sponsorlu reklam Admatic -sponsor

HZ.YUSUF KISSASI KISSA İ YUSUF -HİKAYESİ

HZ.YUSUF KISSASI KISSA İ YUSUF, HZ.YUSUF KISSASI, KISSA İ YUSUF, YUSUF ALEYHİSSELAM HİKAYESİ, YUSUF ALEYHİSSELAM KİMDİR HİKAYESİ, HİKAYE-İ YUSUF, HZ. YUSUF’UN KISSASI (KISSA-İ YUSUF)


Yûsuf a.s. İsrailoğulları peygamberlerinden Yâkup peygamberin oğludur. Hayatı ve kıssası Kur'ân-ı Kerîm'de anlatıldığı üzere (Yûsuf/1-104) kısaca şöyledir: Hz. Ya'kûb'un on iki oğlu var idi. İçlerinde Yûsuf’u hepsinden daha çok severdi. Yusuf bir rü'yâ görüp babasına söyledi. "Gördüm ki, on bir yıldız, güneş ve ay, bana secde ettiler" dedi. Yakûb (A. S.) anladı ki; "on bir yıldız", Yûsuf'un on bir kardeşine işarettir ve Cenâb-ı Hak, onu kardeşlerine üstün kılacaktır. "Oğulcuğum! Bu rüyânı kardeşlerine söyleme. Çünkü şey­tan insana düşmandır. Kardeşlerine vesvese verip kalplerine kıskançlık düşürebilir. Son­ra sana bir hîle yaparlar. Cenâb-ı Hak sana peygamberlik ve büyük devlet verecek” dedi ve Yûsuf a sevgisi daha da arttı.

Yûsuf'un büyük kardeşleri, onu kıskandılar ve hîle ile onu kıra götürüp bir kuyuya at­tılar. babalarına ise "Onu bir kurt yedi.” dediler. Sonra geri dönüp "Yûsuf'u bir kervana ucuz fiyata köle diye sattılar. Yûsuf o zaman on sekiz yaşında idi. Kardeşlerinden korkup sustu ve Allah'a dayanarak kervanla Mısır'a gitti. Burada Mısır'ın maliye bakanı (Azîz) tarafından satın alındı.

Yûsuf'un eşi emsali olmayan güzelliği, Azîz'in karısı Zelihâ'yı âdeta büyüledi. Zelihâ'nın tekliflerini reddetti. Yine bir gün Zelihâ onun odasına girdi. Yûsuf ondan kaçarken gömleği yırtıldı. Yûsuf dışarı çıkınca Azîz’i kapı önünde buldu. Zelihâ ise Yûsuf'un kendi­sine saldırdığını söyleyerek onu zindana atttırdı. Zindanda iki kölenin gördüğü rüyalar, Yûsuf'un yorumladığı gibi çıktı. Nihayet Mısır hükümdarının gördüğü bir rüyayı da doğ­ru tâbir etmesi üzerine, zindandan çıkarılarak maliye bakanlığına getirildi.

Zelihâ, bir hükümdarın kızı ve güzellerin güzeli idi. Kocası ölünce bütün servetini Yû­suf’tan haber verenlere bağışladı. Yıllarca yalnız kaldı, Yûsuf'u düşündü. Bu arada Hz. Yûsuf, Mısır'da tarımı geliştirdi ve yedi sene içinde pek çok zahire biriktirdi. Daha son­ra hükümdarın gördüğü rüyadaki kıtlık ve pahalılık seneleri geldi, yedi yıl sürdü. Bu kıt­lık seneleri içinde Hz. Yûsuf zahireyi adaletli bir şekilde mevcût nüfusa göre tevzi eder­di. Bu kıtlık yıllarında Yûsuf'un kardeşleri de Kenân ilinden kalkıp zahire almak için Mı­sır'a gelirler. Yusuf bir oyunla, öteki kardeşleri Bünyamin'i de zahire almak için getirme­lerini sağladı ve hükümdarın tasını onun yüküne saklayarak hırsızlık suçuyla onu alıkoydu.

   Yûsuf kayıp olalı yirmi bir yıl olmuştu. O vakitten beri ondan bir haber alınmadığı için kardeşleri onun sağlığından ümitlerini kesmişlerdi. Yakûb (A. S.) ise Yûsuf’un küçüklük­te görüp de kendisine söylemiş olduğu rüyaya nazaran onun, huzurunda kardeşleri sec­deye varmadan vefât etmeyeceğini biliyor; dönüşünü büyük bir sabırla bekliyordu. Buna binâen oğullarını, Yûsuf ve Bünyamin'i arayıp bulmaları için Mısır'a gönderdi.

Kıssanın bundan sonrası; Yûsuf un kardeşlerine kendisini tanıtması, babasına onlar vasıtasıyla gönderdiği gömleği gözlerine sürmesiyle gözlerinin açılması ve bütün aile ef­radını yanına alarak Mısır'da yerleşmeleriyle sona erer. Bu arada Yûsuf da Zelihâ'ya acımış ve onu nikâh ile almıştır. Allah, Zelihâ'ya eski güzelliğini vermiş ve Yûsuf'tan Ef- râyim ve Menşha adında iki oğlu ile Rahme adında bir kızı olmuştur.

Yûsuf kıssası Kur'ân-ı Kerîm'in en güzel kıssası olup, "Ahsenu’l-kassas" olarak va­sıflandırılır.

Divân şiirinde adı en çok anılan peygamberlerden biri Yûsuf'tur. Harikulâde güzelli­ği ile çok zaman sevgili ona benzetilir; hatta sevgili, Yûsuf-ı sânî (ikinci Yûsuf) olarak ni­telenir. Ay ile güneşin ona secde etmeleri, kuyuya atılması, terazi ile tartılıp ağırlığınca altın karşılığı satılması, Züleyhâ ile olan maceraları, zindana atılması, güzel rüya tabir etmesi, Yâkub'dan ayrı oluşu, köle iken Mısır'a Sultân oluşu vs. kıssalar nedeniyle birçok beytin konusunu oluşturur. Bunun en büyük âmili hiç şüphesiz Yûsuf u Zelihâ mesnevile­ridir. Mâh-ı Kenân diye nitelenen odur. Lakâbı ise Sinân'dır.
Senâ-hânun olurdu Mâh-ı Kenân tal'atun görse
Sana Yûsuf diyeydi iller ana Yûsuf-ı Sânî
Bakî
Yine hemcinsi bilir birbirinin mikdârın
Yûsuf'un hüsn-i peder-sûzunu ihvandan sor
İzzet Molla
Gülün pirâhen-i Yûsuf gibi dâmânı çâk olmuş
Nesîm-i perdedâr kıldı meğer mekr-i Zelîhâ'yı
Baki
Dostum Mısr-ı cefâsında olan a'dâya
Yûsuf'un doğrulğu âhir-i kâr oldu Sinân
Yahya Bey
Yûsuf -ı Mısr ile sen da'va-yı hüsn et ey sanem
Edeyin hüzn içre ben Ya'kûb-ı Ken'ân ile bahs
Aşkî
(İskender PALA, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Yayınları, İstanbul 1999)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk