BALIKÇILAR ŞİİRİ TAHLİLİ İNCELEMESİ AHENK UNSURLARI REDİF KAFİYE TEMASI, BALIKÇILAR ŞİİRİ TAHLİLİ, ŞİİR TAHLİLLERİ, BALIKÇILAR ŞİİRİ İNCELEMESİ,
YAZAN: BERKAN ESER
BALIKÇILAR
- Bugün açız yine evlatlarım,
diyordu peder
Bugün açız yine; lakin yarın, ümid ederim
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta
- Olur
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz
Çocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - Ya biz
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz
Hâlâ
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi
Bugün açız yine; lakin yarın, ümid ederim
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta
- Olur
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala
Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz
Çocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - Ya biz
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz
Hâlâ
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi
- Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme...
Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha
Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa
- Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa
- O gitmek istedi; "Sen evde kal!" diyor...
- Ya sakın
O gelmeden ben ölürsem
Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
Bir ihtilac ile etrafa ra'şeler vererek
Uğulduyordu...
- Yarın yavrucak nasıl gidecek
Şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid
Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
Diyordu: "Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!"
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; "Yürümek
Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü!"
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... Ölüyor
Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle
Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler...
- Ya sakın
O gelmeden ben ölürsem
Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
Bir ihtilac ile etrafa ra'şeler vererek
Uğulduyordu...
- Yarın yavrucak nasıl gidecek
Şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid
Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
Diyordu: "Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!"
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; "Yürümek
Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü!"
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... Ölüyor
Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle
Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor
Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler...
Yazar : Tevfik Fikret
Mefâililn Meifâtün mefâilün feilün
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım biçimi: Manzum hikâye.
Nazım birimi: Bend
ölçüsü: Aruz.
Me fâ i lün/fe i lâ tün/me fâ i iün/fe i lün
Bu gün a çız/yi ne ev lat/la rım di yor/du pe der
Türü: Didaktik şiir.
Konusu: Açlık ve yoksulluk içindeki bir balıkçı ailesinin dramatik hayatı
anlatılıyor.
Ana düşünce : İnsanların hayatlarında karşılaştıkları çeşitli zorluklar,
toplumsal felaketlerdir; onların acısını duymak ve paylaşmak gerekir.
Kafiye şeması : Şiirde şaire özgü özel bir kafiye düzeni vardır.
Kafiyeli olan, "Peder/kader" sözcüklerinde ortak kafiye sesi
"DER" olup zangin kafiyedir. "Eder-im/ gider-im" sözcükle
rinde ki "-im" kişi eklerirediftir. Geriye kalan bölümlerde ortak
kafiye sesi "DER" olup zengin kafiyedir.
Yardımcı Bilgiler:
Balıkçı şiiri, manzum bir hikâyedir. Nazım biçimi, Batı edebiyatından
aldığımız yeni tarz bir nazım peklidir. Hatta Batı edebiyatından esinlenerek
şairin oluşturduğu yeni bir tarzdır da denebilir. Bu dönemde yazılan şiirlere
ayrı ayrı nazım biçimi adı vermek olanağı olmadığından, tümüne birden
"yeniedebiyatın yeni nazım şekli" de denmektedir.
Şiirde düzenli bir dize kümelenişi yoktur. Anlamların bittiği yerde
dizelerin kümelenişi bitmektedir. Bu bakımdan nazım birimine "bend"
demek daha doğru olur.
Şair, şiirde "anne" sözü yerine "nine" sözcüğünü
kullanıyor. Bu bir fantezidir.
Şiirde geçen; "Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!"
dizesiyle, toplumumuzun kadına bakış açısı eleştirilmektedir. Bu kötü düşünce,
balıkçının ya da onun düzeyinde olanların düşüncesidir? şairin düşüncesi
değildir. Sözle, toplumun kadın istismarcılığı yerilmiş oluyor.
"Deniz ufukta, kadın evde muhtazır...ölüyor." Dizesine göre,
kadın evde yaşamını yitiriyor; deniz ise ufukta sakinleşiyor, fırtına
diniyor. Biri istenen bir ölüm diğeri istenmeyen bir ölüm oluyor.
Dil özellikleri:
a) Söyleyiş rahat, anlatım canlıdır.
b) Kahramanlar, kişiliklerine uygun konuşturulmuştur.
c) Kişilerin ağzından söyletilen cümleler sade,şâirin ağzından
söylenenler yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür. Sıfat tamlamalarına çokça yer
verilmiştir.
d) Konuşmalarda halk söyleyişi ustalıkla kullanılmıştır:
"Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta; sakın biraz yedek ip, mantar
almadan gitme; açınca pikeni hiç bırakma, oynasın varsın. Deniz kadın gibidir
hiç inanmak olmaz ha!"
e) Nazım nesre yaklaştırılır. Dizeler yan yana getirilip okunduğunda
kurallı bir nesir yazısı ortaya çıkmaktadır. Bu da şairin nazmı nesre yaklaştı
rüyadaki ustalığını göstermektedir.
f) Divan ve Tanzimat edebiyatında cümleler beyitte tamamlanıyordu. Oysa
bu şiirde cümleler beyitte tamamlanmamakta, anlam daha sonraki dizelere
akabilmektedir.
g) Aynı anlama gelen sözcükler şiirde yanyana getirilmiş, kimi dizelere
serpiştirilmiştir. Bu da nazmı nesre yaklaştırma özelliklerinden biridir.
