Reşat Nuri Güntekin Akşam Güneşi Romanı tahlili,Akşam Güneşi incelemesi,Akşam Güneşi soruları, Akşam Güneşi, ROMAN TAHLİLLERİ,
Akşam Güneşi Romanı tahlili,incelemesi,soruları
Akşam Güneşi
KİTABIN ADI Akşam Güneşi
KİTABIN YAZARI Reşat Nuri GÜLTEKİN
YAYINEVİ VE ADRESİ İnkılap Kitabevi
BASIM YILI 1988
1) KİTABIN KONUSU:
Akşam Güneşi adlı eser Nazmi çocokluk yıllarından başlayarak öğrenimini, gençlik yıllarını, mesleki yaşantısını ve mesleğinden ayrıldıktan sonraki yaşantısını ve çevresindeki insanları anlatan bir eser.
2) KİTABIN ÖZETİ:
Eser Midili adasında genç yaşta annesini tifodan kaybeden bir ailenin yaşadığı Ayazma çiftliğinde başlıyor. Ailenin çocoğu Nazmi okuduğu okulun en çalışkanı, en çok beğenilen talebesi olmasına karşın aynı zamanda okulun en tembel, en fena, en yaramaz çocuğudur. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir çocuktur. Yazar Nazmi’yi ‘Onun bir koluna mektebin bütün mükafatlarını yüklemeli, öteki koluna da çantasını vererek merasim-I muhasara ile mektepten kovmalı… ’ şeklinde tanıtmıştır.
Babasıda yaşlı ve hasta olması sebebiyle nazmi’yi daha sekiz yaşındayken Galatasaray’a okumaya amcasının yanına gönderiyor. İki yol sonra da nazmi’nin babası Gülhane hastanesinde vefaat ediyor. Bundan sonra Nazmi’nin bütün sorumluluğu amcasına kalıyor. Fakat Nazmi o kadar yaramaz haşarı bir çocuk ki amcasının amcasını başını devamlı olarak belaya sokuyor.
Amcası Nazni’nin istikbalini düşünerek devamlı ne olmak istediğini soruyor. Nazmi ise çok kararsız bir çocuk bir gün dediği diğerine uymuyor, bugün gemi kaptanı olmak isterken yarın balıkçı olmak istiyor. Nazmi bir çok karar değiştirdikten sonra subay olmaya karar veriyor. Amcası bunun imkansız olduğunu düşünüyor. Çünkü Nazmi yerinde durmayan çok şımarık bir çocuk. Fakat Nazmi kararını çoktan vermiş. Harbiyeye başladıktan sonra da atılacak vaziyete gelen Nazmi’yi yine amcası kurtarıyor.
Kurmay subay olarak mezun oldutan sonra da iş hayatında çok başarılı oluyor. Tabiki haylazlıkları hala bitmiyor. Bu seferde genç kızlarla bol bol eğlenip geceleri gazinolarda geçiriyor. Daha sonra yurtdışı görevi alarak Paris’e gönderildi. Burada Galatasaray’dan tanıdığı arkadaşıyla karşılaştı. Buradaki hayata hayran oldu ve burada aylık harcamaları maaşının üzerindeydi. Bu sebeple amcasından aylık yardım alıyordu. Burada devamlı olarak gece hayatına takılıyor ve aşklar yaşıyordu.
Paris’teki görevinden bir süre izin alarak İstanbul’a dönmeye karar verdi. İstanbul’da amcasının yanında bir süre kadı ve burada hem amcasının kızına bakıyor hemde evin işlerini yapan Şükrana yardımcı oluyordu. Dönüş yolculuğu sırasında yolun kapalı olması sebebiyle tren Edirne’de bir gün mola verdi. Burada eski bir arkadaşını İbrahim’i gördü ve birlikte biraz dinlendiler. İbrahim daha önce askerdi ve istifa ederek koyun ticareti yaptığını söylüyordu. Onu arkadaşlarıyla tanıştırma bahanesiyle az ışık alan bir odaya gütürdü. Burada lider konumundaki Kaymakam Nusret Bey Nazmi’ye bir propaganda iş öneriyordu. Nazmi ise hiç düşünmeden bunu kabul etti fakat kabul ettikten sonrada pişman olduğunu hissetmişti. Yapacakları propaganda işi avrupadaki hareketlenmelere mani olmak ve devletin bütünlüğünü korumaya çalışmaktı. Çete hareketi sırasında bir çok insan zor hava ve iklim şartlarından dolayı kimi ölürken kimi ağır yaralı olarak memleketlerine gönderilmişti.
Bir hafta kadar sonraki çatışmada Nazmi yaralandı ve İbrahim onu Üsküp hastanesine kaldırdı. Çok ağır yaralı değildi sadece çok kan kaybetmişti. O hastanedeyken ziyaretine Şükran gedi ve onunla taburcu olana kadar hastanede kaldı. Nazmi taburcu olduktan sonra subaylık hayatına sağlık sebebiyle devam edemeyeceği için emekliye ayrıldı ve amcasının yana dinlenmeye geldi. Bir süre sonra Şükran’la birlikte Midilli adasındaki Ayazma çiftliğine geldiler ve bu sırada Şükran’la aralarında duygusal bir bağ oluşuyordu. Çiftliğin bakıcıları o kadar temiz ve güzel bakmışlardı ki onları hayran bırakmıştı. Çiftlikte çok sade ve güzel bir hayat geçiriyorlardı.
Amcasının ölümünden sonra kızı Jülide amcasının yanına geliyordu. Nazmi’nin Jülide’nin büyümesinde çok payı olmuştu. Jülide avrupadaki öğrenimini tamamlanış çok havlı bir o kadarda güzel bir kızdır. Geldiği ilk günden itibaren Nazmi bu avrupa kültürüyle büyümüş olan yeğeniyle devamlı bir atışma içersindedir. Bazen araları düzelsede çoğu zaman kavga edip birbirlerine küskündürler. Jülide çoğu zaman yemeklere gelmez ve odasında kalmayı tercih ediyordu.
Yıllar hızla geçti ve artık Jülide evlenecek yaşa gelmişti. Yakışıklı bir İstanbul Beyefendisi olan İhsan’la hayatlarını birleştirirler ve birlikte Baku’ye gitmek üzere çiftlikten ayrılırlar. Nazmi’nin hastalığı artık çok ağırlaşmiştır ve o da bundan iki hafta sonra katıldığı bir davette vefaat eder.
3) KİTABIN ANA FİKRİ:
İnsanlar hayata bir defa gelirler ve bu hayatlarını iyi değerlendirmek zorundadırlar. İnsanlar hayatlarının belli dönemlerindeki yaptıklarından dolayı bir ömür boyu zorluk çekebilirler ve bunu beki hayatlarıyla ödeyebilirler.
4) KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Nazmi hızlı yaşamayı seven, hedefine ulaşmak için bütün engelleri aşan, eğlenmeyi seven, kızlara karşı düşkünlüğü olan, aynı zamanda yakışıklı moden bir Türk zabitidir. Fakat daha sonra eski bir arkadaşına uyarak hayatının hatasını yapmıştır.,
Jülide tahsilini Avrupada tamamlamış, amcası ile hiçbir zaman anlaşamasada ona karşı sevgisini ve saygısını hiçbir zaman yitirmemiştir. Romanın sonunda da İhsan ile evlenerek mutlu bir hayata başlamıştır.
Şükran ise insanlara yardım etmeyi seven ve yaşma sevinci yüksek, iyi bir insandır. Nazmi’ yi hayata döndürmüştür.
5) KİTAP HAKKINDA SAHSİ FİKİRLER:
Akşam Güneşi adlı eser 19. yy’daki Osmanlı aile hayatına güzel bir örnektir. Kitapta yabancı kökenli kelimeler kullanılmıştır ve betimleme ve tasvirlere yer verilmiştir. Günümüz hayatına da uygun bir eserdir.
6) YAZAR HAKKINDA BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ...
KİTABIN YAZARI Reşat Nuri GÜLTEKİN
YAYINEVİ VE ADRESİ İnkılap Kitabevi
BASIM YILI 1988
1) KİTABIN KONUSU:
Akşam Güneşi adlı eser Nazmi çocokluk yıllarından başlayarak öğrenimini, gençlik yıllarını, mesleki yaşantısını ve mesleğinden ayrıldıktan sonraki yaşantısını ve çevresindeki insanları anlatan bir eser.
2) KİTABIN ÖZETİ:
Eser Midili adasında genç yaşta annesini tifodan kaybeden bir ailenin yaşadığı Ayazma çiftliğinde başlıyor. Ailenin çocoğu Nazmi okuduğu okulun en çalışkanı, en çok beğenilen talebesi olmasına karşın aynı zamanda okulun en tembel, en fena, en yaramaz çocuğudur. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir çocuktur. Yazar Nazmi’yi ‘Onun bir koluna mektebin bütün mükafatlarını yüklemeli, öteki koluna da çantasını vererek merasim-I muhasara ile mektepten kovmalı… ’ şeklinde tanıtmıştır.
Babasıda yaşlı ve hasta olması sebebiyle nazmi’yi daha sekiz yaşındayken Galatasaray’a okumaya amcasının yanına gönderiyor. İki yol sonra da nazmi’nin babası Gülhane hastanesinde vefaat ediyor. Bundan sonra Nazmi’nin bütün sorumluluğu amcasına kalıyor. Fakat Nazmi o kadar yaramaz haşarı bir çocuk ki amcasının amcasını başını devamlı olarak belaya sokuyor.
Amcası Nazni’nin istikbalini düşünerek devamlı ne olmak istediğini soruyor. Nazmi ise çok kararsız bir çocuk bir gün dediği diğerine uymuyor, bugün gemi kaptanı olmak isterken yarın balıkçı olmak istiyor. Nazmi bir çok karar değiştirdikten sonra subay olmaya karar veriyor. Amcası bunun imkansız olduğunu düşünüyor. Çünkü Nazmi yerinde durmayan çok şımarık bir çocuk. Fakat Nazmi kararını çoktan vermiş. Harbiyeye başladıktan sonra da atılacak vaziyete gelen Nazmi’yi yine amcası kurtarıyor.
Kurmay subay olarak mezun oldutan sonra da iş hayatında çok başarılı oluyor. Tabiki haylazlıkları hala bitmiyor. Bu seferde genç kızlarla bol bol eğlenip geceleri gazinolarda geçiriyor. Daha sonra yurtdışı görevi alarak Paris’e gönderildi. Burada Galatasaray’dan tanıdığı arkadaşıyla karşılaştı. Buradaki hayata hayran oldu ve burada aylık harcamaları maaşının üzerindeydi. Bu sebeple amcasından aylık yardım alıyordu. Burada devamlı olarak gece hayatına takılıyor ve aşklar yaşıyordu.
Paris’teki görevinden bir süre izin alarak İstanbul’a dönmeye karar verdi. İstanbul’da amcasının yanında bir süre kadı ve burada hem amcasının kızına bakıyor hemde evin işlerini yapan Şükrana yardımcı oluyordu. Dönüş yolculuğu sırasında yolun kapalı olması sebebiyle tren Edirne’de bir gün mola verdi. Burada eski bir arkadaşını İbrahim’i gördü ve birlikte biraz dinlendiler. İbrahim daha önce askerdi ve istifa ederek koyun ticareti yaptığını söylüyordu. Onu arkadaşlarıyla tanıştırma bahanesiyle az ışık alan bir odaya gütürdü. Burada lider konumundaki Kaymakam Nusret Bey Nazmi’ye bir propaganda iş öneriyordu. Nazmi ise hiç düşünmeden bunu kabul etti fakat kabul ettikten sonrada pişman olduğunu hissetmişti. Yapacakları propaganda işi avrupadaki hareketlenmelere mani olmak ve devletin bütünlüğünü korumaya çalışmaktı. Çete hareketi sırasında bir çok insan zor hava ve iklim şartlarından dolayı kimi ölürken kimi ağır yaralı olarak memleketlerine gönderilmişti.
Bir hafta kadar sonraki çatışmada Nazmi yaralandı ve İbrahim onu Üsküp hastanesine kaldırdı. Çok ağır yaralı değildi sadece çok kan kaybetmişti. O hastanedeyken ziyaretine Şükran gedi ve onunla taburcu olana kadar hastanede kaldı. Nazmi taburcu olduktan sonra subaylık hayatına sağlık sebebiyle devam edemeyeceği için emekliye ayrıldı ve amcasının yana dinlenmeye geldi. Bir süre sonra Şükran’la birlikte Midilli adasındaki Ayazma çiftliğine geldiler ve bu sırada Şükran’la aralarında duygusal bir bağ oluşuyordu. Çiftliğin bakıcıları o kadar temiz ve güzel bakmışlardı ki onları hayran bırakmıştı. Çiftlikte çok sade ve güzel bir hayat geçiriyorlardı.
Amcasının ölümünden sonra kızı Jülide amcasının yanına geliyordu. Nazmi’nin Jülide’nin büyümesinde çok payı olmuştu. Jülide avrupadaki öğrenimini tamamlanış çok havlı bir o kadarda güzel bir kızdır. Geldiği ilk günden itibaren Nazmi bu avrupa kültürüyle büyümüş olan yeğeniyle devamlı bir atışma içersindedir. Bazen araları düzelsede çoğu zaman kavga edip birbirlerine küskündürler. Jülide çoğu zaman yemeklere gelmez ve odasında kalmayı tercih ediyordu.
Yıllar hızla geçti ve artık Jülide evlenecek yaşa gelmişti. Yakışıklı bir İstanbul Beyefendisi olan İhsan’la hayatlarını birleştirirler ve birlikte Baku’ye gitmek üzere çiftlikten ayrılırlar. Nazmi’nin hastalığı artık çok ağırlaşmiştır ve o da bundan iki hafta sonra katıldığı bir davette vefaat eder.
3) KİTABIN ANA FİKRİ:
İnsanlar hayata bir defa gelirler ve bu hayatlarını iyi değerlendirmek zorundadırlar. İnsanlar hayatlarının belli dönemlerindeki yaptıklarından dolayı bir ömür boyu zorluk çekebilirler ve bunu beki hayatlarıyla ödeyebilirler.
4) KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Nazmi hızlı yaşamayı seven, hedefine ulaşmak için bütün engelleri aşan, eğlenmeyi seven, kızlara karşı düşkünlüğü olan, aynı zamanda yakışıklı moden bir Türk zabitidir. Fakat daha sonra eski bir arkadaşına uyarak hayatının hatasını yapmıştır.,
Jülide tahsilini Avrupada tamamlamış, amcası ile hiçbir zaman anlaşamasada ona karşı sevgisini ve saygısını hiçbir zaman yitirmemiştir. Romanın sonunda da İhsan ile evlenerek mutlu bir hayata başlamıştır.
Şükran ise insanlara yardım etmeyi seven ve yaşma sevinci yüksek, iyi bir insandır. Nazmi’ yi hayata döndürmüştür.
5) KİTAP HAKKINDA SAHSİ FİKİRLER:
Akşam Güneşi adlı eser 19. yy’daki Osmanlı aile hayatına güzel bir örnektir. Kitapta yabancı kökenli kelimeler kullanılmıştır ve betimleme ve tasvirlere yer verilmiştir. Günümüz hayatına da uygun bir eserdir.
6) YAZAR HAKKINDA BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ...
Hiç bisey(^-^)
YanıtlaSil