sponsorlu reklam Admatic -sponsor

UÇUN KUŞLAR ŞİİRİ TAHLİLİ,TEMA,KAFİYE REDİF,NAZIM BİRİMİ,BİÇİMİ

UÇUN KUŞLAR ŞİİRİ TAHLİLİ, UÇUN KUŞLAR ŞİİRİ TEMA, UÇUN KUŞLAR ŞİİRİ KAFİYE REDİF, UÇUN KUŞLAR ŞİİRİ NAZIM BİRİMİ BİÇİMİ, UÇUN KUŞLAR ŞİİRİ RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI, ŞİİR TAHLİLLERİ, 
Rıza Tevfik Bölükbaşı Uçun Kuşlar Uçun Şiirinin İncelemesi, Tahlili, Kafiye ve Redifleri, Zihniyeti, Nazım Birimi, Ahenk Unsurları, Söz Sanatları, Ses Olayları


Uçun Kuşlar Şiirinin Nazım Biçimi: Serbest Şiir
Uçun Kuşlar Şiirinin Nazım Birimi: Dörtlük
Uçun Kuşlar Şiirinin Birim Sayısı: 5 dörtlükten oluşmuştur.
Uçun Kuşlar Şiirinin Ölçüsü: 11’li hece ölçüsü.
Şiirinin Ahenk Unsurları: Kafiye Ve Redif
Uçun Kuşlar Şiirinin Kafiye ve Redifleri:
Yere/dere: ere’ler zengin kafiye
Vardır: redif
Yorgun/solgun/mahzun: un’lar tam kafiye
Bilmem: redif
Günlerin/inlerim/dinlerim: lerim’ler redif —- ın’ler tam kafiye
Vefa/hava/seda: a’lar yarım kafiye
Yok: redif
Aşkın/taşkın: aşkın’lar tunç kafiye
Uçun Kuşlar Şiirinin Söz Sanatları:
Kişileştirme: “O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
                              Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?”  Mehtap ve çay kişileştirilmiştir.
Benzetme:  Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
                          İçimde oralı bir bülbül vardır
                         Sende -derya gibi- daima taşkın
Uçun Kuşlar Şiirinin Dili: Sade, yalın okuyan herkesin rahatça anlayacağı günlük hayatta kullanılan dil kullanılmıştır.
Uçun Kuşlar Şiirinin Teması: Gurbet Acısı, Vatan Özlemi
Uçun Kuşlar Şiirinde Gelenek: Cumhuriyet Öncesi ve sonrasında Türk şiirinde kalıcı izler bırakan Rıza Tevfik, Sevr anlaşmasını imzaladığı için tepkiler görmüştür. Özellikle Serab-ı Ömrüm adlı kitabındaki şiirleriyle bilinir.
Uçun Kuşlar Şiiri ve Şair: Rıza Tevfik Cumhuriyet kuruduktan sonra yurtdışına sürgün edilmiştir. Sürgündeyken yazdığı bu şiir vatanına olan özlemini dile getirir.
Uçun Kuşlar Şiiri Ses Olayları:
Doğduğum: Bu kelimede ünsüz yumuşaması vardır. Doğduk-um : doğduğum
Koynunda: Bu kelimede ünlü düşmesi vardır. Koyun-unda: Koynunda
Mehtabı: Bu kelimede ünsüz yumuşaması vardır. Mehtap-ı : mehtabı
Geçti: Bu kelimede ünsüz sertleşmesi vardır. Geç-di : geçti
Feryadıma: Bu kelimede ünsüz yumuşaması vardır. Feryat-ıma: feryadıma


UÇUN KUŞLAR Şiiri Çözümlemesi

Şiirin Yorumu ve Mekân Bakımından İncelenmesi
               Şair, Sevr Antlaşması’nı imzalayan heyetin içinde olduğu için hayatının önemli bir bölümü sürgünde geçmiştir. Bu sürgün hayatı onun şiirlerinde de görülmektedir. İnceleyeceğimiz bu şiirde de şairin sürgün hayatındayken vatanına duyduğu özlemi net bir şekilde görmekteyiz. Şair, “vatan hasretini” şiirine konu olarak almıştır. O, kendi vatanını diğer her yerden daha güzel bulmaktadır. Vatanının tabiat güzelliklerini hiçbir yerde bulamamaktadır. Şair, vatan özlemini “gurbet, ayrılık, kuş, dağ, gül vb.” gibi motifleri kullanarak ifade etmiştir.

    Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
   Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
   Ormanlar koynunda bir serin dere,
   Dikenler içinde sarı gül vardır.