Söz Sanatları:
"Dışarda gürleyerek bir ordu gibi döverdi sahili binlerce dalgalar,
asabi" dizesinde, dalgalar, "teşhis" (kişileştirme) sanatı
yoluyla bir insan gibi düşünülüyor, kükremiş orduya benzetilerek
"teşbih-i beliğ" sanatı yapılıyor. "Kayık çocuk gibidir",
"deniz kadın gibidir" sözlerinde de hem teşhis hem de benzetme sanatı
görülüyor.
Araştırmalar :
· Bu şiirde anlatılanlar şöyle özetlenebilir: Bir balıkçı ailesi
vardır. Bu aile çok yoksuldur. Bunların eski, kırık bir kayıkları
bulunmaktadır. Onunla balık avcılığı yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar. Anne
çok hastadır, baba ise yaşlıdır. Bu yüzden oğlu, fırtınalı bir gecede yalnız
balığa çıkar. Hasta anne, yaşlı baba oğlunun denizden dönmesini heyecan ve
ümitle bekler ama, azgın dalgalarla boğuşan oğlu denizde yiter. Baba,
gerçekleşmesinden korktuğu acı sonla karşılaşır. Anne ölür, baba çıldırır,
çocuk yaşamından olmuş olur.
Karşılıklı konuşmalar, bu acıklı hikâyeye doğallık kazandırmakta,
okuyucunun ilgisini canlı tutmaktadır.
· Manzum hikâyede yapılan tasvirler, hayatın gerçeklerine uygun
düşmektedir. Şair şiirinde anlattığı felâketi bir takım tasvirlerle süslüyor,
bu tasvirlerle bir düşünce tablosu çiziyor. Tasvirleri de çokça kullandığı
sıfatlarla yapıyor. Tasvirler; deniz, fırtına, kayık, kadın ve baba ile
ilgilidir. Bu tasvirlere göre, deniz hırçın bir kadın gibidir, dalgaları
kükremiş bir orduyu andırmaktadır. Fırtına ise gazaba gelmiş gibidir. Kayık,
eski bir teknedir; ipleri çürük ve düğümlüdür. Baba ve oğul, anneyi yan gözle
süzüyor, ona ölümünün yakın olduğunu hissettirmiyor. "Deniz ufukta, kadın
evde" ölürken, baba, üç gecedir denizi pencereden seyrediyor. Sahile
vurmuş boş bir tekneyi gördüğünde bir yeri yumruklayıp gülerek gösteriyor, yani
çıldırıyor. Bütün bu tasvirlerde gerçeğe aykırı bir taraf görülmüyor.
· Bu şiirde balıkçı ailesinin durumuyla ilgili şunları öğreniyoruz:
Balıkçı ailesi üç kişiden oluşuyor: Anne, baba ve oğul. Aile çok yoksuldur.
Balık avcılığı ile geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Anne hasta, baba
yaşlıdır. Çocuk ise çok gençtir. Bu ailenin sonu tam bir felâketle
bitmektedir. Anne ölür, çocuk denizde boğulur, baba çıldırır.
• Hikâyedeki kişilerin, yani anne, baba ve çocuğun birbirlerine karşı
davranışları, Türk toplumunun geleneksel yapısına uygun düşmektedir. Baba,
güngörmüş, deneyimli biridir. Oğluna sorumluluk yüklemekte, usta bir balıkçı
olarak; "Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın; Sakın yedek biraz ip,
mantar almadan gitme...Açınca yelkeni, hiç bakma, oynasın varsın" sözleriyle
ona öğüt verip yol göstermektedir. Çocuk, tüm gençler gibi atak, cesur,
korkusuz ve ailesine bağlı bir gençtir. Anne, "Yarın küçük gidecek yalnız,
öyle mi balığa? Yarın yavrucak nasıl gidecek?" sözlerinden de anlaşılacağı
gibi, yüreği sevgi dolu bir Türk anasıdır, oğlunu bir daha görememek endişesi
ve korkusu içindedir.
· Şiirde geçen "hayâl-i sefid" (beyaz hayal) tamlamasıyla,
yoksul balıkçı ailesinin yarınlarla ilgili ümitleri, yoksulluktan kurtulma
düşleri anlatılıyor. Ne var ki, şiirde bu ümit gerçekleşmiyor.
· Tevfik Fikret'ten okuduğumuz "Yağmur", "Seza"
adlı şiirler, nazım birimi, nazım biçimi, kafiye örgüsü, dil özellikleri,
anlatım yönlerinden bu şiire benziyor; sadece konu yönünden ayrılıyor.
"Yağmur" şiiri, bir doğa olayını; "Seza" şiire şairin bir
arkadaşıyla ilgili anısını; "Balıkçılar" şiiri de toplumsal bir olayı
ele alıp işlemektedir.
· Yaşlı balıkçının "Bir yeri yumrukla gösterip gülmesi", onun
çıldırdığım gösteriyor. Bu da balıkçının bir ruhsal çöküntü içinde olmasından
ileri geliyor.
· Şiirin konuşma bölümlerinde dil sade, söyleyiş rahat, anlatım
canlıdır; tasvir bölümlerinde dil yabancı söz ve tamlamalarla yüklü ve bol
sıfatlıdır.