Metin Üzerinde Fiilimsi Bulma, FİİLİMSİ BULMA ÇALIŞMASI, ÇALIŞMA KAĞITLARI, FİİLİMSİ BULMA ETKİNLİĞİ,ÇALIŞMA KAĞITLARI,
derskonum.com'un değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
Derskonum.com ailesi, olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..
Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için Metin Üzerinde Fiilimsi Bulma üzerine bir paylaşım yapacağız.
İyi çalışmalar..
doğru konum= derskonum
destek olmak için lütfen LİNK paylaşınız
Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
doğru konum= derskonum
Metin Üzerinde Fiilimsi Bulma
Gölgenin Ardında
Bir sabah, Gökhan her zamanki gibi erkenden uyanıp evinin balkonundan dışarıya bakarken, bir şeyin farklı olduğunu fark etti. Şehir, sabahın ilk ışıklarıyla yavaşça uyanıyordu ama gölgeler, hiç olmadığı kadar belirgindi. Ağaçların dalları, evlerin duvarları, sokak lambaları... Hepsi daha uzun, daha derin, daha gizemli bir şekilde uzanıyordu.
Gökhan bu garip durumu uzun uzun izledi. Düşünceleri birbirine karıştı. Bir şeyin ters gittiğini hissediyordu, ama neydi bu his? Yavaşça kalkıp dışarı çıkmaya karar verdi.
Sokakta yürürken, gölgeler peşinden geliyordu. Ama bu gölgeler sıradan değildi. Bir yandan yürüdüğü yolda hiç kimseyi göremedi. Bütün sokaklar boştu, ama bir anda arkasından sesler gelmeye başladı. Önce hafif bir hışırtı, sonra adımların sesi... Gökhan bir an geriye döndü, ama hiçbir şey yoktu. Yalnızca, her adımında bir gölge daha beliriyordu.
Derken, o gölge ondan önce hareket etmeye başladı. Gökhan ne olduğunu anlamadan, gölgesinin bir şekilde kendisini izlediğini fark etti. Ardına takılmadan yürüyemediğini anlamıştı. Bu bir tür oyun muydu? Yoksa bir tuzak mıydı?
Yavaşça gölgesinin izinden ayrıldı, fakat gölge ona ayak uydurmayı sürdürdü. Hızlandıkça, o da hızlandı. Yavaşladıkça, o da yavaşladı. Gökhan, bir an durup gölgesine bakarken, garip bir düşünce aklına geldi: “Eğer ben bu gölgeyi takip edersem, kendimi bulacak mıyım?”
Bir süre sonra, korkusunu yenip tam o noktada gölgesinin derinliklerine doğru adım attı. Gölge, hiçbir yere gitmeden, onunla birlikte bir adım daha attı. Gökhan, artık hiçbir şeyi sorgulamadan sadece yola devam etti.
Gölgesini takip ederek bir yerleri bulmaya çalışmadı. O sadece, gölgesiyle bir olmuştu. Birbirlerinden ayıramayacak kadar yakın. Ve bir gün, belki de… yalnızca bir yansıma olarak, kendisi olmaktan vazgeçeceklerdi.
Zamanın Çekişmesi
Bir kasaba vardı, kimse tam olarak hangi zaman diliminde olduğunu bilmezdi. Saatler, tarihler birbirine karışmıştı. İnsanlar sabah kahvesini içtiklerinde akşam yemeğini konuşuyor, öğleden sonraları ise bir hafta sonrasını planlıyorlardı. Zaman burada öylesine karmaşık bir hal almıştı ki, kimse hiçbir şeyin ne zaman olacağını bilmiyordu.
Zeynep, kasabaya yeni taşınmıştı. Henüz buradaki gariplikleri çözememişti. Sabahları uyanıp, pencereyi açtığında, gökyüzü ya geceye ya da sabaha işaret ediyordu. Bugün saat tam 9:00’dı, ama güneş hala batıyordu. Yolda yürürken, karşılaştığı insanlar bir an "merhaba" derken, diğer an “görüşürüz” diyebiliyordu. Sanki anlar kaybolmuştu ve zaman, sadece bir rüzgar gibi esiyordu.
