ESKİ TÜRK ŞİİRİ İNCELEMESİ, İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİ İNCELEMESİ,
ESKİ TÜRK ŞİİRİ İNCELEMESİ, İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİ İNCELEMESİ, ŞİİR TAHLİLLERİ, KOŞUK İNCELEMESİ, SAGU İNCELEMESİ,
derskonum.com'un değerli öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
ESKİ TÜRK ŞİİRİ
Sözlü edebiyatımızın ikinci önemli ürünleri de KOŞUK, SAGU adı verilen şiirlerdir. Bunları XI yüzyılda Kaşgarlı Mahmut'un, bir sözlük olarak düzenlediği Divânü Lügaat'it Türk adlı eserinde, kelimeler açıklanırken örnekler arasında görüyoruz.
KOŞUK
Tümen çiçek tizildl
Bükünden ol yazıldı
Oküş yatıp üzüldi
Yirde kopa adrışur
Kızıl sarığ arkasın
Yipkin yaşıl yüzkeşip
Bir bir keri yürkeşip
Yalnguk anı tanglaşur
BU GÜNKÜ TÜRKÇESİ
Binlerce çiçek dizildi;
O tomurcuklardan yayıldı,
Çok yatmaktan üzüldü,
Yerden biter bitmez ayrışır.
Kızıl, sarı ardarda
Yeşil menekşe açıyor
Birbirini sarıyor
İnsan buna hayran olur.
SAGU
Alper Tunga öldü mü?
Issız acun kaldı mı?
Özlek öçin aldı mı?
Emdi yürek yırtılur
Begler atın argurup
Kadgu anı turgurup
Nengzi yüzi sargarup
Körküm angar türtülür
BU GÜNKÜ TÜRKÇESİ
Alp Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı?
Felek öcün aldı mı?
Simdi yürek yırtılır.
Peyler atlarını sürüyor.
Üzüntü onları durduruyor,
Benizleri, yüzleri sararıp
Onlara (sanki) safran sürülüyor.
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım biçimi: Koşuk.
Nazım birimi: Dörtlük (Kıta).
Ölçüsü: 4 + 3 = 7'li hece.
Türü: Güzelleme.
Konusu: ilkbaharın gelişi ile doğanın çiçeklerle bezenmesi anlatılıyor.
Temi (Teması): Bahar sevinci.
Kafiye şeması: aaab/cccb.
Kafiyeli olan "Tiz-il-di/yaz-ıl-dı/üz-ül-di" sözcüklerinde geçen "-il" ekleri edilgen çatı yapmaktadır. Sözcüklerdeki "-dı/-di" ekleri, dili geçmiş zaman çekiminde kullanılmıştır. Eklerin tümü aynı görevde olduğundan rediftir. Geriye kalan fiil köklerinde ortak kafiye sesi "Z" olup yarım kafiyedir.
Yardımcı Bilgiler:
Eski Türklerde, "yiğitlik, aşk, doğa" temlerini işleyen şiirlere "Koşuk" denir. Bunlar; Sığır, Şölen, Yuğ adı verilen törenlerde; Şaman, Baksı, Kam, Ozan sanıyla anılan kişiler tarafından "Kopuz" eşliğinde çalınıp söylenirdi. Halk şiirimizdeki nazım biçimlerinden koşma'ya benzer. 4+3 ya da 3 + 4 = 7'li hece ölçüsüyle söylenir. Koşma gibi kafiyelenir.
Dil özellikleri:
a) Koşuk, Kök-Türk Türkçesi ile yazılmıştır. Manzumede hiçbir yabancı sözcük yoktur. Dil sadedir. İslâmlıktan önceki Türklerin Türkçesine güzel bir örnektir.
b) Yalnız ünlü ve ünsüzleri değişen sözcükler: Çeçek (çiçek), tizildi (dizildi), üzüldi (üzüldü), yaşıl (yeşil), yirde (yerde), adrışur (ayrışır). Görüldüğü gibi sözcüklerde "e" sesi i'ye, "t" sesi d'ye, "i" sesi ü'ye, "a ve ı" sesleri e ve i'ye dönüşmüştür.
c) "Sarığ" sözcüğü, sonundaki "Ğ" sesinin düşmesi sonucu "sarı" biçimine dönüşmüştür.
d) Günümüzde değişik anlamda kullanılan sözcük: Yazıldı (yayıldı).
e) Ol (o), anı (onu) anlamında olup eski Anadolu Türkçesine örnektir. "Anı" sözcüğü, "e" zamirinin çekimi olup Anadolu'da uzun süre "anı, anda, andan" biçiminde kullanılmıştır. Günümüzdeki söylenişi "onu" biçimindedir.
f) Günümüz Türkçesinde kullanılmayan sözcükler: Bükün (tomurcuk), öküş (çok), yüzleşip (açıyor), yürkeşip (sararıyor), yalnguk (insan), tanglaşur (hayran olur), yipkin (menekşe) ve kerü (birbirini).
İçerik Yönünden:
Tohum toprakta kalmaktan üzüldü. İlkbaharın gelişiyle birlikte, yerden biter bitmez, ayrı ayrı çeşitli dallar üstünde görünecek. Dallarda tomurcuklardan binlercesi dizi dizi açtı, göründü. Doğadaki tüm ağaçlar, bitkiler çiçeklere büründü.
Dörtlükte baharın gelişi, ağaçlar ile bitkilerin çiçek açışı anlatılıyor.
Kırmızı, sarıçiçekler ardarda açtılar. Özellikle menekşeler birbiri ardından açıp durdu. Çiçeklerin evreni kucaklar gibi görünümü karşısında insan hayran oluyor, hayran olmaktan kendini almıyor.
Dörtlükte eski Türklerde doğa güzelliklerine karşı duyulan hayranlık duygusu ile sevgisi anlatılıyor.
Şiir, bu özellikleriyle pastoral şiir türünün güzel bir örneği sayılabilir.
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım biçimi: Sagu.
Nazım birimi: Dörtlük.
Ölçüsü: 4+3 = 7'li hece.
Türü: Koşma (Ağıt).
Konusu: Alp Er Tunga'nın ölümünden ulusun ve beylerin duyduğu üzüntü anlatılıyor.
Temi: ölüm, ıstırap.
Kafiye şeması: aaab/cccb.
Kafiyeli olan "Öl-dü mü/kal-dı mı/al-dı mı" sözcüklerinde yer alan "-dü/-dı" dili geçmiş zaman ekleriyle "mü/mı" soru ekleri aynı görevde olduğundan rediftir. Geriye kalan "öl/kal/al" fiil köklerinde ortak kafiye sesi "L" olup yarım kafiyedir.
Yardımcı Bilgiler:
Sagu, eski Türklerde, "Yuğ" adı verilen dinsel törenlerde, ölen bir yiğidi övmek ve duyulan üzüntüyü dile getirmek için söylenen şiirlerdir. Bu şiirde, Saka Türklerinin büyük hükümdarı yiğit Alp Er Tunga'nın ölümünden duyulan acılar dile getiriliyor. Alp Er Tunga, Firdevsi'nin yazdığı İran ulusal destanı Şehname'de Afrâsyâb adıyla geçmektedir. Sagu, XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından yazıya geçirilmiştir.
Dil özellikleri:
a) "Emdi" sözcüğü, zaman içinde küçük değişiklikle "imdi" biçimini almış; sonradan "şu" edatıyla birleşerek günümüzde "şimdi" olmuştur.
b) İsmin "i" hal eki söylenmeyen sözcükler: öcin (öcünü), atın (atını).
c) Günümüzde kullanılan sözcükler: Alp (yiğit), er (erkek-yiğit) , öldü, aldı, kaldı, yürek, at.
d) Ünlü ve ünsüz değişimine uğramış sözcükler: Yırtılur (yırtılır), yüzi (yüzü), begler (beyler). Sözcüklerde : "i", ü'nün; g, y'nin karşılığı olarak kullanılmıştır.
e) Günümüz Türkçesinde kullanılmayan sözcükler: Özlek (felek), argurup (sürüyor), turgurup (durduruyor), kadgu (kaygı), mengzi (benzi), körkün (onlara), sargarup (sararıyor), angar (safran), türtülür (sürülüyor), ajun (dünya). Günümüz Türkçesinde kullanılmayan sözcüklere ölü sözcükler denir.
f) "Mengzi" sözcüğündeki "NG" sesi, aslında genizde söylenen nazal "N" sesidir. Ses, günümüz Türkçesinde "N" ye dönüşmüştür. Sözcüğün ilk sesinin de "B" olması sonucu, "Mengiz", beniz olmuştur.
g) "Sargarmak" fiilinin günümüzdeki söyleniş biçimi "sararmak" tır. Buna göre, sözcüğün ortasında bulunan "G" sesi düşmüştür.
İçerik Yönünden:
- Yiğit Hakan Alp Er Tunga öldü mü? Kötü dünyayı bırakıp gitti mi? Felek, yine öcünü aldı; artık dünyamız sahipsiz kaldı. Şimdi yüreklerimiz ondan yoksun kalmanın acısıyla dolu. Bu yüzden yüreklerimiz yırtılıp parçalanıyor.
- Dörtlükte, Alp Er Tunga'nın ölümü, "feleğin öcünü alması ve dünyanın sahipsiz kalması" olarak nitelendiriliyor. "Felek" sözcüğü, Tanrı ve yazgı anlamında kullanılıyor.
- Beyler, bu acıyla atlarını sürüyor. Duyulan üzüntü onları durduruyor, at sürmelerine engel oluyor. Yüzleri sarı boya (safran) sürülmüş gibi sapsarı olmuş, sararıp solmuş. Yaşamak güzel, ölüm acı. Ölümün verdiği acı tümünün üzerine çökmüş.
- Dörtlükte hakanın ölümüne yalnız halkın değil, halk ile birlikte beylerin de üzüldüğü anlatılıyor. Beyler, bu üzüntüyle atlarını sürüyorlar, ancak yüzleri sarıya boyanmış gibi sararıp soluyor.
- Şiirde, ölümden duyulan üzüntünün insanoğlundaki izleri, yankıları, etkileri sade bir söyleşiyle dile getiriliyor.
Araştırmalar:
Şimdiye dek okuduğunuz koşuk ve sagu 'emel alınarak, eski Türk şiirinin özellikleri şöyle sıralanabilir:
1. Nazım birimi: Dörtlük (kıta) tür.
2. Ölçüsü: Hece ölçüsüdür.
3. Kafiye örgüsü: Bugünkü halk şiirinde görülen kafiye biçimidir.
4. Dil: Sadedir, yabancı dillerin etkisinden uzaktır.
5. Konusu: Yurt, doğa, insan sevgisi, yiğitlik duygusudur.
Eski Türk şiirinde görülen bu özellikler, Anadolu da gelişen Halk edebiyatının da genel özellikleridir. Bu duruma göre, Türk Halk şiirinin kaynağı, eski Türk şiiridir.
N. KARTAL, BİRSEN Y. 1990