Gaziantep'in başlıca türistlik varlıkları nelerdir, Gaziantep'in türistlik varlıkları, gaziantepin turistik yerleri, gaziante turistik yerleri,
.::GAZİANTEP TARİHİ YERLER::..
MÜZELER
a)Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi:
Müze binası ana kaya içine oyulmuş mahsen üzerine üç kattan oluşmaktadır. İkisi anayoldan diğeri ara sokağa açılan üç girişi vardır.
Ön cephedeki işlemeli büyük kapıdan “Hayat” adı verilen avluya, küçük kapıdan ise “Selamlık” denilen bölüme geçilmektedir.
Bina içerisinde Antep savunmasında kullanılan silahlar, savaş araçları, belgeler, kahraman ve şehitlerin fotoğrafları ayrı bir bölümde sergilenmektedir. Müzede yer alan diğer bölümler günlük yaşamdaki fonksiyonlarına göre yörenin eşyası ile donatılmış, mankenlerle teşhire canlılık ve gerçekçilik verilerek geçmiş hayatı günümüzde bizlere sunmaktadır. İlimize gelen yerli ve yabancıların hayranlığını kazanmış bir müzemizdir.
b) Gaziantep Arkeoloji Müzesi:
Şehrin merkezinde gerek ihtişamı ve heybetiyle, gerkese bir sır gibi gizlediği tarihi ile dikkati çeken kale, ilimizin en önemli kültür varlıkları arasında yer alır. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle beraber, kalkolitik dönemden itibaren iskan edildiği bilinmektedir. Restorasyon çalışmaları devam eden kale , çok istenilmesine rahmen ne yazık ki yabancılar tarafından gezilememektedir.
Müze, neolotik dönemden kemik ve keramik parçaları kalkolotik ve
bronz çağa ilişkin çeşitli eşyaları, figürinleri, Hitit çivi yazılı tabletleri, mühürleri, Urartu, Hitit, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eserleri bünyesinde sergilemektedir.
Yine Belkıs (Zeugma) ören yerinden elde edilen mozaik ve diğer heykeller, mezar taşları gibi eserler Belkıs (Zeugma) salonunda sergilenmektedir.
c)Kurtuluş Müzesi:
Milli mücadeleye yıllarından günümüze kadar gelebilmiş savaş aletlerinin sergilendiği müzemizdir.
GAZİANTEP KALESİ
Şehrin merkezinde gerek ihtişamı ve heybetiyle, gerkese bir sır gibi gizlediği tarihi ile dikkati çeken kale, ilimizin en önemli kültür varlıkları arasında yer alır. Kalenin ne zaman ve kimler tarafından inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle beraber, kalkolitik dönemden itibaren iskan edildiği bilinmektedir. Restorasyon çalışmaları devam eden kale , çok istenilmesine rağmen ne yazık ki yabancılar tarafından gezilememektedir.
CAMİLER
Hemen hepsinin yapımında kesme taş kullanılan Gaziantep Camileri plan ve süsleme bakımından farklıdır. Türk Memlukları devrine ait (1357) tarihli Boyacı camii en eski camidir. Yine Osmanlılardan kalan Ömeriye Aliyyünnacar ve Eyyüpoğlu camilerinin orijinal şekilleri Memluklar devrine aittir. Tarihi camilerimizden ilimize gelen yerli ve yabancılar tarafından gezilen yerlerimizdir.
HANLAR ve BEDESTENLER
Hanlar, Gaziantep’e gelen yabancıların mutlaka gezdikleri ve hayran oldukları tarihi yerlerimizdir. Bunlardan Anadolu Hanı ile Güven Hanı restore edilmiştir.Diğer hanlardan gezilebilenler ise ; Tuz Hanı, Millet Hanı, Belediye Hanı, İncioğlu Hanıdır. Binlerce yıldır ticaretle uğraşan kette bir çok çarşı ve bedesten vardır. 1781 tarihinde yaptırılan 5 kapılı, 80 dükkanlı Zincırli Bedesten halen hal olarak kullanılmaktadır. Yine Hicri 1281 yılında yaptırılan 72 dükkanlı Kendirli Bedesten de çarşı olarak kullanılmaktadır.
OYLUM HÖYÜK
Gaziantep – Kilis Karayolu üzerindedir. Kazı çalışmaları devam etmektedir.
DÜLÜK KÖYÜ (Antik Dolichones Kenti)
Gaziantep’in 12 Km Kuzeyinde yer alan Antik Dolichones Kenti, geçmişi tarih öncesi dönemlere uzanan, Palaolitik dönemlerden günümüze kadar iskan görmüş önemli merkezlerden birisidir. Antik Kent Alttaş (Palaolitik), Ortataş (Mezolotik) ve Üsttaş (Neolotik)dönemlerini yaşamış ve Türkiye’de Alttaş devrine ait buluntular , ilk kez burada ele geçmiştir. Buraya sırasıyla Hititler, Asurlar, Persler, Büyük İskender, Selevkoslar, Romalılar , Ermeniler, Haçlılar ve Müslüman Türkler hakim olmuştur. Dolichenos Antik Kent kalıntıları arasında; saray olduğu kabul edilen yapı kalıntıları, Helios Mabedi , dünyanın ilk sayı sistemının duvarlarına uyguladığı söylenen Şarklı (Keber) Mağarası kaya mezarları ve Dülükbaba Tepesini sayabiliriz. Ayrıca Kommange bölgesinde filizlenen ve antik dönemde bir inanç olarak ortaya çıkan , Hititlerin baş tanrısı TEŞUP (JÜPİTER) Dolichenos Kültürü , öncelikle bu bölgede yayılmış, daha sonra Anadolu’yu etkisi altına almıştır. Bu Kült’e Tanrı figürü bir boğa üzerinde ayakta durur vaziyette tasvir edilmiştir. Ellerini havaya kaldırmış, genelde sağ elinde bir çift ağızlı balta sol elinde bir yıldırım demeti tutmaktadır.
KARKAMIŞ
Antik dönemlerde doğunun önemli şehirlerinden birisi olan Karkamış’ın Güneyine düşmektedir. Antik kent günümüzde bir sınır kenti durumundadır. Batıdaki iç kale ve şehir Türkiye hudutlarında dış kale ve dış şehir Suriye hudutları içerisindedir. Kentin önemi antik dönemlerindeki stratejik konumundan kaynaklanmaktadır. Antik kentte birçok ilim adamı tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır. İlk defa 1878 yılında İngiltere’nin Halep Konsolosu Seneke tarafından Karkamış’ ta hiyeroglif yazılı tabelalar bulunması bir anda ilim camiasını ilgisini çekmiştir.
YESEMEK AÇIK HAVA MÜZESİ
Gaziantep ilinin İslahiye ilçesine bağlı Yesemek köyündedir. Yayınlara “Yesemek Taşocağı ve Heykel Atölyesi” olarak geçen bu sit alanı , Köyün Karatepe denen yamacında yer alır. Bu arazi menekşemsi gri renkte ve son derece kaliteli bir bazalt damarına sahiptir. Dolarit diye de tanınan bu bazalt damarından yararlanmak amacı ile M.Ö.II.binin sonlarına doğru burada bir taş ocağı açılmış ve çıkarılan taş bloklarının işlendiği oldukça büyük bir heykel atölyesi kurulmuştur.
Yesemek ilk defa 1890 yılında Zincirli’de ( Samal ) kazı yapan Felix Von LUSCHAN tarafından keşfedilmiştir. Buradaki sistemli araştırma ve kazı çalışmaları 1958-1961 yılları arasında Prof.Dr. Bahadır ALKIM Başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülmüş ve 200’e yakın heykel taslağı çıkarılmıştır.
Yapılan araştırmalar atölyenin, belgenin Hitit hakimiyetine girdiği ŞUPPİLLULİMA 1. devreye yani M.Ö 1375-1335 tarihleri arasında işletmeye açıldığını ve atölyede bölgenin yerli halkı HURLAR ‘ın çalıştığını göstermiştir. Hitit İmparatorluğunun deniz kavimleri tarafından yıkılmasıyla atölyedeki çalışmaların durduğu görülmektedir. Daha sonra Geç Hitit Krallıklarından Şamal ( Zincirli ) Krallığının M.Ö. IX.yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren atölyeyi yeniden faaliyete geçirdiği anlaşılmaktadır. Bu devreye ait yontularda bölgenin karışık siyasi nedeniyle Asur, Hitit ve Aramilerinde eserler üzerinde etkisini izlemek mümkündür. Bir çok devletin sanat özelliklerini taşıyan yontuların bulunması Yesemek Heykel Atölyesinin sanatsal açıdan önemini bir kat daha arttırmaktadır.