Bir gün kasabanın meydanına doğru yürürken, yaşlı bir adamla karşılaştı. Adamın üzerinde uzun bir palto vardı, ama ne gariptir ki paltonun cebinden bir saat sarkıyordu. Saatin ise tuhaf bir özelliği vardı; her bir rakam, bir öncekinin yerini alıyordu. 3, 2'nin yerine, 5, 4'ün… Saat, tersine işlemeye başlamıştı. Zeynep şaşkınlıkla adama yaklaştı.
“Bunu ne zamandır kullanıyorsunuz?” diye sordu, çünkü adamın yüzündeki çizgiler ve ellerindeki yaş, uzun yılların izlerini taşıyordu.
Adam gülümsedi, ama gözleri kararmıştı. "Benimle zaman çekişiyor," dedi, "Ama zaman her zaman kaybeder. Bizim gibi kasabalılar için, zaman aslında sadece bir yansıma…"
Zeynep kafası karışmıştı. "Nasıl yani? Yani burada kimse zamanın ne olduğunu bilmiyor mu?"
Adam başını salladı. “Burası zamanın kaybolduğu bir yer. Herkes bir yeri beklerken bir yeri kaybeder. Saatler, dakikalar, günler... hepsi birer gölge gibi. Birbirinin içine geçer. Ama hiçbiri gerçekten geçmez.”
Zeynep, biraz daha anlayabilmek için adama yaklaşmak istedi, ama o bir adım geri çekildi. “Bir gün sen de zamanın kaybolduğunu göreceksin,” dedi adam, “Ve bir gün, o kaybolan zaman seni bulacak. Ama şunu unutma, zaman kaybolduğunda sen de kaybolursun.”
Zeynep, adamı şaşkınlıkla izlerken, gözleri birdence parlak bir ışıkla doldu. Güneş batmış, ama birden tekrar doğmuş gibiydi. Bir saniye sonra, yaşlı adamın silueti kayboldu. Geriye sadece o garip saat kaldı.
O günden sonra Zeynep, kasabanın zamanına uyum sağladı. O da saatler ve anlar arasında kayboldu. Ne zaman olduğunu hiç kimse bilemezdi. Ama Zeynep, bir gün zamanın gerçekte hiç var olmadığını fark etti. Ve belki de, o zaman geriye dönüp bir anı, bir yansıma olarak hatırlayacaklardı.
CEVAPLARI
Metin Üzerinde Fiilimsi
Bulma
Gölgenin Ardında
Bir sabah, Gökhan her zamanki gibi erkenden uyanıp
evinin balkonundan dışarıya bakarken, bir şeyin farklı
olduğunu fark etti. Şehir, sabahın ilk
ışıklarıyla yavaşça uyanıyordu ama gölgeler, hiç olmadığı kadar
belirgindi. Ağaçların dalları, evlerin duvarları, sokak lambaları... Hepsi daha
uzun, daha derin, daha gizemli bir şekilde uzanıyordu.
Gökhan bu garip durumu uzun uzun izledi. Düşünceleri birbirine karıştı. Bir
şeyin ters gittiğini hissediyordu, ama neydi bu his?
Yavaşça kalkıp dışarı çıkmaya karar
verdi.
Sokakta yürürken, gölgeler peşinden geliyordu.
Ama bu gölgeler sıradan değildi. Bir yandan yürüdüğü
yolda hiç kimseyi göremedi. Bütün sokaklar boştu, ama bir anda arkasından
sesler gelmeye başladı. Önce hafif bir hışırtı, sonra
adımların sesi... Gökhan bir an geriye döndü, ama hiçbir şey yoktu. Yalnızca,
her adımında bir gölge daha beliriyordu.
Derken, o gölge ondan önce hareket etmeye başladı.
Gökhan ne olduğunu anlamadan, gölgesinin bir şekilde
kendisini izlediğini fark etti. Ardına takılmadan yürüyemediğini anlamıştı.
Bu bir tür oyun muydu? Yoksa bir tuzak mıydı?
Yavaşça gölgesinin izinden ayrıldı, fakat gölge ona ayak uydurmayı sürdürdü. Hızlandıkça, o da hızlandı. Yavaşladıkça, o da yavaşladı. Gökhan, bir an durup gölgesine bakarken, garip bir düşünce aklına
geldi: “Eğer ben bu gölgeyi takip edersem, kendimi bulacak mıyım?”
Bir süre sonra, korkusunu yenip tam o noktada
gölgesinin derinliklerine doğru adım attı. Gölge, hiçbir yere gitmeden, onunla birlikte bir adım daha attı. Gökhan, artık
hiçbir şeyi sorgulamadan sadece yola devam etti.
Gölgesini takip ederek bir yerleri bulmaya çalışmadı. O sadece, gölgesiyle bir olmuştu.
Birbirlerinden ayıramayacak kadar yakın. Ve bir gün,
belki de… yalnızca bir yansıma olarak,
kendisi olmaktan vazgeçeceklerdi.
Zamanın Çekişmesi
Bir kasaba vardı, kimse tam olarak hangi zaman diliminde olduğunu bilmezdi. Saatler, tarihler birbirine karışmıştı.
İnsanlar sabah kahvesini içtiklerinde akşam yemeğini konuşuyor, öğleden
sonraları ise bir hafta sonrasını planlıyorlardı. Zaman burada öylesine
karmaşık bir hal almıştı ki, kimse hiçbir şeyin ne zaman olacağını bilmiyordu.
Zeynep, kasabaya yeni taşınmıştı. Henüz buradaki gariplikleri çözememişti.
Sabahları uyanıp, pencereyi açtığında, gökyüzü ya geceye
ya da sabaha işaret ediyordu. Bugün saat tam 9:00’dı, ama güneş hala batıyordu.
Yolda yürürken, karşılaştığı insanlar bir an
"merhaba" derken, diğer an
“görüşürüz” diyebiliyordu. Sanki anlar kaybolmuştu ve zaman, sadece bir rüzgar
gibi esiyordu.
Bir gün kasabanın meydanına doğru yürürken, yaşlı bir
adamla karşılaştı. Adamın üzerinde uzun bir palto vardı, ama ne gariptir ki
paltonun cebinden bir saat sarkıyordu. Saatin ise tuhaf bir özelliği vardı; her
bir rakam, bir öncekinin yerini alıyordu. 3, 2'nin yerine, 5, 4'ün… Saat,
tersine işlemeye başlamıştı. Zeynep şaşkınlıkla adama
yaklaştı.
“Bunu ne zamandır kullanıyorsunuz?” diye sordu, çünkü adamın yüzündeki
çizgiler ve ellerindeki yaş, uzun yılların izlerini taşıyordu.
Adam gülümsedi, ama gözleri kararmıştı. "Benimle zaman çekişiyor,"
dedi, "Ama zaman her zaman kaybeder. Bizim gibi kasabalılar için, zaman
aslında sadece bir yansıma…"
Zeynep kafası karışmıştı. "Nasıl yani? Yani burada kimse zamanın ne olduğunu bilmiyor mu?"
Adam başını salladı. “Burası zamanın kaybolduğu bir yer.
Herkes bir yeri beklerken bir yeri kaybeder. Saatler,
dakikalar, günler... hepsi birer gölge gibi. Birbirinin içine geçer. Ama
hiçbiri gerçekten geçmez.”
Zeynep, biraz daha anlayabilmek için
adama yaklaşmak istedi, ama o bir adım geri çekildi.
“Bir gün sen de zamanın kaybolduğunu
göreceksin,” dedi adam, “Ve bir gün, o kaybolan zaman seni bulacak. Ama şunu
unutma, zaman kaybolduğunda sen de kaybolursun.”
Zeynep, adamı şaşkınlıkla izlerken, gözleri
birdence parlak bir ışıkla doldu. Güneş batmış, ama birden tekrar doğmuş gibiydi. Bir saniye sonra, yaşlı adamın silueti
kayboldu. Geriye sadece o garip saat kaldı.
O günden sonra Zeynep, kasabanın zamanına uyum sağladı. O da saatler ve
anlar arasında kayboldu. Ne zaman olduğunu hiç kimse
bilemezdi. Ama Zeynep, bir gün zamanın gerçekte hiç var olmadığını
fark etti. Ve belki de, o zaman geriye dönüp bir anı, bir yansıma olarak hatırlayacaklardı.