İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar,
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar sözünden ne anlıyorsunuz
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar sözünden ne anlıyorsunuz
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar,
Bir
çoğumuz kendi türümüz için sayısız tanımlar yapmışızdır. Elbette ki ben de
çoğumuzun yaptığı gibi tanımlayarak başlayacağım yazıma. İnsan; varlık olarak
beden ve ruhtan, madde ve manadan oluşur.Burada beden fiziksel olarak gerek
duyulan ihtiyaçları karşılama, hareketi sağlama, dış dünya ile olan
iletişimi-alış verişi sağlama görevini üstlenmektedir. Ruh ise bu bedene anlam
yükleyen, hareketlerinin düzeyini belirleyen ve bu hareketlere anlam yükleyen
tüm melekeleri elinde bulunduran gizli ve gizemli bir güçtür.
Beden,
yaratılmış tüm canlı varlıkların ortak noktasıdır. Ruh ve buna bağlı tüm
melekeleri ise ( duygu-düşünce-hayal etmek-sezgi vs.) insanı diğer varlıkların
yanında yücelten en önemli unsurdur. Yani kısaca insan denen cismani varlığın
anlam kazanmasını sağlayan yegane şeydir.
Gelelim üstat sözüne:
"İnsan alemde
hayal ettiği müddetçe yaşar."
Yukarıda ruhu tanımlarken onun yüce duygularından,
işlevinden, belki de en önemli unsuru olan "hayal" kavramını kullandık.
Bu zamanda en çok ihtiyacımız olan bu unsuru hadi gelin birlikte tanımlayalım.
Hayal; henüz gerçekleşmemiş, gerçekleşmesi güç olan, gerçekleşmesi için
zihin/ruhun önderliğinde bedeni harekete geçiren, inanılıp peşinde koşulan
soyut düş-imgedir. Ruh, bedeni anlamlı kılıyor ise bunu başaran ve bunu
renklendiren şey ise hayal etmektir. Anlamsız, gayesiz yaşamak ; yaşamak
olmayacağı için bu yaşamayı anlamlandıracak belirli unsurlardan biri de
şüphesiz hayal etmektir. Hayal etmeyen bu hayale koşmayan bir beden sizce de et
yığınından başka bir şey değil midir? İnsanı hayata bağlayan , onun hayatına
anlam katan hayalleri değil midir ?
Gelin bunun için en bilindik örnekleri birlikte
zihnimizde canlandıralım.
Fakir birinin ev-araba-rahat yaşam hayali; işsiz
birinin düzenli bir iş hayali; bir gencin üniversite hayali; uzuvlarından
birini kaybeden gazinin protez hayali; vatanı için her şeyi göze alan yiğitler
yiğidinin şehitlik hayali; gurbette olanın sıla hayali; aşkı olmayanın aşk
hayali; firakta olanın vuslat hayali; hacca gitmek isteyenin Kabe hayali ; ne
de çok örneklerimiz. İşte burada insanı yaşatan hayata bağlayan ve hayatı
anlamlı kılan hayalleridir.
Diyeceksiniz ki: "Hep olumsuzdan güzele,olumluya
örnek verdin." Haklısınız. Bunun için daha başka örnekler de gerek. Bunun
için hayalin bir yaşam arzusuna, gayesine, ihtirasa, hırsa, aşılmaz bir arzuya
dönüştüğü örnekler verelim ki hayalsiz yaşamanın anlamsız olduğuna sizi de
inandırayım. Gecenin aydınlanmasını hayal eden birinin ampulü icadı, yıldızlara
ulaşmayı ve orada yaşamayı hayal eden birinin uzay keşif araçları icatları,
yeni topraklar hayal eden birinin kıta keşfi, büyük ve yüce bir devlet hayal
eden padişahların üç kıtaya taşan toprak fetihler.... Bu kadar yeterli sanırım.
Şuan bu yazıyı okurken sizi hayata bağlayan ve yaşamanıza anlam katan
hayalinizi , hayallerinizi düşünün. Sanırım bu en etkili örnek olacaktır.
Sözün özü şu
ki hayatı anlamlı kılan "ruh"tur, ona ait melekelerdir. Bunların
içinde de en önemlisi "hayal etmek"tir. Madem çoğumuz bunun doğru olduğunu
düşünüyoruz. O zaman üstat sözünü hep birlikte yüksek sesle tekrar okuyalım.
"Yürü! Hür mâviliğin bittiği
son hadde kadar!...
İnsan, âlemde hayâl ettiği
müddetçe yaşar."
Yahya
KEMAL
Yazan: Mustafa
ŞAHİN