RUMKALE
Gaziantep’in Yavuzeli İlçesine bağlı Kasaba köyünde bulunan Rumkale, Fırat Nehri ile Merziman Çayı’nın birleştiği yerde sarp kayalarla örtülü bir tepe üzerinde kurulmuştur. M.Ö. 840 yılında Geç Hitit döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.Hz. İsa’nın Havarileri’nden biri olan Johannes (Yuhenna )’ nın Roma döneminde Rumkale’yi merkez yaparak Hristiyanlığın Gaziantep yöresinde yayılmasını sağladığı söylenir.
Yuhenna’nın mezarını kalede bulunduğu sanılmakta ve bu nedenle
Hristiyanlarca kutsal yerlerden sayılmaktadır.Rumkale, bölgedeki kalelerden en büyüğüdür. Görkemli yapısı , tabiat güzellikleri ve tarihi değeriyle gezilmeye değer tarihi eserlerimizden birisidir.
BELKIS HÖYÜK
Nizip’in doğusunda ve 12 km. mesafededir. Halfeti’ den Güney’e doğru akan Fırat’a bir kavis çizerek doğuya Birecik ‘e yöneldiği yerdedir. Harabe geniş bir yer kaplar. Höyük haline gelmiş olan yüksek bir kalesi vardır. Harabeler arasında Hitit, Asur, Roma, Bizans ve İslam dönemine ait kalıntılar bulunmuştur. Burası Roma ve Bizans dönemlerinin önemli bir yerleşim merkezi olmuştur. Çevrede Nekrapol ve mozaik kalıntıları vardır. Harabelerden çıkarılan eserler , Gaziantep , Ankara , İstanbul, Paris ve Berlin müzelerinde sergilenmiştir.
ANIT MEZARLAR
a ) Hisar Anıt Mezarı
Gaziantep ili Araban İlçesi Hisar Köyünde bulunan günümüze kadar sağlam kalabilmiş orijinal bir yapıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Kare bir kaide üzerinde (4×4 metre ) dört köşedeki paye sütunlardan meydana gelen gövde ve bunun üzerinde pramidal külahtan teşekkül etmiştir. Bu külahın üzerinde kronik tipi sütun başlığı mevcuttur. Yaklaşık olarak M.S. 1. yüzyıla tarihlemek mümkündür.b) Elif Anıt Mezarı
Elif köyündedir. Hisardaki gibi kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı yüksek kaide üzerine oturan gövde ve üzerini örten tonozlu bir örtü sisteminden oluşmaktadır.
c) Hasanoğlu Anıt Mezarı
Araban ilçesi Hasanoğlu Köyünde bulunan 3. anıt mezar, büyük tahribatlar geçirmiştir. Kesme taştan inşa edilmiştir. Gövdenin sadece Güney ve Batı yönleri ayakta kalabilmiştir. Bu tür mezarlarda seced kaidenin altından doğrudan toprağa verilmekte veya mumlanarak muhafaza edilmektedir. Kaide kısmına sahte lahit konulmakta ceset ise lahit’in aşağısındaki ölü odasına konulmaktadır
a ) Hisar Anıt Mezarı
Gaziantep ili Araban İlçesi Hisar Köyünde bulunan günümüze kadar sağlam kalabilmiş orijinal bir yapıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Kare bir kaide üzerinde (4×4 metre ) dört köşedeki paye sütunlardan meydana gelen gövde ve bunun üzerinde pramidal külahtan teşekkül etmiştir. Bu külahın üzerinde kronik tipi sütun başlığı mevcuttur. Yaklaşık olarak M.S. 1. yüzyıla tarihlemek mümkündür.b) Elif Anıt Mezarı
Elif köyündedir. Hisardaki gibi kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı yüksek kaide üzerine oturan gövde ve üzerini örten tonozlu bir örtü sisteminden oluşmaktadır.
c) Hasanoğlu Anıt Mezarı
Araban ilçesi Hasanoğlu Köyünde bulunan 3. anıt mezar, büyük tahribatlar geçirmiştir. Kesme taştan inşa edilmiştir. Gövdenin sadece Güney ve Batı yönleri ayakta kalabilmiştir. Bu tür mezarlarda seced kaidenin altından doğrudan toprağa verilmekte veya mumlanarak muhafaza edilmektedir. Kaide kısmına sahte lahit konulmakta ceset ise lahit’in aşağısındaki ölü odasına konulmaktadır
TİLMEN HÖYÜK
İslahiye İlçesinin 10 km. doğusundadır. Bölgenin en büyük höyüklerinden olup , 24 km. yüksekliğindedir. Araştırmalar burasının M.Ö.3000 yılının son döneminde büyük bir şehir olduğunu ortaya çıkarmıştır. Şehir iç ve dış kaleden oluşmaktadır. Duvarları büyük , düzgün kesme taştan yapılmıştır.
Höyüğün Kuzeydoğusunda 8 km yüksekliğinde 17 basamak ve rampayla çıkılan yuvarlak kuleler vardır. Kabartmalı ortostatlarda süslü saray geniş bir alanı kaplamaktadır.Höyükte pek çok araç-gereç,çanak-çömlek ve takılar,eşyalar çıkarılmıştır.Höyükle ilgili belirlenen tarih M.Ö.2000 ile 1000 yılları arasındadır.
Gaziantep’in Antik Yerleri
DÜLÜK ANTİK KENTİ
Gaziantep kent merkezinin 10 km kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde bulunmaktadır. Tarihi İpek Yolunun üzerinde bulunan Antik Kent’ te M.Ö. 600.000 yılında Şarklı Mağarada insanların yaşadığına dair bulgular elde edilmiştir. Bu mağaradaki taş aletlerden bölgenin silah endüstrisindeki durumu tespit edilmiştir. Tarihte Doliçhe olarak bilinen kent Hititlerin baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Klasik dönemlerde de önemini koruyan Doliçhe ve Baş Tanrısı Teşup ; Roma dönemlerinde de önemini koruyarak Jupiter Doliçhenus diye anılmaya başlamıştır. Bu inanç Romalı askerler sayesinde avrupa içlerine, İngiltere’ ye Kuzey Afrika’ ya kadar yayılmıştır. Daha sonra idari ve dini özelliklerini Belkıs’a ve Ayıntap’ a kaptırarak önemini yitirmiştir.
Bugün köyün doğusunda kalan Keber tepesinde kazı çalışmaları yapılmakta olup, her gün yeni bulgular ortaya çıkarılmaktadır. Dülük Köyünün içinde ve çevresinde bulunan birçok kaya mezarları ise temizlenerek ziyarete açılmaktadır.
BELKIS (ZEUGMA)
Nizip ilçesinin 10 km. kuzey doğusunda yer alan antik kentte yapılan kazılardan buranın Helenistik, Roma ve Bizans döneminin önemli bir lejyon şehri olduğu tespit edilmiştir. Belkıs M.Ö. I. Yüzyılda bölgede egemen olan Kommegene Krallığının dört büyük şehrinden birisidir.
Antik kentte, Fırat Nehrine bakan yamaçlarda zenginlere ait evler ve bu evlerin tabanında çok sayıda mozaikler bulunmuştur. Nekropolde bulunan çok sayıdaki kaya mezarlardan ise mezar stelleri heykeller ve insan iskeletleri elde edilmiştir.
KARKAMIŞ HARABELERİ
Karkamış harabeleri Suriye sınırında bulunan Karkamış İlçesinin güneyine düşen ve bir kısmı Suriye topraklarında bulunan bir antik kenttir. Yapılan kazılardan kentin neolitik dönemden beri iskan gördüğü anlaşılmaktadır. Gılgamış Destanı Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Buradan elde edilen eserler günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Mayınlı askeri sahada bulunan harabeler, mayınlardan temizlenmeyi beklemektedir.
(Not: Günümüzde Karkamış Harabeleri Askeri bölgede olduğundan ziyarete kapalıdır. Ziyaret için Genel Kurmay Başkanlığından izin alınması gerekmektedir.)
GAZİANTEP’ TE BULUNAN İNANÇ TURİZMİ ESERLERİ
KENDİRLİ KİLİSESİ
Kendirli Kilisesi, Gaziantep İli, Şahinbey İlçesinde Atatürk Bulvarı üzerinde bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi 1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’ un yardımıyla inşa edilmiştir.
Kendirli Kilisesi daha sonraları Öğretmen Okulu olarak, günümüzde ise Milli Eğitim Müdürlüğü toplantı salonu olarak kullanılmaktadır. Zemin katına ise Öğretmenevi’ nin lokali bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi, geniş bir bahçe içerisinde siyah kesme taştan bir temel üzerine beyaz kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı ve çatılıdır. Üç basamakla giriş kapısına ulaşılmaktadır. Giriş kapısı üçgen alınlıklı, yanlar da sütun payelidir. Kapı ahşap olup, üzerinde yarım daire şeklinde demir parmaklıklı bir pencere bulunmaktadır. Kilisenin tabanı kırmızı ve beyaz mermerle satranç tahtası şeklinde döşenmiştir. İç kısmı dört ayak üzerine çapraz tonozludur.