               Şair, bu dörtlükte daha önce hayatını geçirdiği ve şimdi gurbetteyken hatırladığı vatan toprağını anlatmıştır. Hasret ve özlemle yad ettiği vatan toprağını tabiatın güzel unsurlarıyla canlandırmıştır. Kuş imgesini kullanarak özgürlüğü nitelemiştir. Kuş, istediği yere istediği zaman gidebilmektedir. Kendisinin özgürlüğü kısıtlanmış olup vatan toprağına gidemediği için özgür ruhlu olan kuşu kullanmıştır. Onun gitmesini istemektedir. Vatan torağının tabiat güzelliklerini göstererek onun görülmesi gereken bir mekan olduğunu gösteriyor. Dağlardaki mor sümbüller, serin dere ve sarı gül doğanın canlılığını göstermektedir. Vatanından ayrılmak zorunda kaldığı için bunu “sarı gül” imgesiyle vermektedir. Zaten sarı renk ayrılığın simgesidir. Şair, vatanının tabiat güzelliklerini tasvir ederek kendisini avutmaktadır.
              
               Şairin bu dörtlükte kullandığı “dağ, orman, dere” doğal mekanlardır. “mor sümbül,sarı gül, dikenler” ise yine doğal mekan kapsamına giren tabiat unsurlarıdır. Tabiat her zaman insanlar için bir sığınma yeri, yaşanılmak istenilen yerdir. Şair, özlemini duyduğu vatanının doğal mekanlarını kullanarak bu özlemini azaltmak istemiştir. Zaten doğal mekanlar yaratılıştan beri insanlığı etkilemiştir. İlk zamanlara baktığımızda “dağ ,taş, nehir, gökyüzü” gibi doğal mekanlar insanlar tarafından tanrısallaştırılmıştır. O günden bu güne kadar doğal mekanlarla insanlar arasındaki etkileşim süregelmiştir ve bunu bu şiirimizde de çok rahat bir şekilde görebilmekteyiz. Şair, özlemini duyduğu vatanını doğal mekana ait unsurlara sığınıp dile getirmiştir. Şiirdeki “serin dere” doğal mekan olduğu gibi aynı şekilde toplumsal mekan özelliği de taşır. Çünkü insanlar bir yere yerleşmek istediklerinde bu mekanın mutlaka su ile bağlantısının olması gerekmektedir. Dolayısıyla bir insan birlikteliğinin oluşmasına zemin hazırlar niteliktedir serin dere.

               Şiirin genelinde şairin kendi vatanına ait unsurlar vardır; şair şuan vatanından uzakta olduğu için hayalindeki mekanı anlatır niteliktedir. Yani şairin kafasında yer alan muhayyel mekan kendi vatanıdır. Bu doğa güzelliklerini barındıran yerdir şairin yaşamak istediği mekan. Şairin bulunduğu mekan kendisini sıkmaktadır ve bu mekan onun için dar mekandır. Bu mekan ona hastalık, üzüntü vermiştir. Vatanından ayrı dar bir mekan içinde hüzünlenen  şair bu ayrılığı sarı gül imgesiyle belirtmiş.  Kendi vatanı ise onun için geniş mekan niteliğindedir. Çünkü bu mekan öyle bir mekandır ki dağlarında mor sümbüller açmış, ormanlarından serin dereler akmakta ve dikenlerinin arasından bile güller açmaktadır. Bütün bu güzellikleri çağrıştırdığı için geniş mekan mahiyetindedir. Bu güzellikleriyle şairin kafasında yer alan vatanı şiirin bellek mekanı konumundadır. Vatan söz konusu olduğunda şairin belleğindeki mekan bütün bu özellikleriyle karşımıza çıkmıştır.

               Şair, renkleri kullanmaya da önem vermiştir. Tabiatın güzelliklerini göstermek istediği için “mor sümbül,sarı gül, orman” gibi terimleri kullanmıştır. Bunlar tabiatın canlılığını göstermektedir. Aynı zamanda şair vatanından ayrı olduğu için ayrılığa istinaden sarı rengini tercih etmiştir. Bu onun özlemini açık şekilde göstermektedir.
              
               Şiirde kullanılan mekansal metafor örneğini“dikenler içindeki sarı gül” ifadesinde görmekteyiz. Bilindiği gibi “sarı gül” ayrılığı simgelemektedir ki şair burada vatanından ayrıdır bu ayrılığı sarı gül imgesiyle göstermiştir. “diken” ise vatanında karşılaşabileceği muhtemel her türlü sıkıntıya işarettir. Diken bilindiği gibi olumsuz durumlar için kullanılır. Şairde vatanındaki sıkıntılar için diken imgesini kullanmıştır.        

    O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
   Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
   Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
   Yüce dağ başında siyah tül vardır.                 

    Şairin bu dörtlükte yaptığı tasvirlerle birinci dörtlükteki tasvirler farklıdır. İlk dörtlükte şaire haber getirmek için uçan kuşlar bu dörtlükte haber getirmiştir. Tabiat canlılığını kaybetmiş hasta bir hal almıştır. Şairin karamsar ruh hali tabiatın güzelliklerini de soldurmuştur. Bir zamanlar akan serin dereler şimdi yorgun yorgun akmaktadırlar. Mehtap onun hasretinden hasta olmuş ve solmuştur. Sevdiğini kaybeden gelinin üzüntüsü dağlara taşlara yansımıştır. Mor sümbüllerin açtığı dağlarda artık siyah bir tül vardır. Şairin muhayelesindeki karartı tabiatı da karartmıştır. Baharın tüm canlılığı yaşayan tabiat, şairin ruh halinin etkisiyle sonbahar etkisini yaşamıştır.  

               Bu dörtlükte doğal mekan olarak “çay ve dağ” kullanılmıştır. Çay diğer su kaynaklarına nazaran hızlı bir akışa sahiptir. Çayın burada ağır akması aslında şaire işaret etmektedir. Şair bu mekandan ayrı olduğu için çay ağır akmaktadır. Dağlardaki renk cümbüşü artık güzelliğini kaybetmiştir. Normalde bütün çekiciliğiyle şairi cezbeden vatan toprağı etkinliğini kaybetmiştir.
    
               Şairin özlemi arttığı için umutsuzlaşmıştır. Geniş mekanla başladığı şiiri artık dar bir mekana sıkışmış gibidir. Karamsar bir gözle bakan şairin muhayyel mekanı cazibesini kaybetmiştir. İçinde bulunduğu keder vatanını da kederlendirmiştir. Mor sümbüllerin, sarı güllerin olduğu vatan elinde artık siyah tül vardır ki bu da onun umutsuzluğunu göstermektedir. Şair bu umutsuzluklar içinde dar bir mekana sıkışıp kalmıştır. Muhayelesindeki, belleğindeki tabiat güzellikleriyle örülü çekici vatan güzelliklerini yitirmeye başlamıştır. 

     Orda geçti benim güzel günlerim;
     O demleri anıp bugün inlerim.
     Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
     İçimde oralı bir bülbül vardır.

    
               Şair burada vatan toprağında yaşadığı güzel günleri hatırlamaktadır. Yaşadığı o güzel anıları hatırlayınca daha da kederlenmektedir. Adeta hayattan bezmiştir. Bir teselli bulmak ümidiyle maziyi sayıklamaktadır. Hatta kedisini bir bülbül gibi görmektedir.
    
               Bu dörtlükte tamamen şairin belleğinde yer alan vatan yer almaktadır. Bu vatanda geçirdiği güzel günleri hatırlamaktadır. Bu güzel anılarında teselliyi aramaktadır. Bir önceki dörtlükte dar bir mekan içinde olan şair bu dörtlükte geniş mekana doğru gitmektedir. İçinde bulunduğu karamsarlığı kendisi azaltmak istemektedir;ama belleğindeki mekandan da vazgeçmiyor. Belleğinde yaşattığı mekanın güzellikleriyle içinde bulunduğu dar mekanı genişletmektedir.

      Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
      Öyle akar sular, öyle hava yok;
      Feryadıma karşı aks-i seda yok;
     Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.            

    
               Şair ilk dörtlükte yaptığı gibi bu dörtlükte de kendi esaretiyle kuşların özgürlüğü arasında bir bağıntı kurmuştur. Vatan tabiatıyla gurbet tabiatını kıyaslayan şair gurbette bir şey bulamamıştır. Bu ölü tabiattan kendisi gidememektedir. Özgür olan kuşların gitmesini ister. Yaşanılamayan bu mekandan onların kaçıp kurtulmasını ister. Kendi vatanı buralardan daha güzeldir. Burada ne serin sular ne de temiz hava vardır. Burası yangın yeri gibi iticidir. Etrafta yardımcı olan kimse yoktur. Sadece yanlılık ve vefasızlık vardır. Vatanındaki dikenleri bile buralara tercih etmektedir. Çünkü kendisi bu yadeller diyarında yapayalnızdır.
               Şair, içinde bulunduğu mekan ile kendi vatanını bu dörtlükte kıyaslamaktadır. Bu iki doğal mekanın tabiat unsurlarını kullanarak duygularını belirtmeye çalışmıştır. İçinde bulunduğu mekan kendisine sıkıntı verdiği için dar mekan niteliği taşımaktadır. Buradaki vefasızlıktır buraları darlaştıran.

      Hey Rıza, kederin başından aşkın,
      Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
      Sende -derya gibi- daima taşkın,
      Daima çalkanır bir gönül vardır.

               Burada şair kendisine hitapla başlamıştır. İçinde bulunduğu özlem, keder ve aşkın sürdüğünü belirtiyor. Bir deniz gibi gördüğü kalbinin daima çalkalandığını belirtiyor. Bu çalkantının vatana kavuşuncaya kadar süreceğini belirtiyor.
    

               Bu dörtlükte doğal mekan olarak “derya” karşımıza çıkmaktadır. İçinde bulunduğu dar mekan halen devam etmektedir. Deryanın büyüklüğü şairin beslediği duyguların da derinliğini işaretlemektedir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

sponsor reklamı

SPONSOR REKLAMI

derskonumesnk