18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ TİYATRO METNİ ÖRNEK OYUNLAR, 18 MART İLE İLGİLİ TİYATRO METİNLERİ, 18 MART ÖRNEK OYUNLAR, 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ TİYATRO METİNLERİ, TİYATROLAR, ..18 Mart tiyatro Metni kısa,18 Mart Tiyatro Metni, 18 Mart Tiyatro Metni PDF, 18 Mart Tiyatro Metni Ortaokul, Tüfeğini VERMEYEN asker Tiyatro Metni, çanakkale tiyatro metni egitimhane.
derskonum.com'un değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
Destek olmak için lütfen LİNK PAYLAŞINIZ. :)
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ TİYATRO METNİ
ÖRNEK TİYATRO -1
SİLAHINI VERMEYEN ŞEHİT
( Ortada çuvallardan bir siper yapılmıştır.Askerler siper kazmakta,yolu
ölçmektedir.3 asker ve üstteğmen sahnededir.Askerler bir yandan da sohbet
etmekte, üsteğmen yakınlarında oturmaktadır..)
1.ASKER: Çok değil bundan 50 sene
önce buralarda ne fırtınalar kopuyordu. Babalarımız, amcalarımız dedelerimiz
Çanakkale’yi düşmana dar ettiler.
II. ASKER: 250.000 cana mal oldu bu.
Dile kolay 250.000 genç… Benim amcam da Çanakkale gazisiydi. Neler anlatırdı
neler! Uykusuz, yorgun geceler,aylarca ölümün nefesini ensesinde hissettiği mücadeleler. Çok zorluklar çekmişler.
III. ASKER: Üstte yok, başta yok…
Yarı tok aylarca cenk etmek kolay mı?
II.ASKER: Dünyanın en çetin
mücadelelerinden biri olmuş.Amcamın yanında siperde tüm arkadaşları şehit olmuş.O,
birkaç küçük yarayla kurtarmış.Çok zor savaşmış. Oradan da Kurtuluş Savaşına
katılmış, birçok cephede savaşmış.Ama hiç şikayet etmedi,yıllarca süren zorlu
savaşlardan…Bir daha olsa bugün yine giderim,vatana her şeyim feda olsun
derdi hep.
1.ASKER: Nerdeyse bahar geldi, şu
soğuğa bak. İçim üşüdü valla.Yaman oluyor şu Çanakkale’nin ayazı da, rüzgârı
da..
ÜSTEĞMEN: Doğru söylersin
asker..Çanakkale’nin soğuğu ve ayazı meşhurdur.Baharda bile dayanılmaz olur
bazen…Ama Çanakkale Savaşları 1915 Mart’ından 1916 Ocak sonlarına kadar sürdü.
Kış ayazını da yedi Çanakkale’de savaşan kahramanlar…Üzerlerindeki incecik
elbiseleriyle hem düşmanla hem soğukla boğuştular.Doğru söylersiniz
çok çetin savaşlar oldu bizim bulunduğumuz şu yerlerde de..Aşağıdaki
müzede havada birbirini vuran kurşunları görmediniz mi?Nasıl çetin
savaşlar oldu-
ğunu varın siz düşünün.
III.ASKER:Haklısınız komutanım.Biz
de gelmiş bahar ayında soğuktan şikayet ediyoruz.Atalarımızın yaptığının
yanında askerlik mi yapıyoruz biz?
ÜSTTEĞMEN: Öyle demeyin..Kendinize
haksızlık edersiniz.Şu anda savaş çıksa can-ı gönülden katılmayacak mısınız?
ASKERLER (Hep bir ağızdan):
Seve seve komutanım!
ÜSTTEĞMEN :Bakın siz de o yüce
kahramanlar için çalışıyor,onlara lâyık anıtlar yapmak için uğraşıyorsunuz. Kazma
kürek günlerdir çalışıyoruz.Ama ne yapsak az onlar için.Şu metreyi getirin de
şurayı ölçüp işaretleyelim. ( I.Asker,emredersiniz deyip metreyi getirir.Yan
tarafta üstteğmenle I. asker ölçüm yapmakta işaret koymaktadır.Diğer iki asker
de kazma kürek çalışmaya devam etmektedir.İçeriye Çanakkale Gazisi Halil Emmi
girer.)
HALİL EMMİ: Selamün aleyküm komutan.
Kolay gelsin.
ÜSTTEĞMEN : Aleykümselam amca, hoş geldin.
HALİL EMMİ: Ben Çanakkale Gazisi
Halil...İntepe köyündenim.Duydum ki şehitlerimize anıtlar yapılı yormuş.Duydum
geldim hemen.Belki bir yardımım dokunur.
ÜSTTEĞMEN : Sağol emmi. Sen
yapacağını yapmışşsın bu vatana..Artık sen dinlen.Onu da biz gençler halledelim
izninle..
HALİL EMMİ : Olur mu komutan ?Daha
elim kolum tutuyor Allah’a şükür..Her Türk’ün ölene kadar vatana hizmeti devam
eder. (Duygulanır.Duraklar….İç geçirir.)Çok arkadaşım, çok komutanım yanımda
şehit oldu. Aha şu aşağıda Edincikli Ahmet’le Yozgatlı İsmail, tam yanımda
şehit oldular.Kurşun beni sıyırıp geçti. (İyice duygulanır.) Ne yiğitti ikisi
de…Onlar için yapılacak anıtlarda izin ver de benim de emeğim
bulunsun.(ağlamaklıdır.)
ÜSTTEĞMEN :Tamam emmi, az bir
soluklan, dinlen, sakinleş…Otur şu sandalyeye de dinlen..Bakarız birazdan. (Halil
Emmi oturur.Üstteğmen,elini Halil Emmi’nin omuzuna koyar,o da duygulanmıştır. II.askerin
küreği bir şeye takılır, yanındaki askerle konuşmaya başlar:)
II.ASKER: Küreğim sert bir şeye
takıldı.Gel bir bak hele!(Küreğini çuvalların arasında gezdirir,kürek takılmakta,çalışmamaktadır.)
III.ASKER:Taşa, kayaya takılmıştır. Oynat küreği çalışır o. (II.
Asker oynatmaya devam etmekte, başaramamaktadır.)
II.ASKER:Olmuyor..Alllah Allah! Bir
şey var burada…Küreğime takılıp duruyor.Gel şurayı kazmayla az
eşeliyelim.(III.Asker,kazmayla eşeler,vurur gibi yapar.)
III.ASKER:Doğru söylersin bir şey
var burada.Elimizle eşeleyelim hele..(Elleriyle toprağı kazar gibi yaparlar.)
II.ASKER: İşte görünüyor, az kaldı
çıkacak.Ha gayret! Aman Alllah’ım! Bu bir şehit! Elinde silahı da var! Demek
kazma küreğimiz silahına takılıyordu.(Komutana seslenir:) Komutanım, komutanım!
Topraktan bir şehit çıktı. Elinde de silahı var.(Üstteğmen,I .Asker ve Halil
Emmi gelirler..Şehide doğru bakarlar.)
ÜSTTEĞMEN : Hayret,hiç
bozulmamış…Yandan sedyeyi al gel hemen.
II.ASKER : Emredersiniz.(Sedyeyi
almak üzere çıkar.).
ÜSTTEĞMEN : (Şehide bakar.) Sanki
dün gömülmüş gibi.
I.ASKER: Şehidi ne yapacağız
komutanım? (Halil Emmi de şehide bakmaktadır.)
ÜSTTEĞMEN : Az aşağıdaki şehitliğe
götürüp gömelim.(Tutarlar, alıp yerdeki sedyeye koyarlar. Acıklı bir fon müziği
çalar)
HALİL EMMİ: Çanakkale Savaşları… Son
kale Çanakkale… Neler gördüm neler…Denizden
dev gemileriyle,karadan makinelileriyle,gökten tayyareleriyle geldiler,ölüm
kusuyorlardı.Mehmetçiklerimiz işte böyle ellerinde,vatan uğruna (bayrağı
çıkarır) bu bayrak uğruna tüfekleriyle kahramanca şehit oldular.
ÜSTTEĞMEN : (Askerlere dönerek)
Silahını alın da tekrar gömelim.(III. Asker tüfeği almaya çalışır. Sertçe çekse
de almayı başaramaz.Üç asker birlikte denerler,yine de almayı başaramazlar.)
I.ASKER: Komutanım, silahını
vermiyor.(Yine tüfeğe asılırlar,ama alamazlar.Şaşkındırlar.)
HALİL EMMİ : Belli ki bu şehit de
Allah’ın huzuruna görev başında gitmek istedi komutanım.Mehmetçik komutanının
her emrini dinler.Ona söyle de silahını teslim etsin.
ÜSTTEĞMEN: (Sert bir ses tonuyla)
Asker ! Ben Üsteğmen İsmail BAŞOL! Görev bitti! Silahını teslim et. (Şehidin
parmakları açılır. Üsteğmen, silahı alır. Halil Emmi elindeki bayrağı şehidin
üstüne örter ve seyircilere dönerek, bayrağı tutup şu şiiri okur:)
HALİL EMMİ: (burada
fon müziği girer)
Kartal gibi duruşun Seni gökte buldukça,
Şanıma şan katıyor.
Artar şerefim,şanım.
Dalga dalga vuruşun
Bu diyarlar durdukça
Canıma can katıyor Yoluna kurban canım..
Ey zaferin
hür süsü, Gülmenin en güzeli
Seninle güzel gökler. Sana bakarak gülmek;
Şehidimin örtüsü, Ölmenin en güzeli
Seninle coşar yürekler.. Sana sarılıp ölmek!
(Perde kapanır.Anlatıcı perdenin önüne gelir)
ANLATICI :Bugün tüm şehitleri anma
günümüz.Tarihin derinliklerinde yüzbinlerce şehidimiz
yatıyor.Trablusgarp’ta,donarak öldükleri Alllahüekber Dağlarında,Kurtuluş
savaşında, Balkanlar da ,Kore’de, Kıbrıs’ta...Hepsinin ruhları şad
olsun….Ayrıca günümüzde ve son yıllarda terör örgütlerince kahpece şehit edilen
kahraman subay ve askerlerimizi, polislerimizi, fedakâr öğretmenlerimizi,tüm
kamu görevlilerimizi ve masum vatandaşlarımızı da rahmet ve şükranla
anıyoruz.Ve onların kanları ve canlarıyla bize emanet ettikleri vatanımızın
emin ellerde olduğunu belirtmek istiyoruz
ÖRNEK TİYATRO -2
DİĞER ÖRNEKLER İÇİN TIKLAAA
‘’ÇANAKKALE DESTANI’’ TİYATRO METNİ
SAHNE 1 : (ÇANAKKALE CEPHEYE ASKER
TOPLAMA)
KOMUTAN :Çanakkale Muharebelerinde düşmanın baskısı her geçen gün
artmakta. Unutmayın ki atalarımız , vatanımızı, bayrağımızı , ezanımızı ve
namusumuzu sizlere emanet etmiştir. Bugün ülkemizin bu emanetlere sahip çıkacak
evlatlara ihtiyacı vardır. Benimle birlikte şu ana kadar yazılmış gönül erleri
ile birlikte yarın sabah namazından sonra Çanakkale’ye gidiyoruz. İçinizden
bizimle birlikte bu emanetleri müdafaa etmek isteyen var mı?
Gönüllü: O nasıl soru kumandanım, bizler bugünler için varız.
Vatanını savunmayan nasıl boynu dik yaşar bu topraklarda? Ben Çanakkale’ye
geliyorum.
Gönüllü: Kumandanım ben de geliyorum , vatanıma hizmet için geliyorum.
Gönüllü: Bu vatanın her karış toprağı bizimdir kumandanım. Allah için
ben de Çanakkale’ye geliyorum.
Gönüllü: Çanakkale’ye ben de geliyorum kumandanım.
Gönüllü Genç : Bin canım da olsa feda olsun bu vatana kumandanım ben de
geliyorum.
Gönüllü: Kumandanım , şahit olsun ki Allah vatanım uğruna canımı
vermeye geliyorum. Vatanım için kurban olmaya ben de geliyorum.
Komutan: Helal olsun sizlere yiğitlerim. Sizin gibi evlatları olduğu
müddetçe bu ülkenin sırtı yere gelmez. Gelecek nesiller sizlerle gurur duyacak.
Asker: Kumandanım , bu çocuk 15 yaşında.
Komutan: Evladım sen gel bakalım buraya gel, demek 15 yaşındasın.
Gönüllü Genç: Evet kumandanım, 15 yaşındayım.
Komutan: Helal olsun sana yiğidim ama seni bu yaşta askere alamam.
Ölmek için daha çok gençsin.
Gönüllü genç: Kimse bu vatan uğruna ölmek için genç değildir kumandanım.
Küffar girmiş vatanıma kin kusuyor biz de niye karşısına dikilip: ‘’Sen de
kimsin, niye geldin bu topraklara?, bu vatan bizlere ait’’ deyip, geldikleri
gibi geri göndermeyelim onları kumandanım.
Komutan: Evladım, bir sakin ol bak seni çok iyi anladım. Anlaşılan
ailen seni çok iyi yetiştirmiş. Vatan için canını teslim etmekten
çekinmeyeceğine eminim ama evladım nasıl alırım seni askere? Sonra sormazlar mı
bana , 15 yaşındaki bir çocuğu nasıl olurda cepheye getirirsin? diye.
Gönüllü Genç: Kumandanım , belki yaşım tutmuyor ama bu işin yaşta ne
ilgisi var? Bu iş yürek işi. Hem Fatih sultan Mehmet İstanbul’u feth edeceğim
dediğinde yaşı gençti ama yüreği, cesareti okyanuslar kadar engindi. Benim
yüreğim Fatih kadar olmasa da Çanakkale’de destan yazacak kadar büyüktür
kumandanım.
Komutan: Yav sen
ne inatçı bir çocuksun!
Gönlü Genç: İnadım sadece vatan söz konusu olduğunda Kumandanım. Kur’an
hakkı için beni de cepheye götürün.
Komutan: Helal olsun sana, senin gibi evlatlar olduğu müddetçe bu
ülkenin sırtı asla yere gelmez.
Gönüllü genç: Sağolun Kumandanım.
Komutan: Öyleyse evlatlarım yarın sabah namazından sonra Çanakkale’ye
gidiyoruz. Bu gece hepiniz sevdiklerinizle, ailelerinizle helalleşin,
vedalaşın. Bu gidişin dönüşü olmayabilir.15 yaşındaki çocuklar Osmanlı
ordusunun Çanakkale topraklarında solan gonca gülleriydi. Her biri bile bile
çıkmıştı yola. Ana ocağından, peygamber ocağına. Şehit olmak için Çanakkale
topraklarına… Bilirsiniz 1915 yılında birçok lise ve uzun vermemişti. Nedeni
ise 15 yaşındaki evlatlarının bile gönüllü olarak cepheye gelmeleridir. *** ‘’ ELEDİM ELEDİM’’ TÜRKÜSÜ CANLI
SESLENDİRİLECEK
SAHNE 2: (MUSTAFA KEMAL VE 57.ALAY)
Komutan: Yerinde say. Kıt’a dur.
Mustafa Kemal: Tarih 7 Ağustos 1915’i
gösterdiğinde büyük bir Anzak tümeni Conkbayırı’nı kuşatmak üzereydi. Aynı zamanda
kolordu gücünde bir kuvvet Anafartalar tepesine doğru ilerliyordu. Amaçları belli
ki Kocaçimentepe’yi ele geçirmek. Ben Albay Mustafa Kemal bu olanları çok
önceden öngörmüştüm. Ve Ordu Kurmay başkanı defalarca ikaz etmiştim. Herhalde
haklı olduğumu anlamış olmalılar ki 8 Ağustos günü saat 21:45’te Anafartalar
grup Komutanlığına atamam gerçekleştirildi. Atamadan sonra yaptığım ilk iş Ordu
subayları ile bir toplantı yapmak oldu.
Komutan 1 : Kumandanım düşman Şahinsırtı bölgesi dahil Conkbayırına
tepeden 20 metre yaklaşmıştır. Düşman hattı Conkbayırı tepesinden sonra
ilerlemesine devam etmektedir. Anzaklar avcılarını Körderesi istikametini ateşe
alacak şekilde mevzilendirmiştir.
Komutan 2: Kumandanım düşmanın ilk taarruzunda bu bölgede yalnız
14.alay bulunmakta idi.Bu alay bir çok şehit verdiğinden dolayı dağılmış
durumdadır.25. ve 64.alaylar Kurtiçinin güneyindeki boyun noktasına taarruz
ettiler ancak muvaffak olamadılar.24. alay hala cephede düşmanla temas
halindedir. 23.alay cephe gerisinde mevzilenmiştir. Mevcut durum bundan
ibarettir. Arz ederim.
Komutan 1: Kumandanım 28. alay cepheye takviye için intikale
başlamıştır. Ancak 41.alaydan henüz bir haber alınamamıştır.Mevcut durum bundan
ibarettir. Arz ederim .
Mustafa Kemal: komutanlar şimdi beni iyi dinleyin. Tümenim Şahin sırtını
ele geçirmelidir. Bu Bölgedeki düşmanı denize dökmek maksadıyla şafakla beraber
23. alay kuzey batıdan Güneye inmelidir. Birinci ve ikinci tabur taarruz kademesinde
asıl taarruz birinci tabur bölgesinde olmak üzere Conkbayırı Şahin Sırtı
istikametinde taarruzla Şahin Sırtı güney yamaçlarında ele geçirecektir. 23. ve
41. alayların emirlerini vereceğim. 41. alay taarruza yetişemeyebilir. Ancak
23. alay taarruzda olacaktır. Derhal muharebe hazırlıklarına başlayın.
Komutan 1 : Başüstüne.
Komutan 2 : Kumandanım bir maruzatımız olacaktı.
Mustafa Kemal: Elbette dinliyorum.
Komutan 2 : Kumandanım 2 günden beri taarruz ediyoruz ve lakin başarılı
olamadık. Bu yüzden askerlerimizin azminin kırıldığını düşünüyorum. Yeni bir
taarruzla kaybımız çok olacaktır.
Mustafa Kemal: Haklısın ancak benim düşüncem bu doğrultuda değildir. Ben
düşmanı süratli bir baskı ile mağlup edeceğimize inanıyorum. Bunun için
kuvvetten ziyade sağlam bir irade ve sabır gerekmektedir. Bizzat bu düşüncem de
haklı olduğumu ispatlamak için bu işin başında olacağım ve geceyi burada
geçireceğim.
Komutanlar : Fakat kumandanım.
Mustafa Kemal: Arkadaşlar kararım katidir. Derhal muharebe hazırlıklarına
başlayın.
Komutanlar: Emredersiniz.
Mustafa Kemal: Ordu subaylarına gerekli talimatları verdikten sonra ilk
işim muharebe hazırlıklarını tamamlamış olan 57. alaya hitap etmek oldu.
Komutan 1 : 57. alay rahat , hazır ol , dikkatttt.
Komutan 1: 57.alay emir ve görüşlerinize hazırdır kumandanım.
Mustafa Kemal : Teşekkür ederim.
Komutan 1 : Sağol.
Mustafa Kemal: 57. alay merhaba asker.( Sağol) Nasılsın asker.(Sağol) Sizlerde
sağ olun. Rahat.
Mustafa Kemal : Evlatlarım bugün büyük gün, bugün vatan sizlerden
razı olacak nefer şehit Ordu gazi olacak. Dünyanın tüm ordusu dahil yüreği
sizinkinden daha temiz daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. İtaatinle,
imanınla hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi iradenle nihayet bugün düşmanı
alt edeceğiz. Şunu iyi bilin ki analarımız birer evlat değil birer kahraman
doğurmuşlar. Biz bugün burada Çanakkale’yi gelecek nesiller yaşasın diye
müdafaa ediyoruz. Ve bu müdafaanın sonunda ya şerefli bir ölüm ya da şerefli
bir yaşam olacaktır. Elbette şerefli bir yaşamı hak etmek için Çanakkale’yi
geçilmez yapacaksınız.
Askerler: Emredersiniz.
Mustafa Kemal: Evlatlarım az sonra birçoğunuza şehadet mertebesi nasip
olacaktır. Eğer benim size hakkım geçtiyse helal olsun. Aslanlarım, evlatlarım
sizler de aziz vatanımıza hakkınızı helal edin.
Askerler: Helal olsun.
Mustafa Kemal: Helal edin.
Askerler: Helal olsun.
Mustafa Kemal: Helal edin.
Askerler: Helal olsun.
Mustafa Kemal: Aslanlarım sakın acele etmeyin benim size işaretimi
bekleyin, ben size işaret verdiğimde bütün gücümüzle bütün imanınızla düşmana
karşı taarruza geçin.
Askerler: Emredersiniz.
Mustafa Kemal: 57. alay evlatlarım aslanlarım ben size taarruz emretmiyorum
ölmeyi emrediyorum.
Askerler: Emredersiniz.
Mustafa Kemal: Biz ölünceye kadar geçecek zaman içerisinde yerimizi başka
kuvvetler ve kumandanlar alabilir.
Askerler : Emredersiniz.
Mustafa Kemal : 57. alayı sağa
dön, siperlere marş marş.
Mehmetçik gözlerini kırpmadan ölüme yürüyordu. Değil insanlardan
oluşan ordular, cehennem olsa üzerimize saldıran göğsünde söndürürcesine
yürüyordu. Karşılıklı siperler arasındaki mesafemiz 8 metre, yani ölüm
muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbiri kurtulmamacasına ileri atılmakta,
ikinci siper dekiler onların yerini alıyor.
Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekülle ,
öleni görüyor, 3 dakika sonra öleceğini biliyor ama en ufak bir çekinme
göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete
girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime i şahadet getirerek yürüyor. İşte
bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebriğe değer bir
misaldir. Ey Çanakkale’de destan yazan ecdadın torunları emin olmalısınız ki
Çanakkale zaferini kazandıran işte bu yüksek ruhtur.
Mustafa Kemal: 57.Alay , toparlan. Türk askeri sağa dön ,yerinde say ,uygun
adım marş.
***ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ CANLI SESLENDİRİLECEK.
Askerler: Vatan sana canım feda , vatan sana canım feda …(Sahneden
çıkarlar.)
SAHNE 3: ( KUŞÇUOĞLU EŞREF VE MEHMET
AKİF )
Kuşçubaşı Eşref Bey: Yıl 1915 1. Dünya savaşının
felaket dolu günlerindeydik. Çanakkale muharebeleri bütün şiddetiyle devam
ediyordu . Harbiye nazırı Enver Paşa bana bir telgraf çekmiş ,birliği alıp
Cidde`ye götürmemi emretmişti .
Birliğimde er erbaş sabit hepsi toplam 126 kişiydik . Mehmet Akif te bizimle
beraberdi , o da bizimle beraber Cidde ye gelecek ve oradan da mukaddes
topraklara Medine-i Münevvere’ye geçerek Allah Rasülünün kabrine yüz sürecektik
. Sonra motorlu vasıtalar yoktu ağırlıkları katırların develerin sırtına
bağlardık , en kısa zamanda hazırlığımızı tamamladık ve yola çıktık, günlerce
gittik ,epeyce gittik Cidde’ye gidebilmek için çok uzun ve meşakkatli bir
yoldan geçmemiz gerekiyordu .Elimde pusula olduğu halde yolumuzu kaybetmiştik ,
bu uçsuz bucaksız çöl ortasında bize kim yardım edebilirdi . Arkadaşların
maneviyatı sıfıra düşmüştü . Çöl eşkiyalarının saldırısına uğradık . İçimizde
çıldıran yaralanan çoktu ,içimizde yılmayan sarsılmayan yalnız Mehmet Akif ti
,sağa sola koşuyor ,yaralılarla ilgileniyor ,ölenleri katırların develerin
sırtlarına bağlıyordu ,hep ayetler ,hadisler okuyarak bizlere güç vermeye
çalışıyordu .Akif sadece bir şair değil bir İslam abidesiydi. Günlerce gittik,
Akif in önderliğinde yürüdük ,derken ,derken ufukta Cidde ye yakın olan
El-Muazzam istasyonu göründü . O büyük Akif ellerini semaya açtı ve şükür duası
okudu.
Mehmet Akif : “DUA”
Kuşçuoğlu Eşref: “Rahman ve
Rahim olan Allah’ın adıyla ; Hamd çocuk edinmeyen, mülke ortağı olmayan, zillet
ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allaha mahsustur
.” Arabistan çölleri Anadolu çocuklarının “AMİN” sesleriyle inliyordu , istasyona
varır varmaz ,İstanbul’a , Harbiye
Nazırı Enver Paşa ya bir telgraf çektim “Efendim şu kadar zayiatla istasyona
vakıf olduk” dedim . Ertesi gün Enver Paşa telgrafıma cevaben şunları
söylüyordu: “Eşref Bey, bende size bir müjde veriyim Çanakkale muharebeleri
zaferle sonuçlandı , düşman perişan oldu ve geldiği gibi gitti. ”Ben bu haberi
arkadaşlara söyler söylemez o büyük Akif secdeye kapandı dakikalarca sarsıla sarsıla
ağladı, secdeden kalktığında o mübarek sakalına çamurlar bulaşmıştı. Gözyaşlarıyla
ıslattığı kumlardan, topraklardan oluşan acayip çöl çamurları. Bana döndü ve
bir kağıt kalem istedi verdim. Gözyaşları içinde bir şeyler yazmaya başladı ,
sanki o an yüreğindeki ateş gözlerine gözyaşı olarak doluyor ve o da kalemine
mürekkep oluyordu ,kalem adeta yazmıyor kağıt üzerinde raksediyordu. Az bir zaman
geçmişti ki kağıdı kalemi bıraktı tekrar secdeye kapandı. Akif ağlıyordu ,gözyaşları
içinde şükrediyordu. Tam bir saat geçmişti ki Akif secdeden kalkmadı “KORKTUM”
iki saat geçmişti ki Akif secdeden kalkmadı, Akif kıpırdamıyordu ,Akif in
bedeni hareketsizdi “KORKTUM” .Verdiğim o müjdeli haberin heyecanına
dayanamayan Akif’in o hassas kalbinin oracıkta durduğunu ve şehit olduğunu
düşündüm .Yaklaştım ,korkarak yaklaştım. Akif’in öldüğünden korkuyordum ,usulca
Akif’in kulağına eğildim . Çok şükür, çok şükür korktuğum başıma gelmedi Akif
ölmemişti. Akif yaşıyordu gözyaşları içinde şükrediyordu, Akif secdede fısıldıyor,
kainat ise titriyordu. Secdeden kalktı bana döndü ve kağıdı uzattı gözyaşları
içinde şunları söyledi.
Mehmet Akif : Eşref Bey
kalemim ,Mehmetçiğin kanını ve kahramanlığını vazetmekten acizdir ,buna rağmen
bir şeyler yazdım. Lütfen şunları okuyun. Eğer,eğer bir nebze olsun Mehmetçiğe
layık değilse yırtıp atalım.
Kuşçuoğlu Eşref: Aldım,
okudum. “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor , Bir hilal uğruna ya Rab ne
güneşler batıyor ,Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker ,gökten ecdad
inerek öpse o pak alnı değer , Ne büyüksün ,ne büyüksün ki kanın kurtarıyor
tevhidi ,Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi” Bu bir şiirdi ... Bedrin
Aslanları ancak bu kadar, bu kadar şanlı idi yoo yoo , hayır hayır hayır ,Böyle
bir cümle şiirde kullanılamaz bu şiir olamaz .Bu vatan için akıtılan kanların
mukaddes bir şelalesiydi.
ADINI BİZ KOYDUK: “ÇANAKKALE
DESTANI”
*** ‘ÇANAKKALE DESTANI’ ŞİİRİ
SESLENDİRİLECEK.