EĞİTİMLE ALAKALI BİR ANI YAZISI,DERSLERLE İLGİLİ BİR YAZI, EĞİTİMLE ALAKALI KOMPOZİSYON, ÖĞRETMENLİKLE İLGİLİ ANILAR, ÖZGÜN YAZILAR,
Hazan sarısı yapraklar yerini ne de çabuk lavanta kokulu
yazlara bıraktı.Hüznün turuncusu hayallerimin mavisine…Gökyüzü pırıl pırıl,
uzak…Yalnız pamuktan bir bulut var sonsuz mavilikte.Yalnız ve de keyifli…
Gümüşyaka yaz olduğu
için mi böyle güzel? Meğer tozlu teninin
içinde masalsı binbir renkli bir cennet bahçesi saklamaktaymış.İklimin yeşili
kokladığı yollarda hayaller içinde okul yolundayım.Sanki lise yolunda değil ilk
okuluma gidiyorum.Bir ressam öylece durmuş çocukluğumun capcanlı resmini
çiziyordu sanki tuvaline…
Öğleden sonraki ilk
derse geç kalmıştım zaten.Öyle pek de acele etmeme gerek yoktu.Doğanın tadını
çıkara çıkara yürümeliydim.Bir yaz şarkısı eşlik etmeliydi yol boyunca.Güneş
alabildiğine cömertti.”Bu yaz hepsinden daha beter sıcak olacak!” diye
düşünüyordum.Öyle ya haber bültenleri son yüz yılın en sıcak yazı diye bas bas
bağırıyorlardı.Yine de acele etmeliydim.Etmeliydim de zaten insan durduğu yerde
terliyor, biraz daha tempolu yürüsem kim bilir ne olurdu halim?
Nihayet
okuldayım.Hemen lavaboya koştum.Aynada biri var?Hayır hayır bu başka birisi ben
olamam?”Merhaba ben Elif peki ya siz?” Suratımın rengi kırmızıyı geçmiş alaca
başka bir renge bürünmüştü.Su söndürmüyordu kızıllığımı.Kafaya takılacak onca
şey varken bir de bunu dert edemezdim.
Sınıfın kapısını
çaldım.Boşuna çalmışım, hocamız görevliymiş, ders boşmuş.Okula hep vaktinde
geldiğim için arkadaşlarım merak ettiler neden geç kaldığımı. “uyuyakaldığımı”
söyledim.Sırama geçtim, biraz soluklandım.Hala daha kalbimin ritmik atışlarını
duyuyordum.
Sınıfımız topu topu sekiz
kişi…Bir erkek dışında hepimiz kızız.Havadan sudan konuşmak, biraz dertleşmek
için bu boş saat iyi bir fırsattı.Muhabbetin belini kıralım dedim; ama ne
dertsiz arkadaşlarım varmış meğer.E böyle de boş boş oturulmaz ki?
O dahiyane(!) fikir her zaman yaratıcı, cin fikirlere sahip
Asiye’den geldi.Öyle bir şey yapalım ki kızgın kumlardan serin sulara atlamış
gibi olalım.Evet, evet, su savaşı yapalım.Hııım hiç de fena fikir değil, kulağa
da pek hoş geliyor bu sıcakta. ”Aferin kız Asiye!”
Hemen pet şişe aramaya koyulduk.Tüm savaş malzemelerimiz hazırdı.Bir kelebek kanadının çırpınışı kadar
sessiz , bahçeye çıktık.Kameraların görüş açısının dışındaydık.”Allah,Allaah,Allaaaaaaaah!!!!”
Savaş başlamıştı.Herkes çılgınlar gibi ıslatıyordu birbirini.Ben temkinli kızım
öyle kolay kolay dolduruşa gelmem.Benim bu halimi fark etmeleri ise pek uzun
sürmedi.
Onlar avcı ben ceylan
sek sekerek kaçıyordum.Ben kaçtıkça onlar vuruyor, vuruyordu.Köşeye sıkışmış, halim kalmamıştı.Son darbeleri alıyordum ki
öldürücü hamle Şirin’den geldi.Şirin abarttı, bir kova suyu başımdan aşağı
boşalttı.Sudan çıkmış balık derler ya! Bana hep balık etlisin derlerdi işte
şimdi tam oldu.
Ders zili çalmış, diğer
öğrenciler bahçeye çıkıyorlardı.Ben de sınıfıma çıkıp oturayım,dedim.Hay çıkmaz olaydım.Annemin
tarhanaları gibi kendimi güneşe salaydım.O gün bahçe nöbetçisi edebiyat öğretmenimiz
Fatih Hoca’ydı.Kuralcı, titiz, çalışkan biraz da asabidir o…Tam içeriye
giriyorken yollarımız kesişti.Fark edilmeyecek gibi değildim.Tepeden tırnağa
göller yöresi gibiydim.”Bu ne hal böyle?” sorusuna cevap vermeden ardı ardına bir sürü
soru geldi.Bazı durumlarda susmak en iyi çaredir, derdi ablam.Ben öylece
suskunken Fatih Hocamın ses tonu giderek yükseliyordu.”Biz mi çok abartmıştık
yoksa o mu?” diye düşünürken “ kendimi müdür odasında buldum.Umursuz tavırlarım
Fatih Hocamı daha da sinirlendirmişti anlaşılan.
Bir nasihat, bir
nasihat daha ,henüz biri kulağımdan girmemişken müdür Beyin evimin telefon
numarasını istemesiyle sarsıldım.Numara yapamazdım, numaramı söyledim.Telefon
çaldı, çaldıı, çaldııı…Açan yok.Az da olsa içimdeki korku gülümsemişti.Ta ki
babamın cep telefonunu isteyene kadar Müdür Bey.Annem açtı telefonu.”Kızınız
Elif hakkında konuşmamız lazım!Acil okula gelebilir misiniz?” Sıcak beni daha da basmış, magma tabakasına inmeme az kalmıştı.
Müdür Beyin odasından
çıktım, sınıfa koştum.Herkes bana bakıyordu telaşlı gözlerle.Kabak benim başıma
niçin patlamıştı?Ahh benim talihsiz hayatım, bir kere olsun bari amortin çıksın bana! Çok kızgındım.Hala Fatih
Hocamın bana neden bunu reva gördüğüne anlam veremiyordum.Aklımda soru
işaretleriyle pencerede babamı bekliyordum.Gözlerim okul kapısına çivili…
Benim babam yumuşaktır; ama serti de pek serttir.Hele hele
böyle “sululuklara” hiç gelemez.Son ders saati başladı ama benim aklım hala
babamda.Acaba korktuğum başıma gelecek mi babamla birlikte?
Çok sürmedi, kapı çaldı. Nöbetçi öğrenci “Müdür,Elif’i
çağırıyor!” dedi.Eyvaah, korktuğum başıma gelmişti.Babam ciddi bir şey olduğunu
düşünüp apar topar ışınlanmıştı sanki okula.Müdür ne dediyse artık babam
öfkeden deli gibiydi.Bilirdim bu halini.O bakışlarını hiç unutmuyorum.İçerideki
gergin ortama Fatih Hocam da dahil oldu sonra ve babamın karşısına
oturdu.Konuşmasına benim ne kadar zeki ve yetenekli biri olduğumu söyleyerek
başladı ve bu ziyareti de bir tanışma sebebi…O öyle konuştukça içim içimi yiyordu, öfkem giderek artıyordu.Bütün
bunlara sebep oydu oysa.Babamdan yediğim onca hakaretin, onun öfke dolu
bakışlarının kurbanı olmanın sebebi oydu.Üzerimin ıslaklığına bir neden daha vardı şimdi: Hıçkıra hıçkıra döktüğüm göz
yaşlarım.
Dışarı çıktım, sınıfa
girdim.Moralim dipteydi, sondaydı.Şu küçücük olay yüzünden en sevdiğim
öğretmenime karşı sinirliydim, kırgındım;babama ise mahçup…Halbuki onunla arkadaş
gibiydik, hiçbir öğretmenin dersinde yapmadığım hareketleri yapardım.Elimden
geldiğince ciddi durmaya çalışırdım çalışmasına ;ama olmazdı yapamazdım.Huyum
kurusun ben böyleyim işte!Öyle bir anda kabuk değiştiremem.Dersi derste
işliyorduk işlemesine ; ama gülmeye gelince de bizim üstümüze tanımam.Eğlenmeyi bilenlerdeniz biz.Bazen
aşırıya kaçsam o beni hep anlayışla karşılardı.Saman aleviydi benim
öğretmenimin siniri, tutuşmadan geçerdi.
Fakat bu olaydan sonra Fatih Hocama tavır
aldım.Tavşan dağa küsmüştü bir kere.Olayın sıcaklığı geçince kendi kendime
düşündüm.Gerçekten de çok abartmıştık o gün…Olayın resmen “suyunu”
çıkarmıştık.Benim biricik Fatih Hocam benim kötülüğümü asla istemezdi, iyiliğim
için az da bu hareketlerime bir son vermem için babamı çağırtmıştı.Şimdi
düşüyorum da herhalde ben de olsam onun yerinde aynısını yapardım.Mantıklı düşününce
aklın yolu bir oluyor işte.
Aradan epey zaman
geçti.Anladım ki kitaplardan öğrenilmiyor her şey.O gün su’dan sebeplerle
babamdan ve öğretmenimden hayatımda hiç
unutmayacağım en anlamlı ayak üstü dersini aldım.Babamın öğütleri hala kulağımda küpedir.Fatih
öğretmenimse hala benim canım öğretmenim, onunla büyüyorum, yenileniyorum her
geçen gün.Elindeki sihirli değnekle yüreğime dokununca gönlümdeki sevgi tahtına
sonsuza kadar oturdu O.Çünkü O, benim öğretmenim!!!
Necibe VANÇİN