NEDİM SANA REDİFLİ GAZELİ,
NEDİM SANA REDİFLİ GAZELİ TAHLİLİ İNCELEMESİ, NEDİM SANA REDİFLİ GAZELİ KONUSU, NEDİM SANA REDİFLİ GAZELİ TEMASI, ŞİİR TAHLİLLERİ, Nedim-Sana Redifli Gazelinin Tahlili
Rindane şiir denildiği zaman akla ilk gelen divan şairi kuşkusuz Nedîm’dir. Aşk, şarap, dünyevi nimetleri konulu şiirler yazan şair, dönemin İstanbul hayatını, güzelleri başarıyla işlemiş. Bu özelliklerini saydığımız rindane tarzda yazılmış şiirler arasında en meşhur olanı Nedim’in sana redifli gazeli olarak ele alınmalıdır.
1. Haddeden geçmiş nezaket yâl ü bâl olmuş sana
1. Haddeden geçmiş nezaket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şişeden ruhsâr-ı al olmuş sana
Hadde: Değerli madenlerin ince tel hale gelmesini sağlayan araç
Nezaket: İncelik
yâl ü bâl: boy, pos
mey: şarap, içki
ruhsâr: yanak
( İncelik haddeden geçerek sana boy pos olmuş, şarap da şişeden süzülerek yanağının al rengi olmuş)
Şair bu beyitte hayal gücünün sınırlarını zorlamış ve bir sevgili modeli sunmuştur. Öyle bir sevgili ki nezaket bile haddeden geçerek daha da incelmiş ve sevgilinin boyu posu olmuştur. Divan geleneğinde sıkça gördüğümüz sevgilinin yanağının rengini şarabın rengine benzetme temayülü bu beyitte de görülür. Sevgili yanağının kırmızılığını şarabın kırmızı renginden almıştır.
Sanatlar:
* Nezaket somutlaştırma yoluyla haddeden geçmiştir. Boy pos olmuştur. Nezaketin sevgilinin boyuna benzetilmesi yoluyla teşbih sanatı yapılmıştır.
*Sevgilinin güzel yönleri abartılarak verilmiş bu da mübalağa sanatına sebep olmuştur.
*Şişe, mey, al kelimelerinin münasebetleri sebebi ile kullanılmaları tenasüp sanatını doğurmuştur.
2.Bûy u gül takdir olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana
Bûy: koku
takdir olmak: damıtılmak
nâz: işve, eda
hoy: ter
dest-mâl: mendil
( gülün kokusu damıtılmış ve nazın ucu işlenmiş. Birisi sana ter diğeri de mendil olmuştur. )
Şair bu beyitte sevgiliyi yüceltmeye devam etmiştir. Sevgilinin özellikleri olanak dışı unsurlarla karşılanmıştır. Sevgilinin teri damıtılmış gül kokusuna ve mendili de ucu işlenmiş naza benzetilmiştir.)
Sanatlar:
*Ucu işlenmiş naz mendile ve sevgilinin teri de gül kokusuna benzetilerek teşbih yapılmıştır.
*Abartılı ifadeler kullanılması yoluyla mübalağa sanatı yapılmıştır.
*Bûy, gül hoy kelimeleri ilişkili kelimeler olduğu için kullanılması ile tenasüp sanatı yapılmıştır.
* Teşbihe konu olan unsurların beyit içerisinde düzenli bir şekilde kullanılması müretteb leff ü neşrsanatını doğurmuştur.
3. Sihr ü efsûn ile dolmuştur derûnun ey kalem
Zülf-ü Harut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana
efsun: büyü
derûn: iç
zülf: saç
Harut: büyü ile ilgilenmesi için görevlendirilen meleklerden biri
nâl: kamış
( Ey kalem gibi sevgili, kalbin sihir ve büyü ile dolmuştur. Harut’un saçı demek mümkün ki sana kalem olmuş.)
Bu beyti anlamak için Harut ve Marut adlı meleklerin rivayetlerini bilmek gerekir. Bunları görebilmek için sitemizde genel kültür kategorisinde yazılmış olan Türk dili ve edebiyatı Harut ve Marut isimli yazımızı okuyabilirsiniz. Beyitte ise şair sevgilisini bir kaleme benzetmiş ve onun içinin sihir ve büyü ile dolu olduğunu bu yönüyle Harut’a benzediğini söylemiştir. Sevgilinin kendine hapseden bir büyüye sahip olduğunu söylemiştir.
Sanatlar:
*’ey’ seslenme edatı kullanılarak nida sanatı yapılmıştır.
* Sevgili kaleme benzetilmiş ama benzetme unsurlarından sadece kendisine benzetilen kullanılmıştır. Bu yolla açık istiare yapılmıştır.
* Beyitte Harut adlı meleğin büyü ile münasebetine hatırlatma yoluna gitmiş ve bu vesile ile telmihsanatı yapılmıştır.
* Sihr, efsun, Harut, kalem, nal kelimeleri birbiriyle ilişkili kelimeler olduğundan kullanılması sonucu tenasüp sanatı yapılmıştır.
4. Şöyle gird olmuş Firengistan birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
gird olmak: birikmek, toplanmak
Firengistan: Avrupa iklimi
gûşe: köşe
ebrû: kaş
hâl: ben
( Bütün Avrupa iklimi bir yere birikmiş ve sonra da gelip kaşının köşesinde ben olmuş.)
Divan geleneğinde Firengistan denilerek tüm gayri müslim ülkeler kastedilmektedir. Bunların müslüman olmaması onların karalığı olarak nitelendirilmiştir. Firengistan ve kafir kelimeleri bizi zülümat ülkesi ve karanlığa yönlendirir. Tüm bu karalık bir yere birleşmiş ve sonra sevgilinin kaşının kenarındaki ben olmuştur. Ben siyahlığı ve güzelliği sekteye uğratması yönüyle tasavvufta kesret olarak nitelenir. Fakat Nedîm’in tasavvufa meyletmemiş olması, bu beytin bu yöne gitmesini engeller. Fakat tüm bu karanlıklar sevgilinin kaşının kenarındaki siyah noktaya dönüşmesi güçlü bir benzetmedir.
Sanatlar:
*Sevgilinin kaşının kenarındaki ben güzel bir nedene dayandırılmış ve Avrupa iklimi birleşerek sevgilinin kaşının kenarındaki ben olmuştur. Bu yolla hüsn-i talil sanatını doğurmuştur.
*Firengistan diyerek bütün Avrupa iklimi kast edilmiştir. Bu da parça bütün ilişkisi yönüyle mecaz-ı mürsel sanatını doğurmuştur.
*Gayri müslim ülkeler birleşme yetisi ile kişileştirilmiştir. Bu da teşhis sanatına vesile olmuştur.
*Tüm beyitlerde olduğu gibi ilişkili kelimeler bir arada kullanılarak tenasüp ve olağanüstü vasıflar sevgiliye atfedilerek mübalağa sanatı yapılmıştır.
5.Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El amân ey dil ne müşkilter suâl olmuş sana
büt-i tersâ: put gibi güzel sevgili
mey: içki
nûş etmek: içmek
dil: gönül
müşkilter: zor
suâl: soru
( O put gibi sevgili ‘ Hristiyan güzel’ sana içki içer misin diye sormuş. Aman Allah ey gönül ne zor soru olmuş bu sana.)
Bu beyitte de yine Harut ve Marut meleklerin başından geçen bir hadiseye atıfta bulunmuştur şair. Bu hadisede melekler Allah’a kendisine isyan eden insana neden bu denli itibar ettiğini sorarlar. Allah c.c da insanda bulunan nefs meleklerde de olsa meleklerin de günah işleyeceğini belirtmiş ve onları sınamıştır. İnsanı bir nefse sahip olan melekler bir güzele aşık olmuş ve bu güzelin kendilerine koştuğu şartları günah olmasına rağmen kabul etmiş ve içki içmiş insan öldürmüşlerdir. İşte bu beyitte de o put gibi sevgili bu melekleri bile yoldan çıkaran güzele benzetilmiş ve sorduğu içki içer misin sorusu da melekleri bile zor durumda bırakan soru ile karşılaştırılmıştır.
Sanatlar:
* Beyitte ey seslenme edatı kullanılarak nida sanatı yapılmıştır.
* Sevgili puta benzetilmiş fakat benzetme unsurlarından sadece kendisine benzetilen söylenmiş benzeyen söylenmemiştir. Bu yolla açık istiare yapılmıştır.
* bu beyitte Harut ve Marut adlı meleklerin başından geçen hadiseye atıfta bulunmuştur. Bu yolla telmih sanatı yapılmıştır.
* Puta soru sorma yetisi verilmiştir. İnsana özgü bir becerinin cansız bir varlığa aktarılması yoluyla teşhis sanatı yapılmıştır. Yine bu vasıf konuşma yetisi olduğu için intak sanatını doğurmuştur.
* Beyitte münasebetli kelimelerin kullanılması da tenasüp sanatına vesile olmuştur.
6. Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül noldun ne hal olmuş sana
câm: kadeh
mest: sarhoş
âyâ: ey seslenme edatının bir başka formudur.
hayrân: baygın, büyülenmiş
( Ey gönül sen hangi kadehten sarhoş oldun , kime hayran oldun. Kendini kaptırmışsın nasıl bir hal olmuş sana.)
Şair bu beyitte gönlünü soyutlamış ve onu kişileştirerek ona cevabını bildiği yani soru amacı taşımayan ama soru formunda olan cümleler kurmuştur. Şair karşısındaki sevgiliye olan hayranlığını bu şekilde ifade etmeye çalışmıştır.
Sanatlar:
*Şair gönlünü kendinden farklı bir birey gibi karşılamıştır ve onu tecrit etmiştir.
* Gönlüne sarhoş ve hayran olma gibi insani vasıflar yükleyerek kişileştirme yapmıştır. Teşhissanatına vesile olmuştur.
* Gönül insana benzetilmiş ama insan söylenmemiştir. Kapalı istiare ye neden olmuştur.
* Kendini aldırmak deyimi kullanılması irsal-i mesel ve gönle cevap alma amacı gütmeksizin soru sorması da tecahül-i arif sanatına vesile olmuştur.
* Beyitte birbiri ile ilişkili kelimeler kullanılmış ve tenasüp sanatına sebep olmuştur.
7. Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
La’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
leb: dudak
dendân: diş
sin: arapça alfabesinde bulunan sin harfi
bûse: öpücük
hâlet: sebep
muhâl: imkansız
( Buse (öpücük) kelimesinin içindeki s harfinin dişlerinden dudakların yaralanır, incinir. Bu yüzden dudaklarını öptürmek sana imkansızdır. )
Şair bu beyitte sevgilinin nazikliğini vurgulamak adına sevgilinin dudakları buse bir kenara buse kelimesinin içindeki sin harfinin dişlerinden bile incinir demiştir. Şairin bu beytiyle sevgilisini öpmek istediğini fakat sevgilisini incitme korkusunun bunu imkansız hale getirdiğini söylemektedir.
Sanatlar:
* Bu beyitte ki hakim sanat güzel bir nedene bağlamayı karşılayan hüsn-i talil sanatıdır. Sevgilisinin dudaklarını öptürmemesini nazik yapısına ve dudaklarının buse kelimesinin içindeki sin harfinden bile incinmesine bağlamıştır.
* Ayrıca birbiriyle alakalı kelimeler kullanılarak tenasüp sanatı yapılmıştır.
8. Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dilber Nedîm
Bir peri suret görünmüş bir hayâl olmuş sana
vasf etmek: tanımlamak
dilber: gönül alan sevgili
( Ey Nedim, bu şehrin içinde senin tanımladığın gibi gönül bağlayan sevgili yok. Sana peri yüzlü bir melek görünmüş, bir hayal görmüşsün. )
Şair bu beytinde daha önceki beyitlerde söylediği tüm unsurların gerçek olamayacağını ve bir hayal görmüş olması gerektiğini kendine dikta ediyor. Tüm bu mübalağa unsurlarının gerçek bir kadında olamayacağı hususunu beyan etmiştir.
Sanatlar:
* Şair bu beyitte mahlasını farklı bir kişi gibi algılatmış ve kendini tecrit etmiştir.
5. Beyitte harut ile marut'a değil de şeyh san'an a telmihte bulunmuyor mu
YanıtlaSil