SİYASET FELSEFESİ DERS NOTLARI,SİYASET FELSEFESİ KONU ANLATIMLARI,SİYASET FELSEFESİ ÖZET MADDELİ, FELSEFE KONU ANLATIMLARI, 11.SINIF
FELSEFE DERSİ TÜM NOTLARI İÇİN TIKLA, ÜNİTE ÜNİTE ÖZET ÖZET NOTLAR :))))
FELSEFE DERSİ TÜM NOTLARI İÇİN TIKLA, ÜNİTE ÜNİTE ÖZET ÖZET NOTLAR :))))
ÜNİTE–7: SİYASET FELSEFESİ
A. Siyaset Felsefesi Kavramları
Birey, düzen, iktidar, toplum, devlet, meşruiyet, egemenlik, hak, hukuk, yasa, adalet, laiklik, bürokrasi, sivil toplum, ütopya
B. Siyaset Felsefesi Soruları
İktidar kaynağını nereden alır? , Meşruiyetin ölçütü nedir? , Egemenliğin kullanış biçimleri nedir? , Bireyin temel hakları nelerdir? , Sivil toplum nedir? , Bürokrasi nedir? , Bürokrasiden vazgeçilebilir mi? , En iyi yönetim biçimi hangisidir? , Herkesin üzerinde anlaşabileceği bir yönetim biçim nasıl sağlanacaktır? , Birey-devlet ilişkisi nasıl olmalıdır?
1) İktidarın kaynağı ve Meşruiyetin ölçütü nedir?
İktidarın meşruiyet sorunu, iktidarın kaynağıyla ilgilidir. Çünkü, her iktidar kendi kaynağının ilkelerine, dayanaklarına bağlı kaldığı sürece meşru sayılabilir.
a) İktidar kaynağını “insanın doğasından” alır. İktidar, toplumun içten ve dıştan gelebilecek tehlikelere karşı korunma ihtiyacından doğar. İnsanları koruma, temel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama, ahlaki olarak olgunlaşma ve erdemli insanlar yetiştirme gibi işlevleri yerine getiren iktidar meşru sayılır. Temsilcileri Platon, Aristo, Farabi, İbn-i Haldun.
b) İktidarın kaynağı “Tanrı”dır. Devlet, Tanrı’nın istediği bir kurumdur. İktidar sahipleri Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileridir. İktidar, toplumu Tanrı’nın koyduğu bu yasalara uygun şekilde yönettiği sürece meşrudur. İslam toplumlarında ve Orta Çağ Avrupa’sında benimsenen anlayıştır. Önemli temsilcisi St. Augustinus (354-430).
c) İktidar kaynağını “toplumdaki bireylerin birlikte yaşama isteğinin bir sözleşmeye dayalı olarak ortaya koymasından” alır. Yani devlet ortak iradenin (sözleşmenin) bir ürünüdür. İktidar, ortak iradenin isteği sayılan şeyleri gerçekleştirmesiyle meşru sayılır. Önemli temsilcileri T.Hobbes, J. Locke ve J. J. Rousseau.
2) Egemenliğin Kullanılış Biçimleri?
a) Geleneksel egemenlik: Krallık, şeyhlik gibi.
b) Karizmatik Egemenlik: Atatürk gibi.
c) Rasyonel (Akılcı) – Demokratik (Hukuksal) Egemenlik: Egemenlik yazılı kurallara yani hukuka dayalıdır. Yasama, yürütme ve yargının farklı ellerde toplanması ile egemenlik gerçekleşir. Günümüz toplumların çoğu buna örnektir.
3) Sivil Toplum Nedir?
Sivil toplum, devlet kurumlarının dışında kendini yönlendirebilen, hak ve özgürlüklerini savunabilen özgür ve özerk vatandaşlardan oluşan topluluklardır. Sivil toplum farklılaşmış, aralarında sağlam bağlar bulunan grupların bir bütünüdür. Örgütlüdürler. Sivil toplumda bireyler, yönetime baskı grubu oluştururlar. Yönetime baskı kurarak da çeşitli kararlarda söz söyleme etkinliğine veya yaptırım gücüne sahip olurlar. Dernekler ve sendikalar bunlara örnektir.
4) Bürokrasi nedir ve hangi işleve sahiptir?
Bürokrasi devletin, yasalarla belirlenmiş görevlerini yerine getiren memurların oluşturduğu hiyerarşik (kademeli) yapılanmadır. Bürokratlar bu yapıdaki yönetici olan kişilerdir. Vali, kaymakam, müdür, şef, müsteşar birer bürokrattır. Bürokratlar hem uzman hem de kalıcıdırlar, yönetim sorumluluğuna sahip olan siyasiler ise gelip geçicidirler. Devletin sürekliliği için bürokratlar vazgeçilmezdirler.
5) Ütopya
Ütopya, gerçekte var olmayan gelecekte var olabileceği düşünülen, devlet ve toplum tasarılarıdır. Ütopyalar, hayal ürünü olan devlet tasarımlarıdır. Geleceğe yöneliktir. Ama gerçeklikle tam olarak da bağdaşmaz. Ütopyalar iki türlüdür.
a) İstenen Ütopyalar: Bunlar olması istenen düzen tasarımlarıdır. Platon’un devleti, Machiavelli’nin Hükümdarı, Farabi’nin Erdemli toplumu, F.Baco’nun Yeni Atlantisi, Thomas More’un Ütopyası ve Campenalla’nın Güneş Ülkesi.
b) İstenmeyen (Korku) Ütopyalar: Toplumu uyarmak amacıyla korkutucu nitelikteki ütopyalardır. Huxley’in Cesur Yeni Dünyası, G.Orwel’in 1984’ü buna örnektir.
C. İdeal Düzen Arayışları
1) İdeal düzenin olamayacağını savunanlar:
a) Sofistler: İlk temsilcileri sofistlerdir. Protagoras’a göre, her insanın istekleri ve amaçları faklıdır. Bu nedenle insanları mutlu edebilecek devlet sisteminin özellikleri de farklı olacaktır. Bu yüzden herkesin üzerinde anlaşabileceği ideal düzen olamaz. Doğal düzen ve yaşam, toplumsal düzenden daha değerli ve üstündür. Sayıca çok olan güçsüz insanlar, kendilerini korumak amacıyla bir araya gelerek, doğal düzene aykırı olan yasaları yapmışlardır. Bu ise doğru bir şey değildir. İdeal düzen olamaz, çünkü ideal düzen doğada kalmıştır.Gorgias’a göre, herkesin benimseyebileceği bir düzen olamaz. Çünkü devlet, insan özgürlüğünü kısıtlar. Bu da, insanın doğasına aykırıdır. Bu nedenle devleti reddeder.
b) Nihilizm: Siyasi manada, hiçbir otoriteye boyun eğmemektir. Nietzsche’ye göre; her türlü otorite insanın doğasına aykırıdır. Otoriteye dayalı tüm kurumlar insan özgürlüğünü kısıtlar. Bütün kötülükler, insanların özgür olamamalarından kaynaklanır. Öyleyse, insanı sınırlayan bütün değer, kurum ve düzenler kötü olup yıkılmalıdır.
c) Anarşizm: İnsan üzerindeki tüm kısıtlama ve zorlamalar kaldırılmalı, otoritesiz ve devletsiz bir düzen kurulmalıdır. İnsanlar devlet olmadan daha adil ve mutlu yaşayabilirler
2) İdeal düzenin olabileceğini savunanlar:
a) Özgürlüğü temel alan yaklaşım (Liberalizm): Temsilcileri A. Smith, J. Locke ve J. S. Mill’dir. Bu yaklaşıma göre ideal bir düzen, özgürlük temeli üzerine kurulmalıdır. Çünkü, insan özgürlüğü sayesinde kendini gerçekleştirir ve yaratıcı olur. Birey siyasette (düşünce, ifade), dinde (inanç), ve ekonomide (girişim) olabildiğince özgür kılınmalıdır.
b) Eşitliği temel alan yaklaşım (Sosyalizm): Temsilcileri Saint – Simon, K. Marx ve Robert Owen’dır. Bu yaklaşıma göre ideal bir düzen, eşitlik temeli üzerine kurulmalıdır. Liberalizm’e tepki olarak doğmuştur. Sosyalizm sınıfsız, eşit, ideal bir toplum düzeni oluşturmak için özel mülkiyetin ortadan kalması ve üretim araçlarının devlet tekelinde (ortak mülkiyetle) toplanması gerektiğini savunur.
c) Adaleti temel alan yaklaşım: Temsilcileri Eduard Bernstein ve John Rawls’tır.Adalet, hem özgürlüğün hem de eşitliğin bir arada kabul edilmesidir. Çünkü ne özgürlük ne de eşitlik tek başına toplumları ideal düzene ulaştıramamıştır. Adalet herkese hak ettiğini vermektir. Düzen, hukuka göre gerçekleşmelidir. Böyle bir düzende özgürlük, bireyin çalışma, düşünce ve yaratma özgürlüğü şeklindedir. Eşitlik, herkesin kanun önünde aynı haklara sahip olması şeklindedir.