular. Burada tabiat üzerinde
hâkimiyet kurmak için bu bilgiyi öğrendiklerini söyleyebiliriz.
Bir başka sebep insanın fıtratında var olan meraktır. Merak, öğrenme açlığı oluşturur ve bu
açlığı gidermek için insan öğrenir ve bilgi sahibi olur.
Yine bireyin topluma tutunma yolu olarak bilgi sahibi olmayı tercih etmesi de bir sebep
olarak kabul edilebilir. Toplum bilgiye değer veriyor ve bilgi sahibi olan kişilere saygı duyuyorsa bu
role sahip olmak isteyen kişi de bilgi sahibi olmak isteyecektir.
Bilgili insana toplumun bakışı, o toplumun kültürü ile ilgilidir. Çünkü tarih, “dünya dönüyor”
dediği için mahkûm edilen insanlara şahit olmuştur. Onun için bu soruya “Modern toplumlarda
bilgili insana toplumun bakışı nasıldır?” sorusuymuş gibi cevap verelim.
Modern toplumlarda bireyler, birlikte yaşamanın bir gereği olarak iş paylaşımı yapmış
durumdadır. Her birey üzerine düşen görevi hakkıyla yapma gayreti içinde olur. Bu bireylere
toplum saygı duyar ve yaptıkları işe de değer verirler. Yaratılmışların en şereflisi (eşrefi mahlukat)
olan insana da bu yakışır.
3. Tasavvuf, konu olarak ilahî aşkı işlemektedir. İlahî aşkın yanında bir de maddi aşk yer alır. İlahî aşka geçişte maddi (mecazi) aşk da önemlidir. Eskiler aşklarını daha çok sembolik ifadelerle ve şiir biçiminde dile getirirlerdi. Bugünün insanı için aşk ne anlama gelmektedir ve insanlar aşklarını hangi yollarla dile getirmektedirler? Düşüncelerinizi sözlü olarak ifade ediniz.
Günümüzde aşk denince daha çok karşı cinse duyulan aşk anlaşılır. Soruyu bu eksende ele
alıp cevaplamaya çalışalım.
Aşkı dile getirmek bir iletişimde bulunmayı gerektirir. Günümüzde âşık olan kişi (gönderici)
aşkına (alıcı), aşkını (mesajını) ileteceği yollar (kanal) artmış durumdadır. Eskiden haber gönderilir mektup yazılırken şimdi eposta, mesaj, whatsapp, yüz yüze konuşma vb. gibi birçok kanal var.
4. İranlı şair Feridüddini Attar tarafından kaleme alınan Mantıku’tTayr isimli eseri Gülşehrî Türkçeye uyarlamıştır. “Kuşların dili” anlamına gelen ve mesnevi tarzında yazılmış olan bu eserin içinde tasavvufi hikâyeler yer alır. Ayrıca eser, yazıldığı dönemin Türkçesini göstermesi bakımından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Eserin mesnevi nazım şekli ile yazılmasının nedeni ne olabilir?
Araştırmalarınızdan da yararlanarak düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
Gülşehrî, Mantıku’ttayr adlı eserini Fars edebiyatının büyük şairi Feridüddini Attar’ın aynı
adı taşıyan eserinden almış ve tercüme etmiştir. O bu tercümede serbest davrandığı gibi eserin yapısını da değiştirmiştir. Hemen hemen kendi gönlünce yaptığı bu değişikliklerde iç yapı asıl olarak değişmese de, özellikle hikâyelerde farklı bir tutum izlemiştir. Şair, Attar’daki hikâyelerin yerinebaşka hikâyeler koymuştur. Koyduğu bu hikâyelerin bir kısmını değişik kaynaklardan almış, birkısmını da kendi yazmıştır. Bu bakımdan Gülşehri Türk edebiyatında ilk hikâye yazarı olarak karşımıza çıkar.
Bu noktadan hareketle eserin mesnevi nazım şekli ile yazılmasının sebepleri:
Eser, temelde tercüme bir eser olduğu için orijinal eserin iç yapısına sadık kalması,
Eserin üretildiği dönemde, hikâye yazmaya uygun türün mesnevi olması,