sponsorlu reklam Admatic -sponsor

TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA GAZETENİN TARİHİ GELİŞİMİ

TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA GAZETENİN TARİHİ GELİŞİMİ, GAZETENİN TARİHİ GELİŞİMİ, TÜRK EDEBİYATINDA GAZETE, GAZETENİN DÜNYADA VE TÜRKİYEDE GELİŞİMİ, 
TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA GAZETENİN TARİHİ GELİŞİMİ
 Türk ve dünya edebiyatında gazetenin tarihsel gelişimini 
Tarihte ilk olarak yazı ile haber verme işine Romalılar zamanında teşebbüs edilmiştir. Julius Caesar tarafından tesis edilen Açta Diuma önemli haberleri halka bildirmek için meydanlara asılan biri nevi duvar ilanı idi. Bu usul sonraları "hususi mektuplar" adı ile basın tarihinde yer almıştır. Daha son­raları bu duvar haberleri, halk karşısında okunmaya başlanmıştır. Buna örnek olarak i Kanuni Sultan Süleyman devrinde, Osmanlı-Venedik Savaşları sırasında yazılan ve savaş haberlerini veren " Vene­dik Mektupları" örnek gösterilebilir (1536). XVI. Asırda çok meşhur olan bu mektuplara çeşitli adlar verilmiştir. Mesela Venedik’te, böyle kayıtları okuma karşılığı olarak en küçük Venedik parası olan bir "Gazetta" ödendiği için bundan "gazete" adı çıkmıştır.

Matbaacılığın icadı mektupların geniş ölçüde yayımlanmasın a imkân vermiştir. Şimdiki manasıy­la ilk gazete; Strasburg'ta Alman diliyle yayımlanmıştır (1609). Bu haftalık gazete Avisa, Relation oder Zeitung'tur. İlk günlük gazeteler Almanya'da Leipziger Zeitung (1660), İngiltere'de Daily Courant (1702), Fransa'da Journal de Paris (1777) dir.

BİZDE DEVLETİ'NDE BASIN VE GAZETECİLİK

Türkiye'de ilk basımevi, Gutenberg'in Avrupa'da 1455'te ilk kitap olarak İncil'i basmasından kırk yıl sonra kurulmuştur. İspanya'dan uzaklaştırılan Yahudilerden bazıları Osmanlı ülkesine sığınırken, ilk basımevlerini yanlarında getirmişlerdir. Basımcı David ve Samuel Nahmes kardeşler, Hazret-i Mu­sa'nın Beş Kitap adlı kutsal kitabını 1494 yılında İstanbul'da basmışlardır. Bunu ilerleyen yıllarda Rum ve Ermeni basımevleri takip etmişse de Türkiye'deki basımevlerinin hiçbirisinde kitaplar Türk diliyle basılmamaktaydı. Bunu nedeni, geçmişini elyazması yoluyla sağlayan on binlerce insanın çıkarlarının bozulmak istenmemesi, olarak görülmüştür.

İlk Türk matbaası, III. Ahmet ile veziri Damat İbrahim Paşanın destekleriyle, İbrahim Müteferrika ile Sait Efendi tarafından 1727'de İstanbul'da kurulmuştur. Basılan ilk eserleri ise Vankulu Lügati' ol­muştur.

Türkiye'de ilk gazete, bilindiği kadarıyla, Fransız Devrimi üstüne, İstanbul'daki Fransız elçiliğince Fransızca olarak çıkan ve kısa ömürlü bir gazete olan, Bulletin des Nouvelles ( Haberler Belleten'’dir. 1795 yılı ortalarında yayınlanmaya başlanmıştır.

Türkçe basın hayatı ise 1 Kasım 1831'de Takvim-i Vekâyi'nin Yayınlanmasıyla başlar. II. Mahmut öncülüğünde çıkan bu gazete devletin resmi gazetesi idi ve devlet görevlileri ve aydınlar başta olmak üzere olaylar hakkında yurttaşlarını bilgilendirme amacı gütmekteydi.

Bu gazeteyi, ilk özel gazete ya da yarı resmi gazete olarak adlandırabileceğimiz ve İstanbul'da ticaretle uğraşan bir İngiliz olan Wİlliam Churchill'in 3 Temmuz 1840'ta çıkardığı Ceride-i Havadis adlı gazete izlemiştir. 21 Ekim 1860 tarihinde de Agâh Efendi tarafından Tercümân-ı Ahvâl gazetesi çıka­rıldı. 27 Haziran 1862'de ise Agâh Efendi'nin gazetesine yazıları yayınlanan Şinasi Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmıştır. Şinasi'nin Avrupa'ya gitmesiyle Tasvir-i Efkâr’ın başmuharrirliğine Namık Kemal geçmiştir.

Bir başka gazete ise Filip Efendi tarafından yayınlanan Muhbir'dir. Bu gazete ile kamuoyu bir başka genç yazarı; Ali Suavi'yi tanımıştır.

Bu ilk Türk gazeteciler, Türk gazetecilik tarihinin öncüleri olmuşlar ve birçok ile imza atmışlardır. Osmanlı'nın çalkantılı yıllarında " halka, halkın yararlarını düşünmeyi ve sorunların üstünde durmayı göstermek" amacını gütmüşlerdir.

