İNTİBAH ROMANI GENİŞ ÖZETİ KİŞİLER ZAMAN MEKAN TAHLİLİ İNCELEMESİ, ROMAN TAHLİLLERİ, İNTİBAH ÖZETİ, NAMIK KEMAL İNTİBAH ÖZET, İNTİBAH GENİŞ ÖZET,
İntibah Roman Özeti:
BAŞLICA KİŞİLER
Ali Bey: Romanın en önemli kahramanı, zengin bir ailenin tek çocuğudur. İyi yetiştirilmiş, kibar, sarı benizli, zayıf, asabi bir gençtir. Okumayı ve gösterişi sever fakat hayat tecrübesi azdır.
Mahpeyker: Romanın ikinci önemli kahramanıdır. Güzel, cazibeli, zeki ancak kötü bir kadındır. Ali Bey’i kısa zamanda kendine bağlar. Bir süre sonra terk edilince intikam peşinde koşar.
Dilaşup: Mahpeyker’den kurtulması için Ali Bey’e annesi tarafından satın alınan cariyedir. Temiz, saf, güzel bir genç kızdır.
Atıf Bey: Ali Bey’in kalemdeki arkadaşıdır. İyi bir insandır. Mahpeyker meselesinde Ali Bey’in dert ortağıdır.
Abdullah Efendi: Düzenbaz ve sahtekâr bir adamdır. Mahpeyker’in zengin âşığıdır. Para için yapmayacağı kötülük yoktur.
İntibah Roman Özeti:
Romanın yirmi yaşlarındaki kahramanı Ali Bey, zengin bir ailenin çocuğudur; iyi eğitim ve terbiye görmüş bir genç-tir. Basit fakat şefkatli bir kadın olan annesi ile dikkatli ve bilgili bir insan olan babasının koruyucu kanatları altında yaşadığı için hayat tecrübesi azdır. Gösteriş yapmayı ve bol para harcamayı sever. Babasını kaybedince Ali Bey, bunalıma düşer. Annesi, teselli bulsun diye oğlunu Çamlıca gezintilerine teşvik eder. O dönemin seçkin gezinti ve eğence yerlerinden biri olan Çamlıca’da Ali Bey, çoğu zaman tek başına ve düşünceler içinde dolaşır.
Bazı gençlerin, arabaları ile gezmeye çıkan kadınlara laf atmalarını, mektup vermelerini önceleri hayretle seyreder. Kalemdeki arkadaşlarıyla, bir gün yine Çamlıca’da dolaşırken, yakından geçen bir arabaya işaret eder. İşaretine arabadaki kadından cevap alır. Fakat şaşırır, bocalar, ne yapacağını bilemez. Arabadan verilen işaretin “Yalnızken görüşebiliriz.” demek olduğunu arkadaşlarından öğrenir. Büyük bir heyecanla, ertesi gün Çamlıca’da kadını bekler. Boşunadır bu bekleyiş çünkü kadın gelmez. Akşam evine geç döner. Kendisini merak etmiş olan annesine ilk yalanını söyler. Uykusuz ve ateşler içinde geçirdiği bir geceden sonra tekrar Çamlıca’ya gider. Bu sefer araba gözükür. Arabanın peşine takılır. Biraz sonra arabadan inen bir kadın kendisine doğru gelmeye başlar. Böylece kadınla tanışmış olurlar. Mahpeyker adındaki bu kadının, kirli bir geçmişi vardır. Genç adam, Mahpeyker’in kim olduğundan habersiz, onu derin bir aşkla sevmeye başlar ve her hafta onunla buluşmak üzere Çamlıca’ya gider. Kadının da temiz bir aşkla kendisini sevdiğini zannetmektedir. Bu uğurda işini, annesini ihmal etmeye, geceleri bile evine uğramamaya başlar.
Mahpeyker de Ali Bey’i beğenmiş ve sevmiştir. Onu iyice avucunun içine almaya kararlıdır. Ali Bey Mahpeyker’e evlenme teklif eder fakat Mahpeyker “kendisiyle evlenmesine imkân olmadığını, evlilik dışında her arzusuna talip olduğunu” söyler. Ali Bey, bu sözlerin ne anlama geldiğini kavrayamaz. Kalemdeki arkadaşı Atıf Bey, Ali Bey’in sırdaşı olur. İsmini vermeden Mahpeyker’e duyduğu aşk hakkında onunla dertleşir. Bir gün Atıf Bey’le birlikte Mahpeyker’e, Çamlıca’ya giderler. Atıf Bey uzaktan kadını görür. Bu arada Ali Bey, kadının hafifliğinden dolayı laf atan birisiyle kavga etmek zorunda kalır. Atıf Bey, kavgayı yatıştırır; bu olay dolayısıyla da Mahpeyker’in nasıl bir kadın olduğunu öğrenir. Ali Bey de Mahpeyker’in durumunu anlamaya başlamıştır fakat kadın “istemeyerek bu yola düştüğüne ve suçsuz bir kurban olduğuna” Ali Bey’i inandırır. Ali Bey bu sefer de ihtiraslarının esiri olmuştur.
