TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINI ETKİLEYEN SOSYAL SİYASİ KÜLTÜREL YAPI ÖZELLİKLERİ, TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER, TANZİMAT EDEBİYATI,
TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINI ETKİLEYEN SOSYAL YAPI
Lale Devri ile başlayan, Tanzimat Fermanı’yla resmî özellik kazanan Batılılaşma hareketi, Türk sanat ve edebiyatında önemli değişimlerin başlamasını sağlamıştır. Tanzimat Dönemi edebiyatı, Batılı değerlerle halkı aydınlatmayı, değiştirmeyi amaçlarken dönemin sosyal yapısını yansıtmıştır. Diğer bir ifadeyle halkın yaşantısı, geleneği, âdetleri ve sosyal özellikleri bu dönem edebiyatının temasını oluşturmuştur. Toplumcu bir özellik taşıyan, halkı eğitmeyi amaçlayan Tanzimat edebiyatı, halktan uzak kalmamış ve halkın değerlerini, sosyal yapısını yansıtan ürünler ortaya koymuştur.
Tanzimat Dönemi, daha doğrusu XIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti ve halkı için sıkıntılı ve’acılı bir asırdır. Bu asır, toplum ve birey açısından hem olumlu hem de olumsuz birtakım özellikleri beraberinde getirmiştir. Bu asırda, Osmanlı Devleti’nin sosyal yapısı şu şekildedir:
XIX. yüzyılda yapılan savaşlardan yenilgiyle çıkılması, Osmanlı devletini psikolojik olarak çok sarsmıştır. Savaşlardaki yenilgiler ve geri kalmışlık, devletin ve halkın ekonomik olarak zayıflamasına neden olmuştur.
Toplumun içinde bulunduğu durum; vatanseverlik, hürriyet gibi değerlerin öne çıkmasını sağlamıştır.
Batılılaşmayı yanlış anlamaya bağlı olarak toplumda ahlaki çöküntü başlamış, aile kurumu birtakım tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır.
Osmanlı toplumu içerisinde ailenin geçmişten gelen yapısı korunarak devam ettirilmiştir. Genellikle tek eşli bir evlilik hayatının tercih edildiği bu dönemde, birden fazla kadınla evlenmelere de rastlanır.
Devlet geleneğimizde olduğu gibi, aile hayatımız için de XIX. yüzyıl bir dönüm noktası olmuştur. Batı’da meydana gelen gelişmelere paralel olarak yapılan düzenlemelerle hem aile, hem de toplum hayatına çekidüzen verilmeye çalışılıyordu. Tanzimat’la beraber, sosyal hayatımızın en çok değişmeye uğrayan kurumlardan biri de aile olmuştur. Bu değişmenin iki yönü bulunmaktadır: Birincisi, Batı’dan gelen etkiler neticesinde modernleşmeye doğru giden; ikincisi ise geleneği muhafaza eden aile anlayışı. Ailenin sosyal yapısında görülen bu farklı anlayışlar, aile içi ve dışı ilişkileri de etkilemiş, böylece bireysel ilişkilerde devrin şartları kendi kurallarını hissettirmiştir.
Tanzimat döneminde Türk halkının büyük bir bölümü mütevazı sayılabilecek iki katlı ahşap evlerde yaşarken gelir durumu uygun olan aileler ise daha büyük konaklarda yaşamaktaydılar. Ancak, her iki evde de mutlak surette haremlik ve selamlık bulunmaktaydı. Haremlerin yapıları da, ailenin sosyal statüsüne uygun olarak tefriş edilmekteydi. Batılı tarzda düzenlenmiş bir haremde, piyano, dikiş kutuları, küçük hasır iskemleler, çeşitli tablolar, resimli mecmualar bulunurken diğer haremlerde ise tamamen Türk âdetlerine uygun olarak düzenlenmeler yapılmaktaydı.
Kadının sosyal hayata girmesiyle birlikte, divan edebiyatımızdaki hayalî sevgili tiplerinin yerini, daha gerçek sevgililer almaya başlamıştır. Genç kız ve genç erkekler, çeşitli vesilelerle birbirleriyle karşılaşmış ve böylece aralarında duygusal ilişkiler de kendiliğinden gerçekleşmiştir. Daha önce farklı ailelere mensup kadın ve erkeğin bir araya geldiği mekânların sınırlı olması, kadın ve erkek ilişkilerini mümkün kılmazken zaman içerisinde meydana gelen değişmeler, kadın ve erkeği çeşitli mekânlarda bir araya getirmiştir.
Yukarıdaki sosyal özellikler, Tanzimat Dönemi edebiyatını etkilemiştir.
TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINI ETKİLEYEN SOSYAL YAPI
Lale Devri ile başlayan, Tanzimat Fermanı’yla resmî özellik kazanan Batılılaşma hareketi, Türk sanat ve edebiyatında önemli değişimlerin başlamasını sağlamıştır. Tanzimat Dönemi edebiyatı, Batılı değerlerle halkı aydınlatmayı, değiştirmeyi amaçlarken dönemin sosyal yapısını yansıtmıştır. Diğer bir ifadeyle halkın yaşantısı, geleneği, âdetleri ve sosyal özellikleri bu dönem edebiyatının temasını oluşturmuştur. Toplumcu bir özellik taşıyan, halkı eğitmeyi amaçlayan Tanzimat edebiyatı, halktan uzak kalmamış ve halkın değerlerini, sosyal yapısını yansıtan ürünler ortaya koymuştur.
Tanzimat Dönemi, daha doğrusu XIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti ve halkı için sıkıntılı ve’acılı bir asırdır. Bu asır, toplum ve birey açısından hem olumlu hem de olumsuz birtakım özellikleri beraberinde getirmiştir. Bu asırda, Osmanlı Devleti’nin sosyal yapısı şu şekildedir:
XIX. yüzyılda yapılan savaşlardan yenilgiyle çıkılması, Osmanlı devletini psikolojik olarak çok sarsmıştır. Savaşlardaki yenilgiler ve geri kalmışlık, devletin ve halkın ekonomik olarak zayıflamasına neden olmuştur.
Toplumun içinde bulunduğu durum; vatanseverlik, hürriyet gibi değerlerin öne çıkmasını sağlamıştır.
Batılılaşmayı yanlış anlamaya bağlı olarak toplumda ahlaki çöküntü başlamış, aile kurumu birtakım tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır.
Osmanlı toplumu içerisinde ailenin geçmişten gelen yapısı korunarak devam ettirilmiştir. Genellikle tek eşli bir evlilik hayatının tercih edildiği bu dönemde, birden fazla kadınla evlenmelere de rastlanır.
Devlet geleneğimizde olduğu gibi, aile hayatımız için de XIX. yüzyıl bir dönüm noktası olmuştur. Batı’da meydana gelen gelişmelere paralel olarak yapılan düzenlemelerle hem aile, hem de toplum hayatına çekidüzen verilmeye çalışılıyordu. Tanzimat’la beraber, sosyal hayatımızın en çok değişmeye uğrayan kurumlardan biri de aile olmuştur. Bu değişmenin iki yönü bulunmaktadır: Birincisi, Batı’dan gelen etkiler neticesinde modernleşmeye doğru giden; ikincisi ise geleneği muhafaza eden aile anlayışı. Ailenin sosyal yapısında görülen bu farklı anlayışlar, aile içi ve dışı ilişkileri de etkilemiş, böylece bireysel ilişkilerde devrin şartları kendi kurallarını hissettirmiştir.
Tanzimat döneminde Türk halkının büyük bir bölümü mütevazı sayılabilecek iki katlı ahşap evlerde yaşarken gelir durumu uygun olan aileler ise daha büyük konaklarda yaşamaktaydılar. Ancak, her iki evde de mutlak surette haremlik ve selamlık bulunmaktaydı. Haremlerin yapıları da, ailenin sosyal statüsüne uygun olarak tefriş edilmekteydi. Batılı tarzda düzenlenmiş bir haremde, piyano, dikiş kutuları, küçük hasır iskemleler, çeşitli tablolar, resimli mecmualar bulunurken diğer haremlerde ise tamamen Türk âdetlerine uygun olarak düzenlenmeler yapılmaktaydı.
Kadının sosyal hayata girmesiyle birlikte, divan edebiyatımızdaki hayalî sevgili tiplerinin yerini, daha gerçek sevgililer almaya başlamıştır. Genç kız ve genç erkekler, çeşitli vesilelerle birbirleriyle karşılaşmış ve böylece aralarında duygusal ilişkiler de kendiliğinden gerçekleşmiştir. Daha önce farklı ailelere mensup kadın ve erkeğin bir araya geldiği mekânların sınırlı olması, kadın ve erkek ilişkilerini mümkün kılmazken zaman içerisinde meydana gelen değişmeler, kadın ve erkeği çeşitli mekânlarda bir araya getirmiştir.
Yukarıdaki sosyal özellikler, Tanzimat Dönemi edebiyatını etkilemiştir.
TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINI ETKİLEYEN SİYASİ YAPI
XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, dışarıda ve içeride (devletin kendi valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘ya bile söz geçirememesi vb.) başarısız olmuş ve buna bağlı olarak sarsıntılar geçirmeye başlamıştır; bu durumunu kurtarmak için (ordudan başlayarak) birtakım yenileşme hareketlerine girişmiştir.
XVIII. yüzyıl başlarında Lale Devri ve aynı yüzyıl sonlarında, III. Selim Devri, facia ile biten yenilik hareketlerine sahne olmuştu. XIX. yüzyıl başında ise eski devrin başarısız ve acı deneyimlerine rağmen, yenileşme ve Batılılaşma, bir ölüm kalım davası olarak ele alınmıştır. III. Selim‘den (1789 -1807) günümüze kadar süren zaman; bizim için atılımlar, duraklamalar, bazen yeniliğe karşı direnişler ve kendimize dönüş kaygıları ile dolu fakat sürekli Batılılaşmaya dönük olarak devam etmistir.
II. Mahmut, 1826’da Yeniçeri Ocağı‘nı kaldırmak suretiyle zorbalığın ve geri kalmışlığın en büyük desteğini (onunla beraber kültür ve geleneğimizin bazı unsurlarını’da) yıkmış oldu. “Gülhane Hatt-ı Hümayunu” olarak da adlandırılan Tanzimat Fermanı, Sultan Abdülmecit döneminde 3 Kasım 1839’da İstanbul’da Topkapı Sarayı önündeki Gülhane Parkı‘nda Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur. Bu fermanla birlikte padişah kendi yetkilerini kısıtlamış, gayrimüslim azınlıklara önemli haklar verilmiş, insan hakları, hukuk alanlarında önemli yeniliklere gidilerek devletin yeniden yapılanması sağlanmıştır. Tanzimat Fermanı, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin tüm kurumlarıyla Batı’ya yöneldiğinin resmî belgesi olmuştur.
Bütün bu nedenler ve nedenlere bağlı yenileşme hareketleri, Tanzimat Dönemi edebiyatının siyasi zeminini oluş-turmuştur.
XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, dışarıda ve içeride (devletin kendi valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘ya bile söz geçirememesi vb.) başarısız olmuş ve buna bağlı olarak sarsıntılar geçirmeye başlamıştır; bu durumunu kurtarmak için (ordudan başlayarak) birtakım yenileşme hareketlerine girişmiştir.
XVIII. yüzyıl başlarında Lale Devri ve aynı yüzyıl sonlarında, III. Selim Devri, facia ile biten yenilik hareketlerine sahne olmuştu. XIX. yüzyıl başında ise eski devrin başarısız ve acı deneyimlerine rağmen, yenileşme ve Batılılaşma, bir ölüm kalım davası olarak ele alınmıştır. III. Selim‘den (1789 -1807) günümüze kadar süren zaman; bizim için atılımlar, duraklamalar, bazen yeniliğe karşı direnişler ve kendimize dönüş kaygıları ile dolu fakat sürekli Batılılaşmaya dönük olarak devam etmistir.
II. Mahmut, 1826’da Yeniçeri Ocağı‘nı kaldırmak suretiyle zorbalığın ve geri kalmışlığın en büyük desteğini (onunla beraber kültür ve geleneğimizin bazı unsurlarını’da) yıkmış oldu. “Gülhane Hatt-ı Hümayunu” olarak da adlandırılan Tanzimat Fermanı, Sultan Abdülmecit döneminde 3 Kasım 1839’da İstanbul’da Topkapı Sarayı önündeki Gülhane Parkı‘nda Mustafa Reşit Paşa tarafından okunmuştur. Bu fermanla birlikte padişah kendi yetkilerini kısıtlamış, gayrimüslim azınlıklara önemli haklar verilmiş, insan hakları, hukuk alanlarında önemli yeniliklere gidilerek devletin yeniden yapılanması sağlanmıştır. Tanzimat Fermanı, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin tüm kurumlarıyla Batı’ya yöneldiğinin resmî belgesi olmuştur.
Bütün bu nedenler ve nedenlere bağlı yenileşme hareketleri, Tanzimat Dönemi edebiyatının siyasi zeminini oluş-turmuştur.
TANZİMAT DÖNENİ EDEBİYATINI ETKİLEYEN KÜLTÜREL YAPI
Osmanlı, çok uluslu ve kültürlü bir devlettir. Müslüman halkın dışında, gayrimüslim tebaanın oluşturduğu azınlıklar, Osmanlı Devleti’nin içinde her dönemde bulunmuştur. Azınlıklar, tarihin her döneminde kendi kültürel kimliklerini korumuşlar ve bu konuda hiçbir zaman herhangi bir baskıya maruz kalmamışlardır ancak Osmanlı’nın son zamanlarında devletin zayıflamasını fırsat bilen dış güçler, azınlıklar meselesini gündeme getirerek onlara bazı hakların verilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Azınlık grupları da buna çanak tutarak kendileri için bazı haklar talep etmişlerdir. Tanzimat Fermanı ilan edilince azınlıklar kendilerine verilmesini arzu ettikleri bazı haklara kavuşmuş oldular.
Tanzimat Döneminde Müslüman halk içerisinde de farklı uluslar bulunmaktadır. Bu bağlamda Tanzimat edebiyatının oluşmasında, Türk – İslam kültürü dışında Arap ve Fars kültürü de etkili olmuştur. Batılı gibi yaşayan azınlıklar ise Tanzimat edebiyatını etkileyen en önemli kültürel unsurlar olmuşlardır.
Tanzimat Döneminde Müslüman halk içerisinde de farklı uluslar bulunmaktadır. Bu bağlamda Tanzimat edebiyatının oluşmasında, Türk – İslam kültürü dışında Arap ve Fars kültürü de etkili olmuştur. Batılı gibi yaşayan azınlıklar ise Tanzimat edebiyatını etkileyen en önemli kültürel unsurlar olmuşlardır.
böyle not hazırlayanın anasını öpim
YanıtlaSil