Bu gazetelerle birlikte yeni dergiler de yayın hayatına katılmışlardır. Bunlar arasında; Vekâiyi-i Tıbbiye, Mecmuâ-i Fünûn, Mecmuâ-i Askeriye ve Mirat sayılabilir. Yayınlanan gazete ve dergi sayı­sındaki artış ile birlikte 1864'te bir Matbuat Nizamnamesi yapmak gereği duyuldu. Bu nizamname ile gazete yayıncılığı ön izin koşuluna bağlanmıştır. Daha sonraları ise 1867'de Âli Kararname ile hem basın için uyulması zorunlu geniş bir yasaklar katalogu düzenlenmiş, hem de hükümete, bu yasaklara uyumadıkları gerekçesiyle gazeteleri kapatma yetkisi tanınmıştır. Bu yasakların ardındaki asıl gerekçe ise yeni yeni filizlenmekte olan Genç Türkler hareketinden duyulan rahatsızlık idi. İdare-i mutlaka yeri­ne idare-i meşrutiye'yi savunan bu grup ülke içindeki yasaklardan dolayı, Ali Suavi'nin yönetiminde ilk sayısı 31 Aralık 1867'de Londra'da çıkan ve yayını 3 Kasım 1868'e kadar sürdürülen Muhbir gazetesi­ni çıkarmışlardır. Bu aynı zamanda yurt dışındaki Türk gazeteciliğinin başlangıcıdır.

Bu gazeteyi Namık Kemal'in 29 Haziran 1868'de Londra'da yayına başlayan ve " Meşveret Usûlü Hakkında Mektuplar" adlı yazı dizisiyle dikkatleri üzerine çeken ve demokratik ve sivil bir Türk toplu­munu savunan hürriyet gazetesi izlemiştir. Bu gazete 1869 Eylülünde çıkan 63. sayısına kadar Namık Kemal yönetiminde, daha sonraları ise Haziran 1870'te çıkan son sayısına kadar Ziya Bey tarafından çıkarılmıştır. Ayrıca bu gazete Türkiye'deki ilk fikir gazetesi olarak nitelene gelmiştir.

Bunlardan başka 13 Aralık 1872 ile 5 Nisan 1873 tarihleri arasında önceleri Ahmet Mithat daha sonra ise Namık Kemal ve Kadrosu tarafından çıkarılan İbret gazetesi çıkmıştır. İbret gazetesinin ka­patılması Namık Kemal'in " Vatan yahut Silistre" oyununun ardından olmuş ve yazarları sürgün edil­miştir.

II. Meşrutiyet' ilanı ve Kanun-i Esasi'nin yeniden yürürlüğe girmesiyle Türk basını yeniden can­lanmıştır. Yayınlar üzerindeki sıkı denetim ortadan kalkmış bu da basın hayatında büyük bir canlılığa sebep olmuştur. Bu tarihten sonraki iki buçuk ay içerisinde iki yüzden fazla gazete imtiyazı alınmışsa da bunlardan birçoğu uzun süreli olamamıştır.31 Mart Vakası'ndan sonra sansür tekrar basın üzerin­deki kontrolünü artırmıştır.

1908 ile I. Dünya Savaşı arasında çıkan gazeteler genellikle, ittihat ve Terakki yanlısı, muhalifi ya da tarafsız olmak üzere üç gruba ayrılmışlardı. İttihat ve Terakki yanlısı olanlardan bazıları şunlar­dır: Şûrâ-yı Ümmet, Tanîn, hak, Tasvîr-i Efkâr, Millet, Hürriyet, İttifak, ittihat, Servet-i Fünûn, Hak Yolu ve Tercümân-ı Hakîkat. İttihat ve Terakkiye muhalefet eden gazeteler ise: Mizan, Tanzimat, Serbestî, Sedâ-yı Millet, Hukûk-u Umûmiye, Hilal, Peyâm ve Alemdâr'dır. Yeni Gazete, ikdam ve Sabah gazete­leri ise tarafsız kalanlardır.

Balkan Harbi'nden sonra Tevhîd-i Efkâr yayın hayatına başlamış, 1917'de Vakit, I. Dünya Sava-Şi'nın son senesinde ise Âti, Akşam, Yenigün ve Zaman gazeteleri bunu takip etmiştir. I. Dünya Savaşı boyunca yine harp dolayısıyla basın üzerindeki sansür şiddetini korumuştur. Mütareke devrinde ise gazeteler hem İstanbul Hükümeti'nin hem de işgal kuvvetlerinin baskısı altında olacaklardı.

I.Dünya savaşı esnasında sıkı bir kontrole tabi tutulan basın birçok imkânsızlık nedeniyle kapan­mak zorunda kaldı. Bu yıllar arasında basın için dış haber kaynağını Osmanlı telgraf ajansı oluşturu­yordu.

Milli Mücadelede Anadolu Basını, büyük çoğunlukla, Milli Mücadele yanlısı olmuştur. İstanbul Ba­sınının önemli bir kısmı da Milli Mücadele için destek vermiştir. Cumhuriyetten sonra ise yine genç cumhuriyetin ilkelerinin oturmasında, demokrasiye geçişte basının önemli bir rolü olmuştur.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk