Ülkemizin kalkınmasında tarım sektörünün önemini araştırınız, Ülkemizin kalkınmasında tarım sektörünün önemi, Ülke kalkınmasında tarımın önemi, Ülkemizin kalkınmasında tarım sektörünün önemini araştırınız.
Ülkemiz tarımını Cumhuriyet’ten bu yana geçen dönemde değerlendirirsek, büyük ve önemli merhaleler katetmiş olduğunu görürüz. 40 yıl önce yılın her mevsiminde yaş meyve ve sebze bulup beslenme şansımız yoktu. Bugün ise yılın 365 günü bu ürünlerin % 95’inden istifade etme şansına sahibiz. Bu imkanlar Ziraat Mühendisleri’nin özverili araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucu elde edilmiştir.
Tarımsal faaliyetler ve elde edilen araştırma sonuçlarının uygulamaya aktarılması için uzun yıllara ihtiyaç vardır. Tarım Teknikerleri ve Mühendislerinin emeklerini, tüketicilerin izleyip takip etmesi mümkün değildir. Kaldı ki bu takipte bizzat işin içinde çalışanlar bile zorlanmaktadır. Bir çeşidin geliştirilip uygulamaya aktarılması, bu çalışmayı başlatan mühendis bile zaman zaman hizmet süresi içerisinde yetişemeyebilmektedir.
Halbuki bir mimar, bir inşaat mühendisi veya bir işletmeci hazırladığı projeden elde ettiği ürünün meyvesini birkaç yıl içinde görebilmekte, bunu tüketiciler de rahat bir şekilde takip edebilmektedir.
Tarımdaki dünden bugüne önemli gelişmelerin olduğundan söz ettik. Ancak, tarım ülkesi konumunda olan Türkiye için bu gelişmelerin yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Böyle bir iddia bizi yanılgıya ve yanlışa götürür. Bugün ülkemizi tarımda gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda, halen çok eksikliklerimizin bulunduğunu ve daha çok yol kat etmemiz gerektiğini görürüz. Tarımını geliştirememiş bir ülke, sanayide ve teknolojide kalkınamaz, gelişemez, dolayısıyla ekonomik kalkınmayı başlatamaz. Bugün gelişmiş batı ülkeleri uzay çağını yaşamakta iseler; bunun sebebi kalkınmalarına tarımdan başlamış olmalarıdır.
Ülkemiz tarımını Cumhuriyet’ten bu yana geçen dönemde değerlendirirsek, büyük ve önemli merhaleler katetmiş olduğunu görürüz. 40 yıl önce yılın her mevsiminde yaş meyve ve sebze bulup beslenme şansımız yoktu. Bugün ise yılın 365 günü bu ürünlerin % 95’inden istifade etme şansına sahibiz. Bu imkanlar Ziraat Mühendisleri’nin özverili araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucu elde edilmiştir.
Tarımsal faaliyetler ve elde edilen araştırma sonuçlarının uygulamaya aktarılması için uzun yıllara ihtiyaç vardır. Tarım Teknikerleri ve Mühendislerinin emeklerini, tüketicilerin izleyip takip etmesi mümkün değildir. Kaldı ki bu takipte bizzat işin içinde çalışanlar bile zorlanmaktadır. Bir çeşidin geliştirilip uygulamaya aktarılması, bu çalışmayı başlatan mühendis bile zaman zaman hizmet süresi içerisinde yetişemeyebilmektedir.
Halbuki bir mimar, bir inşaat mühendisi veya bir işletmeci hazırladığı projeden elde ettiği ürünün meyvesini birkaç yıl içinde görebilmekte, bunu tüketiciler de rahat bir şekilde takip edebilmektedir.
Tarımdaki dünden bugüne önemli gelişmelerin olduğundan söz ettik. Ancak, tarım ülkesi konumunda olan Türkiye için bu gelişmelerin yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Böyle bir iddia bizi yanılgıya ve yanlışa götürür. Bugün ülkemizi tarımda gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda, halen çok eksikliklerimizin bulunduğunu ve daha çok yol kat etmemiz gerektiğini görürüz. Tarımını geliştirememiş bir ülke, sanayide ve teknolojide kalkınamaz, gelişemez, dolayısıyla ekonomik kalkınmayı başlatamaz. Bugün gelişmiş batı ülkeleri uzay çağını yaşamakta iseler; bunun sebebi kalkınmalarına tarımdan başlamış olmalarıdır.
Ekonomik kalkınmanın temelinde aktif rolleri olan bütün dallar (Tarım-Sanayii-Sağlık-Eğitim vs) kendi AR-GE’lerini yani araştırma-geliştirme birimlerini sağlıklı bir temelde kurup geliştirme mecburiyetindedirler. Aksi halde bulundukları noktadan daha ileriye gitme şansları yoktur. Konumuz tarım olduğuna göre; tarımsal gelişmeyi, düşe kalka değil, sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek için öncelikle “Tarımsal Araştırmalara” dostlar alışverişte görsün havası içinde olmayıp; tarımsal kalkınmayı sağlayacak ölçüde kaynak ayırıp sağlıklı bir alt yapı oluşturularak başlanmalıdır. Bugünkü mevcut yapı bu iş için yeterli değildir. Hatta kendi hantal yapısını ancak ayakta tutabilmektedir. Bu yapı ile beklenen hamleyi yakalama şansına sahip değiliz. Yeterli kaynak sağlanır ve araştırmacılara emeğinin karşılığı verildiği takdirde kısa bir sürede bu noktaya ulaşırız. Bunu sağlayacak teknik alt yapımız mevcuttur.
Ülkemizin sevk ve idaresini elinde bulunduranların bu konuya sahip çıkmaları gerekir. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu konular ilgililerce mutlaka bilinmektedir. Yalnız aşılamayan husus; ihtiyaçların çok fazla, bunu karşılayacak kaynakların ise kıt oluşudur. Yani kıt imkanları birçok ihtiyaca dağıtmak durumunda kalındığında, birimlere düşen miktar yeterli olamamakta ve istenen noktaya da gelinememektedir. Bu aşılamaz mı? Tabii ki aşılabilir. Bütün gelişmiş ülkeler bu reformları bitirmiştir. Bunlar gökyüzünden herşeyleriyle birlikte hazır olarak zembille inmemişlerdir herhalde. Bu sıkıntıları aşmak mecburiyetindeyiz. Bu tembellik zincirini kırmalıyız. Her şeyi Avrupalı bilir onlar yapar zihniyetinden ve kendimize olan güvensizlikten kurtulmalıyız. Neme lazımcılığı bir yana bırakıp; herkes kendi dalında gecesini gündüzüne katmalı, gerektiği zaman, söz ve yetki sahiplerinden hesap sormasını bilmelidir. Toplum olarak neyimiz eksik? Her türlü teknik, fiziki iş gücü ile coğrafya ve nüfus olarak güçlü bir alt yapımız mevcuttur. Yeter ki bu imkanları kullanıp değerlendirebilecek sevk ve idareyi sağlayalım. Bu ülke hepimizin. Kalkınmasını da hep birlikte gerçekleştirmeliyiz. Aksi halde zararını hepimiz çekeriz.
Ülkemizin sevk ve idaresini elinde bulunduranların bu konuya sahip çıkmaları gerekir. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu konular ilgililerce mutlaka bilinmektedir. Yalnız aşılamayan husus; ihtiyaçların çok fazla, bunu karşılayacak kaynakların ise kıt oluşudur. Yani kıt imkanları birçok ihtiyaca dağıtmak durumunda kalındığında, birimlere düşen miktar yeterli olamamakta ve istenen noktaya da gelinememektedir. Bu aşılamaz mı? Tabii ki aşılabilir. Bütün gelişmiş ülkeler bu reformları bitirmiştir. Bunlar gökyüzünden herşeyleriyle birlikte hazır olarak zembille inmemişlerdir herhalde. Bu sıkıntıları aşmak mecburiyetindeyiz. Bu tembellik zincirini kırmalıyız. Her şeyi Avrupalı bilir onlar yapar zihniyetinden ve kendimize olan güvensizlikten kurtulmalıyız. Neme lazımcılığı bir yana bırakıp; herkes kendi dalında gecesini gündüzüne katmalı, gerektiği zaman, söz ve yetki sahiplerinden hesap sormasını bilmelidir. Toplum olarak neyimiz eksik? Her türlü teknik, fiziki iş gücü ile coğrafya ve nüfus olarak güçlü bir alt yapımız mevcuttur. Yeter ki bu imkanları kullanıp değerlendirebilecek sevk ve idareyi sağlayalım. Bu ülke hepimizin. Kalkınmasını da hep birlikte gerçekleştirmeliyiz. Aksi halde zararını hepimiz çekeriz.