Bir süre sonra olanı biteni öğrenmiş olan annesi, oğlunu kurtarmak için, eve genç ve güzel bir cariye alır.Dilaşup adındaki bu cariye temiz, saf ve iyi ahlaklı genç bir kızdır fakat Ali Bey, Dilaşup’un farkına bile varmaz. O, gece ve gündüzlerini Mahpeyker’in yanında geçirmeye devam eder. Bir gün Mahpeyker İstanbul’a inmek, her kötülükte kendisine yardımcı olan Abdullah Efendi’ye gitmek zorunda kalır. İstanbul’da Abdullah Efendi’yi bulamadığı için gecikir ve geceyi İstanbul’da geçirir. Yalnız kalan Ali Bey, olanları bir başka gözle değerlendirmeye başlar. Küçük bir inceleme sonunda da onun ne derece aşağılık bir kadın olduğunu iyice anlar, büyük bir pişmanlık içinde evine döner. Annesi, Dilaşup’u tekrar ön plana çıkarır. Avunmak ihtiyacı içinde olan delikanlı, Dilaşup’la ilgilenir, sonunda evlenmeleri kararlaştırılır.
Diğer taraftan Ali Bey’in kendisine dönmediğini gören Mahpeyker, durumu öğrenir. Bir süre Ali Bey’in kızgınlığının geçmesini bekler, mektup yazıp davet eder fakat Ali Bey gitmeyince yüreği intikam arzusuyla dolar. Hem Ali Bey’den, hem de sevdiği erkeği elinden alan Dilaşup’tan intikam almaya karar verir. Kirli işlerdeki büyük yardımcısı Abdullah Efendi’yle birlikte bir plan hazırlar. Dilaşup aleyhinde çeşitli dedikodular uydurur ve bunların Ali Bey’in kulağına gitmesini sağlar. Ali Bey kısa zamanda bu dedikoduların etkisinde kalır. Dilaşup’a hakaret eder, döver ve hatta evden kovar. Dilaşup’u Mahpeyker’in adamlarından bir esirci satın almıştır. Mahpeyker onu, kendi gibi kötü yola sürüklemeye çalışır. Genç kız direnir ve iffetini korumaya çalışır.
Ana oğul sefalete düşerler. Annesi ev eşyasına varıncaya kadar her şeyini satar. Kira evlerinde oturur ve o yaşta nakış dikiş işleri yaparak geçinmeye çalışır. Ali Bey ise birkaç kadeh rakı için kırk paraya arzuhal yazar. Sonunda Ali Bey hastalanır. Oğlunun durumunu gören annesi de bir süre sonra hastalanarak ölür.
Ali Bey’e olan kini bir türlü sönmeyen Mahpeyker, Dilaşup gibi, onu da büsbütün mahvetmek kararındadır. Bir tuzak hazırlanır. Ali Bey’i, Üsküdar’da bir bağ evinde düzenlediği bir eğlenceye çağırtacak ve orada bir yolunu bulup yardımcısı Hırvat’a öldürtecektir. Kocasının öldürülüşünü gözleriyle görsün diye Dilaşup’u da oraya götürür. Kocasını her zaman sevmiş olan, bütün çektiklerine rağmen hâlâ onu seven Dilaşup, bu tuzağı öğrenir. Büyük zorluklar ve tehlikelere rağmen, aleyhindeki kötü hazırlığı kocasına bildirir. Bu habere önce inanmayan Ali Bey, gittiği eğlence evinde durumun gerçekten Dilaşup’un dediği gibi olduğunu öğrenince Dilaşup’un da yardımıyla bir çarşafı ip gibi kullanarak bahçeye atlar, kaçıp kurtulur. Ali Bey’in kurtulmasından son derece mutluluk duyan Dilaşup, onun kaçarken bıraktığı paltosuna sarılarak, yatağına girer. Biraz sonra odaya giren kiralık katil, karanlıkta el yordamıyla bulduğu Dilaşup’u Ali Bey zanneder, elindeki bıçağı kalbine saplar ve onu öldürür.
Öte yandan Ali Bey, karakola gitmiş birkaç zaptiye alarak eve dönmüştür. İçeri girip de Dilaşup’un kanlar içinde cesedini görünce çılgına döner. Tam o sırada, dudaklarında zalim bir tebessümle Mahpeyker içeri girmektedir. Mahpeyker, olanı biteni gerçek yönüyle anlatır. Ali Bey’in saflığının, tecrübesizliğinin, iradesizliğinin kendilerini bu noktaya getirdiğini ifade eder. Son derece hırslanan Ali Bey, Dilaşup’u öldüren bıçağı alarak Mahpeyker’i öldürür ve yanındaki zaptiyelere teslim olur. Dilaşup’un katili Hırvat yakalanır, Abdullah Efendi’ye korkudan inme iner. Dilaşup’u, Ali Bey’in annesinin yanına gömerler. Ali Bey, artık her şeyini, sağlığını, sevdiği kadını, şeref ve haysiyetini, servetini kaybetmiş bir zavallıdır. Bu büyük acıların ağırlığı altında altı ay kadar hapishane köşelerinde sürünür ve bir gün, tam bir hüsran içinde son nefesini verir. Roman, “Son pişmanlık fayda vermez.” atasözü ile son bulur.