NİZİP FEVKANİ KİLİSESİ
Nizip Fevkani Kilisesi , Gaziantep’ in Nizip ilçesinde şehir merkezinde Şıhlar Mahallesinde bulunmaktadır. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmeyen kilisenin Bizanslılar döneminde yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde depo olarak kullanılan kilise, daha önceleri bir müddet han olarak’ ta işlev görmüştür.
ÖMERİYE CAMİİ
Gaziantep’ in Düğmeci mahallesinde bulunan bu tarihi cami, Antep’ in en eski camisidir. 607 Hicri (1210 Miladi) yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır. Caminin kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte Halife Hz. Ömer zamanında yapıldığı ya da Hz. Ömer’ in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz tarafından yaptırıldığı söylendiği gibi, birincisinin yaptırıp ikincisinin onarttığı hakkında söylentiler vardır. Caminin bir diğer adı da iki Ömer anlamında “Ömereyn” dir. Caminin taç kapısı ve mihrap ak-kara taşlarla örülmüştür. Minare şerefesinin korkuluklarında oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülmektedir. Hatta minarenin bedeninde Antep savunmasının dehşetli günlerinden kalan mermi, şarapnel parçalarının izlerini görmek mümkündür.
Halk arasında anlatılan bir rivayete göre, bu cami her yıl biraz daha toprağa gömülmektedir. Tamamen battığı zaman kıyametin kopacağı gibi söylentiler vardır.
BOYACI CAMİİ
Bu cami Hamdi Kutlar Caddesi ile Kutlar Sokağının birleştiği yerde bulunmaktadır. Cami Kadı Kemalettin tarafından yaptırılmıştır. Caminin Minberi üzerindeki oyma kitabede 759 Hicri (1357 Miladi) tarihi yazmaktadır. Ancak bu tarihten daha önce yapıldığı kanaati hakimdir. Caminin özelliklerinden birisi de minberin alttan kızaklı olması ve duvarda özel olarak yapılan bölmesine girip çıkabilmesidir. Ayrıca Gaziantep’ in en büyük camilerinden olan Boyacı Camii’ nin içindeki ince ahşap işçiliği dikkat çekicidir.
AHMET ÇELEBİ CAMİİ
Ulucanlar Mahallesindedir. Caminin kurucusu Peygamber soyundan gelen Hacı Osman oğlu Şeyh Ramazan Efendidir. Bu eser Medrese, Cami, Kastel olarak peş peşe sıralanmıştır. Cami sonradan ilave edilen medreseyi yaptıran Ahmet Çelebi’ nin adı ile anılmaktadır. Caminin kitabesinde 1083 Hicri (1672 Miladi) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin kitabesinde bulunan kastele 12’ si kesme taştan, 32’ si oyma 44 merdivenle inilir. Cami ahşap işçiliğinin eşsiz örneklerini yansıtmakta olup, ayrıca kadınlarında ibadet etmeleri için ayrı bir bölümü vardır.
YUŞA PEYGAMBER TÜRBESİ
Bilindiği üzere Yuşa Peygamber (A.S.) İsrailoğulları’ ndan olup, Hz. Musa’ nın yeğenidir. İsrailoğulları’ nı göçebelikten kurtarır ve Arz-Kenan’ a yerleştirir.
Gaziantep’ te Boyacı mahallesinde Boyacı Camii’ nden Kavaflar Çarşısına doğru uzanan sokakta Pirsefa denilen mevkide tek katlı bir bina vardır. Bu binada iki oda içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi rivayete göre Yuşa Peygamber’ e ait olup, diğeri ise Pirsefa Hazretlerine aittir.
PİRSEFA HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Pirsefa hazretleri ve Yuşa Peygamber aynı yerde yatmaktadır. Pirsefa’ nın Türbesi yerden 5 basamak aşağıdadır, üzeri kap çatılıdır. Çok eski bir yapı olduğu her haliyle bellidir. Fakat daha sonra restore edilmiştir. Mezarın bulunduğu yerde parmaklık halinde eski bir sanduka mevcuttur. Araştırma yapmak maksadıyla sanduka, duvarlar ve tavan dikkatle gözden geçirilmiş, ancak hiçbir sayı, yazı ve işarete rastlanmamıştır.
Pirsefa rivayetlere göre Hz. Yuşa’ nın türbedarıdır ve ölünce buraya gömülmüştür. Diğer bir rivayete göre Pirsefa, Medinelidir ve Ensardandır. Gaziantep’ in müslümanlar tarafından fethinde HZ. Ali kumandasında buraya gelmiş Karaçomak’ la yan yana harp edrken uğradığı zorlu bir kılıç vuruşu ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer Yuşa’ nın yanına defnederek “ Kendini Peygamber-i Zişanla “ komşu ettim demiştir.”
RUMKALE (HROMGLA)
Rumkale (Hromgla), Gaziantep2 in Yavuzeli İlçesine bağlı Kasaba Köyünde, Fırat Nehri ile merziman çayının birleştiği Fırat’ ın batı sahilinde yüksek ve sarp kayalarla örtülü müstahkem bir tepe üzerindedir. Rumkale’ nin tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte çok eski tarihlerden beri Fırat boyuna hakim olmasıyla stratejik bir kale özelliğine sahiptir. İlk kez M.Ö. IX. Yüzyılın ortalarında Asur, Med,Pers, Roma ve Arapların hakimiyetinde kalmıştır. Antik dönemdeki adı Hromgla olan manastır görümündeki bu yerde Hz. İsa’ nın havarilerinden biri olan johannes (Yohenna)’ in Roma döneminde Rumkale’ yi merkez yaparak Hrıstiyanlığı Rumkale ve civarlarında yaymaya çalıştığı ve ayrıca kayadan oyma bir odada Yohenna’ nın İncil Müsveddelerini sakladığı, daha sonra ise Johannes İncilinin Beyrut’ a kaçırıldığı rivayet edilmektedir. Yohenna’ nın mezar’ ınında kalede olduğu ve bu nedenle de Hrıstiyanlarca da kutsal sayıldığı bilinmektedir.
Rumkale ,Haçlı seferleri sırasında Haçlılar’ın 1098 yılında kurmuş oldukları merkezi Şanlıurfa’da bulunan Urfa Haçlı Kontluğu’nun başlıca kalelerinden birisi olmuştur. Daha sonra Haçlılar’ın Mağlup edilip bölgeden çıkarılmasıyla 1292 yılında kale ve çevresi Müslümanlar tarafından ele geçirilmiştir. Müslümanların eline geçen Rumkale’ de ve bölgede Türk -İslam döneminde yapılan birçok eserler bulunmaktadır. Türk – İslam sanatının özelliklerinin de görülebileceği kaleden , kullanılmayacak kadar harabe olan birde mescit bulunmaktadır.
Rumkale’ nin toplam sekiz burcu mevcut olup, güneydeki kayalık uzantısı yarık şeklinde kesilmiş böylece kale girişi tek yöne aktarılmıştır. Giriş yolu üzerinde 30-50 metre aralıklarla kulelerle korunan bir geçit inşa edilmiştir. Kale iki sıra halinde olup, yarıya kadar toprağa gömülüdür. Rumkale bölgedeki kalelerin en büyüklerinden birisi olup, görkemli yapısı, tabiat güzellikleri ve İnanç Turizmi kapsamındaki konumu ile görülmeye değer tarihi yerlerden birisidir.
ŞEYH FETULLAH CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Gaziantep’ in Kepenek mahallesindedir. Halk arasında bu camiye “ Aşağı Şeyh Camii” de denilmektedir. Caminin banisi keramet sahibi ve ermiş bir kişi olan Şeyh Fetullah ; Halife Hz. Ebubekir soyundan gelmektedir. Bu caminin diğer camilerden farklı olan özellikleri şunlardır.
1-Cami olarak inşa edilmiştir.
2-İlk yapıldığı gibi kalmış olup genişletilmemiştir.
3-Diğer camilerde Osmanlı ve Arap mimarisi özellikleri varken bu camide Selçuklu mimarisi özelliği vardır.
4-Banisinin kutsal sayılması, kendine özgü mimarisinin bulunması.
5-Antep Savunmasında Şehit olan Karayılan (Molla Mehmet)’ in mezarının burada bulunması.
6-Bu camin eşi benzeri dünyada bir daha yapılmamıştır.
ÖKKEŞİYE HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Gaziantep’ ten Adana’ ya doğru karayoluyla giderken Sakçagözü’ nü geçince. Nurdağı’ na ulaşmadan yolun sol tarafında uzaklarda yeşilliklerle çevrili bir tepe görülür. İşte bu tepede Kahramanmaraş ve Gaziantep bölgesinde binlerce insana adıdı veren Ökkeş yahut Ökkeşiye Hazretleri yatmaktadır. Ökkeşiye Hazretleri sahabeden bir zat olup, Gaziantep’ in Müslümanlar tarafından fethinde şehit düşen 5 kişiden biridir. Türbenin bulunduğu yere Ökkeşi’ye denmektedir. Türbe tam olarak dağın tepesinde bulunmakta ve türbenin alt tarafındaki kuyularda ise birkaç metre derinlikte bol su bulunmaktadır.
Rivayetlerde anlatılan,İslam inancına göre Peygamber efendimizin Peygamberlik mührünü gören cennetliktir. Peygamberimiz herkesle helalleşirken Ökkeşiye hazretleri ‘’Ya Resulullah Uhud Cenginde bana kırbaçla vurmuştunuz. Hakkımı ancak kısasla ödeşirim” der. Peygamberimiz (S.A.) Ökkeşiye Hazretlerine kırbacı verir ve vurmasını söyler. Ökkeşiye Hazretleri “ Siz bana sırtım çıplakken vurmuştunuz ya Resulullah” der Peygamber Efendimiz sırtını açar tam bu sırada Ökkeşiye Hazretleri Peygamber Efendimizin Peygamberlik mührünü görür ve öper. Daha sonra “ Kısastaki gayem buydu Ya Resulullah . Yoksa sizde bir hakkım varsa anam sütü gibi helal olsun” der.
Erkek çocuğu olmayan karı kocalar ve daha değişik maksatları olanlar Ökkeşiye Hazretlerinin Türbesini ziyaret ederler ve isteklerinin kabul edilmesi ve arzularına kavuşmak ümidiyle burada Allah’ a niyazda bulunurlar. Ayrıca Allah rızası için kurban keserler. Böylece de ziyaretten sonra doğan çocuğa genel olarak Ökkeş adı verilir.
İPEK YOLU
İpek Yolu; Asya’ yı Avrupa’ ya bağlayan ve üzerinde en çok ipek taşındığı için “İpek Yolu” adıyla anılan tarihi kervan yoludur.
Esasında bu yol Antakya’ dan başlayıp, Gaziantep’ten de geçerek İran ve Afganistan’ ın kuzeyinden Pamir Ovasına kadar girdi. Çin’ in en uç noktasından başlayıp Anadolu’ nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul’ da birleşen ve oradan da Avrupa’ nın içlerine giden bu yol boyunca çeşitli alış-veriş merkezleri ve konaklama yerleri bulunur. Bu konaklama ve alış-veriş merkezlerinin şehirlerde bulunanlarına han, yol güzergahlarında bulunanlarına da kervansaray veya Menzil Hanı denilmektedir. 19.yüzyıl başlarına kadar kullanılan bu yapılardan günümüze Gaziantep’ te de önemli eserler kalmıştır. Gaziantep merkezine yaklaşık 1o km. mesafedeki Sam Köyünde bulunan han bir Menzil Han’ ı olarak inşa edilmiştir. İl Merkezinde halen Şire Hanı , Tuz Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Han ı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Hacı Ömer Hanı, Millet Hanı ve daha birçok han varlığını sürdürmetedir.
GAZİANTEP KALESİ
Yuvarlak bir biçimde düzenlenmiş kalenin surları nın uzunluğu 1200 metredir. Duvarları büyük taşlarla örülmüş kalede 36 kule ve burç bulunmaktadır. Kulele rin dördü değişik dönemlerde farklı hükümdarlar tara fından yapılmıştır. Bugün kalenin içinde cami ve diğer yapıların kalıntıları vardır. Yeraltında büyük odalar ve çeşitli yönlere çıkan gizli geçitler bulunmaktadır. Kale nin dış surları restore edilmiştir.
Ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber bazı bö lümlerinin Hititler döneminde inşa edildiği sanılmakta dır. Kale ile ilgili söylenen efsanelerin birinde Ayni adında bir kızdan söz edilir. Kaleyi Ayni adındaki kız yaptırmaya başlar, parası yetmez. Ayni değerli yüzü ğünü satarak kalenin yapımını sürdürür. Kalenin yapı mı sırasında bir cenaze alayı görür. Bu törenden etki lenir. Yaşamın nasıl olsa sonu ölüm olacağını düşüne rek kaleyi yaptırmaktan vaz geçer. An cak başka bir kız tarafından kalenin yapımı tamamlanır. Bu nedenle kalenin adı Kale-i Fasus (yü zük) olarak anılır. 6. Yüzyılda Bizans imparatoru Jüs-tinyen zamanında büyük bir onarım gördüğü bilin mektedir. 1481 yılında Mısır Sultanı Kayıtbay zama
nında da onarımdan geçtiği bilinmektedir. Kalede yer alan kitabeden de anlaşıldığı üzere kale 1557′de Ka nuni Sultan Süleyman döneminde yeniden onarılmıştır.
DÜLÜK
Gaziantep’in 10 kilometre kuzeyinde bugünkü Dülük Köyü civarındadır. Roma döneminden kalma kaya ve yeraltı mezarları, anıt mezarlar ve çeşitli kalıntılar bulunmaktadır.
Dülük, Hititlerden Romalılara kadarki dönemde önemli bir din merkezidir. Hititlerin önemli tanrılarından Teşhup’un Baal Tapınağı Dülük’te bulunmaktadır. Burada yaşayan tüm toplumlar için de dinsel önemini sürdürmüştür. Bölgede yapılan kazılarda çeşitli dönemlere ait arkeolojik kalıntılar bulunmuş ve çalışmalar sürmektedir.
Ayrıca Cumhuriyet döneminde ağaçlandırma çalışmaları yapılan Dülük artık Dülük ormanları ismiyle de anılmakta ve burası halk tarafından piknik alanı olarak kullanılmaktadır.
YESEMEK (AÇIK HAVA HEYKEL ATÖLYESİ)
İslahiye ilçesinin Yesemek Köyü’nün güneydoğusun daki yamacın üzerinde bulunmaktadır. Bu bölgede bu gün üç yüzden fazla yontu taslağı bulunmaktadır. Bu taslaklar sfenks, aslan, dağ tanrıları, çeşitli yaratıklar ve mimari çalışmalardan oluşmaktadır.
Yesemek dünyanın bilinen ilk açık hava heykel atölyesidir. Hitit hükümdarı Suppilluma döneminde (MÖ. 1375 – 1 335) faaliyete geçtiği sanılmaktadır. Hitit devleti gücünü kaybedince atölye de kapanmıştır.
M.Ö. 9, yüzyıl da kurulan Geç Hitit Devleti dö neminde atölye yeniden faali yete geçer. M.Ö. 8. yüzyı lın sonlarında bölgenin Asurların eline geçmesinden sonra atölyedeki çalışmalar tümüyle durmuştur.
BELKIS (ZEUGMA)
Nizip ilçesine 10 kilometre uzaklıkta bulunan Fırat nehri kıyısındaki Belkıs Köyü sınırları içindedir. Fakat ne yazık ki bu çok değerli tarih hazinesi Birecik Barajı suları altında kalacaktır. Belkıs M.Ö. 1. yüzyılda Koma gene Krallığının dört büyük kentin den biridir. Belkıs’ta Helenistik, Bizans ve Roma dönemine ait birçok kalıntı bulunmuştur ve Gaziantep müzesinde sergilenmektedir.
RUMKALE
Yavuzeli ilçesinin Kasab köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Fırat nehri ile Merzimen Çayı’nın birleştiği sarp kayalardan kurulu bir tepenin üzerinde yer al maktadır.
Kale kullanılmayacak kadar harap ve bakımsız durumdadır. Kalenin sekiz burcu ve tek girişi vardır. Giriş yolu üzerinde 51 adet kule bulunur. Görkemli yapısının yanında yörenin doğal güzelliklerini yansıtması bakımından da önemlidir.
Antik dönemdeki adı Hromgla olan Rumkale; Asur, Med, Pers , Roma ve Arap egemenliği altında yaşamış önemli bir merkezdir. Ayrıca İsa’nın havarilerinden Yohenna’nın Roma döneminde burada yaşadığı, İn cil’in müsveddelerinin bir süre burada saklandığına inanılmaktadır. Bu nedenle Hıristiyanlar açısından kut sal bir yerdir. Haçlı Seferleri sırasında Haçlıların kurduğu Urfa kontluğunun bir garnizonu olmuş, 1292 yılında Müslüman topluluklar tarafından bu egemenliğe son verilmiştir.
