MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI, MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI TABLO, MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN FİKİR AKIMLARI,
TABLO SAYFANIN AŞAĞISINDA
Meşrutiyet dönemi Osmanlı toplumunda Batıcılık, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olmak üzere dört ana siyasal görüş vardı:
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI, MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ FİKİR AKIMLARI TABLO, MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN FİKİR AKIMLARI,
TABLO SAYFANIN AŞAĞISINDA
Meşrutiyet dönemi Osmanlı toplumunda Batıcılık, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olmak üzere dört ana siyasal görüş vardı:
Osmanlıcılık:
Fransız İhtilali’nin etkisiyle tüm dünyada yayılan milliyetçilik akımı Osmanlı İmparatorluğunun bünyesinde yer alan bazı milletlerin ayrı devletler kurma düşüncelerini iyice güçlendirir. Aydınlar, bunun önüne geçebilmek için ilk olarak II. Mahmut zamanında ırksal özelliklerden çok, vicdani bir milliyetçilik anlayışı ortaya koyan Fransız modeli milliyetçilikten yola çıkarak bir Osmanlı milleti oluşturma fikrini savunurlar. Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan her Osmanlı vatandaşını dil, din ve ırk ayrımı yapmadan eşit kabul eden bu siyasi akımın temsilcileri arasında Genç Osmanlılar, Mithat Paşa, Ziya Paşa, Ali Suavi, Agâh Efendi, Namık Kemal ve Ahmet Mithat başı çekmektedir.
İslamcılık:
İslamcılık düşüncesine göre toplumu bir arada tutan temel faktör dindir. Batılı ülkelerin Panislamizm dedikleri bu düşünce Genç Osmanlılardan bir grup tarafından ortaya atılır. Batı’nın Osmanlı İmparatorluğuna ve öteki Müslüman ülkelere uyguladığı politikaları engellemenin tek yolu “İttihad-ı İslam” (İslam birliği)dır. İslamcılık, Orta Doğu, Afrika ve Balkanlardaki Müslümanların bir arada tutulması için çare olarak görülür. Sultan Abdülaziz zamanında başlayan bu akım II. Abdülhamid tarafından desteklenmiş, Cemaleddin Efgani tarafından sistemleştirilmiştir.
Bu akımın temsilcileri İstanbul’da Said Halim Paşa, Mehmet Akif ve Eşref Edip; Mısır’da Muhammed Abduh ve Abdülaziz Caviş, Balkanlar’da Filibeli Ahmet Hilmi Bey’dir,
Batıcılık (Garpçılık):
Avrupa’da gelişen çağdaş düşünce, yönetim şekli ve yaşama tarzının memleketin kötü gidişatının durdurulmasında model alınması gerektiğini savunan görüştür. Osmanlı aydınları Batılılaşmayı devletin sorunlarını çözmede dinamik ve etkili bir çözüm yolu olarak görür. Batı medeniyeti çizgisinde Osmanlının kendi temel dinamiklerine zarar vermeden ilerlemek amaçlanır.
Bu akımın savunucuları arasında Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet, Baha Tevfik, Celal Nuri gibi aydınlar sayılabilir.
Türkçülük:
1789 Fransız ihtilalı tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı’da da milliyetçilik hareketlerini ortaya çıkarır; ancak Osmanlı devletinin ümmetçi yapısı Türkçülüğün gelişmesini zorlaştırmıştır.
Türkçülükle ilgili çalışmaların geçmişi Tanzimat dönemine uzanır. Tanzimat dönemine kadar Türk sözünden yalnız Osmanlı Türkleri anlaşılıyordu; Tanzimat devrinde Türk kelimesinin anlamı birdenbire genişledi ve “Türk” sözü dünyadaki bütün Türkler için kullanılır hale geldi.
Osmanlıcılık ve İslamcılık düşünceleri siyasi alanda ortaya çıkıp sonra edebiyata geçtikleri halde, Milliyetçilik – Türkçülük ideolojisi önce edebiyat ve fikir adamları tarafından ortaya atılmış, sonra siyaset alanına geçmiştir.
Türkçülük akımının amaçları şöyle sıralanabilir:
-Bilinçsiz şekilde yaşayan Türkleri bilinçlendirip milliyet bilincini uyandırmak.
-Türk milletini İslam dünyasında yeniden etkili kılmak.
-Batıyı taklit etmeden modernleşmek.
-Türk milletini Batı uygarlığı çerçevesinde daima ilerleyen ve diğer milletlerden geri kalmayan bir seviyeye yükseltmek
-Ulusal iktisadi politikalar izlemek
-Dili sadeleştirmek
-Ulusal bir tarih bilinci aşılamak
-Son hedef olarak bütün dünyadaki Türkleri tek bayrak altında toplamak (Turancılık)
-Türk milletini İslam dünyasında yeniden etkili kılmak.
-Batıyı taklit etmeden modernleşmek.
-Türk milletini Batı uygarlığı çerçevesinde daima ilerleyen ve diğer milletlerden geri kalmayan bir seviyeye yükseltmek
-Ulusal iktisadi politikalar izlemek
-Dili sadeleştirmek
-Ulusal bir tarih bilinci aşılamak
-Son hedef olarak bütün dünyadaki Türkleri tek bayrak altında toplamak (Turancılık)
Türkçülüğün II. Meşrutiyet’ten sonra sosyolojik, tarihi, felsefi ve siyasi kuramını oluşturmasının mimarı Ziya Gökalp’tır. Mehmet Emin Yurdakul ve Ömer Seyfettin de Türkçülük fikrinin savunucularındandır. Bursalı Tahir, Necib Asım, Şemsettin Sami gibi yazarların Türkçülükle ilgili çalışmalarının yanı sıra Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset (Osmanlıcılık-İslamcılık-Türkçülük) eseri vardır.
Meşrutiyet’in ilanıyla (1908) birlikte, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan çeşitli milletlerin bağımsızlık istekleri çoğaldı. Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi, Girit’in Yunanistan’a katılması, Yemen’in ayaklanması ve Arnavutluk’un başkaldırması gibi olaylar birbirini izledi. Avrupalıların kışkırtmalarıyla doruk noktasına ulaşan bu isyanlar ve milliyetçilik hareketleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecini hızlandırdı. Osmanlıcılık ve İslamcılık görüşleri böylece geçersiz duruma geldi. Batıcılık düşüncesi de artık pek ilgi görmüyordu; çünkü her alanda Batı’yı taklit eden Osmanlı devleti Batı’nın sömürgesi durumuna düşmüştü. İşte bütün bu gelişmelere tepki olarak Türkçülük ya da Türk milliyetçiliği düşüncesi güç kazandı ve bu durum edebiyat alanında Milli Edebiyat akımının doğmasını sağladı.
Milli Edebiyat akımının doğuşundaki etkenlerden biri de Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleridir. 1876’da Sırpların ayaklanmasıyla başlayan ve 1897’deki Osmanlı – Yunan savaşına kadar meydana gelen olaylar bir dizi tepkiyi doğurur. Mehmet Emin Yurdakul, bu savaşla ilgili olarak Selanik’teki Asır gazetesinde “Cenge Giderken” başlıklı şiirini yayımlar:
“Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evladı evde durmaz giderim…”
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evladı evde durmaz giderim…”
dizeleri hem milliyetçilik düşüncesini hem de dil konusundaki bir anlayışı dile getirmektedir. Üstelik halkın konuştuğu dille yazılan bu şiirde hece ölçüsü kullanılmıştır. Bütün bunlar Fecr-i Âti’nin o ağdalı, sanatlı diline ve aruz ölçüsüne bir karşı çıkıştır.
Mehmet Emin Yurdakul’un şiiri Meşrutiyet’in ilanından sora bilinçli bir çizgiye oturur ve bir akım niteliği kazanır. Milli Edebiyat adıyla anılan bu akımı asıl başlatanlarsa, Selanik’te çıkardıkları Genç Kalemler dergisiyle Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp’tir. Nisan 1911’de yayımlanan Genç Kalemler’in ilk sayısında yer alan ve Ömer Seyfettin tarafından yazıldığı belli olan -aslında imzasız- “Yeni Lisan” başlıklı yazı bu edebiyatın bildirgesi gibidir.
TABLOYU GÖRMEK İÇİN REKLAMI SAĞ ÜSTTEN KAPATINIZ