TİLBAŞAR KALESİ
Oğuzeli ilçesinin Gündoğan Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Anadolu’nun sayılı büyük höyüklerin den olan Tilbaşar Kalesi’nden günümüze yıkılmış duvar kalıntıları ve toprağa karışmış surları kalmıştır.
Tarihi milattan önce 3000 yılına kadar uzanmak tadır. Tunç çağlarından beri yerleşim birimi olarak kullanılmaktadır. Haçlı seferleri sırasında çevresine hakimiyeti nedeniyle kale yeniden canlandırılmış, şehrin et rafına surlar çevrilmiştir.
Günümüzde yapılan arkeolojik kazılarda Tunç Çağı, Bizans, Eyyubi ve Haçlı dönemlerine ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.
KARKAMIŞ
Karkamış ilçesinin Suriye sınırında olan bölgede bir antik kent bulunmaktadır. Karkamış harabelerinin bir bölümü Türkiye sınırlarında bir bölümü de Suriye sınırları içindedir. İç kale ve şehir ülkemiz sınırları içinde bulunmaktadır.
Bugün İç ve dış şehir surlarının, tapınak ve hilani evlerin kalıntıları bulunmaktadır. Geçmiş dönemlerde yapılan kazılarda çıkarılan birçok tarihi eser dünyanın önemli müzelerini süslemektedir.
Mezopotomya-Mısır-Anadolu arasında ulaşım yollarının kavşağında bulunması tarihin her döneminde Karkamış’ın önemli bir yerleşim merkezi olmasını sağlamıştır.
SAKÇAGÖZÜ
Gaziantep – Adana karayolu üzerindedir. Antik kent, Sakçagözü Köyü’nün üç kilometre kuzeyindedir. Bu antik kentin Geç Hitit döneminde önemli yerleşim merkezlerinden biri olduğu sanılmaktadır.
Yapılan kazılarda Hitit dönemine ait yapılar, kenti çevreleyen surlar, saray kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Burada bulunan çeşitli tarihi eserler ülkemizin önemli müzelerinde sergilenmektedir.
TİLMEN HÖYÜK
İslahiye ilçesi civarında eski bir yerleşim yeridir.
Tilmen Höyük’ün bulunduğu yerde MÖ. 3000 yıllarının sonlarına doğru büyük bir kentin bulunduğu sanılmaktadır. Yine Tilmen Höyük’ün Yahmad Kralığı’na bağlı bir prenslik olduğunu tarihçiler belirtmektedirler. Eski Mezopotamya, Suriye ve Anadolu kültürlerinden izlere rastlanmaktadır.
ZİNCİRLİ HÖYÜK
İslahiye’nin Zincirli Köyü’nde bulunan höyük Tunç çağından Romalılara kadar olan dönemde yerleşim merkezi olmuştur.
Yapılan kazılarda kent dokusunun daire biçiminde sağlam surlarla çevrili olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca tapınak ve saraylara ait çeşitli kalıntılar bulunmuştur.
Esenbek Harabeleri Halk arasında “Gavur Öreni” olarak da bilinmektedir. Küçük Kızıl Hisar Köyü’nden başlayarak genişleyen bir vadi biçiminde Gaziantep’in bütün güneyini kaplar.
Bu alanda bulunan Karapınar, Kahveli, Delikpınar, Gazgözpınarı ve Esenbek pınarı Romalılar tarafından yapılan kanallarla bölgeye getirilmiş suyun kaynaklarıdır. Esenbek kentinin bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır.
24 metre yüksekliğindeki höyüğün kuzeydoğusunda 8 metre yüksekliğinde, merdivenle çıkılan kuleler vardır. Höyükte birçok antik kalıntı bulunmuştur.
Bedestenler
Bedesten eskiden alışveriş hayatının nabzının attığı, üstü kapalı içinde alışveriş yapılan, ince uzun, üstü kapalı çarşılardır. Eskiden sayıları beş iken günümüzde sağlam olarak ayakta kalıp ticari fonksiyonlarını devam ettiren bedestenler; Zincirli Bedesten, Hüseyin Paşa Bedesteni ile yan yana ve birbirine bitişik olarak yapılan Kemikli Bedestendir.
XVIII. yüzyılda Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında “ Kara Basamak Bedesteni” olarak bilinir ve günümüzde et hali olarak kullanılmaktadır. İçinde 80 dükkan bulunan bedestenin beş kapısı bulunmaktadır.Güney kapısındaki dört mısralık kitabenin yazarı kusiri’dir. Biri kuzeyden güneye,diğeri doğudan batıya uzanan ve birbiri ile kesişen iki bölümden meydana gelmektedir. Üstü kapalı ve tek katlı bir yapıdır. İçerisinde 80 işyeri vardır.Daha sonraları üzerine bir kat daha yapılarak Adliye olarak kullanılmışsa da 1957 yılındaki yangında bu bölüm tamamen yok olmuştur.
Kemikli Bedesten ise 19.yüzyılda (1865) Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılmış olup, Her biri 15X60 ebadında olan iki bölümlü, dikdörtgen planlı ve kesme taştan yapılmış bir yapıdır.Temel kazıları sırasında kemik bulunduğu için adına halk tarafından Kemikli Bedesten denmiş ise de asıl adı Mecidiye Bedestenidir. Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi bulunmakta ve içerisinde 72 dükkan bulunmaktadır. Bedestenler inşa edildikleri zamanın mimari üslubunu göstermektedirler.
Bedestenler eskiden her gün dua ile açılır ve ticarete başlanırdı. Açılışta “Ey Rabbimiz, günümüzü aydın, pazarımızı hareketli, kazancımızı bereketli kıl. Kazancımıza haram katmadan, hileli mal satmadan, tembel tembel yatmaktan, aldatmaktan, aldanmaktan,hırstan, hileden, faiz kazançtan, şeytana ve nefsimize uymaktan, düşman şerrinden, kul hakkından, insanları ezmekten ve ezilmekten bizi koru.
Namerde muhtaç eyleme. Geçim sıkıntısı çektirme, çok verip azdırma, az verip bezdirme. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza ihsan eyle Allahım.
Kaza ve belalardan bizleri koru. Ya Rabbi bizleri nimetine şükreden, gerektiği zaman sabreden, kanaatli, gönlü zengin kullarından eyle Allahım Amin.” Diye dua edilirdi.
İslahiye İlçesinin 10 km. doğusundadır. Bölgenin en büyük höyüklerinden olup , 24 km. yüksekliğindedir. Araştırmalar burasının M.Ö.3000 yılının son döneminde büyük bir şehir olduğunu ortaya çıkarmıştır. Şehir iç ve dış kaleden oluşmaktadır. Duvarları büyük , düzgün kesme taştan yapılmıştır.
Höyüğün Kuzeydoğusunda 8 km yüksekliğinde 17 basamak ve rampayla çıkılan yuvarlak kuleler vardır. Kabartmalı ortostatlarda süslü saray geniş bir alanı kaplamaktadır.Höyükte pek çok araç-gereç,çanak-çömlek ve takılar,eşyalar çıkarılmıştır.Höyükle ilgili belirlenen tarih M.Ö.2000 ile 1000 yılları arasındadır.
Gaziantep’in Antik Yerleri
DÜLÜK ANTİK KENTİ
Gaziantep kent merkezinin 10 km kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde bulunmaktadır. Tarihi İpek Yolunun üzerinde bulunan Antik Kent’ te M.Ö. 600.000 yılında Şarklı Mağarada insanların yaşadığına dair bulgular elde edilmiştir. Bu mağaradaki taş aletlerden bölgenin silah endüstrisindeki durumu tespit edilmiştir. Tarihte Doliçhe olarak bilinen kent Hititlerin baş tanrısı Teşup’un din merkezi olmuştur. Klasik dönemlerde de önemini koruyan Doliçhe ve Baş Tanrısı Teşup ; Roma dönemlerinde de önemini koruyarak Jupiter Doliçhenus diye anılmaya başlamıştır. Bu inanç Romalı askerler sayesinde avrupa içlerine, İngiltere’ ye Kuzey Afrika’ ya kadar yayılmıştır. Daha sonra idari ve dini özelliklerini Belkıs’a ve Ayıntap’ a kaptırarak önemini yitirmiştir.
Bugün köyün doğusunda kalan Keber tepesinde kazı çalışmaları yapılmakta olup, her gün yeni bulgular ortaya çıkarılmaktadır. Dülük Köyünün içinde ve çevresinde bulunan birçok kaya mezarları ise temizlenerek ziyarete açılmaktadır.
BELKIS (ZEUGMA)
Nizip ilçesinin 10 km. kuzey doğusunda yer alan antik kentte yapılan kazılardan buranın Helenistik, Roma ve Bizans döneminin önemli bir lejyon şehri olduğu tespit edilmiştir. Belkıs M.Ö. I. Yüzyılda bölgede egemen olan Kommegene Krallığının dört büyük şehrinden birisidir.
Antik kentte, Fırat Nehrine bakan yamaçlarda zenginlere ait evler ve bu evlerin tabanında çok sayıda mozaikler bulunmuştur. Nekropolde bulunan çok sayıdaki kaya mezarlardan ise mezar stelleri heykeller ve insan iskeletleri elde edilmiştir.
KARKAMIŞ HARABELERİ
Karkamış harabeleri Suriye sınırında bulunan Karkamış İlçesinin güneyine düşen ve bir kısmı Suriye topraklarında bulunan bir antik kenttir. Yapılan kazılardan kentin neolitik dönemden beri iskan gördüğü anlaşılmaktadır. Gılgamış Destanı Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Buradan elde edilen eserler günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Mayınlı askeri sahada bulunan harabeler, mayınlardan temizlenmeyi beklemektedir.
(Not: Günümüzde Karkamış Harabeleri Askeri bölgede olduğundan ziyarete kapalıdır. Ziyaret için Genel Kurmay Başkanlığından izin alınması gerekmektedir.)
GAZİANTEP’ TE BULUNAN İNANÇ TURİZMİ ESERLERİ
KENDİRLİ KİLİSESİ
Kendirli Kilisesi, Gaziantep İli, Şahinbey İlçesinde Atatürk Bulvarı üzerinde bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi 1860 yılında Fransız Misyonerler ve III. Napolyon’ un yardımıyla inşa edilmiştir.
Kendirli Kilisesi daha sonraları Öğretmen Okulu olarak, günümüzde ise Milli Eğitim Müdürlüğü toplantı salonu olarak kullanılmaktadır. Zemin katına ise Öğretmenevi’ nin lokali bulunmaktadır. Kendirli Kilisesi, geniş bir bahçe içerisinde siyah kesme taştan bir temel üzerine beyaz kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı ve çatılıdır. Üç basamakla giriş kapısına ulaşılmaktadır. Giriş kapısı üçgen alınlıklı, yanlar da sütun payelidir. Kapı ahşap olup, üzerinde yarım daire şeklinde demir parmaklıklı bir pencere bulunmaktadır. Kilisenin tabanı kırmızı ve beyaz mermerle satranç tahtası şeklinde döşenmiştir. İç kısmı dört ayak üzerine çapraz tonozludur.
NİZİP FEVKANİ KİLİSESİ
Nizip Fevkani Kilisesi , Gaziantep’ in Nizip ilçesinde şehir merkezinde Şıhlar Mahallesinde bulunmaktadır. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmeyen kilisenin Bizanslılar döneminde yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde depo olarak kullanılan kilise, daha önceleri bir müddet han olarak’ ta işlev görmüştür.
ÖMERİYE CAMİİ
Gaziantep’ in Düğmeci mahallesinde bulunan bu tarihi cami, Antep’ in en eski camisidir. 607 Hicri (1210 Miladi) yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır. Caminin kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte Halife Hz. Ömer zamanında yapıldığı ya da Hz. Ömer’ in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz tarafından yaptırıldığı söylendiği gibi, birincisinin yaptırıp ikincisinin onarttığı hakkında söylentiler vardır. Caminin bir diğer adı da iki Ömer anlamında “Ömereyn” dir. Caminin taç kapısı ve mihrap ak-kara taşlarla örülmüştür. Minare şerefesinin korkuluklarında oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülmektedir. Hatta minarenin bedeninde Antep savunmasının dehşetli günlerinden kalan mermi, şarapnel parçalarının izlerini görmek mümkündür.
Halk arasında anlatılan bir rivayete göre, bu cami her yıl biraz daha toprağa gömülmektedir. Tamamen battığı zaman kıyametin kopacağı gibi söylentiler vardır.
BOYACI CAMİİ
Bu cami Hamdi Kutlar Caddesi ile Kutlar Sokağının birleştiği yerde bulunmaktadır. Cami Kadı Kemalettin tarafından yaptırılmıştır. Caminin Minberi üzerindeki oyma kitabede 759 Hicri (1357 Miladi) tarihi yazmaktadır. Ancak bu tarihten daha önce yapıldığı kanaati hakimdir. Caminin özelliklerinden birisi de minberin alttan kızaklı olması ve duvarda özel olarak yapılan bölmesine girip çıkabilmesidir. Ayrıca Gaziantep’ in en büyük camilerinden olan Boyacı Camii’ nin içindeki ince ahşap işçiliği dikkat çekicidir.
AHMET ÇELEBİ CAMİİ
Ulucanlar Mahallesindedir. Caminin kurucusu Peygamber soyundan gelen Hacı Osman oğlu Şeyh Ramazan Efendidir. Bu eser Medrese, Cami, Kastel olarak peş peşe sıralanmıştır. Cami sonradan ilave edilen medreseyi yaptıran Ahmet Çelebi’ nin adı ile anılmaktadır. Caminin kitabesinde 1083 Hicri (1672 Miladi) tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin kitabesinde bulunan kastele 12’ si kesme taştan, 32’ si oyma 44 merdivenle inilir. Cami ahşap işçiliğinin eşsiz örneklerini yansıtmakta olup, ayrıca kadınlarında ibadet etmeleri için ayrı bir bölümü vardır.
YUŞA PEYGAMBER TÜRBESİ
Bilindiği üzere Yuşa Peygamber (A.S.) İsrailoğulları’ ndan olup, Hz. Musa’ nın yeğenidir. İsrailoğulları’ nı göçebelikten kurtarır ve Arz-Kenan’ a yerleştirir.
Gaziantep’ te Boyacı mahallesinde Boyacı Camii’ nden Kavaflar Çarşısına doğru uzanan sokakta Pirsefa denilen mevkide tek katlı bir bina vardır. Bu binada iki oda içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi rivayete göre Yuşa Peygamber’ e ait olup, diğeri ise Pirsefa Hazretlerine aittir.
PİRSEFA HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Pirsefa hazretleri ve Yuşa Peygamber aynı yerde yatmaktadır. Pirsefa’ nın Türbesi yerden 5 basamak aşağıdadır, üzeri kap çatılıdır. Çok eski bir yapı olduğu her haliyle bellidir. Fakat daha sonra restore edilmiştir. Mezarın bulunduğu yerde parmaklık halinde eski bir sanduka mevcuttur. Araştırma yapmak maksadıyla sanduka, duvarlar ve tavan dikkatle gözden geçirilmiş, ancak hiçbir sayı, yazı ve işarete rastlanmamıştır.
Pirsefa rivayetlere göre Hz. Yuşa’ nın türbedarıdır ve ölünce buraya gömülmüştür. Diğer bir rivayete göre Pirsefa, Medinelidir ve Ensardandır. Gaziantep’ in müslümanlar tarafından fethinde HZ. Ali kumandasında buraya gelmiş Karaçomak’ la yan yana harp edrken uğradığı zorlu bir kılıç vuruşu ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer Yuşa’ nın yanına defnederek “ Kendini Peygamber-i Zişanla “ komşu ettim demiştir.”
RUMKALE (HROMGLA)
Rumkale (Hromgla), Gaziantep2 in Yavuzeli İlçesine bağlı Kasaba Köyünde, Fırat Nehri ile merziman çayının birleştiği Fırat’ ın batı sahilinde yüksek ve sarp kayalarla örtülü müstahkem bir tepe üzerindedir. Rumkale’ nin tarihi hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte çok eski tarihlerden beri Fırat boyuna hakim olmasıyla stratejik bir kale özelliğine sahiptir. İlk kez M.Ö. IX. Yüzyılın ortalarında Asur, Med,Pers, Roma ve Arapların hakimiyetinde kalmıştır. Antik dönemdeki adı Hromgla olan manastır görümündeki bu yerde Hz. İsa’ nın havarilerinden biri olan johannes (Yohenna)’ in Roma döneminde Rumkale’ yi merkez yaparak Hrıstiyanlığı Rumkale ve civarlarında yaymaya çalıştığı ve ayrıca kayadan oyma bir odada Yohenna’ nın İncil Müsveddelerini sakladığı, daha sonra ise Johannes İncilinin Beyrut’ a kaçırıldığı rivayet edilmektedir. Yohenna’ nın mezar’ ınında kalede olduğu ve bu nedenle de Hrıstiyanlarca da kutsal sayıldığı bilinmektedir.
Rumkale ,Haçlı seferleri sırasında Haçlılar’ın 1098 yılında kurmuş oldukları merkezi Şanlıurfa’da bulunan Urfa Haçlı Kontluğu’nun başlıca kalelerinden birisi olmuştur. Daha sonra Haçlılar’ın Mağlup edilip bölgeden çıkarılmasıyla 1292 yılında kale ve çevresi Müslümanlar tarafından ele geçirilmiştir. Müslümanların eline geçen Rumkale’ de ve bölgede Türk -İslam döneminde yapılan birçok eserler bulunmaktadır. Türk – İslam sanatının özelliklerinin de görülebileceği kaleden , kullanılmayacak kadar harabe olan birde mescit bulunmaktadır.
Rumkale’ nin toplam sekiz burcu mevcut olup, güneydeki kayalık uzantısı yarık şeklinde kesilmiş böylece kale girişi tek yöne aktarılmıştır. Giriş yolu üzerinde 30-50 metre aralıklarla kulelerle korunan bir geçit inşa edilmiştir. Kale iki sıra halinde olup, yarıya kadar toprağa gömülüdür. Rumkale bölgedeki kalelerin en büyüklerinden birisi olup, görkemli yapısı, tabiat güzellikleri ve İnanç Turizmi kapsamındaki konumu ile görülmeye değer tarihi yerlerden birisidir.
ŞEYH FETULLAH CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Gaziantep’ in Kepenek mahallesindedir. Halk arasında bu camiye “ Aşağı Şeyh Camii” de denilmektedir. Caminin banisi keramet sahibi ve ermiş bir kişi olan Şeyh Fetullah ; Halife Hz. Ebubekir soyundan gelmektedir. Bu caminin diğer camilerden farklı olan özellikleri şunlardır.
1-Cami olarak inşa edilmiştir.
2-İlk yapıldığı gibi kalmış olup genişletilmemiştir.
3-Diğer camilerde Osmanlı ve Arap mimarisi özellikleri varken bu camide Selçuklu mimarisi özelliği vardır.
4-Banisinin kutsal sayılması, kendine özgü mimarisinin bulunması.
5-Antep Savunmasında Şehit olan Karayılan (Molla Mehmet)’ in mezarının burada bulunması.
6-Bu camin eşi benzeri dünyada bir daha yapılmamıştır.
ÖKKEŞİYE HAZRETLERİ VE TÜRBESİ
Gaziantep’ ten Adana’ ya doğru karayoluyla giderken Sakçagözü’ nü geçince. Nurdağı’ na ulaşmadan yolun sol tarafında uzaklarda yeşilliklerle çevrili bir tepe görülür. İşte bu tepede Kahramanmaraş ve Gaziantep bölgesinde binlerce insana adıdı veren Ökkeş yahut Ökkeşiye Hazretleri yatmaktadır. Ökkeşiye Hazretleri sahabeden bir zat olup, Gaziantep’ in Müslümanlar tarafından fethinde şehit düşen 5 kişiden biridir. Türbenin bulunduğu yere Ökkeşi’ye denmektedir. Türbe tam olarak dağın tepesinde bulunmakta ve türbenin alt tarafındaki kuyularda ise birkaç metre derinlikte bol su bulunmaktadır.
Rivayetlerde anlatılan,İslam inancına göre Peygamber efendimizin Peygamberlik mührünü gören cennetliktir. Peygamberimiz herkesle helalleşirken Ökkeşiye hazretleri ‘’Ya Resulullah Uhud Cenginde bana kırbaçla vurmuştunuz. Hakkımı ancak kısasla ödeşirim” der. Peygamberimiz (S.A.) Ökkeşiye Hazretlerine kırbacı verir ve vurmasını söyler. Ökkeşiye Hazretleri “ Siz bana sırtım çıplakken vurmuştunuz ya Resulullah” der Peygamber Efendimiz sırtını açar tam bu sırada Ökkeşiye Hazretleri Peygamber Efendimizin Peygamberlik mührünü görür ve öper. Daha sonra “ Kısastaki gayem buydu Ya Resulullah . Yoksa sizde bir hakkım varsa anam sütü gibi helal olsun” der.
Erkek çocuğu olmayan karı kocalar ve daha değişik maksatları olanlar Ökkeşiye Hazretlerinin Türbesini ziyaret ederler ve isteklerinin kabul edilmesi ve arzularına kavuşmak ümidiyle burada Allah’ a niyazda bulunurlar. Ayrıca Allah rızası için kurban keserler. Böylece de ziyaretten sonra doğan çocuğa genel olarak Ökkeş adı verilir.
İPEK YOLU
İpek Yolu; Asya’ yı Avrupa’ ya bağlayan ve üzerinde en çok ipek taşındığı için “İpek Yolu” adıyla anılan tarihi kervan yoludur.
Esasında bu yol Antakya’ dan başlayıp, Gaziantep’ten de geçerek İran ve Afganistan’ ın kuzeyinden Pamir Ovasına kadar girdi. Çin’ in en uç noktasından başlayıp Anadolu’ nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul’ da birleşen ve oradan da Avrupa’ nın içlerine giden bu yol boyunca çeşitli alış-veriş merkezleri ve konaklama yerleri bulunur. Bu konaklama ve alış-veriş merkezlerinin şehirlerde bulunanlarına han, yol güzergahlarında bulunanlarına da kervansaray veya Menzil Hanı denilmektedir. 19.yüzyıl başlarına kadar kullanılan bu yapılardan günümüze Gaziantep’ te de önemli eserler kalmıştır. Gaziantep merkezine yaklaşık 1o km. mesafedeki Sam Köyünde bulunan han bir Menzil Han’ ı olarak inşa edilmiştir. İl Merkezinde halen Şire Hanı , Tuz Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Han ı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Hacı Ömer Hanı, Millet Hanı ve daha birçok han varlığını sürdürmetedir.
GAZİANTEP KALESİ
Yuvarlak bir biçimde düzenlenmiş kalenin surları nın uzunluğu 1200 metredir. Duvarları büyük taşlarla örülmüş kalede 36 kule ve burç bulunmaktadır. Kulele rin dördü değişik dönemlerde farklı hükümdarlar tara fından yapılmıştır. Bugün kalenin içinde cami ve diğer yapıların kalıntıları vardır. Yeraltında büyük odalar ve çeşitli yönlere çıkan gizli geçitler bulunmaktadır. Kale nin dış surları restore edilmiştir.
Ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber bazı bö lümlerinin Hititler döneminde inşa edildiği sanılmakta dır. Kale ile ilgili söylenen efsanelerin birinde Ayni adında bir kızdan söz edilir. Kaleyi Ayni adındaki kız yaptırmaya başlar, parası yetmez. Ayni değerli yüzü ğünü satarak kalenin yapımını sürdürür. Kalenin yapı mı sırasında bir cenaze alayı görür. Bu törenden etki lenir. Yaşamın nasıl olsa sonu ölüm olacağını düşüne rek kaleyi yaptırmaktan vaz geçer. An cak başka bir kız tarafından kalenin yapımı tamamlanır. Bu nedenle kalenin adı Kale-i Fasus (yü zük) olarak anılır. 6. Yüzyılda Bizans imparatoru Jüs-tinyen zamanında büyük bir onarım gördüğü bilin mektedir. 1481 yılında Mısır Sultanı Kayıtbay zama
nında da onarımdan geçtiği bilinmektedir. Kalede yer alan kitabeden de anlaşıldığı üzere kale 1557′de Ka nuni Sultan Süleyman döneminde yeniden onarılmıştır.
DÜLÜK
Gaziantep’in 10 kilometre kuzeyinde bugünkü Dülük Köyü civarındadır. Roma döneminden kalma kaya ve yeraltı mezarları, anıt mezarlar ve çeşitli kalıntılar bulunmaktadır.
Dülük, Hititlerden Romalılara kadarki dönemde önemli bir din merkezidir. Hititlerin önemli tanrılarından Teşhup’un Baal Tapınağı Dülük’te bulunmaktadır. Burada yaşayan tüm toplumlar için de dinsel önemini sürdürmüştür. Bölgede yapılan kazılarda çeşitli dönemlere ait arkeolojik kalıntılar bulunmuş ve çalışmalar sürmektedir.
Ayrıca Cumhuriyet döneminde ağaçlandırma çalışmaları yapılan Dülük artık Dülük ormanları ismiyle de anılmakta ve burası halk tarafından piknik alanı olarak kullanılmaktadır.
YESEMEK (AÇIK HAVA HEYKEL ATÖLYESİ)
İslahiye ilçesinin Yesemek Köyü’nün güneydoğusun daki yamacın üzerinde bulunmaktadır. Bu bölgede bu gün üç yüzden fazla yontu taslağı bulunmaktadır. Bu taslaklar sfenks, aslan, dağ tanrıları, çeşitli yaratıklar ve mimari çalışmalardan oluşmaktadır.
Yesemek dünyanın bilinen ilk açık hava heykel atölyesidir. Hitit hükümdarı Suppilluma döneminde (MÖ. 1375 – 1 335) faaliyete geçtiği sanılmaktadır. Hitit devleti gücünü kaybedince atölye de kapanmıştır.
M.Ö. 9, yüzyıl da kurulan Geç Hitit Devleti dö neminde atölye yeniden faali yete geçer. M.Ö. 8. yüzyı lın sonlarında bölgenin Asurların eline geçmesinden sonra atölyedeki çalışmalar tümüyle durmuştur.
BELKIS (ZEUGMA)
Nizip ilçesine 10 kilometre uzaklıkta bulunan Fırat nehri kıyısındaki Belkıs Köyü sınırları içindedir. Fakat ne yazık ki bu çok değerli tarih hazinesi Birecik Barajı suları altında kalacaktır. Belkıs M.Ö. 1. yüzyılda Koma gene Krallığının dört büyük kentin den biridir. Belkıs’ta Helenistik, Bizans ve Roma dönemine ait birçok kalıntı bulunmuştur ve Gaziantep müzesinde sergilenmektedir.
RUMKALE
Yavuzeli ilçesinin Kasab köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Fırat nehri ile Merzimen Çayı’nın birleştiği sarp kayalardan kurulu bir tepenin üzerinde yer al maktadır.
Kale kullanılmayacak kadar harap ve bakımsız durumdadır. Kalenin sekiz burcu ve tek girişi vardır. Giriş yolu üzerinde 51 adet kule bulunur. Görkemli yapısının yanında yörenin doğal güzelliklerini yansıtması bakımından da önemlidir.
Antik dönemdeki adı Hromgla olan Rumkale; Asur, Med, Pers , Roma ve Arap egemenliği altında yaşamış önemli bir merkezdir. Ayrıca İsa’nın havarilerinden Yohenna’nın Roma döneminde burada yaşadığı, İn cil’in müsveddelerinin bir süre burada saklandığına inanılmaktadır. Bu nedenle Hıristiyanlar açısından kut sal bir yerdir. Haçlı Seferleri sırasında Haçlıların kurduğu Urfa kontluğunun bir garnizonu olmuş, 1292 yılında Müslüman topluluklar tarafından bu egemenliğe son verilmiştir.
TİLBAŞAR KALESİ
Oğuzeli ilçesinin Gündoğan Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Anadolu’nun sayılı büyük höyüklerin den olan Tilbaşar Kalesi’nden günümüze yıkılmış duvar kalıntıları ve toprağa karışmış surları kalmıştır.
Tarihi milattan önce 3000 yılına kadar uzanmak tadır. Tunç çağlarından beri yerleşim birimi olarak kullanılmaktadır. Haçlı seferleri sırasında çevresine hakimiyeti nedeniyle kale yeniden canlandırılmış, şehrin et rafına surlar çevrilmiştir.
Günümüzde yapılan arkeolojik kazılarda Tunç Çağı, Bizans, Eyyubi ve Haçlı dönemlerine ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.
KARKAMIŞ
Karkamış ilçesinin Suriye sınırında olan bölgede bir antik kent bulunmaktadır. Karkamış harabelerinin bir bölümü Türkiye sınırlarında bir bölümü de Suriye sınırları içindedir. İç kale ve şehir ülkemiz sınırları içinde bulunmaktadır.
Bugün İç ve dış şehir surlarının, tapınak ve hilani evlerin kalıntıları bulunmaktadır. Geçmiş dönemlerde yapılan kazılarda çıkarılan birçok tarihi eser dünyanın önemli müzelerini süslemektedir.
Mezopotomya-Mısır-Anadolu arasında ulaşım yollarının kavşağında bulunması tarihin her döneminde Karkamış’ın önemli bir yerleşim merkezi olmasını sağlamıştır.
SAKÇAGÖZÜ
Gaziantep – Adana karayolu üzerindedir. Antik kent, Sakçagözü Köyü’nün üç kilometre kuzeyindedir. Bu antik kentin Geç Hitit döneminde önemli yerleşim merkezlerinden biri olduğu sanılmaktadır.
Yapılan kazılarda Hitit dönemine ait yapılar, kenti çevreleyen surlar, saray kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Burada bulunan çeşitli tarihi eserler ülkemizin önemli müzelerinde sergilenmektedir.
TİLMEN HÖYÜK
İslahiye ilçesi civarında eski bir yerleşim yeridir.
Tilmen Höyük’ün bulunduğu yerde MÖ. 3000 yıllarının sonlarına doğru büyük bir kentin bulunduğu sanılmaktadır. Yine Tilmen Höyük’ün Yahmad Kralığı’na bağlı bir prenslik olduğunu tarihçiler belirtmektedirler. Eski Mezopotamya, Suriye ve Anadolu kültürlerinden izlere rastlanmaktadır.
ZİNCİRLİ HÖYÜK
İslahiye’nin Zincirli Köyü’nde bulunan höyük Tunç çağından Romalılara kadar olan dönemde yerleşim merkezi olmuştur.
Yapılan kazılarda kent dokusunun daire biçiminde sağlam surlarla çevrili olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca tapınak ve saraylara ait çeşitli kalıntılar bulunmuştur.
Esenbek Harabeleri Halk arasında “Gavur Öreni” olarak da bilinmektedir. Küçük Kızıl Hisar Köyü’nden başlayarak genişleyen bir vadi biçiminde Gaziantep’in bütün güneyini kaplar.
Bu alanda bulunan Karapınar, Kahveli, Delikpınar, Gazgözpınarı ve Esenbek pınarı Romalılar tarafından yapılan kanallarla bölgeye getirilmiş suyun kaynaklarıdır. Esenbek kentinin bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır.
24 metre yüksekliğindeki höyüğün kuzeydoğusunda 8 metre yüksekliğinde, merdivenle çıkılan kuleler vardır. Höyükte birçok antik kalıntı bulunmuştur.
Bedestenler
Bedesten eskiden alışveriş hayatının nabzının attığı, üstü kapalı içinde alışveriş yapılan, ince uzun, üstü kapalı çarşılardır. Eskiden sayıları beş iken günümüzde sağlam olarak ayakta kalıp ticari fonksiyonlarını devam ettiren bedestenler; Zincirli Bedesten, Hüseyin Paşa Bedesteni ile yan yana ve birbirine bitişik olarak yapılan Kemikli Bedestendir.
XVIII. yüzyılda Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında “ Kara Basamak Bedesteni” olarak bilinir ve günümüzde et hali olarak kullanılmaktadır. İçinde 80 dükkan bulunan bedestenin beş kapısı bulunmaktadır.Güney kapısındaki dört mısralık kitabenin yazarı kusiri’dir. Biri kuzeyden güneye,diğeri doğudan batıya uzanan ve birbiri ile kesişen iki bölümden meydana gelmektedir. Üstü kapalı ve tek katlı bir yapıdır. İçerisinde 80 işyeri vardır.Daha sonraları üzerine bir kat daha yapılarak Adliye olarak kullanılmışsa da 1957 yılındaki yangında bu bölüm tamamen yok olmuştur.
Kemikli Bedesten ise 19.yüzyılda (1865) Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılmış olup, Her biri 15X60 ebadında olan iki bölümlü, dikdörtgen planlı ve kesme taştan yapılmış bir yapıdır.Temel kazıları sırasında kemik bulunduğu için adına halk tarafından Kemikli Bedesten denmiş ise de asıl adı Mecidiye Bedestenidir. Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi bulunmakta ve içerisinde 72 dükkan bulunmaktadır. Bedestenler inşa edildikleri zamanın mimari üslubunu göstermektedirler.
Bedestenler eskiden her gün dua ile açılır ve ticarete başlanırdı. Açılışta “Ey Rabbimiz, günümüzü aydın, pazarımızı hareketli, kazancımızı bereketli kıl. Kazancımıza haram katmadan, hileli mal satmadan, tembel tembel yatmaktan, aldatmaktan, aldanmaktan,hırstan, hileden, faiz kazançtan, şeytana ve nefsimize uymaktan, düşman şerrinden, kul hakkından, insanları ezmekten ve ezilmekten bizi koru.
Namerde muhtaç eyleme. Geçim sıkıntısı çektirme, çok verip azdırma, az verip bezdirme. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza ihsan eyle Allahım.
Kaza ve belalardan bizleri koru. Ya Rabbi bizleri nimetine şükreden, gerektiği zaman sabreden, kanaatli, gönlü zengin kullarından eyle Allahım Amin.” Diye dua edilirdi.